Öcalan ile birlikte AKP de affedilir mi?..
1 sayfadaki 1 sayfası
Öcalan ile birlikte AKP de affedilir mi?..
AKP’nin “Müslüman çocuk; Abdullah Öcalan” açılımı muhteşem bir halde devam ederken Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım çok önemli bir noktaya dikkat çekti;
“AKP, Öcalan üzerinden kendisini kurtarmaya hazırlanıyor farkında mısınız” diye sordu.
İlk tepkim, “nasıl yani” şeklinde oldu. Yalım, Bülent Arınç’ın “Ben de olsaydım dağa çıkardım” şeklindeki ince(!) açıklamasındaki hususlardan başladı söze;
“Arınç’ın gönüllü avukatlığını yaptığı BDP milletvekili, Diyarbakır hapishanesinde Binbaşı Esat Oktay Yıldıran tarafından cezalandırılarak altı ay süre ile köpek kulübesine tıkıldığını iddia ediyor. Yıldıran öldürüldüğü için iddiaların doğru olup olmadığını da bilemiyoruz. Esat Oktay Yıldıran, 23’üncü Piyade Tümeni’nde Merkez Komutanı olarak görev yaparken 1988 yılında, İstanbul Dudullu’da halk otobüsünde, eşinin ve çocuklarının yanında arkadan, vurularak öldürüldü. Yıldıran’a savunma hakkı bile verilmeden yaşama hakkı elinden alındı. Böylece eşi ve çocukları ömür boyu işkence çekmeye maruz bırakıldı. PKK’lı teröristler tarafından, gözü oyularak, parmakları, kolu, bacağı ve cinsel uzuvları kesilmek suretiyle işkence edilerek öldürülen çok sayıda asker var. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görev yapan çok sayıda asker, polis, korucu, öğretmen ve imam da teröristler tarafından öldürüldü. PKK’lı teröristler, gözlerini kırpmadan kundaktaki bebekleri, çocukları, kadınları ve yaşlıları da öldürdüler. Asker/sivil birçok insan PKK’nın döşediği mayınlar yüzünden gözlerini, ellerini, kollarını ve bacaklarını kaybetti. Şehitlerimizin ve gazilerimizin yakınları yıllardır çile çekiyor. Çocuklar babasız büyüyor. En büyük işkence bu değil mi? Bütün bunların sorumlusu da, Arınç’ın şirin göstermeye çalıştığı terörist başı Öcalan’dır.”
AKP Hükümetleri döneminde Türk adalarının, Türk topraklarının Yunanistan tarafından işgalini hatırlatan Ümit Yalım’ın önemle kaydedilmesi gereken açıklamasına devam edelim;
“Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti, ilk seçimlerde iktidarı kaybedeceklerinin farkına vardılar. Seçim sonrasında yargılanmaktan kaçmak için Öcalan üzerinden kendilerine de af çıkartmanın peşindeler. Terörist başı, eski Türk Ceza Kanunu’nun 125’inci maddesine göre yargılandı. Devletin topraklarının bir kısmını, yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya teşebbüs etmekten idam cezasına mahkum edildi. AKP Hükümetinin, Avrupa Sözleşmesi’nin 11’inci protokolünü, 15 Ocak 2003 tarihinde imzalaması ile birlikte Öcalan idam cezasından kurtuldu ve cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştürüldü. Eski TCK’nın 125’inci maddesi, 2004 tarihli yeni TCK’da 302’nci madde olarak geçiyor. Yani Öcalan’ın yargılandığı madde ile 16 adanın işgalinden sorumlu olanların yargılanacakları madde aynı. Adaların işgalinden sorumlu olanlar, Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül-Ahmet Davutoğlu üçlüsü ile işgalin başladığı 2004 tarihinden bugüne kadar AKP Hükümetlerinde Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı yapan hükümet üyeleridir. AKP Hükümetinin yargılanmaktan kurtulmak için tek seçeneği var. O da Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalardan yargılananlar ile birlikte terörist başı Öcalan’ı da kapsayacak şekilde af kanunu çıkartması. Eğer AKP Hükümeti iktidardan ayrılmadan önce, böyle bir af kanunu çıkartırsa, adaların işgalinden sorumlu olanların yurt dışına kaçmasına bile gerek kalmayacak ve Türkiye’nin toprak kaybederek parçalanmasına sebep olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam edecekler.”
Ümit Yalım, bu açıklamalarına paralel olarak kamuoyunda çokça tartışılacak bugüne kadar ortaya çıkmayan iki önemli olayı da gün yüzüne çıkardı.
Bir;
“Adalar konusunu en iyi bilenlerden birisi de CHP Milletvekili Rıza Türmen. Türmen, 1970-1982 yılları arasında yapılan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferanslarına, Türk Heyeti üyesi (diplomat) sıfatıyla katıldı. 1973 Yılında New York’ta yapılan Deniz Yatağı konferansı ile Venezuela’nın başkenti Karakas’ta yapılan Deniz Hukuku konferanslarına katıldı. Konferansta Türk heyetinin Ege Denizi ile ilgili tezlerini ve Türkiye’nin ısrarlı itirazcı konumunu biliyor. Ayrıca Yunan işgali altında olan 16 adanın da Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olduğunu çok iyi biliyor. Bu konuda Türmen’in sesi neden çıkmıyor? Türmen’i susturan birileri mi var?”
İki;
“1996 yılında, İtalya’nın Napoli şehrinde bulunan Güney Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Karargahı’nda bir NATO tatbikatı planlanıyor. Karargahta görevli Yunanlı subaylar tatbikatın Girit Adası’nın güneyinde bulunan Gavdos Adası’nda yapılmasını öneriyor. Konu, NATO temsilcileri ile Türk Genelkurmay Başkanlığı ve Deniz Kuvvetleri temsilcileri arasında görüşülüyor. Türk temsilciler, özellikle de Deniz Kuvvetleri mensubu denizci Kurmay Albaylar, Gavdos Adası’nın Türk toprağı olduğunu belirterek Yunanlı subayların önerisine karşı çıkıyor. NATO/AFSOUTH Karargahı, Türk subaylarının önerisini yerinde bularak Gavdos Adası’nda yapılması planlanan tatbikatı iptal ediyor. O denizci Kurmay Albaylardan birisi şu anda Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Murat Bilgel. Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak Akdeniz harekat alanından da sorumlu olan Bilgel, Yunan işgali altında olduğu için Gavdos adasına gidemiyor, Deniz Kuvvetlerimizin gemileri adanın kenarından bile geçemiyor. Bilgel, sessizce makamında oturuyor, 2013 Ağustos’unda emekli olmayı bekliyor.”
“Bülent Arınç’tan yola çıkıp nerelere kadar gittiniz?” demeyin. Bunlar, suskunlar ülkesinde oynanan sinsi oyunun, birbirine bağlı parçalarını görebilmeniz adına atılan önemli işaret fişekleridir.
Ahmet TAKAN
“AKP, Öcalan üzerinden kendisini kurtarmaya hazırlanıyor farkında mısınız” diye sordu.
İlk tepkim, “nasıl yani” şeklinde oldu. Yalım, Bülent Arınç’ın “Ben de olsaydım dağa çıkardım” şeklindeki ince(!) açıklamasındaki hususlardan başladı söze;
“Arınç’ın gönüllü avukatlığını yaptığı BDP milletvekili, Diyarbakır hapishanesinde Binbaşı Esat Oktay Yıldıran tarafından cezalandırılarak altı ay süre ile köpek kulübesine tıkıldığını iddia ediyor. Yıldıran öldürüldüğü için iddiaların doğru olup olmadığını da bilemiyoruz. Esat Oktay Yıldıran, 23’üncü Piyade Tümeni’nde Merkez Komutanı olarak görev yaparken 1988 yılında, İstanbul Dudullu’da halk otobüsünde, eşinin ve çocuklarının yanında arkadan, vurularak öldürüldü. Yıldıran’a savunma hakkı bile verilmeden yaşama hakkı elinden alındı. Böylece eşi ve çocukları ömür boyu işkence çekmeye maruz bırakıldı. PKK’lı teröristler tarafından, gözü oyularak, parmakları, kolu, bacağı ve cinsel uzuvları kesilmek suretiyle işkence edilerek öldürülen çok sayıda asker var. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görev yapan çok sayıda asker, polis, korucu, öğretmen ve imam da teröristler tarafından öldürüldü. PKK’lı teröristler, gözlerini kırpmadan kundaktaki bebekleri, çocukları, kadınları ve yaşlıları da öldürdüler. Asker/sivil birçok insan PKK’nın döşediği mayınlar yüzünden gözlerini, ellerini, kollarını ve bacaklarını kaybetti. Şehitlerimizin ve gazilerimizin yakınları yıllardır çile çekiyor. Çocuklar babasız büyüyor. En büyük işkence bu değil mi? Bütün bunların sorumlusu da, Arınç’ın şirin göstermeye çalıştığı terörist başı Öcalan’dır.”
AKP Hükümetleri döneminde Türk adalarının, Türk topraklarının Yunanistan tarafından işgalini hatırlatan Ümit Yalım’ın önemle kaydedilmesi gereken açıklamasına devam edelim;
“Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti, ilk seçimlerde iktidarı kaybedeceklerinin farkına vardılar. Seçim sonrasında yargılanmaktan kaçmak için Öcalan üzerinden kendilerine de af çıkartmanın peşindeler. Terörist başı, eski Türk Ceza Kanunu’nun 125’inci maddesine göre yargılandı. Devletin topraklarının bir kısmını, yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya teşebbüs etmekten idam cezasına mahkum edildi. AKP Hükümetinin, Avrupa Sözleşmesi’nin 11’inci protokolünü, 15 Ocak 2003 tarihinde imzalaması ile birlikte Öcalan idam cezasından kurtuldu ve cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştürüldü. Eski TCK’nın 125’inci maddesi, 2004 tarihli yeni TCK’da 302’nci madde olarak geçiyor. Yani Öcalan’ın yargılandığı madde ile 16 adanın işgalinden sorumlu olanların yargılanacakları madde aynı. Adaların işgalinden sorumlu olanlar, Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül-Ahmet Davutoğlu üçlüsü ile işgalin başladığı 2004 tarihinden bugüne kadar AKP Hükümetlerinde Dışişleri ve İçişleri Bakanlığı yapan hükümet üyeleridir. AKP Hükümetinin yargılanmaktan kurtulmak için tek seçeneği var. O da Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalardan yargılananlar ile birlikte terörist başı Öcalan’ı da kapsayacak şekilde af kanunu çıkartması. Eğer AKP Hükümeti iktidardan ayrılmadan önce, böyle bir af kanunu çıkartırsa, adaların işgalinden sorumlu olanların yurt dışına kaçmasına bile gerek kalmayacak ve Türkiye’nin toprak kaybederek parçalanmasına sebep olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşmaya devam edecekler.”
Ümit Yalım, bu açıklamalarına paralel olarak kamuoyunda çokça tartışılacak bugüne kadar ortaya çıkmayan iki önemli olayı da gün yüzüne çıkardı.
Bir;
“Adalar konusunu en iyi bilenlerden birisi de CHP Milletvekili Rıza Türmen. Türmen, 1970-1982 yılları arasında yapılan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferanslarına, Türk Heyeti üyesi (diplomat) sıfatıyla katıldı. 1973 Yılında New York’ta yapılan Deniz Yatağı konferansı ile Venezuela’nın başkenti Karakas’ta yapılan Deniz Hukuku konferanslarına katıldı. Konferansta Türk heyetinin Ege Denizi ile ilgili tezlerini ve Türkiye’nin ısrarlı itirazcı konumunu biliyor. Ayrıca Yunan işgali altında olan 16 adanın da Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olduğunu çok iyi biliyor. Bu konuda Türmen’in sesi neden çıkmıyor? Türmen’i susturan birileri mi var?”
İki;
“1996 yılında, İtalya’nın Napoli şehrinde bulunan Güney Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanlığı Karargahı’nda bir NATO tatbikatı planlanıyor. Karargahta görevli Yunanlı subaylar tatbikatın Girit Adası’nın güneyinde bulunan Gavdos Adası’nda yapılmasını öneriyor. Konu, NATO temsilcileri ile Türk Genelkurmay Başkanlığı ve Deniz Kuvvetleri temsilcileri arasında görüşülüyor. Türk temsilciler, özellikle de Deniz Kuvvetleri mensubu denizci Kurmay Albaylar, Gavdos Adası’nın Türk toprağı olduğunu belirterek Yunanlı subayların önerisine karşı çıkıyor. NATO/AFSOUTH Karargahı, Türk subaylarının önerisini yerinde bularak Gavdos Adası’nda yapılması planlanan tatbikatı iptal ediyor. O denizci Kurmay Albaylardan birisi şu anda Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak görev yapan Murat Bilgel. Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak Akdeniz harekat alanından da sorumlu olan Bilgel, Yunan işgali altında olduğu için Gavdos adasına gidemiyor, Deniz Kuvvetlerimizin gemileri adanın kenarından bile geçemiyor. Bilgel, sessizce makamında oturuyor, 2013 Ağustos’unda emekli olmayı bekliyor.”
“Bülent Arınç’tan yola çıkıp nerelere kadar gittiniz?” demeyin. Bunlar, suskunlar ülkesinde oynanan sinsi oyunun, birbirine bağlı parçalarını görebilmeniz adına atılan önemli işaret fişekleridir.
Ahmet TAKAN
'İçimizdeki beyinsizler' için özel açıklama...
ABD Başkanı Barack Obama’ya en yakın isimlerden, Beyaz Saray Stratejik İlişkiler Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Ben Rhodes, ABD’nin dış politikası üzerine bilgi verirken “Türkiye’de ve Orta Doğu’da Arap dünyasında olduğu kadar dünyada hızlıca büyüyen Asya Pasifik bölgesine odaklanarak varlığımızı artırmak istemekteyiz. Ayrıca olağanüstü geçiş dönemi yaşayan Tunus’ta ve Libya’da gelişen demokratik değişimi pekiştirme çabalarıyla ve yine Suriye gibi çok farklı zorluklarla baş etmeye çalışacağız” dedi.
DHA’nın haberine göre “Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Türkiye’nin bizim için anahtar müttefik olduğunun farkındayız” diyen Rhodes, şöyle devam etti:
“Arap Baharı’nın başlangıcından itibaren bizim gördüğümüz budur. Türkiye bölgede güçlü demokrasinin çok güçlü bir örneğidir! Bu bağlamda Libya’da Türkiye’nin katkılarına bakınca ve Başbakan Erdoğan’ın Mısır, Tunus ve Libya gibi yerlerde laik demokrasi yanlısı söylemindeki üstlendiği role bakınca, Türkiye’nin o bölgede çok güçlü bir ses olacağına inanmaktayız ve gene Türkiye’nin ABD’nin ortağı olabileceğine inanıyoruz ve Suriye gibi çok ciddi zorluklarla uğraşırken Türkiye elbette bizim için vazgeçilmez bir ortak oldu..
Türkiye, ‘Suriye Halkının Dostları Grubu’nun bir parçası olarak o memleket için bizim yardımımızı koordine etmektedir ve ondan dolayı biz, bölgedeki zor durumlarla nasıl baş edeceğimizi hesap yaparken ikinci dört yıllık Obama yönetimi dönemine göz atarken, bu problemleri hallederken, Türkiye’nin bizim en önemli ortaklarından birisi olacağını düşünmekteyim.”
***
İşte AKP iktidarının gerçek işlevi budur. İslam dünyasında ABD’nin politikalarının uygulanmasını sağlamak hatta Suriye’de olduğu gibi, ülkeye yerleştirilen savaşçıları koordine etmek..
Peki, bu durum Türk halkına nasıl anlatılıyor? Deniliyor ki, “Biz komşumuzda halkın katledilmesine göz yumamayız. Bu sebeple muhaliflere lojistik destek veriyoruz.”
Ben Rhodes, bu söylemin nasıl büyük bir yalan olduğunu açıklıyor; “Türkiye, bizim o bölgeye yardımımızı koordine ediyor” diyor.
Türkiye’den o bölgeye ne gidiyor? El Kaide militanları gidiyor, silah gidiyor, para gidiyor.
Yani Suriye’yi AKP iktidarı karıştırıyor, gönderdikleri teröristlerin silahlı saldırılarını koordine ediyorlar, sonra da Türk halkına, “Esad kendi halkına zulmediyor. Zaten onlar Alevi” diyorlar.
İşte gerçek zulüm budur. ABD’nin Truva atı olarak İslam dünyasını karıştırmaktan daha büyük zulüm olabilir mi?
ABD’nin bu zulmü, asıl ortağı olan İsrail ile birlikte yapması mümkün değildi. Çünkü böyle bir durumda, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Ürdün ve nihayet Türkiye’yi yönetenler, aleni olarak İsrail saldırılarını koordine eder duruma düşeceklerdi.
Adından İsrail ile etnik ilişkisi de bulunduğu anlaşılan Ben Rhodes, gerçeği olduğu gibi söylediği için AKP iktidarının sözcülerinden daha dürüst davranıyor.. “İsrail üzerinden yapamadıklarımızı, Türkiye üzerinden yapıyoruz” diyor. Peki bu durumda, Türkiye, İsrail’in dublörü olmuyor mu?
***
Biz yıllardır haykırıyoruz, “Bugün dünyadaki büyük savaş, Türk ve İslâm Dünyası’nın elindeki enerji kaynakları üzerinde sürmektedir. AKP, ABD’nin Büyük Orta Doğu projesinin eş başkanlığını kabul ederek Türk-İslâm dünyasında bir Truva atı rolünü üstlenmiştir. Büyük Orta Doğu projesi, İngiltere’nin 100 yıl önce geliştirdiği, MOSSAD’ın güncellediği ve Bernard Lewis’in yeni bir şekil verdiği ’Büyük İsrail Projesi’nin kamuflajıdır. Erbakan’ın ’AKP’ye oy vermek siyonizme oy vermektir’sözlerinin arkasında bu tespit vardır” diyoruz ama şu bir gerçek ki Türkiye’de seçmen, uluslararası politikaya değil kendi cebine bakıyor. Dolayısıyla seçmen, Türkiye’yi yönetenlerin Orta Doğu’da İsrail’in yerine geçerek, İslam’a ihanet ettiğini anlamıyor bile.. Hatta propagandalara, ecdad söylemlerine bakarak, “Büyük Osmanlı” yeniden kuruluyor diye ümitleniyor. Bu itibarla, Maya’ların takvimi sona ererken, yeni dönemde, Türk halkının aymazlık içinde olan, kandırılan önemli bir bölümünün acilen uyandırılması gerektiğini söylüyorum. Yoksa Allah, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdıracağını söylüyor.. Ne diyoruz dua ederken: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Allah’ım..”
Peki Türkiye’yi İsrailleştirenler yüzünden başımıza neler geleceğini biliyor muyuz? Daha doğrusu bunu, Büyük Osmanlı hayalleri gösterilerek kandırılan zavallılara nasıl anlatacağız? Mesele budur..
Arslan BULUT
DHA’nın haberine göre “Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da Türkiye’nin bizim için anahtar müttefik olduğunun farkındayız” diyen Rhodes, şöyle devam etti:
“Arap Baharı’nın başlangıcından itibaren bizim gördüğümüz budur. Türkiye bölgede güçlü demokrasinin çok güçlü bir örneğidir! Bu bağlamda Libya’da Türkiye’nin katkılarına bakınca ve Başbakan Erdoğan’ın Mısır, Tunus ve Libya gibi yerlerde laik demokrasi yanlısı söylemindeki üstlendiği role bakınca, Türkiye’nin o bölgede çok güçlü bir ses olacağına inanmaktayız ve gene Türkiye’nin ABD’nin ortağı olabileceğine inanıyoruz ve Suriye gibi çok ciddi zorluklarla uğraşırken Türkiye elbette bizim için vazgeçilmez bir ortak oldu..
Türkiye, ‘Suriye Halkının Dostları Grubu’nun bir parçası olarak o memleket için bizim yardımımızı koordine etmektedir ve ondan dolayı biz, bölgedeki zor durumlarla nasıl baş edeceğimizi hesap yaparken ikinci dört yıllık Obama yönetimi dönemine göz atarken, bu problemleri hallederken, Türkiye’nin bizim en önemli ortaklarından birisi olacağını düşünmekteyim.”
***
İşte AKP iktidarının gerçek işlevi budur. İslam dünyasında ABD’nin politikalarının uygulanmasını sağlamak hatta Suriye’de olduğu gibi, ülkeye yerleştirilen savaşçıları koordine etmek..
Peki, bu durum Türk halkına nasıl anlatılıyor? Deniliyor ki, “Biz komşumuzda halkın katledilmesine göz yumamayız. Bu sebeple muhaliflere lojistik destek veriyoruz.”
Ben Rhodes, bu söylemin nasıl büyük bir yalan olduğunu açıklıyor; “Türkiye, bizim o bölgeye yardımımızı koordine ediyor” diyor.
Türkiye’den o bölgeye ne gidiyor? El Kaide militanları gidiyor, silah gidiyor, para gidiyor.
Yani Suriye’yi AKP iktidarı karıştırıyor, gönderdikleri teröristlerin silahlı saldırılarını koordine ediyorlar, sonra da Türk halkına, “Esad kendi halkına zulmediyor. Zaten onlar Alevi” diyorlar.
İşte gerçek zulüm budur. ABD’nin Truva atı olarak İslam dünyasını karıştırmaktan daha büyük zulüm olabilir mi?
ABD’nin bu zulmü, asıl ortağı olan İsrail ile birlikte yapması mümkün değildi. Çünkü böyle bir durumda, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Ürdün ve nihayet Türkiye’yi yönetenler, aleni olarak İsrail saldırılarını koordine eder duruma düşeceklerdi.
Adından İsrail ile etnik ilişkisi de bulunduğu anlaşılan Ben Rhodes, gerçeği olduğu gibi söylediği için AKP iktidarının sözcülerinden daha dürüst davranıyor.. “İsrail üzerinden yapamadıklarımızı, Türkiye üzerinden yapıyoruz” diyor. Peki bu durumda, Türkiye, İsrail’in dublörü olmuyor mu?
***
Biz yıllardır haykırıyoruz, “Bugün dünyadaki büyük savaş, Türk ve İslâm Dünyası’nın elindeki enerji kaynakları üzerinde sürmektedir. AKP, ABD’nin Büyük Orta Doğu projesinin eş başkanlığını kabul ederek Türk-İslâm dünyasında bir Truva atı rolünü üstlenmiştir. Büyük Orta Doğu projesi, İngiltere’nin 100 yıl önce geliştirdiği, MOSSAD’ın güncellediği ve Bernard Lewis’in yeni bir şekil verdiği ’Büyük İsrail Projesi’nin kamuflajıdır. Erbakan’ın ’AKP’ye oy vermek siyonizme oy vermektir’sözlerinin arkasında bu tespit vardır” diyoruz ama şu bir gerçek ki Türkiye’de seçmen, uluslararası politikaya değil kendi cebine bakıyor. Dolayısıyla seçmen, Türkiye’yi yönetenlerin Orta Doğu’da İsrail’in yerine geçerek, İslam’a ihanet ettiğini anlamıyor bile.. Hatta propagandalara, ecdad söylemlerine bakarak, “Büyük Osmanlı” yeniden kuruluyor diye ümitleniyor. Bu itibarla, Maya’ların takvimi sona ererken, yeni dönemde, Türk halkının aymazlık içinde olan, kandırılan önemli bir bölümünün acilen uyandırılması gerektiğini söylüyorum. Yoksa Allah, aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdıracağını söylüyor.. Ne diyoruz dua ederken: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Allah’ım..”
Peki Türkiye’yi İsrailleştirenler yüzünden başımıza neler geleceğini biliyor muyuz? Daha doğrusu bunu, Büyük Osmanlı hayalleri gösterilerek kandırılan zavallılara nasıl anlatacağız? Mesele budur..
Arslan BULUT
Similar topics
» ABD ile Rusya birlikte kuşatıyor!
» Orgeneral terörist ama öcalan değil, öyle mi?
» Evet’ler yüzde 43’ü aşamayınca Öcalan’la anlaştılar!
» "Ergenekon"'a Saklanmış Öcalan Affını Hürriyet'ten İzleyin
» Hani Öcalan’la müzakere şerefsizlikti?..
» Orgeneral terörist ama öcalan değil, öyle mi?
» Evet’ler yüzde 43’ü aşamayınca Öcalan’la anlaştılar!
» "Ergenekon"'a Saklanmış Öcalan Affını Hürriyet'ten İzleyin
» Hani Öcalan’la müzakere şerefsizlikti?..
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz