Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nda Azerbaycan Türkleri
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Turan Coğrafyası :: Türk Devletleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nda Azerbaycan Türkleri
Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nda Azerbaycan Türkleri
Mustafa Kemal Paşa, 3 Mayıs 1920 günü Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya yazdığı bir mektupta;
“Devlette hiç para kalmadı. Şu anda içeride para temin edebileceğimiz bir kaynak da yok. Başka kaynaklardan para temin edinceye kadar Azerbaycan hükümetinden borç para alınmasını temin etmenizi rica ederim” diyordu.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kazım Karabekir Paşa, isteği Azerbaycan hükümetine iletti. 1921 yılı içinde Nerimanov’un şahsi emri ile Azerbaycan Dışişleri Bakanı Mirza Davut Hüseyinov, kazanılan Birinci-İkinci İnönü Savaşları münasebetiyle çektiği telgrafta;
“…Kazanılan bu büyük zaferlerden dolayı Türk halkını Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adına kutluyoruz.” diyor ve bu büyük zaferlerin şerefine;
“Azerbaycan halkının yardım için 30 sistern petrol, 2 sistern benzin, 8 sistern kerosin“
gönderdiğini bildiriyordu.
Aynı yılın Mayıs ayında Azerbaycan devleti, TBMM hükümetine 62 sistern petrol gönderdi ve bundan sonra savaş bitinceye kadar aynı değerde petrol ve üç vagon dolusu kerosin göndermeyi taahhüt etti.
Bu taahhüdün dışında 1922 yılında Batum yolu ile Azerbaycan dokuz bin tondan fazla kerosin ve 350 ton benzin gönderdi.
Mustafa Kemal Paşa 1921 yılında Nerimanov’a bir mektup yazarak borç para talep etmişti.
Bu mektubu 17 Mart 1921 günü büyükelçi Nerimanov’a ulaştırdı.
Nerimanov, derhal 500 kg altın gönderdi. Bunun 200 kg'si devlet bütçesine, kalanı ise mühimmat ve silah için kullanıldı.
Daha sonra Nerimanov Rusya’dan aldığı 10 milyon altın rubleyi Ankara’ya gönderdi.
Nerimanov, Mustafa Kemal Paşa’nın yazdığı mektuba yazdığı cevabi mektubunda her gün kazanılan başarılarla Türk halkının emperyalizmden kurtulma günlerinin yaklaştığını, bu yüzden kahraman Türk halkını kutladığını yazıyor ve sonra ilave ediyordu;
“Paşam, bizim Türk milletinde kardeş kardeşe borç vermez. Kardeş, her zaman kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız ve tutmaya devam edeceğiz.”
Azerbaycan Türkleri Kurtuluş Savaşı'na kendi bağımsızlıkları pahasına askeri yardım sağlamak istemişlerdir. 28 nisan 1920'de Azerbaycan Parlamentosu hakimiyeti bolşeviklere vermeyi kabul ederken koyduğu şartlardan birisi Rus ordusunun Bakü'ye girmeden önce demiryolu vasıtasıyla Anadolu'nun yardımına gitmesi idi.
Bu durum Azerbaycan Türklerinin kendileri bağımsızlıklarını kaybetseler bile Türkiye'nin bağımsız yaşamasını istediğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ancak Ruslar kabul ettikleri bu şartı yerine getirmediler...
Çanakkale savaşı'nda ise tahmini 3 bin Azerbaycan Türkü Çanakkale’de şehit düşmüştür.
Mustafa Kemal Paşa, 3 Mayıs 1920 günü Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa’ya yazdığı bir mektupta;
“Devlette hiç para kalmadı. Şu anda içeride para temin edebileceğimiz bir kaynak da yok. Başka kaynaklardan para temin edinceye kadar Azerbaycan hükümetinden borç para alınmasını temin etmenizi rica ederim” diyordu.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Kazım Karabekir Paşa, isteği Azerbaycan hükümetine iletti. 1921 yılı içinde Nerimanov’un şahsi emri ile Azerbaycan Dışişleri Bakanı Mirza Davut Hüseyinov, kazanılan Birinci-İkinci İnönü Savaşları münasebetiyle çektiği telgrafta;
“…Kazanılan bu büyük zaferlerden dolayı Türk halkını Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adına kutluyoruz.” diyor ve bu büyük zaferlerin şerefine;
“Azerbaycan halkının yardım için 30 sistern petrol, 2 sistern benzin, 8 sistern kerosin“
gönderdiğini bildiriyordu.
Aynı yılın Mayıs ayında Azerbaycan devleti, TBMM hükümetine 62 sistern petrol gönderdi ve bundan sonra savaş bitinceye kadar aynı değerde petrol ve üç vagon dolusu kerosin göndermeyi taahhüt etti.
Bu taahhüdün dışında 1922 yılında Batum yolu ile Azerbaycan dokuz bin tondan fazla kerosin ve 350 ton benzin gönderdi.
Mustafa Kemal Paşa 1921 yılında Nerimanov’a bir mektup yazarak borç para talep etmişti.
Bu mektubu 17 Mart 1921 günü büyükelçi Nerimanov’a ulaştırdı.
Nerimanov, derhal 500 kg altın gönderdi. Bunun 200 kg'si devlet bütçesine, kalanı ise mühimmat ve silah için kullanıldı.
Daha sonra Nerimanov Rusya’dan aldığı 10 milyon altın rubleyi Ankara’ya gönderdi.
Nerimanov, Mustafa Kemal Paşa’nın yazdığı mektuba yazdığı cevabi mektubunda her gün kazanılan başarılarla Türk halkının emperyalizmden kurtulma günlerinin yaklaştığını, bu yüzden kahraman Türk halkını kutladığını yazıyor ve sonra ilave ediyordu;
“Paşam, bizim Türk milletinde kardeş kardeşe borç vermez. Kardeş, her zaman kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız ve tutmaya devam edeceğiz.”
Azerbaycan Türkleri Kurtuluş Savaşı'na kendi bağımsızlıkları pahasına askeri yardım sağlamak istemişlerdir. 28 nisan 1920'de Azerbaycan Parlamentosu hakimiyeti bolşeviklere vermeyi kabul ederken koyduğu şartlardan birisi Rus ordusunun Bakü'ye girmeden önce demiryolu vasıtasıyla Anadolu'nun yardımına gitmesi idi.
Bu durum Azerbaycan Türklerinin kendileri bağımsızlıklarını kaybetseler bile Türkiye'nin bağımsız yaşamasını istediğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Ancak Ruslar kabul ettikleri bu şartı yerine getirmediler...
Çanakkale savaşı'nda ise tahmini 3 bin Azerbaycan Türkü Çanakkale’de şehit düşmüştür.
Türkistan Türkleri Atatürk'ün başlattığı Kurtuluş Savaşı'na
Türkistan Türkleri Atatürk'ün başlattığı Kurtuluş Savaşı'na ve yeni Türk Devletinin kuruluşuna kayıtsız ve ilgisiz kalmamışlardır. 1917 yılında Çarlık Rusyasını yıkan Bolşeviklerin estirdiği hürriyet havasında kendi milli devletlerini kurma gayret ve sıkıntısı içinde olan Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Tatar, Uygur, Başkurt ve Azerbaycan Türkleri başlangıcından itibaren Anadolu'da yürütülen mücadeleye de olağanüstü büyük ilgi ve yakınlık göstermişlerdir.
Türkistan Türklerinin her ne kadar Türkiye'nin düşmanlarıyla yaptığı silahlı mücadeleleri desteklemek üzere düzenli bir ordu gönderme imkânları olmadıysa da savaşa ferdi katılımlar olmuştur. Bilhassa hacca giden Türkistanlıların hacca giderken veya dönüşte Türkiye'nin saflarında tereddüt etmeden savaşa katıldıklarını görüyoruz.
1.Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Türkiye'ye askeri yardımın ilginç bir şekli Kadı Abdürreşid İbrahim Efendi tarafından gerçekleştirildi. Kadı Abdürreşid Almanya'ya esir düşen Tatar ve Başkurt Türklerinden, İngilizler ve Ruslara karşı savaşmak üzere gönüllü kıtalar topladı. Bunlardan bir tabur (Asya taburu) Irak cephesinde savaşmak üzere Türkiye'ye geldi ve Irak cephesinde bir çok şehit verdiler
Bir grup Özbek, Türkmen ve Uygur Türkünün hac dönüşü Kurtuluş Savaşı'na da katıldığını görmekteyiz.
Mekke ve Medine'de hac ibadetini tamamlayarak Türkistan'a dönmekte olan 40 kadar hacı Çukurova'da iken I. Dünya Savaşı başlar ve yurtlarına dönemeyip orada kalırlar. Harp esnasında burada bazı işlerde çalışarak geçimlerini temin ederler. Osmanlının savaşta yenilmesi üzerine Çukurova Fransızlar tarafından işgal edilir. Türkistanlılar Tarsus'ta Fransızlara karşı ilk silahlı mücadeleyi başlatanlar arasında yer alırlar. Özbek Türklerinden Hacı Yoldaş başkanlığındaki grup karakol basarak trenlere saldırarak Fransızlara zarar verdirir. Daha sonra Kavaklıhan cephesi kumandanı Zeki Baltalı'ya müracaat ederek Türk ordusuna katılırlar. Grup kumandanı Halil Süllü'nün emrinde Fransızlara karşı çarpışan 26 Türkistanlıdan 16 sı şehit düşer.
Türkistan Türkleri daha Balkan Savaşı yıllarında Türkiye'ye para yardımı yapmaya başlamışlardı. Mesela Tatar Türkleri bu yıllarda Hilal-i Ahmer'e hatırı sayılır ölçüde para yardımı yapmıştır.
Yine bu dönemde Medine'de tahsil görmekte olan Kazak öğrenciler Osmanlı askerine yardım için harçlıklarından 200 lira toplarlar. Balkan harbi yıllarında Kazakistan'da yayınlanmakta olan "Aykap" gazetesinin bu konudaki haberine göre öğrenciler topladıkları paraları Medine valisi Basri Paşa'ya teslim ederek ondan bu yardımı Hilal-i Ahmer cemiyetine ulaştırmasını isterler .
Yardım küçüktür ama Kazak öğrencilerin dahi Balkan Savaşı sırasında Türkiye'ye yardım etme arzusunda bulunduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Kurtuluş Savaşı'na gerçek anlamda para desteği 100 milyon altın ruble gibi bir meblağı verme çabası Buhara Halk Cumhuriyeti'nden gelmiştir. 1873'ten Sovyet hükümeti tarafından istiklalinin tanındığı 1918 yılına dek Çarlık Rusyasına bağlı yarı müstakil devlet konumunda olan Buhara o dönemde Türkistan'ın en zengin Hanlığı idi. Ticari faaliyetler sayesinde Buhara Hanlığı büyük bir zenginliğe ve altın rezervine sahip olmuştu . Kızıl Ordu tarafından 2 Eylül 1920'de yıkılan Buhara Hanlığı'nın yerine 6 Ekim 1920'de Buhara Halk Cumhuriyeti ilan edilmesinden sonra Buhara Halk Cumhuriyeti'nin temsilcileri Moskova'ya giderek Lenin ile görüşme yaparlar.
Bu görüşmede Buhara heyeti Lenin'e Türkiye için 100 milyon altın ruble yardım vermeyi taahhüt ederler. Heyet Buhara'ya döndükten sonra bu konu parlamentoda oylanır ve Türkiye'ye yardım tek itiraz sesi yükselmeden oy birliği ile kabul edilir. Vaat edilen 100 milyon altın da en kısa zaman zarfında Moskova'ya ulaştırılır.
Ne yazık ki bu yardım hedefine ulaşmamıştır. Sovyetlerin Türkiye'ye Eylül 1920 ile Mayıs 1922 tarihleri arasında yaptığı nakdi yardımlar da Buhara Cumhuriyeti'nin teslim ettiği 100 milyon rublenin çok altında 11 milyon ruble civarındadır
Diğer yandan Türkistan'dan Anadolu'daki mücadeleyi yakından takip etmeye çalışan aydınlar bilhassa halkın duygu ve düşüncelerini dile getirmekte mahir şairler Kurtuluş Savaşı hakkında şiirler yazmışlardır. Bunlar böylece şiir diliyle Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'na destek vermek istiyorlardı. İşin enteresan yanı böyle şiirleri Türkistan'daki hemen her Türk boyunun önde gelen şairleri kaleme almışlardır. Mesela Kazak Türklerinin milli şairlerinden Mağcan Cumabay bunlardan biridir.
Ilk baskısı 1923 yılında Taşkent'te yayınlanan eserinde yer alan "Alıstağı bavrıma" yani "Uzaktaki kardeşime" isimli şiirinde bu duyguları açıkça ortaya koymaktadır:
(Anadolu Türkcesi ile : )
Uzakta ağır azap çeken kardeşim
Kurumuş lale gibi çöken kardeşim!
Etrafını sarmış düşman ortasında
Göl kılıp göz yaşını döken kardeşim!
Ey pirim! Ayrıldık mı ulu bütünden?
Dağılmayıp yılmayan yağan oklardan
Türk'ün pars gibi yüreği varken
Gerçekten korkak kul mu olduk sinip düşmandan?
Kudretli olmak isteyen Türk'ün canı
Gerçekten bitap düşüp kalmadı mı hali?
Yürekteki ateş söndü mü, kurudu mu
Damarında kaynayan atalar kanı?
Kardeşim! Sen o yanda, ben bu yanda,
Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza
Layık mı kul olup durmak, gel gidelim
ALTAY'a atadan miras altın tahta.
Kırgız şairi İsmail Sarıbayoğlu da 1921 yılında Kurtuluş Savaşı için bir şiir yazmıştır. Hayatı hakkında fazla bir malumatımızın olmadığı bu Kırgız şairi "İngilizler Türklere saldırırken yazılan şiir" ismini taşıyan şiirinde Anadolu Türklüğünün ölüm-kalım savaşına Kırgız Türklerinin dikkatini çekmek ve gerekirse yardımına koşmak gerektiğini ifade etmekte ve şöyle demektedir:
Ayran içerek eğleniyorsun
Bütün hünerin eğlenmek.
Müslümanın işi değildir
Kılıç sallamadan boş yatmak.
Elinden geliyorsa çaba göster.
Uyan Kırgız uykudan.
İstanbul Türk'ten ayrılıyorsun.
Oldular grup grup
Beyazlar bir grup.
Amerika Sarı Rus
Önüne kattı Türk'ünü.
İmkanın varsa koş yardım et
Önde gelen Özbek şairlerinden Abdülhamid Çolpan da (1897-1938) bir taraftan Türkistan'ın hürriyeti için halkta mücadele ruhu uyandırmaya çalışırken diğer taraftan Türkiye'yi ihmal etmiyor ve Türk istiklal harbi için şiir yazıyordu. Onun Tufan adlı şiiri Anadolu'da milli mücadeleyi yürüten Türk ordusuna ithaf edilmiştir.
Ey İnönü Ey Sakarya ey İstiklal Erleri
Milli Misak alıngança totalmasdan ilgeri
heyecan ve çoşkunluk yaratmaktadır. Şiir
Ey istiklal ey Sakarya ey İnönü Erleri
Yür mazlumlar tufanının öç alguçı selleri!
Türkistan Türklerinin her ne kadar Türkiye'nin düşmanlarıyla yaptığı silahlı mücadeleleri desteklemek üzere düzenli bir ordu gönderme imkânları olmadıysa da savaşa ferdi katılımlar olmuştur. Bilhassa hacca giden Türkistanlıların hacca giderken veya dönüşte Türkiye'nin saflarında tereddüt etmeden savaşa katıldıklarını görüyoruz.
1.Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında Türkiye'ye askeri yardımın ilginç bir şekli Kadı Abdürreşid İbrahim Efendi tarafından gerçekleştirildi. Kadı Abdürreşid Almanya'ya esir düşen Tatar ve Başkurt Türklerinden, İngilizler ve Ruslara karşı savaşmak üzere gönüllü kıtalar topladı. Bunlardan bir tabur (Asya taburu) Irak cephesinde savaşmak üzere Türkiye'ye geldi ve Irak cephesinde bir çok şehit verdiler
Bir grup Özbek, Türkmen ve Uygur Türkünün hac dönüşü Kurtuluş Savaşı'na da katıldığını görmekteyiz.
Mekke ve Medine'de hac ibadetini tamamlayarak Türkistan'a dönmekte olan 40 kadar hacı Çukurova'da iken I. Dünya Savaşı başlar ve yurtlarına dönemeyip orada kalırlar. Harp esnasında burada bazı işlerde çalışarak geçimlerini temin ederler. Osmanlının savaşta yenilmesi üzerine Çukurova Fransızlar tarafından işgal edilir. Türkistanlılar Tarsus'ta Fransızlara karşı ilk silahlı mücadeleyi başlatanlar arasında yer alırlar. Özbek Türklerinden Hacı Yoldaş başkanlığındaki grup karakol basarak trenlere saldırarak Fransızlara zarar verdirir. Daha sonra Kavaklıhan cephesi kumandanı Zeki Baltalı'ya müracaat ederek Türk ordusuna katılırlar. Grup kumandanı Halil Süllü'nün emrinde Fransızlara karşı çarpışan 26 Türkistanlıdan 16 sı şehit düşer.
Türkistan Türkleri daha Balkan Savaşı yıllarında Türkiye'ye para yardımı yapmaya başlamışlardı. Mesela Tatar Türkleri bu yıllarda Hilal-i Ahmer'e hatırı sayılır ölçüde para yardımı yapmıştır.
Yine bu dönemde Medine'de tahsil görmekte olan Kazak öğrenciler Osmanlı askerine yardım için harçlıklarından 200 lira toplarlar. Balkan harbi yıllarında Kazakistan'da yayınlanmakta olan "Aykap" gazetesinin bu konudaki haberine göre öğrenciler topladıkları paraları Medine valisi Basri Paşa'ya teslim ederek ondan bu yardımı Hilal-i Ahmer cemiyetine ulaştırmasını isterler .
Yardım küçüktür ama Kazak öğrencilerin dahi Balkan Savaşı sırasında Türkiye'ye yardım etme arzusunda bulunduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Kurtuluş Savaşı'na gerçek anlamda para desteği 100 milyon altın ruble gibi bir meblağı verme çabası Buhara Halk Cumhuriyeti'nden gelmiştir. 1873'ten Sovyet hükümeti tarafından istiklalinin tanındığı 1918 yılına dek Çarlık Rusyasına bağlı yarı müstakil devlet konumunda olan Buhara o dönemde Türkistan'ın en zengin Hanlığı idi. Ticari faaliyetler sayesinde Buhara Hanlığı büyük bir zenginliğe ve altın rezervine sahip olmuştu . Kızıl Ordu tarafından 2 Eylül 1920'de yıkılan Buhara Hanlığı'nın yerine 6 Ekim 1920'de Buhara Halk Cumhuriyeti ilan edilmesinden sonra Buhara Halk Cumhuriyeti'nin temsilcileri Moskova'ya giderek Lenin ile görüşme yaparlar.
Bu görüşmede Buhara heyeti Lenin'e Türkiye için 100 milyon altın ruble yardım vermeyi taahhüt ederler. Heyet Buhara'ya döndükten sonra bu konu parlamentoda oylanır ve Türkiye'ye yardım tek itiraz sesi yükselmeden oy birliği ile kabul edilir. Vaat edilen 100 milyon altın da en kısa zaman zarfında Moskova'ya ulaştırılır.
Ne yazık ki bu yardım hedefine ulaşmamıştır. Sovyetlerin Türkiye'ye Eylül 1920 ile Mayıs 1922 tarihleri arasında yaptığı nakdi yardımlar da Buhara Cumhuriyeti'nin teslim ettiği 100 milyon rublenin çok altında 11 milyon ruble civarındadır
Diğer yandan Türkistan'dan Anadolu'daki mücadeleyi yakından takip etmeye çalışan aydınlar bilhassa halkın duygu ve düşüncelerini dile getirmekte mahir şairler Kurtuluş Savaşı hakkında şiirler yazmışlardır. Bunlar böylece şiir diliyle Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'na destek vermek istiyorlardı. İşin enteresan yanı böyle şiirleri Türkistan'daki hemen her Türk boyunun önde gelen şairleri kaleme almışlardır. Mesela Kazak Türklerinin milli şairlerinden Mağcan Cumabay bunlardan biridir.
Ilk baskısı 1923 yılında Taşkent'te yayınlanan eserinde yer alan "Alıstağı bavrıma" yani "Uzaktaki kardeşime" isimli şiirinde bu duyguları açıkça ortaya koymaktadır:
(Anadolu Türkcesi ile : )
Uzakta ağır azap çeken kardeşim
Kurumuş lale gibi çöken kardeşim!
Etrafını sarmış düşman ortasında
Göl kılıp göz yaşını döken kardeşim!
Ey pirim! Ayrıldık mı ulu bütünden?
Dağılmayıp yılmayan yağan oklardan
Türk'ün pars gibi yüreği varken
Gerçekten korkak kul mu olduk sinip düşmandan?
Kudretli olmak isteyen Türk'ün canı
Gerçekten bitap düşüp kalmadı mı hali?
Yürekteki ateş söndü mü, kurudu mu
Damarında kaynayan atalar kanı?
Kardeşim! Sen o yanda, ben bu yanda,
Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza
Layık mı kul olup durmak, gel gidelim
ALTAY'a atadan miras altın tahta.
Kırgız şairi İsmail Sarıbayoğlu da 1921 yılında Kurtuluş Savaşı için bir şiir yazmıştır. Hayatı hakkında fazla bir malumatımızın olmadığı bu Kırgız şairi "İngilizler Türklere saldırırken yazılan şiir" ismini taşıyan şiirinde Anadolu Türklüğünün ölüm-kalım savaşına Kırgız Türklerinin dikkatini çekmek ve gerekirse yardımına koşmak gerektiğini ifade etmekte ve şöyle demektedir:
Ayran içerek eğleniyorsun
Bütün hünerin eğlenmek.
Müslümanın işi değildir
Kılıç sallamadan boş yatmak.
Elinden geliyorsa çaba göster.
Uyan Kırgız uykudan.
İstanbul Türk'ten ayrılıyorsun.
Oldular grup grup
Beyazlar bir grup.
Amerika Sarı Rus
Önüne kattı Türk'ünü.
İmkanın varsa koş yardım et
Önde gelen Özbek şairlerinden Abdülhamid Çolpan da (1897-1938) bir taraftan Türkistan'ın hürriyeti için halkta mücadele ruhu uyandırmaya çalışırken diğer taraftan Türkiye'yi ihmal etmiyor ve Türk istiklal harbi için şiir yazıyordu. Onun Tufan adlı şiiri Anadolu'da milli mücadeleyi yürüten Türk ordusuna ithaf edilmiştir.
Ey İnönü Ey Sakarya ey İstiklal Erleri
Milli Misak alıngança totalmasdan ilgeri
heyecan ve çoşkunluk yaratmaktadır. Şiir
Ey istiklal ey Sakarya ey İnönü Erleri
Yür mazlumlar tufanının öç alguçı selleri!
Bü ülkeyi Türküyle kürdüyle kurduk yalanı
''Bu vatanı düşmanlardan sadece Türkler değil, kürtlerle Türkler beraber kurtarmışlardır. Ancak Atatürk ortaya bir Türklük dehşeti saçıp, kürtleri sindirmiş ve kürtlerin haklarını vermemiştir. Yani devletin kurucu unsuruna keko halkını eklememiştir.''
işte kekoçüler bu fikri savunarak her alanda keko propagandası yapar. Devletin resmi organları ve bizim milliyetçi camia ne hikmetse kekoçülerin tezlerine karşı çıkacağı yerde ''kürtleri kazanalım'' parolasıyla bu tezlerin hemen hemen aynılarını savunmuşlardır. ''bu devleti kürdüyle Türküyle birlikte kurduk, Çanakkale savaşında beraber savaştık'' söylemleri son 20 yılda adeta resmi politika haline geldi. Devlet ve bazı milliyetçi ağabeylerimiz keko tezlerinin aynıları savunarak bir anlamda kekoçülere hizmet ettiklerini anlayamıyorlardı. Bu tezler o kadar taraftar topladı ki yalnızca kürtler değil bazı Türkler bile devleti beraber kurduğumuza ve Çanakkalede birlikte savaştığımıza inanmışlardı. Bu tezlere inanan Türk ırkının evlatları tepkisiz, tavizkar bir insan haline geliyorlardı.
Peki gerçek neydi? Hakikaten kürtlerle beraber mi kurulmuştu bu vatan?
istiklal savaşımız yıllarında kürtlerin nüfusu sadece 300,000 kadardı. Bu nüfusun büyük çoğunlugu Güney doğuda 'sarp dağ köylerinde' yaşıyordu. Sadece azlık bir kısmı birkaç şehirde bulunuyordu. Kurtuluş savaşımıza hiç bir katkıda bulunmadıkları gibi çıkardıkları isyanlar ve kurdukları cemiyetlerle Kuvayı Milliye ordularına ve Ankara Hükümetine ayak bağı olmuşlardır. Seferberlik emri çıktığında kürtlerin istisnasız tamamı askere katılmamak için dağlara kaçmıştır. Fakat bir kısmı inzibatlar tarafindan yakalanarak kısa bir süre hapiste yatırıldıktan sonra silah altına alınmıştır. Savaşa zoraki katılan bu kürtler en ufak bir işe yaramamış, bir kısmı tek kurşun bile sıkmadan karşılarına çıkan ilk düşman birliğine teslim olurken, diğer bir kısmı da cepheden firar etmiştir. Düşmana teslim olmaya veya cepheden firar etmeye fırsat bulamadan bir kaza kurşununa denk gelenlerin ise adı "şehit" olmuştur. Bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
istiklal savaşımızda Türk ırkının evlatları yaşlı - genç, kadın - erkek demeden cepheye koşarken kürtlerin bir kısmı Kuvay-ı Milliye ordularına karşı isyan ediyor, bir kısmı savaşmamak için dağların doruklarına saklanıyor, okuması yazması olan kısmıda ingiliz parasıyla kurdukları cemiyetlerle Türk milletine zarar veriyorlardı.
Kürtlerin KURTULUŞ SAVAŞIMIZ sırasında çıkardıkları önemli isyanlar:
1- ALi BATI iSYANI: (11 mayıs-18 ağustos 1919) Ali Batı isimli keko, Midyat'ın güneyinde hayatlarını sürdüren bir aşiretin başına geçer ve ingilizlerden yardım alarak isyan eder. Amacı burada bir kürdistan devleti kurmaktır. Yaklaşık bir ay süren ve çevre yerleşimlere de yayılan bu keko isyanı Yüzbaşı Yusuf Ziya ve emrindeki askerler tarafından bitirilir ve Ali Batı öldürülür.
2- CEMiL ÇETO iSYANI: (7 haziran 1920) Bahtiyar aşireti reisi Cemil Çeto tarafından Fransız ve ingiliz yardımıyla çıkarılmıştır. keko Teali Cemiyeti'nin vasıtasıyla Doğuda bir kürdistan kurulması amaçlanmıştır. Cemil Çeto denen keko, kısa sürede yakalanmış ve öldürülmüştür.
3- KOÇGiRi iSYANI: (6 mart-17 nisan 1921) Türkler istiklal savaşı verirken, keko eşkiyalar 1920 sonlarında Erzincan, Tunceli, Sivas ve çevresinde pislik saçıyorlardı. Koçgiri aşireti reisi Haydar Bey keko Teali Cemiyeti'nin bir şubesini imranlı'ya açmış ve merkezi yönetime karşı geliyordu. Biraz palazlandıklarında bölgede asker kaçaklarını arayan Türk ordusuna savaş açtılar ve bölgenin kürdistan olmasını istediler. Görüşmeler ile bir sonuç alınamayacağını anlayan Ankara hükümeti bu isyanı bastırdı ve isyancılar teslim oldu.
4- MiLLi AŞiRET iSYANI: (24 ağustos-8 eylül 1920) Urfa'da Milli Aşiret tarafından çıkarılan ayaklanmadır. Milli Aşiret'in reisi ismail ile birlikte Halil, Bahur, Abdurrahman ve Mahmut adlı elebaşıları, Doğu'da bir Kürdistan Devleti kurmak düşüncesi ile ayaklanmışlardır. Büyük bir kuvvetle harekete geçen asiler, Viranşehir'i aldıktan sonra Karakeçi Aşireti'ne mensup olanları öldürmüşler, fakat daha sonra yapılan çatışmada, büyük çoğunluğu ortadan kaldırılmıştır.
Bunlar yalnızca kürtlerin Kurtuluş Savaşımızda ki isyanlarıdır. Kürtler son 150 yılda otoriteye karşı 38 defa isyan ederek adeta bir rekor kırmışlardır. Bu gün Musul, Kerkük sınırlarımız dahilinde değilse bunun sorumlusu 1925 yılında devlete karşı ayaklanan Şeyh Said ve çevresidir.
Görülüyor ki kürtlerin Kurtuluş savaşımızda Türk ırkına en ufak bir yardımı olmadığı gibi çıkardıkları isyanlar ve kurdukları cemiyetlerle bizi sırtımızdan vurmuşlardır.
Hala Kurtuluş Savaşımızda kürtlerin yardımı var diye iddia eden varsa onlara yarım milyona yakın can kaybımızın olduğu Kurtuluş savaşımızda bazı şehirlerimizin şehit sayısını yazmak istiyorum.
Van 36
Tunceli 30
Mus 8
Mardin 7
Kars 2
Adiyaman 12
Bitlis 63
Bingöl 8
Siirt 40
Diyarbakir 49
Bu şehirlerimizin o yıllarda nüfusunun büyük bölümünün Türk olduğunu da unutmayalım!!
Türkiye'de yaşayan kürtlerin PKK propagandasının etkisinde kalarak isyan etmelerini istemeyen Devlet'in ilgili birimleri, 1980'li yılların sonlarında Çanakkale Şehitliği'ne keko isimleri ilave etmiştir. Amaç kürtlerin beynine "Türk ile keko kardeştir, bakın biz beraberce savaşarak bu vatanı kurtarıp cumhuriyeti kurduk, bu ülke hepimizindir" fikrini sokarak uslu durmalarını sağlamaktı. Fakat uğraş ters tepmiş, hiç bir işe yaramaması bir yana kekoçülerin tezlerinede kaynak olmuştur.
KURTULUŞ SAVAŞIMIZ DA DiĞER ZAFERLERiMiZ GiBi TÜRK MiLLETiNiN ZAFERiDiR. BU SAVAŞ KÜRTLERLE BiRLiKTE DEĞiL, KÜRTLERE RAĞMEN KAZANILMIŞTIR...
iSTiKLAL SAVAŞI TÜRK IRKININ ZAFERiDiR..
alintidir
işte kekoçüler bu fikri savunarak her alanda keko propagandası yapar. Devletin resmi organları ve bizim milliyetçi camia ne hikmetse kekoçülerin tezlerine karşı çıkacağı yerde ''kürtleri kazanalım'' parolasıyla bu tezlerin hemen hemen aynılarını savunmuşlardır. ''bu devleti kürdüyle Türküyle birlikte kurduk, Çanakkale savaşında beraber savaştık'' söylemleri son 20 yılda adeta resmi politika haline geldi. Devlet ve bazı milliyetçi ağabeylerimiz keko tezlerinin aynıları savunarak bir anlamda kekoçülere hizmet ettiklerini anlayamıyorlardı. Bu tezler o kadar taraftar topladı ki yalnızca kürtler değil bazı Türkler bile devleti beraber kurduğumuza ve Çanakkalede birlikte savaştığımıza inanmışlardı. Bu tezlere inanan Türk ırkının evlatları tepkisiz, tavizkar bir insan haline geliyorlardı.
Peki gerçek neydi? Hakikaten kürtlerle beraber mi kurulmuştu bu vatan?
istiklal savaşımız yıllarında kürtlerin nüfusu sadece 300,000 kadardı. Bu nüfusun büyük çoğunlugu Güney doğuda 'sarp dağ köylerinde' yaşıyordu. Sadece azlık bir kısmı birkaç şehirde bulunuyordu. Kurtuluş savaşımıza hiç bir katkıda bulunmadıkları gibi çıkardıkları isyanlar ve kurdukları cemiyetlerle Kuvayı Milliye ordularına ve Ankara Hükümetine ayak bağı olmuşlardır. Seferberlik emri çıktığında kürtlerin istisnasız tamamı askere katılmamak için dağlara kaçmıştır. Fakat bir kısmı inzibatlar tarafindan yakalanarak kısa bir süre hapiste yatırıldıktan sonra silah altına alınmıştır. Savaşa zoraki katılan bu kürtler en ufak bir işe yaramamış, bir kısmı tek kurşun bile sıkmadan karşılarına çıkan ilk düşman birliğine teslim olurken, diğer bir kısmı da cepheden firar etmiştir. Düşmana teslim olmaya veya cepheden firar etmeye fırsat bulamadan bir kaza kurşununa denk gelenlerin ise adı "şehit" olmuştur. Bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmez.
istiklal savaşımızda Türk ırkının evlatları yaşlı - genç, kadın - erkek demeden cepheye koşarken kürtlerin bir kısmı Kuvay-ı Milliye ordularına karşı isyan ediyor, bir kısmı savaşmamak için dağların doruklarına saklanıyor, okuması yazması olan kısmıda ingiliz parasıyla kurdukları cemiyetlerle Türk milletine zarar veriyorlardı.
Kürtlerin KURTULUŞ SAVAŞIMIZ sırasında çıkardıkları önemli isyanlar:
1- ALi BATI iSYANI: (11 mayıs-18 ağustos 1919) Ali Batı isimli keko, Midyat'ın güneyinde hayatlarını sürdüren bir aşiretin başına geçer ve ingilizlerden yardım alarak isyan eder. Amacı burada bir kürdistan devleti kurmaktır. Yaklaşık bir ay süren ve çevre yerleşimlere de yayılan bu keko isyanı Yüzbaşı Yusuf Ziya ve emrindeki askerler tarafından bitirilir ve Ali Batı öldürülür.
2- CEMiL ÇETO iSYANI: (7 haziran 1920) Bahtiyar aşireti reisi Cemil Çeto tarafından Fransız ve ingiliz yardımıyla çıkarılmıştır. keko Teali Cemiyeti'nin vasıtasıyla Doğuda bir kürdistan kurulması amaçlanmıştır. Cemil Çeto denen keko, kısa sürede yakalanmış ve öldürülmüştür.
3- KOÇGiRi iSYANI: (6 mart-17 nisan 1921) Türkler istiklal savaşı verirken, keko eşkiyalar 1920 sonlarında Erzincan, Tunceli, Sivas ve çevresinde pislik saçıyorlardı. Koçgiri aşireti reisi Haydar Bey keko Teali Cemiyeti'nin bir şubesini imranlı'ya açmış ve merkezi yönetime karşı geliyordu. Biraz palazlandıklarında bölgede asker kaçaklarını arayan Türk ordusuna savaş açtılar ve bölgenin kürdistan olmasını istediler. Görüşmeler ile bir sonuç alınamayacağını anlayan Ankara hükümeti bu isyanı bastırdı ve isyancılar teslim oldu.
4- MiLLi AŞiRET iSYANI: (24 ağustos-8 eylül 1920) Urfa'da Milli Aşiret tarafından çıkarılan ayaklanmadır. Milli Aşiret'in reisi ismail ile birlikte Halil, Bahur, Abdurrahman ve Mahmut adlı elebaşıları, Doğu'da bir Kürdistan Devleti kurmak düşüncesi ile ayaklanmışlardır. Büyük bir kuvvetle harekete geçen asiler, Viranşehir'i aldıktan sonra Karakeçi Aşireti'ne mensup olanları öldürmüşler, fakat daha sonra yapılan çatışmada, büyük çoğunluğu ortadan kaldırılmıştır.
Bunlar yalnızca kürtlerin Kurtuluş Savaşımızda ki isyanlarıdır. Kürtler son 150 yılda otoriteye karşı 38 defa isyan ederek adeta bir rekor kırmışlardır. Bu gün Musul, Kerkük sınırlarımız dahilinde değilse bunun sorumlusu 1925 yılında devlete karşı ayaklanan Şeyh Said ve çevresidir.
Görülüyor ki kürtlerin Kurtuluş savaşımızda Türk ırkına en ufak bir yardımı olmadığı gibi çıkardıkları isyanlar ve kurdukları cemiyetlerle bizi sırtımızdan vurmuşlardır.
Hala Kurtuluş Savaşımızda kürtlerin yardımı var diye iddia eden varsa onlara yarım milyona yakın can kaybımızın olduğu Kurtuluş savaşımızda bazı şehirlerimizin şehit sayısını yazmak istiyorum.
Van 36
Tunceli 30
Mus 8
Mardin 7
Kars 2
Adiyaman 12
Bitlis 63
Bingöl 8
Siirt 40
Diyarbakir 49
Bu şehirlerimizin o yıllarda nüfusunun büyük bölümünün Türk olduğunu da unutmayalım!!
Türkiye'de yaşayan kürtlerin PKK propagandasının etkisinde kalarak isyan etmelerini istemeyen Devlet'in ilgili birimleri, 1980'li yılların sonlarında Çanakkale Şehitliği'ne keko isimleri ilave etmiştir. Amaç kürtlerin beynine "Türk ile keko kardeştir, bakın biz beraberce savaşarak bu vatanı kurtarıp cumhuriyeti kurduk, bu ülke hepimizindir" fikrini sokarak uslu durmalarını sağlamaktı. Fakat uğraş ters tepmiş, hiç bir işe yaramaması bir yana kekoçülerin tezlerinede kaynak olmuştur.
KURTULUŞ SAVAŞIMIZ DA DiĞER ZAFERLERiMiZ GiBi TÜRK MiLLETiNiN ZAFERiDiR. BU SAVAŞ KÜRTLERLE BiRLiKTE DEĞiL, KÜRTLERE RAĞMEN KAZANILMIŞTIR...
iSTiKLAL SAVAŞI TÜRK IRKININ ZAFERiDiR..
alintidir
Similar topics
» Kurtuluş Savaşında Türk Dış Politikası
» İran Türkleri (Güney Azerbaycan)
» Milletleşme Sürecinde Azerbaycan Türkleri
» Azerbaycan Türkleri'nin Uğradıkları Tehcirler ve Soykırımlar
» Çanakkale Şehitlerine
» İran Türkleri (Güney Azerbaycan)
» Milletleşme Sürecinde Azerbaycan Türkleri
» Azerbaycan Türkleri'nin Uğradıkları Tehcirler ve Soykırımlar
» Çanakkale Şehitlerine
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Turan Coğrafyası :: Türk Devletleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz