Safevi Türkmen Devletinde Vezir-i Divan-ı Âla / Vezir-i Âzam
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Genel Türk Tarih :: Büyük Türk Tarihi
1 sayfadaki 1 sayfası
Safevi Türkmen Devletinde Vezir-i Divan-ı Âla / Vezir-i Âzam
Safevi Türkmen Devletinde
Vezir-i Divan-ı Âla / Vezir-i Âzam
Vezir-i Âzam’ın Yetkileri ve Divan-ı Âla’daki Yeri - Devletin kurulduğu ilk yıllarda en üst düzey makama “vekil” denirdi. Minorsky vezir makamının vekile göre ikinci derecede olduğunu beliritir. Hüseyin Bey Lala 1501’de (907 H.) Vekil-i Nefs-i Nefis-i Hümayun olarak atandığı sırada Mirza Zekerya da “Vezir-i Sahip Divan” makamına atanır. Bu bilgiye dayanarak, Minorsky, vekil makamının vezir makamından üstte olduğunu söylemektedir. I. Şah Abbas Han döneminde vekil unvanına rastlanmadığını belirten Minorsky, vezir makamının birinci dereceli makam olarak yükseltildiğini ve bununla Şahın “Naibü’l-Saltanat”ın nüfuzunu azaltmayı amaçlayarak, zamanla bu makamı tamamen kaldırmayı düşündüğünü yazmaktadır.514
Novoseltsev Avrupa seyyahlarının Safevilerdeki Vekil’i Osmanlı imparatorluğundaki büyük Vezir-i Âzam görevi ile kıyaslayarak, “birinci bakan” olarak çevirdikleri İtimadü’d-devlenin devletin en önemli yetkilisi durumunda olmasına rağmen, I. Şah Abbas Han’ın bile bu makamla ilgili her hangi bir değişiklik yapamadığını kaydetmektedir. Vekil görevi Türkmen Kızılbaş aristokratlarında kalmış ve hatta I. Safi Hazretleri döneminde (1629–42) bu görevde Zeynal Han Şamlu bulunmuştu.515
O. Efendiyev Vezirle ilgili “sivil bürokrasinin geleneksel lideri” ifadesini kullanmaktadır. O, kaynaklara dayanarak ilk Safevi Şahının zamanında “vekil” ve “emir el-ümera”nın devlet yönetimi işlerinde veziri ikinci plana iterek, hâkim konuma sahip olduklarını, vezirin rolünün önemsiz olduğunu yazmaktadır. O. Efendiyev’e göre, güçlü Müslüman - Şii ruhanilerinin işlerine Vezirin karışmasına müsaide etmeyen sadr, vezirin hukuk ve görevlerini sınırlıyordu.516
Tezkiretü’l-mülük’te Vezir-i Âzam’ın görevinin tam ismi Âlicah Vezir-i Âzam-ı Divan-ı Âla şeklinde verilmektedir. Unvanı ise “İtimad el-devle”dir.517
Minorsky Vezir-i Âzam makamının devletin yedi temel unsurundan (Rüknü’d-devle) biri olduğunu ve “İtimadü’d-devle” lakabının518 ona özel olduğunu belirtir. O, Safevilerde böylesine bir lakabın bulunmadığını yazıyor.519
Tezkiretü’l-Mülük’e göre, Vezir-i Âzam makamı Memalik-i Mahruse’nin vilayetlerinin ve sarayın tüm emirlerinin ve devletin en önemli kurumlarındandır.
Burada Vezir-i Âzam’ın yetkileri şöyle anlatılır. Vezir-i Âzam’ın emri ve talikası olmadan Divan gelirleriyle yahut hazineye gönderilen (vilayetlerden yahut başkent – İsfahan’dan gönderilen) meblağlarla Büyutatlara520 alış veriş yapılamazdı. Görevliler için belirlenen meblağlar (maaş) ve tüm rakamlar önce Vezir-i Âzam’ın mührüyle, daha sonra ise Saltanat mührüyle (Mühr-i âsar’la / Kutsal mühürle) onaylanırdı. Vezir Divan gelirlerindeki artışı ve gelişmeyi ve Memalik-i Mahruse’den gelen tüm meblağların ve diğer gönderilenlerin toplamını son derece ihtimamla arz etmek zorundaydı. Eğer birisi adaleti yahut adetleri ihlal ve ihmal ederse, vezir onu engellemekle yükümlüydü. Eğer emirler ve Devletin kurumları Vezir-i Âzam’ın kurallarına karşı çıkanları engelleyemezse, Vezir-i Âzam konuyu tahtın iradesine bırakır ve Şahın kutsal kuralları uygulanırdı. Devlet memurları hususunda, hatta onların atamaları ile ilgili sözlü olarak verilen emir (Rakam-ı bi’l-Muşefaha) ve hatta ayrı ayrı kesimlerin aksakallarının bu konu ile ilgili arz ettiği rapor Vezir-i Âzam’ın talikasi (onayı) gelmediği sürece atama ve istihdam emri verilmezdi. Mukarrebler521 tarafından verilen rakam (emir) Vezir-i Âzam tarafından onaylanmadığı sürece şahın mührüyle onaylanmazdı. Şaha beyan edilmeyen alt düzeydeki hizmetlilerin, örneğin Defterhane-i Hümayun ve Hassa’daki kâtiplerin yahut Büyutat-ı Memura’daki hizmetlilerin atanması ile ilgili atama ve istihdam emri vezir-i âzamın talikasına (onayına) ve Mustevfî el-Memalik’in ve Nazır-ı Büyutat’ın ve Mukarreb el- Hakan Mustevfî-i Hassa’nın alicahlarının onayına (tecvizine) dayanılarak verilir ve bu konuyla ilgili Şaha herhangi rapor verilmezdi.522
Tüm vilayetlerdeki, beğlerbeğlerinin, valilerin, sultanların, vezirlerin, büyük ve küçük tahvildarların (tahsildar), mutasaddilerin ve zabıtaların vs. çalışanların muhasebelerinin nüshaları Mustevfî-i Uzzam’ın hesapları kapatmasından ve son ödemeleri devretmesinden sonra yalnız Vezair-i Azam’ın talikasinin (onay) makbuzu ile dosyalanır. Muhasebe bakımından divan vergisinde her hangi bir eksiklik ve yanlışlık ortaya çıktığında Vezir-i Âzam huzurunda hesap mudileri suçsuz olduklarını kanıtlayabilirlerse, hayır dualarını almak için ve raiyetin durumunun iyileşmesi ve ülkenin imarı için, eski hesapların toplamı ile ilgili (adaletsizlik ve eksiklik konusunda) indirme talikası verilirdi.523
Kitab-ı Defterhane-i Divan-ı Ala ve Kitab-ı Hassa Şerife ve Vezir-i Âzam’ın talikasına dayanarak, aynı şerhle defeter-i hulud’da (د )524 kaydedilir, eksikler hesaba katılırdı. Derfterhanedeki Keşikhane’de bulunan Divan-ı Vüzera-i Âzam (Büyük Vezirler Divanı) halkın arz etmek istediklerini Vüzera-i Âzam huzurunda arz edebilmeleri için inşa edilmişti. Ayrıca “divan nüshaları” ve “defter harcama belgeleri” ve “Sahib-i Cemen” (İdare Başkanları) ve tahvildarların, tahsildarların ödenekleri, küçük ve büyük makamların talikaları (emirleri/onayı) Vüzera-i azam’ın onayına sunulur ve verdiği karar uygulanırdı. Tezkiretü’l-Mülük’e göre, Emirler rütbelerine göre, Keşikhane’de “Meclis-i Behiştayin”in (Cennet Meclisi) talimatı üzerine birbirlerinin yanında otururlardı. Emirler, makam sahipleri, Mustevfîler, Hevanin-i Azimü’l Şen (İhtişamlı Hanlar), Vezirler ve Sahib-i Rakaman (rakamların sahipleri) dışında ayrı şahısların Keşikhane’de oturması alışık bir durum değildi.525
Minorsky’ye göre,Türkmen Kızılbaş emirlerinin gücü ve nüfuzu azaldıkça, Vezir-i Âzam’ın gücü çoğalmaktaydı.526 O, Tezkiretü’l-mülük’e göre, Vezir-i Âzam’ın görev ve yetkilerini şöyle özetliyor: “Tüm atamalar en üstten, alt düzeye kadar onun imzası ve onayı ile yürürlüğe girirdi. Ülkenin tüm mali işleri, tüm alış veriş ve devlet makamlarının faaliyetleri onun denetimindeydi”.527
Minorsky Chardin’den naklen şöyle aktarır: “Sultanın tüm mühürlü fermanları vezirlerin mühürleriyleriyle mühürlenmeden geçersiz sayılırdı.” Chardin bunun devamında Vezir-i Âzam’ın iki muhasebe idaresini Divan-ı Memalik’i ve Divan-ı Hassa’yı denetlediğini kaydediyor. Minorsky, Kaempfer’den aktardığı bilgilere göre ise, Vezir-i Âzam’ın bir diğer önemli yetkisi büyükelçilerle müzakereleri ve anlaşmaları imzalamaktı.528
Tezkiretü’l-mülük’te anlatılanlara bakacak olursak, Vezir-i Âzam’ın yetkilerinin Şah’tan sonra sınırsız olduğu akla gelir. Fakat Minorsky, haklı olarak Vezir-i Âzam’ın görevlerinin de sınırlı olduğunu yazmaktadır. O, bu konuda şöyle belirtir: “Vezir-i Âzam da idari kurallara uymak zorundaydı. Bu konuyu anlamak için onun faaliyetlerini, Defter-i Hümayun’un Nazırına ve Mustevfî el-memalik’e ve Nazır-ı Büyutat’a karşı sorumluluklarını dikkate almalıyız”.529
Minorsky, Chardin’in Nazır-ı Defter-i Hümayun’la ilgili verdiği bilgilere dayanarak, Vezir-i Âzam’ın Nazır unvanında bir denetleyicisi olduğunu ve Vezir-i Âzam’ın I. Sekreteri sayılan Nazır’ın Sultan tarafından atandığını yazmaktadır. Chardin diğer üst düzey idarelerde de bu gibi denetleyicilerin bulunduğunu ekler. Ona göre, Defterhane-i Hümayun-i Ala’nın başkanı adı geçen denetleyiciydi, Vezir-i Âzam’ın işleri onun onayından geçmekle birlikte “Münşi-i Kull”un (Genel Sekreterin) da onayından geçerdi.530
Minorsky Vezir-i Âzam’ın diğer yetkilerinden birinin Maliye Veziri’nin görevini yapmak olduğunu belirtir. Ona göre, bu konudaki meslektaşı Mustevfî el- Memalik’ti ve bu makamın onayı olmadan Vezir-i Âzam “maliyat-i divani” (ülke vergisi) ile ilgili hiçbir yetkisini uygulayamazdı.531
Minorsky’ye göre, Vezir-i Âzam’la Nazır-ı Büyutat arasındaki ilişkiler karmaşıktı. Safevi devlet teşkilatı ikili sistem esasında yürütüldüğünden Vezir-i Âzam Divan-ı Memalik başkanı ve Nazır-ı Büyutat532 ise Umur-i Hassa sorumlusuydu.533
İlk başlarda Büyutat’ın bir kısmı Nazır’ın emrinde ve denetimindeydi. Fakat Hassa’nın önem kazanması ve gün geçtikçe genişlemesiyle nazırın direkt emrinde bulunan Ebvab-ı Cem ondan ayrılarak, farklı birimler olarak ortaya çıktı. Tezkiretü’l- mülük’e göre Saltanat at ahırlarının ve silah depolarının vs. onun yetkisinde bulunan Tüfenkçi askerler, Kullar ve Cezairi Nazır’ın denetimindeydi. Safevi Türkmen sultanlarının siyasi reformları sonucunda Nazırlık görevi Türkmen Kızılbaş emirlerinden alınarak şaha yakın olan ve itaatçi (muti) Hace-seralara verildi. I. Şah Abbas han’ın fermanıyla görevinden alınan Saru-Taki, Şah Safi döneminde Nazır, sonra da Vezir-i azam oldu. Chardin, Hassa’nın genişlemesini ve divanın etkisi altına girmesini onunla ilişkilendirir. Chardin’e göre, Büyük Azerbaycan’da yolsuzluk ve suiistimal Nazırların denetimi nedeniyle çok zordu. 534
Tezkiretü’l-mülük’te yazıldığı üzere Sultanlık Kurumunun giderlerinin denetim sistemi çok ilginçtir. Chardin bu durumu beğenerek, şöyle diyor: Diğer idari şubelerde olduğu gibi burada da Nazırın yardımcıları, Vezir, Mustevfî ve tüm işletmelerin Nazırları ve Şefleri idi. Bunların hepsi onun denetimindeydi ve bunların yardımıyla birçok çalışan memuru denetimi altında tutulurdu.535
Minorsky Tezkiretü’l-mülük’e dayanarak, Vezir-i Âzam’ın divan vergilerinin tümünü ve “Darü’l Saltanat-ı İsfahan’dan ve Memalik’ten hazineye gönderilen paraları ve Büyutatları denetlediğini yazıyor ve bu açıklamalara göre Hassa vergileri Vezir-i Âzam’ın yetki alanının dışında tutuluyordu. Vezir-i Âzam’ın idari teşkilatına bağlı olan Mustevfî el-Memalik Hassa ve Tehavil idarelerinde üst düzey makam sayılırdı.536
Chardin’e göre, Şah memleket işleriyle ilgilendiği için denetime temsilen Nazırı yetkili kılmıştı. Ona göre, ülke işlerinde Sultan tarafından yetki alan Nazır, Vezir-i Âzam’la işbirliği içerisinde bulunduğu gibi, Vezir-i Âzam da Sultanın Hassa alanında yetkilendirdiği Nazırların işlerini denetliyordu. Vezir-i Âzam da kendi çapında Hassa teşkilatını denetliyordu. Minorsky tüm bunların Hassa idarecilerinin Şah adına yaptıkları zulümleri ve haksızlıkları kısmen de olsa engellenmesi ve onların keyfi davranışlarının kontrol altına alınması amacıyla olduğunu söylüyor.537
Vezir-i Âzam’ın Maaşı – Minorsky’ye göre, Vezir-i Âzam’ın belli bir maaşı yoktu. Fakat “resmü’l-vezaret” adında bir tür maaş ve “yıllık bağış” alırdı.538 Bu konuda O. Efendiyev şu bilgileri aktarır: “Hicri 981 (1573–74)’de şah “Vezirat-ı Divan-i Âla” görevini Hace Cemaleddin Ali Tebrizi ile birlikte Seyit Hasan Ferehani’ye vermişti. Onlardan her birine 500 Tebriz tümeni meblağında maaş (mersum) belirlenmişti”.539
Vezir-i Âzam’a Bağlı Maaşlar – Sadr ve Gurçi-başının maaşı Vezir-i Âzam tarafından ödenirdi. Bu ödeneğin karşılığı ise diğer “vücuhat”tan540 Vezir-i Âzam’ın adına havale olurdu.541
Minorsky Vekil-i Divan-ı Âla ile ilgili şu bilgileri verir. O, Vekil-i Divan-ı Âla’nın Vezir-i Âzam’ın vekili olduğunu ileri sürür. Daha önce kaldırılmasına rağmen, Tezkiretü’l-Mülük’te Vekil-i Divan-ı Âla makamından bahsedildiğine dikkat çekiyor. Ona göre, muhtemelen Vekil-i Divan-ı Ala, “Vekil-i Nefs-i Nefis veya Vekilü’l-Devle ve Vezir-i Âzam’ın yardımcısı”ndan farklı bir makamdı ve Vezir-i Âzam’ın yokluğunda Vezir-i Âzamlık sorumlusu olarak işleri yürütürdü.542
Safevi Vezirleri – O. Efendiyev Safevilerin ilk vezirlerinin Akkoyunlu vezirleri olduğunu kaydediyor. Onun verdiği bilgilere göre, Safevilerin ilk veziri uzun süre Akkoyunlu hükümdarlarına vezirlik yapan Şemseddin Zekeriya Keçeci Tebrizi543 olmuştur. O, H. 906 (1500)’da Şah İsmail Şirvanşahları yenip Mahmutabad’da kışladığı zaman ona katılmış ve “Vezaret-i Divan-ı Âla” görevine atanmıştır. İki sene sonra – H. 909 (1503–04)’da Emir Zekeriya ile birlikte Elvend Akkoyunlu’nun divanında hizmet eden Kıvameddin Mahmut Han (yahut Mahmutca) Deylemi Kazvini vezir olarak atanmıştır.544 Bu durum Safevilerin devlet teşkilatının yapılanmasında Akkoyunlu etkisini göstermektedir.
İskender Bey Münşi’nin Tacikiye diye adlandırdığı Vezirler zümresi aynı zamanda “Kalem Sahipleri” olarak da eserin çevirisinde verilmektedir. Münşi Memalik-i Mahruse’nin büyük vezirlerini anlattıktan sonra – “Yüksek huzurda ve diğer yerlerde bulunan Tacikiye denilen kalem sahiplerinin isimlerini veriyor. Bunlar aşağıdakilerdi: “Hoca Hidayetullah: Emir Gayib Sultanın veziri idi. Tacikler arasında, renkli sarık yalnız ona verilmiş olduğundan bununla kendi zümresi arasında seçkin idi. Onu giyerek, çok gururlanırdı. Hoca Ziyaeddin Salmani İsfahani: Ustaçlu Abdullah Hanın veziri idi. Onun vefatından sonra Ordu-yu Mualla’ya gelerek, meclis azasının zümresine girdi. Hoca Hasan Nahçivani: “Aksak” diye tanınmıştır. Hiçbir mensebi yoktu, yalnız meclise gelip giderdi. Hoca Şah Mansur Ferahani: Türkmen Haydar Sultan Tarhan’ın veziri idi. Padişahın meclisine girebilmek müsaadesi vardı. Mir Siraceddin Ali Kummi: Masum beyin veziri idi. Söylendiği gibi, o şahit olduktan sonra, divanda bir iş verildi. Eskisi gibi yine hürmet görmekte idi.”545
Şah Abbas döneminde vezirlerle ilgili Münşi: “O Hazretin devrinin yüksek vezirleri de sadırları gibi yedi kişi idi” diyor ve onların isimlerini şöyle sıralıyor: “1. Mirza Şahveli, 2. Mirza Mehmet Kirmani, 3. Mirza Lutfullah Şirazi, 4. Hatem bey, 5. Mirza Ebu Talip, 6. Selman Han, 7. Sultanü’l-ülema ve düsturl-vüzera (Vezirlik merasimi onunla yenilendi, onun namı ile vezirlik namı yükseldi.”546
O. Efendiyev Çaldıran savaşına kadar vezir görevine atamalarla ilgili belgelerin bulunmadığını ekler ve Şah Hüseyin İsfahani’nin547 vekil olduğu sırada bu göreve Hace Celaleddin Muhammet Tebrizi ile birlikte Kadı Cihan Kazvini’nin atandığını belirtir.548 Tarih-i Alem Ara-i Abbasi’de Kadı Cihan Kazvini’yle ilgili şunlar anlatılmaktadır: “Mirza Şah Hüzeyin’den sonra Kadı Cihan Seyfi Hasen-i el-Neseb vezir oluyor. O, Padişahın Divan-ı Ala’sının veziri olan Mirza Şah Hüseyin’in veziri idi.” 549
Tarih-i Alem-Ara-i Abbasi’den anlaşıldığı üzere, Tekelü ve Ustaçlu kavgalarında Gilan’a kaçan Kadı Cihan’dan sonra Çoha Sultan iktidarı ele alır ve onun veziri olan Mir Cafer Saveci divan veziri olur. Fakat onun da vezirliği uzun sürmez ve emirlerin kavga dövüşleri yüzünden öldürülür.550
O. Efendiyev’e göre, Mir Cafer Saveci ve Hace Aruh (yahut Oruç) eşit haklarla birlikte H. 938 (1531–32)’e kadar vezir görevinde bulunmuşlardır. O sene Hüseyin Han Şamlu vekil görevini zor kullanarak ele geçirmiş ve hemen her iki veziri tutuklatarak, onların biriktirdikleri çok sayıda emlak ve paraları ellerinden almıştı. Çünkü 10 seneye yakın Irak’ın, Azerbaycan’ın, Fars’ın ve Horasan’ın bütün emlak ve para işleri bu iki şahısın elinden gelip geçmişti. Mir Cafer Saveci idam edilir, Hace Aruh ise işkenceler sonucunda ölür.551 Mir Cafer Saveci’nin yerine Hüseyin Hanın memurlarından biri olan Ahmet Bey Nurkemal İsfahani Divan-ı Âla veziri olur. Tarih-i Alem Ara-i Abbasi’de anlatılanlara göre, O, İsfahan’ın Nurkemallı ailesindendi. Altı sene Vezir-i Divan-ı Âla görevini tek başına yapar. H. 940 (1533–34)’da Hüseyin Han Şamlu’nun idam edilmesi ile ilgili olarak Ahmet Bey Nurkemal görevinden uzaklaştırılır, emlakı müsadere olunur ve vergi toplayıcıları (muhassılan) tarafından uğraştırılır. O, Alıncak (Alıncakale) kalesine atılırsa da, daha sonra bırakılır. Onun yerinde ise Hace Sadettin İnayetullah Huzani552 oturur. Huzani bu görevinde bir müddet H. 942 (1535–36)’de yenide görevini uygulamaya başlayan Kadı Cihan Kazvini ile birlikte bulunur. Fakat Sadettin sürekli Kadı Cihan’ı lekelemek ve rezil etmek için uğraştığından Kadı Cihan Sadettin ile bir arada çalışamaz. Sadettin H. 942 (1535)’de idam edilir. Bundan sonra Kadı Cihan görevinde yalnız kalır ve H. 957 (1550–51)’ye kadar on beş sene bu görevde bulunur. Kadı Cihan’la ilgili
Tarih-i Alem Ara-i Abbasi’de şöyle anlatılır:
“Şah-ı Cennetmekân, kendileri bizzat işlerin idaresiyle ilgilendiğinden divan işlerinde, daima onun yüksek huzuruna çıkardı. Görevinin sonlarına doğru şah onun maruzatına biraz geç baktığından Cenab-ı Kadı güya onun işini beğenmiyorlarmış gibi düşünerek, bu durumdan alınır. Bu sebeple yaşının ilerlemesini ve ihtiyarlığını bahane olarak ileri sürer ve bu makamdan istifa eder. Padişahı cennetmekân ne kadar onun gönüllünü ele almaya çalışmışsa da, istifa konusunda ısrar eder. Padişah da onu vezirlik işinden muaf tutar. 960 (1552–53)’ta Allah’ın rahmetine kavuşur”.553
O. Efendiyev’e göre, H. 960 (1552–53)’da Kazvin’de vefat edince vezir görevinde Kadı Cihan’ın halefi Masum Bey Safevi’nin554 bulunduğu tahmin edilir. Onun hakkında ilk kez “Ahsen et-tevarih”te Hicri 953 (1546–47)’te Erdebil mütevellisi gibi bilgi verilmektedir.555 Alem Ara’ya göre ise Masum Bey çok daha sonra vezir olmuştur.
Tarih-i Alem Ara-i Abbasi’de Kadı Cihan’dan sonraki vezirler sırasıyla anlatılır. Burada anlatılanlara göre, Kadı Cihan’dan sonra, Vezirlik görevinde dört kişi bulunmuştur. Hoca Gıyaseddin Ali Akıyasi Güher diye meşhurdu ve Tebrizli şair Şerif’in memduhudur. İyi muhasebeci olan bu zat daha önceleri mustevfîlik de yapmıştı. Ondan sonra Aka Mehmet Ferahani vezir olur. Ferahan’ın eşrafından idi. Ferahani’den sonra Hoca Emir Bey vezir olur. Mühürdar Emir Bey diye de meşhur olan bu zat Mir Zekeriya Keçeci’nin akrabasıydı. Hoca Emir Beyden sonraki vezir Mirza Bey Ebheri olmuştur. O, Ebher’in önemli ailelerindendi. İlk başlarda Avşar Korçubaşı Sevindük Beyin veziri olan bu zat daha sonra bir müddet Divan veziri olur. Bir müddet bu işle meşgul olur. Fakat vezirlik rütbesi ondan da alınarak, o zaman Divan emiri olan Masum Bey Safevi’ye556 verilir, vezirlik rütbesine yükseltilir. Eyalet ve ordu komutanlığı da ona (Masum beye) verilir. Hacca giderken Rumiler ona hile kurarak, Hac kafilesi sırasında onu öldürürler. Onun yokluğunda vekâleten vezirliği bir müddet idare eder. Masum Beyin hadisesinden sonra, bir müddet için Vezirlik kürsüsü boş kalır. H. 981 (M. 1573-74) Mir Seyit Hüseyin Ferahani ve Hoca Cemalettin Ali557 bu işle yükseltilir ve onlar bu işi bir sene yaptıktan sonra, tuttukları yol ve hareketleri padişahın hoşuna gitmez, o görevden azl edilir ve ondan sonra da kimse bu makama çıkamaz.558
O. Efendiyev onlardan her birine 500 Tebriz tümeni meblağında maaş (mersum) belirlendiğini yazıyor. Onun verdiği bilgilere göre, “Vezirat-ı Divan-ı Âla”ya sonraki atama II. Şah İsmail zamanında H. 984 (1576)’de Mustevfîlik yapan Mirza Şükrullah İsfahani’nin simasında olmuştur. Fakat şah ondan memnun değildi ve kısa sürede onu işten uzaklaştırıp Mirza Salman Cabiri İsfahani’yi559 vezir olarak atar. Muhammed Hudabende’nin zamanında Mirza Salman “Divan-ı Âla’nın” veziri görevinde bulunmakta devam eder. Ona hatta “İtimad ed-Devle” unvanı verilir. O, H. 991 (1583)’de Kızılbaş ayanlarının suikastı sonucunda öldürülür.560 Mirza Salman’ı akıllı birisi olarak değerlendirmenin yanı sıra İskender Bey Münşi de onun suçunun görevini aşmasında ve “kalem sahipliğinin sınırını geçmesinde” buluyor.561
O. Efendiyev, I. Şah Abbas’a kadar Vezir görevinin yalnız sivil bir görev olduğunu yazıyor. O, vezirin görevlerini şöyle özetliyor: “O, divan’ın gelirlerine aynı zamanda bütün eyaletlerden hazineye dâhil olan meblağlara ve diğer ‘büyutat’a bakmakla sorumluydu.”562
Minorsky “Vezirler Konseyi”nden bahsediyor ve onunla ilgili şu bilgileri verir. “Vezirler konseyi” fetret döneminde ve Şah Abbas’ın çocukluğunda önem kazanmıştır. Safevi Türkmen devletinin ilk başlarında asi Şahseven boyları kendi adaylarını konseye üye yapmak için birbirleriyle savaşırlardı.563 Bu Konseyin faaliyetleriyle ilgili Minorsky iki örnek verir. Bunlardan birincisi Sam Mirza’nın Şahlığıyla,564 diğeri Şah Süleyman Han’ın tahta geçirilmesiyle565 ilgiliydi.
______________________________________________
514 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
515 A. P. Novoseltsev, Nekotorıe Voprosı Gosudarstvennoy Organizatsii Derjavı Sefevidov v İrane, Blijnevostoçnıy Sbornik, Tiblisi 1983. s. 177.
516 Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 228; Süleyman Memmedov’a göre de, Vezir sivil bürokrasinin geleneksel başı idi. Bkz: Süleyman Memmedov, a.g.e., s. 50.
517 Tezkiretü’l-Mülük, Çeviri Minorsky, s. 44.
518 Kaçar döneminde devlet teşkilatında ilginç değişimler yapıldı. İtimadü’d-devle unvanı kaldırıldı ve bu makamın sahibi Sadr-ı Âzam’ın unvanını aldı. Bu unvan ruhani sınıfta yer alan Sadr’dan (Sadr-ı Hassa / çev.) tamamen farklıdır. Safevi döneminde kaldırılan “Vekil-i azam”, Kaçar devletinde “Kayım-makam” adını alır. Kayım-makam Tebriz’de bulunan veliahtlık teşkilatında görev yapıyordu. Sadr-ı Âzam rahatsızlandığında Kayım-makam Tahran’a davet edilir ve bu önemli görevi üstlenirdi. Sadr-ı Âzam’ın ve Kayım-makam’ın yardımcılarına Nazır denilirdi. Şehzadelerin yanında bulunan valilere ise Vezir denirdi”. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s.. 114-115.
519 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s.. 114.
520 Biyutat – O. Efendiyev “Büyutat”ın Arapça “beyt” kelimesinden geldiğini ve “ev”, “bina” tasarruf sözünün çoğul hali olduğunu söylüyor. Her birinin başında “Sahipcem” bulunan 33 atölyeden oluşuyordu. Bkz: O. Efendiyev, a.g.e., s. 235.
521 Mukarreb – şahın yakınları.
522 Tezkiretü’l-Mülük, Çeviri Minorsky, s. 44 – 45.
523 Tezkiretü’l-Mülük, Çeviri Minorsky, s. 45.
524 Defter-i Hulud – bir çeşit maliye defteri. Hulud – sabit, devamlı anlamındadır.
525 Tezkiretü’l-Mülük, Çeviri Minorsky, s. 45.
526 Bu konuda Chardin’den örnek vererek, onun bu konuyu daha da abarttığını ve şöyle söylediğini ekliyor: “İran şahları semboliktir, gerçek şah Vezir-i Âzam’dır”. Minorsky Chardin’in seyahatnamesinin Şah Süleyman dönemine ait olduğunu belirtmekle beraber, Tezkiretü’l-mülük’ün I. Şah Abbas’tan sonraki dönemi içerdiğine dikkat çekmektedir. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
527 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
528 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
529 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 115.
530 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 115.
531 Minorsky, Mustevfi-i Hassa’nın görevleri hakkında Tezkiretü’l-mülük çok az bilginin olduğunu ve bu nedenle Mustevfi-i Hassa’nın görev ve yetkileri net olmadığını da ekler. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 115.
532 Minorsky’ye göre, Nazır-ı Büyutat “Saltanat işletmelerinin Şefi” idi. Aslında saltanat kurumunun genel şefiydi. Chardin onu, “Sultanın birinci veziri, mali işlerin genel denetleyicisi, saltanat kurumunun harcamalarının, şahın giderlerinin, şah mallarının menkul, gayri menkul dahil ve hazineye girip çıkan malların denetleyicisi” olarak açıklıyor. Aslında, Hassa Şefinin Nazırı (denetleyicisi) idi. Hatta Vezir-i Âzam’la işbirliği yaparak, divanın (vilayetlerin) idari işlerinin bir kısmına da bakıyordu. Görev alanı sultanın direkt çıkarlarıyla ilgili olduğu için önemli bir nüfuza sahip olmuştu. II. Şah Abbas döneminde Nazır-ı Büyutat görevlileri şahın ilgisi sonucunda öyle bir güç elde etmişlerdi ki, Vezir-i Âzam’ın da işlerini denetliyorlardı. Vezir-i Âzam bazen görev alanındaki işlerden habersiz olabilirdi. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
533 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 115.
534 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
535 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
536 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
537 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
538 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
539 Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 230.
540 Vücuhat – gelir, vergi.
541 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
542 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
543 İsmail onun önemli rolünü kaydederek ona “Azerbaycan’ın anahtarı” ismini vermiştir. Bkz: Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 228.
544 Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 228.
545 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s.285.
546 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, III. cilt, III. kısım s. 373
547 Şahın Mirza Şah Hüseyin’e bağlılığı Alem Ara’da şöyle anlatılır: “O, Mirza Şah Hüseyin’e bağlı idi. Vezir olduğu zaman onun ayrılığında, bu rubaiyi söylemiş olduğu rivayet edilir: ‘Ey dünyayı aydınlatan iki gözümün nuru; sen gittikten sonra benim gündüzüm gece gibi oldu. Seninle ben ikimiz, iki mum gibi idik, zaman seni söndürdü ve ben de yanıyorum… Bu beytin gereğince fal görmeye başlar ve yıldız geçtikten sonra falın hakikati meydana çıkar’ hocanın halinin münasibi oldu. Hakanı Süleyman Şan’ın vefatından sonra, Padişahı Cennetmekânın cülusunda da, yüksek emir gereğince vezirlik rütbesine yücelttiler. Fakat daha vezirliğinden bir sene geçmeden Naibbüsaltana ve iktidar sahibi olan Dev Sultan Rumlu ondan şüphelenerek, aralarında anlaşmazlık çıktı. Dev Sultan onu yakalayıp, yakılarak öldürülmesi için emretti. İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 272.
548 Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 228; Alem-Ara’da bu konu ile ilgili şöyle denilmektedir: “Padişahı Cennetmekânın (Şah İsmail) vefatı sırasında, vezirlerden ve kalem erbabından Divan-ı Ala’nın vezirliği makamında kimse yoktu. Eski büyük vezirlerden bu hakir bildiklerinden, Padişahı Cennetmekânın devrindekilerden; on iki kişi Divan-ı Ala’nın vezirliği (vezaret) makamına yükselebilmiştir.” Alem Ara’dan anlaşıldığı üzere Hakan-ı Süleyman Şan (Şah Tahm.) zamanında Mirza Şah Hüseyin vezir idi. Onun öldürülmesi üzerine Hoca Celaleddin Mehmet Keçeci vezir oluyor. Bkz: İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 272.
549 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 272-73; O. Efendiyev, a.g.e., s. 229.
550 İskender Bey Münşi Türkmen, a.g.e., I. cilt, II. kısım s. 272-73.
551 O. Efendiyev, a.g.e., s. 229.
552 Kadı Cihan’la ve Hace Sadettin İnayetullah Huzani ilgili Alem Ara’da şu bilgiler yer alır: Bu zat Geylan’da iken Biyeh Pes (Arka Biyeh) valisi Muzaffer Sultan’dan, bu devletin taraftarı olması sebebiyle çok eziyet çekmişti. Kurtularak yüksek huzura gelen Kadı Cihan istidatlı ve iş bilen adam olduğundan padişah tarafından tekrar bu işin başına getirilir. Fakat o, Mir İnayetullah’la birlikte bazı yakışık almaz ve Padişahın hoşuna gitmeyen işlere karışır. Özellikle padişahın yüksek meclisinin hademesinden olan Baslık Beyin oğluna oğlancılık yaptığından Mir İnayetullah Padişahın gazabına uğrar. O, ismi geçen Muzaffer Sultan’la birlikte (bu zat devlete isyan etmişti) demir kafes içine konularak, Tebriz’in Sahipabad meydanındaki Hasan Padişahın iki minaresinin arasına padişahın emriyle asılır ve yakılır. Bkz: İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 273.
553 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 273-74; Ayrıca bkz: O. Efendiyev, a.g.e., s. 229.
554 “Şahın ayanı, “Vekâlet-i Şahi Din Penah” görevinde bulunan Mesum beyin adı ilk kez H. 967 (1559–60)’de, yani Kadı Cihan vezir görevinden uzaklaştırıldıktan 10 sene sonra anılır. Bu sürede diğer şahısların vezir (yahut vekil) görevinde bulunup bunmadığını bilmiyoruz. Masum Bey Lala gibi şahın sevimli oğlu Haydar Mirza’ya tahkim olunmuştu. İskender Bey Münşi, Masum Bey Safevi’nin “divan emiri olarak yüksek vezaret görevine yükseldiğini” ve şahtan sürekli saygı gördüğünü belirtmektedir”. Bkz: Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 229.
555 Masum bey O. Efendiyev’in kaynaklardan elde ettiği bilgilere esasen, aynı sene ünlü emirler arasında şahın isyancı kardeşi Elkas Mirza ile konuşmalar yapmak için Şirvan’a gönderilmişti. Masum Bey H. 958 (1551–52)’de Kızılbaş birliğinin Ercişe yürüyüşe kumandanlık etmişti. “Tarih-i Âlem Arai Abbas”de önce Gurçibaşı Sevindik Bey Afşar’ın veziri, bir süre sonra ise divan veziri olan” bir şahsın – Mirza bey Abhari’nin adı geçmektedir. Muhtemelen, Mirza Bey Kadı Cihan’ın direkt halefi olmuş, vezir görevi icra etmiştir. Şerefhan Bitlisi, Masum Bey Safevi’nin H. 976 (1568–69)’da vezir görevinden imtina ettiğini ve bu görevin Emir Seyit Şerif Sani’ye verildiğini yazıyor. Bkz: Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 229.
556 Alem-Ara’da onunla ilgili şöyle anlatılır: “Daima Padişahın “manzuru nazarı” olmuştur Padişah Cennetmekân ona karşı büyük hürmet gösterir ve her zaman ona “amu oğlu” yani “amcazadem” diye hitap ederdi”. Bkz: İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 275.
557 O. Efendiyev, Budak Kazvini’nin onunla ilgili şunları yazdığını aktarır: “Horasan, Gilan, Irak, Fars ve Kerman Seyit Hasan’ın, “Azerbaycan Şirvan ve Şeki Cemaleddin Ali’nin yönetimine verilmişti. Fakat bir sene sonra şah onları görevden uzaklaştırır. Bkz: Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 230.
558 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 275–276; O. Efendiyev, a.g.e., s. 230.
559 Mirza Salman’dan Siyasi Tarih Bölümünde bahsetmiştik. 1583’te Kızılbaş emirleri tarafından idam edilen, şah Muhammet Hudabende’nin veziri olan Mirza Salman İsfahani’nin ölmesi ile ilgili İskender bey Münşi’nin anlattıklarından onun ölümünün nedeni olarak Fars olması gösterilir. Alem Ara’da şöyle anlatılır: “Vezir Mirza Salman’ın suçu konusunda şahın sorusuna Kızılbaş emirleri aşağıdaki gibi cevap vermişlerdi: “Mirza Salman Tacik’tir ve hak-hesap işlerinden (Umur-i hesap) ve divan işlerini idare etme dışında hiç kimse ondan ordunun reisi (Sahib-i Ceyş-o Leşker) olmasını ve sultanlığın işlerine karışmasını, tefrika ve kıyama neden olmasını rica etmemiştir. Şimdi Kızılbaşlar onu ifşa etmişler ve onunla çatışmışlar. Başlıca talep şudur, o, elini eteğini vezir görevinden çekmeli, (devlet) işlerini terk etmelidir”. Bkz: Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 198.
560 Bu konu “Siyasi Tarih” bölümünde ele alındı. Ayrıca bkz: Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 230.
561 Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 198.
562 Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 230.
563 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
564 Şah Abbas torunu Sam Mirza’yı (Safi Mirza) veliaht olarak seçmişti. Şah Mazendaran’da öldüğünde Sam-Mirza İsfahan’daydı. Vezirler, Sofilerin katılımıyla Sam Mirza’nın veliahtlığıyla ilgili bir senet düzenleyerek, mühürlediler”. Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
565 Chardin Şah Süleyman’ın saltanata seçmek amacıyla vezirlerden oluşan danışma meclisiyle ilgili bilgi verir. Ayrıca burada Şah Süleyman’ın büyük oğlu Şah Sultan Hüseyin de emirler, hace-seralar, Hanlar (ağalar) ve reisler, harem kadınlarından şehzade Meryem-Begüm’ün onayı ile seçildiği ve bu esasta da bir belge yazılıp mühürlendiği kaydedilir. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114
Vezir-i Divan-ı Âla / Vezir-i Âzam
Vezir-i Âzam’ın Yetkileri ve Divan-ı Âla’daki Yeri - Devletin kurulduğu ilk yıllarda en üst düzey makama “vekil” denirdi. Minorsky vezir makamının vekile göre ikinci derecede olduğunu beliritir. Hüseyin Bey Lala 1501’de (907 H.) Vekil-i Nefs-i Nefis-i Hümayun olarak atandığı sırada Mirza Zekerya da “Vezir-i Sahip Divan” makamına atanır. Bu bilgiye dayanarak, Minorsky, vekil makamının vezir makamından üstte olduğunu söylemektedir. I. Şah Abbas Han döneminde vekil unvanına rastlanmadığını belirten Minorsky, vezir makamının birinci dereceli makam olarak yükseltildiğini ve bununla Şahın “Naibü’l-Saltanat”ın nüfuzunu azaltmayı amaçlayarak, zamanla bu makamı tamamen kaldırmayı düşündüğünü yazmaktadır.514
Novoseltsev Avrupa seyyahlarının Safevilerdeki Vekil’i Osmanlı imparatorluğundaki büyük Vezir-i Âzam görevi ile kıyaslayarak, “birinci bakan” olarak çevirdikleri İtimadü’d-devlenin devletin en önemli yetkilisi durumunda olmasına rağmen, I. Şah Abbas Han’ın bile bu makamla ilgili her hangi bir değişiklik yapamadığını kaydetmektedir. Vekil görevi Türkmen Kızılbaş aristokratlarında kalmış ve hatta I. Safi Hazretleri döneminde (1629–42) bu görevde Zeynal Han Şamlu bulunmuştu.515
O. Efendiyev Vezirle ilgili “sivil bürokrasinin geleneksel lideri” ifadesini kullanmaktadır. O, kaynaklara dayanarak ilk Safevi Şahının zamanında “vekil” ve “emir el-ümera”nın devlet yönetimi işlerinde veziri ikinci plana iterek, hâkim konuma sahip olduklarını, vezirin rolünün önemsiz olduğunu yazmaktadır. O. Efendiyev’e göre, güçlü Müslüman - Şii ruhanilerinin işlerine Vezirin karışmasına müsaide etmeyen sadr, vezirin hukuk ve görevlerini sınırlıyordu.516
Tezkiretü’l-mülük’te Vezir-i Âzam’ın görevinin tam ismi Âlicah Vezir-i Âzam-ı Divan-ı Âla şeklinde verilmektedir. Unvanı ise “İtimad el-devle”dir.517
Minorsky Vezir-i Âzam makamının devletin yedi temel unsurundan (Rüknü’d-devle) biri olduğunu ve “İtimadü’d-devle” lakabının518 ona özel olduğunu belirtir. O, Safevilerde böylesine bir lakabın bulunmadığını yazıyor.519
Tezkiretü’l-Mülük’e göre, Vezir-i Âzam makamı Memalik-i Mahruse’nin vilayetlerinin ve sarayın tüm emirlerinin ve devletin en önemli kurumlarındandır.
Burada Vezir-i Âzam’ın yetkileri şöyle anlatılır. Vezir-i Âzam’ın emri ve talikası olmadan Divan gelirleriyle yahut hazineye gönderilen (vilayetlerden yahut başkent – İsfahan’dan gönderilen) meblağlarla Büyutatlara520 alış veriş yapılamazdı. Görevliler için belirlenen meblağlar (maaş) ve tüm rakamlar önce Vezir-i Âzam’ın mührüyle, daha sonra ise Saltanat mührüyle (Mühr-i âsar’la / Kutsal mühürle) onaylanırdı. Vezir Divan gelirlerindeki artışı ve gelişmeyi ve Memalik-i Mahruse’den gelen tüm meblağların ve diğer gönderilenlerin toplamını son derece ihtimamla arz etmek zorundaydı. Eğer birisi adaleti yahut adetleri ihlal ve ihmal ederse, vezir onu engellemekle yükümlüydü. Eğer emirler ve Devletin kurumları Vezir-i Âzam’ın kurallarına karşı çıkanları engelleyemezse, Vezir-i Âzam konuyu tahtın iradesine bırakır ve Şahın kutsal kuralları uygulanırdı. Devlet memurları hususunda, hatta onların atamaları ile ilgili sözlü olarak verilen emir (Rakam-ı bi’l-Muşefaha) ve hatta ayrı ayrı kesimlerin aksakallarının bu konu ile ilgili arz ettiği rapor Vezir-i Âzam’ın talikasi (onayı) gelmediği sürece atama ve istihdam emri verilmezdi. Mukarrebler521 tarafından verilen rakam (emir) Vezir-i Âzam tarafından onaylanmadığı sürece şahın mührüyle onaylanmazdı. Şaha beyan edilmeyen alt düzeydeki hizmetlilerin, örneğin Defterhane-i Hümayun ve Hassa’daki kâtiplerin yahut Büyutat-ı Memura’daki hizmetlilerin atanması ile ilgili atama ve istihdam emri vezir-i âzamın talikasına (onayına) ve Mustevfî el-Memalik’in ve Nazır-ı Büyutat’ın ve Mukarreb el- Hakan Mustevfî-i Hassa’nın alicahlarının onayına (tecvizine) dayanılarak verilir ve bu konuyla ilgili Şaha herhangi rapor verilmezdi.522
Tüm vilayetlerdeki, beğlerbeğlerinin, valilerin, sultanların, vezirlerin, büyük ve küçük tahvildarların (tahsildar), mutasaddilerin ve zabıtaların vs. çalışanların muhasebelerinin nüshaları Mustevfî-i Uzzam’ın hesapları kapatmasından ve son ödemeleri devretmesinden sonra yalnız Vezair-i Azam’ın talikasinin (onay) makbuzu ile dosyalanır. Muhasebe bakımından divan vergisinde her hangi bir eksiklik ve yanlışlık ortaya çıktığında Vezir-i Âzam huzurunda hesap mudileri suçsuz olduklarını kanıtlayabilirlerse, hayır dualarını almak için ve raiyetin durumunun iyileşmesi ve ülkenin imarı için, eski hesapların toplamı ile ilgili (adaletsizlik ve eksiklik konusunda) indirme talikası verilirdi.523
Kitab-ı Defterhane-i Divan-ı Ala ve Kitab-ı Hassa Şerife ve Vezir-i Âzam’ın talikasına dayanarak, aynı şerhle defeter-i hulud’da (د )524 kaydedilir, eksikler hesaba katılırdı. Derfterhanedeki Keşikhane’de bulunan Divan-ı Vüzera-i Âzam (Büyük Vezirler Divanı) halkın arz etmek istediklerini Vüzera-i Âzam huzurunda arz edebilmeleri için inşa edilmişti. Ayrıca “divan nüshaları” ve “defter harcama belgeleri” ve “Sahib-i Cemen” (İdare Başkanları) ve tahvildarların, tahsildarların ödenekleri, küçük ve büyük makamların talikaları (emirleri/onayı) Vüzera-i azam’ın onayına sunulur ve verdiği karar uygulanırdı. Tezkiretü’l-Mülük’e göre, Emirler rütbelerine göre, Keşikhane’de “Meclis-i Behiştayin”in (Cennet Meclisi) talimatı üzerine birbirlerinin yanında otururlardı. Emirler, makam sahipleri, Mustevfîler, Hevanin-i Azimü’l Şen (İhtişamlı Hanlar), Vezirler ve Sahib-i Rakaman (rakamların sahipleri) dışında ayrı şahısların Keşikhane’de oturması alışık bir durum değildi.525
Minorsky’ye göre,Türkmen Kızılbaş emirlerinin gücü ve nüfuzu azaldıkça, Vezir-i Âzam’ın gücü çoğalmaktaydı.526 O, Tezkiretü’l-mülük’e göre, Vezir-i Âzam’ın görev ve yetkilerini şöyle özetliyor: “Tüm atamalar en üstten, alt düzeye kadar onun imzası ve onayı ile yürürlüğe girirdi. Ülkenin tüm mali işleri, tüm alış veriş ve devlet makamlarının faaliyetleri onun denetimindeydi”.527
Minorsky Chardin’den naklen şöyle aktarır: “Sultanın tüm mühürlü fermanları vezirlerin mühürleriyleriyle mühürlenmeden geçersiz sayılırdı.” Chardin bunun devamında Vezir-i Âzam’ın iki muhasebe idaresini Divan-ı Memalik’i ve Divan-ı Hassa’yı denetlediğini kaydediyor. Minorsky, Kaempfer’den aktardığı bilgilere göre ise, Vezir-i Âzam’ın bir diğer önemli yetkisi büyükelçilerle müzakereleri ve anlaşmaları imzalamaktı.528
Tezkiretü’l-mülük’te anlatılanlara bakacak olursak, Vezir-i Âzam’ın yetkilerinin Şah’tan sonra sınırsız olduğu akla gelir. Fakat Minorsky, haklı olarak Vezir-i Âzam’ın görevlerinin de sınırlı olduğunu yazmaktadır. O, bu konuda şöyle belirtir: “Vezir-i Âzam da idari kurallara uymak zorundaydı. Bu konuyu anlamak için onun faaliyetlerini, Defter-i Hümayun’un Nazırına ve Mustevfî el-memalik’e ve Nazır-ı Büyutat’a karşı sorumluluklarını dikkate almalıyız”.529
Minorsky, Chardin’in Nazır-ı Defter-i Hümayun’la ilgili verdiği bilgilere dayanarak, Vezir-i Âzam’ın Nazır unvanında bir denetleyicisi olduğunu ve Vezir-i Âzam’ın I. Sekreteri sayılan Nazır’ın Sultan tarafından atandığını yazmaktadır. Chardin diğer üst düzey idarelerde de bu gibi denetleyicilerin bulunduğunu ekler. Ona göre, Defterhane-i Hümayun-i Ala’nın başkanı adı geçen denetleyiciydi, Vezir-i Âzam’ın işleri onun onayından geçmekle birlikte “Münşi-i Kull”un (Genel Sekreterin) da onayından geçerdi.530
Minorsky Vezir-i Âzam’ın diğer yetkilerinden birinin Maliye Veziri’nin görevini yapmak olduğunu belirtir. Ona göre, bu konudaki meslektaşı Mustevfî el- Memalik’ti ve bu makamın onayı olmadan Vezir-i Âzam “maliyat-i divani” (ülke vergisi) ile ilgili hiçbir yetkisini uygulayamazdı.531
Minorsky’ye göre, Vezir-i Âzam’la Nazır-ı Büyutat arasındaki ilişkiler karmaşıktı. Safevi devlet teşkilatı ikili sistem esasında yürütüldüğünden Vezir-i Âzam Divan-ı Memalik başkanı ve Nazır-ı Büyutat532 ise Umur-i Hassa sorumlusuydu.533
İlk başlarda Büyutat’ın bir kısmı Nazır’ın emrinde ve denetimindeydi. Fakat Hassa’nın önem kazanması ve gün geçtikçe genişlemesiyle nazırın direkt emrinde bulunan Ebvab-ı Cem ondan ayrılarak, farklı birimler olarak ortaya çıktı. Tezkiretü’l- mülük’e göre Saltanat at ahırlarının ve silah depolarının vs. onun yetkisinde bulunan Tüfenkçi askerler, Kullar ve Cezairi Nazır’ın denetimindeydi. Safevi Türkmen sultanlarının siyasi reformları sonucunda Nazırlık görevi Türkmen Kızılbaş emirlerinden alınarak şaha yakın olan ve itaatçi (muti) Hace-seralara verildi. I. Şah Abbas han’ın fermanıyla görevinden alınan Saru-Taki, Şah Safi döneminde Nazır, sonra da Vezir-i azam oldu. Chardin, Hassa’nın genişlemesini ve divanın etkisi altına girmesini onunla ilişkilendirir. Chardin’e göre, Büyük Azerbaycan’da yolsuzluk ve suiistimal Nazırların denetimi nedeniyle çok zordu. 534
Tezkiretü’l-mülük’te yazıldığı üzere Sultanlık Kurumunun giderlerinin denetim sistemi çok ilginçtir. Chardin bu durumu beğenerek, şöyle diyor: Diğer idari şubelerde olduğu gibi burada da Nazırın yardımcıları, Vezir, Mustevfî ve tüm işletmelerin Nazırları ve Şefleri idi. Bunların hepsi onun denetimindeydi ve bunların yardımıyla birçok çalışan memuru denetimi altında tutulurdu.535
Minorsky Tezkiretü’l-mülük’e dayanarak, Vezir-i Âzam’ın divan vergilerinin tümünü ve “Darü’l Saltanat-ı İsfahan’dan ve Memalik’ten hazineye gönderilen paraları ve Büyutatları denetlediğini yazıyor ve bu açıklamalara göre Hassa vergileri Vezir-i Âzam’ın yetki alanının dışında tutuluyordu. Vezir-i Âzam’ın idari teşkilatına bağlı olan Mustevfî el-Memalik Hassa ve Tehavil idarelerinde üst düzey makam sayılırdı.536
Chardin’e göre, Şah memleket işleriyle ilgilendiği için denetime temsilen Nazırı yetkili kılmıştı. Ona göre, ülke işlerinde Sultan tarafından yetki alan Nazır, Vezir-i Âzam’la işbirliği içerisinde bulunduğu gibi, Vezir-i Âzam da Sultanın Hassa alanında yetkilendirdiği Nazırların işlerini denetliyordu. Vezir-i Âzam da kendi çapında Hassa teşkilatını denetliyordu. Minorsky tüm bunların Hassa idarecilerinin Şah adına yaptıkları zulümleri ve haksızlıkları kısmen de olsa engellenmesi ve onların keyfi davranışlarının kontrol altına alınması amacıyla olduğunu söylüyor.537
Vezir-i Âzam’ın Maaşı – Minorsky’ye göre, Vezir-i Âzam’ın belli bir maaşı yoktu. Fakat “resmü’l-vezaret” adında bir tür maaş ve “yıllık bağış” alırdı.538 Bu konuda O. Efendiyev şu bilgileri aktarır: “Hicri 981 (1573–74)’de şah “Vezirat-ı Divan-i Âla” görevini Hace Cemaleddin Ali Tebrizi ile birlikte Seyit Hasan Ferehani’ye vermişti. Onlardan her birine 500 Tebriz tümeni meblağında maaş (mersum) belirlenmişti”.539
Vezir-i Âzam’a Bağlı Maaşlar – Sadr ve Gurçi-başının maaşı Vezir-i Âzam tarafından ödenirdi. Bu ödeneğin karşılığı ise diğer “vücuhat”tan540 Vezir-i Âzam’ın adına havale olurdu.541
Minorsky Vekil-i Divan-ı Âla ile ilgili şu bilgileri verir. O, Vekil-i Divan-ı Âla’nın Vezir-i Âzam’ın vekili olduğunu ileri sürür. Daha önce kaldırılmasına rağmen, Tezkiretü’l-Mülük’te Vekil-i Divan-ı Âla makamından bahsedildiğine dikkat çekiyor. Ona göre, muhtemelen Vekil-i Divan-ı Ala, “Vekil-i Nefs-i Nefis veya Vekilü’l-Devle ve Vezir-i Âzam’ın yardımcısı”ndan farklı bir makamdı ve Vezir-i Âzam’ın yokluğunda Vezir-i Âzamlık sorumlusu olarak işleri yürütürdü.542
Safevi Vezirleri – O. Efendiyev Safevilerin ilk vezirlerinin Akkoyunlu vezirleri olduğunu kaydediyor. Onun verdiği bilgilere göre, Safevilerin ilk veziri uzun süre Akkoyunlu hükümdarlarına vezirlik yapan Şemseddin Zekeriya Keçeci Tebrizi543 olmuştur. O, H. 906 (1500)’da Şah İsmail Şirvanşahları yenip Mahmutabad’da kışladığı zaman ona katılmış ve “Vezaret-i Divan-ı Âla” görevine atanmıştır. İki sene sonra – H. 909 (1503–04)’da Emir Zekeriya ile birlikte Elvend Akkoyunlu’nun divanında hizmet eden Kıvameddin Mahmut Han (yahut Mahmutca) Deylemi Kazvini vezir olarak atanmıştır.544 Bu durum Safevilerin devlet teşkilatının yapılanmasında Akkoyunlu etkisini göstermektedir.
İskender Bey Münşi’nin Tacikiye diye adlandırdığı Vezirler zümresi aynı zamanda “Kalem Sahipleri” olarak da eserin çevirisinde verilmektedir. Münşi Memalik-i Mahruse’nin büyük vezirlerini anlattıktan sonra – “Yüksek huzurda ve diğer yerlerde bulunan Tacikiye denilen kalem sahiplerinin isimlerini veriyor. Bunlar aşağıdakilerdi: “Hoca Hidayetullah: Emir Gayib Sultanın veziri idi. Tacikler arasında, renkli sarık yalnız ona verilmiş olduğundan bununla kendi zümresi arasında seçkin idi. Onu giyerek, çok gururlanırdı. Hoca Ziyaeddin Salmani İsfahani: Ustaçlu Abdullah Hanın veziri idi. Onun vefatından sonra Ordu-yu Mualla’ya gelerek, meclis azasının zümresine girdi. Hoca Hasan Nahçivani: “Aksak” diye tanınmıştır. Hiçbir mensebi yoktu, yalnız meclise gelip giderdi. Hoca Şah Mansur Ferahani: Türkmen Haydar Sultan Tarhan’ın veziri idi. Padişahın meclisine girebilmek müsaadesi vardı. Mir Siraceddin Ali Kummi: Masum beyin veziri idi. Söylendiği gibi, o şahit olduktan sonra, divanda bir iş verildi. Eskisi gibi yine hürmet görmekte idi.”545
Şah Abbas döneminde vezirlerle ilgili Münşi: “O Hazretin devrinin yüksek vezirleri de sadırları gibi yedi kişi idi” diyor ve onların isimlerini şöyle sıralıyor: “1. Mirza Şahveli, 2. Mirza Mehmet Kirmani, 3. Mirza Lutfullah Şirazi, 4. Hatem bey, 5. Mirza Ebu Talip, 6. Selman Han, 7. Sultanü’l-ülema ve düsturl-vüzera (Vezirlik merasimi onunla yenilendi, onun namı ile vezirlik namı yükseldi.”546
O. Efendiyev Çaldıran savaşına kadar vezir görevine atamalarla ilgili belgelerin bulunmadığını ekler ve Şah Hüseyin İsfahani’nin547 vekil olduğu sırada bu göreve Hace Celaleddin Muhammet Tebrizi ile birlikte Kadı Cihan Kazvini’nin atandığını belirtir.548 Tarih-i Alem Ara-i Abbasi’de Kadı Cihan Kazvini’yle ilgili şunlar anlatılmaktadır: “Mirza Şah Hüzeyin’den sonra Kadı Cihan Seyfi Hasen-i el-Neseb vezir oluyor. O, Padişahın Divan-ı Ala’sının veziri olan Mirza Şah Hüseyin’in veziri idi.” 549
Tarih-i Alem-Ara-i Abbasi’den anlaşıldığı üzere, Tekelü ve Ustaçlu kavgalarında Gilan’a kaçan Kadı Cihan’dan sonra Çoha Sultan iktidarı ele alır ve onun veziri olan Mir Cafer Saveci divan veziri olur. Fakat onun da vezirliği uzun sürmez ve emirlerin kavga dövüşleri yüzünden öldürülür.550
O. Efendiyev’e göre, Mir Cafer Saveci ve Hace Aruh (yahut Oruç) eşit haklarla birlikte H. 938 (1531–32)’e kadar vezir görevinde bulunmuşlardır. O sene Hüseyin Han Şamlu vekil görevini zor kullanarak ele geçirmiş ve hemen her iki veziri tutuklatarak, onların biriktirdikleri çok sayıda emlak ve paraları ellerinden almıştı. Çünkü 10 seneye yakın Irak’ın, Azerbaycan’ın, Fars’ın ve Horasan’ın bütün emlak ve para işleri bu iki şahısın elinden gelip geçmişti. Mir Cafer Saveci idam edilir, Hace Aruh ise işkenceler sonucunda ölür.551 Mir Cafer Saveci’nin yerine Hüseyin Hanın memurlarından biri olan Ahmet Bey Nurkemal İsfahani Divan-ı Âla veziri olur. Tarih-i Alem Ara-i Abbasi’de anlatılanlara göre, O, İsfahan’ın Nurkemallı ailesindendi. Altı sene Vezir-i Divan-ı Âla görevini tek başına yapar. H. 940 (1533–34)’da Hüseyin Han Şamlu’nun idam edilmesi ile ilgili olarak Ahmet Bey Nurkemal görevinden uzaklaştırılır, emlakı müsadere olunur ve vergi toplayıcıları (muhassılan) tarafından uğraştırılır. O, Alıncak (Alıncakale) kalesine atılırsa da, daha sonra bırakılır. Onun yerinde ise Hace Sadettin İnayetullah Huzani552 oturur. Huzani bu görevinde bir müddet H. 942 (1535–36)’de yenide görevini uygulamaya başlayan Kadı Cihan Kazvini ile birlikte bulunur. Fakat Sadettin sürekli Kadı Cihan’ı lekelemek ve rezil etmek için uğraştığından Kadı Cihan Sadettin ile bir arada çalışamaz. Sadettin H. 942 (1535)’de idam edilir. Bundan sonra Kadı Cihan görevinde yalnız kalır ve H. 957 (1550–51)’ye kadar on beş sene bu görevde bulunur. Kadı Cihan’la ilgili
Tarih-i Alem Ara-i Abbasi’de şöyle anlatılır:
“Şah-ı Cennetmekân, kendileri bizzat işlerin idaresiyle ilgilendiğinden divan işlerinde, daima onun yüksek huzuruna çıkardı. Görevinin sonlarına doğru şah onun maruzatına biraz geç baktığından Cenab-ı Kadı güya onun işini beğenmiyorlarmış gibi düşünerek, bu durumdan alınır. Bu sebeple yaşının ilerlemesini ve ihtiyarlığını bahane olarak ileri sürer ve bu makamdan istifa eder. Padişahı cennetmekân ne kadar onun gönüllünü ele almaya çalışmışsa da, istifa konusunda ısrar eder. Padişah da onu vezirlik işinden muaf tutar. 960 (1552–53)’ta Allah’ın rahmetine kavuşur”.553
O. Efendiyev’e göre, H. 960 (1552–53)’da Kazvin’de vefat edince vezir görevinde Kadı Cihan’ın halefi Masum Bey Safevi’nin554 bulunduğu tahmin edilir. Onun hakkında ilk kez “Ahsen et-tevarih”te Hicri 953 (1546–47)’te Erdebil mütevellisi gibi bilgi verilmektedir.555 Alem Ara’ya göre ise Masum Bey çok daha sonra vezir olmuştur.
Tarih-i Alem Ara-i Abbasi’de Kadı Cihan’dan sonraki vezirler sırasıyla anlatılır. Burada anlatılanlara göre, Kadı Cihan’dan sonra, Vezirlik görevinde dört kişi bulunmuştur. Hoca Gıyaseddin Ali Akıyasi Güher diye meşhurdu ve Tebrizli şair Şerif’in memduhudur. İyi muhasebeci olan bu zat daha önceleri mustevfîlik de yapmıştı. Ondan sonra Aka Mehmet Ferahani vezir olur. Ferahan’ın eşrafından idi. Ferahani’den sonra Hoca Emir Bey vezir olur. Mühürdar Emir Bey diye de meşhur olan bu zat Mir Zekeriya Keçeci’nin akrabasıydı. Hoca Emir Beyden sonraki vezir Mirza Bey Ebheri olmuştur. O, Ebher’in önemli ailelerindendi. İlk başlarda Avşar Korçubaşı Sevindük Beyin veziri olan bu zat daha sonra bir müddet Divan veziri olur. Bir müddet bu işle meşgul olur. Fakat vezirlik rütbesi ondan da alınarak, o zaman Divan emiri olan Masum Bey Safevi’ye556 verilir, vezirlik rütbesine yükseltilir. Eyalet ve ordu komutanlığı da ona (Masum beye) verilir. Hacca giderken Rumiler ona hile kurarak, Hac kafilesi sırasında onu öldürürler. Onun yokluğunda vekâleten vezirliği bir müddet idare eder. Masum Beyin hadisesinden sonra, bir müddet için Vezirlik kürsüsü boş kalır. H. 981 (M. 1573-74) Mir Seyit Hüseyin Ferahani ve Hoca Cemalettin Ali557 bu işle yükseltilir ve onlar bu işi bir sene yaptıktan sonra, tuttukları yol ve hareketleri padişahın hoşuna gitmez, o görevden azl edilir ve ondan sonra da kimse bu makama çıkamaz.558
O. Efendiyev onlardan her birine 500 Tebriz tümeni meblağında maaş (mersum) belirlendiğini yazıyor. Onun verdiği bilgilere göre, “Vezirat-ı Divan-ı Âla”ya sonraki atama II. Şah İsmail zamanında H. 984 (1576)’de Mustevfîlik yapan Mirza Şükrullah İsfahani’nin simasında olmuştur. Fakat şah ondan memnun değildi ve kısa sürede onu işten uzaklaştırıp Mirza Salman Cabiri İsfahani’yi559 vezir olarak atar. Muhammed Hudabende’nin zamanında Mirza Salman “Divan-ı Âla’nın” veziri görevinde bulunmakta devam eder. Ona hatta “İtimad ed-Devle” unvanı verilir. O, H. 991 (1583)’de Kızılbaş ayanlarının suikastı sonucunda öldürülür.560 Mirza Salman’ı akıllı birisi olarak değerlendirmenin yanı sıra İskender Bey Münşi de onun suçunun görevini aşmasında ve “kalem sahipliğinin sınırını geçmesinde” buluyor.561
O. Efendiyev, I. Şah Abbas’a kadar Vezir görevinin yalnız sivil bir görev olduğunu yazıyor. O, vezirin görevlerini şöyle özetliyor: “O, divan’ın gelirlerine aynı zamanda bütün eyaletlerden hazineye dâhil olan meblağlara ve diğer ‘büyutat’a bakmakla sorumluydu.”562
Minorsky “Vezirler Konseyi”nden bahsediyor ve onunla ilgili şu bilgileri verir. “Vezirler konseyi” fetret döneminde ve Şah Abbas’ın çocukluğunda önem kazanmıştır. Safevi Türkmen devletinin ilk başlarında asi Şahseven boyları kendi adaylarını konseye üye yapmak için birbirleriyle savaşırlardı.563 Bu Konseyin faaliyetleriyle ilgili Minorsky iki örnek verir. Bunlardan birincisi Sam Mirza’nın Şahlığıyla,564 diğeri Şah Süleyman Han’ın tahta geçirilmesiyle565 ilgiliydi.
______________________________________________
514 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
515 A. P. Novoseltsev, Nekotorıe Voprosı Gosudarstvennoy Organizatsii Derjavı Sefevidov v İrane, Blijnevostoçnıy Sbornik, Tiblisi 1983. s. 177.
516 Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 228; Süleyman Memmedov’a göre de, Vezir sivil bürokrasinin geleneksel başı idi. Bkz: Süleyman Memmedov, a.g.e., s. 50.
517 Tezkiretü’l-Mülük, Çeviri Minorsky, s. 44.
518 Kaçar döneminde devlet teşkilatında ilginç değişimler yapıldı. İtimadü’d-devle unvanı kaldırıldı ve bu makamın sahibi Sadr-ı Âzam’ın unvanını aldı. Bu unvan ruhani sınıfta yer alan Sadr’dan (Sadr-ı Hassa / çev.) tamamen farklıdır. Safevi döneminde kaldırılan “Vekil-i azam”, Kaçar devletinde “Kayım-makam” adını alır. Kayım-makam Tebriz’de bulunan veliahtlık teşkilatında görev yapıyordu. Sadr-ı Âzam rahatsızlandığında Kayım-makam Tahran’a davet edilir ve bu önemli görevi üstlenirdi. Sadr-ı Âzam’ın ve Kayım-makam’ın yardımcılarına Nazır denilirdi. Şehzadelerin yanında bulunan valilere ise Vezir denirdi”. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s.. 114-115.
519 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s.. 114.
520 Biyutat – O. Efendiyev “Büyutat”ın Arapça “beyt” kelimesinden geldiğini ve “ev”, “bina” tasarruf sözünün çoğul hali olduğunu söylüyor. Her birinin başında “Sahipcem” bulunan 33 atölyeden oluşuyordu. Bkz: O. Efendiyev, a.g.e., s. 235.
521 Mukarreb – şahın yakınları.
522 Tezkiretü’l-Mülük, Çeviri Minorsky, s. 44 – 45.
523 Tezkiretü’l-Mülük, Çeviri Minorsky, s. 45.
524 Defter-i Hulud – bir çeşit maliye defteri. Hulud – sabit, devamlı anlamındadır.
525 Tezkiretü’l-Mülük, Çeviri Minorsky, s. 45.
526 Bu konuda Chardin’den örnek vererek, onun bu konuyu daha da abarttığını ve şöyle söylediğini ekliyor: “İran şahları semboliktir, gerçek şah Vezir-i Âzam’dır”. Minorsky Chardin’in seyahatnamesinin Şah Süleyman dönemine ait olduğunu belirtmekle beraber, Tezkiretü’l-mülük’ün I. Şah Abbas’tan sonraki dönemi içerdiğine dikkat çekmektedir. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
527 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
528 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
529 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 115.
530 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 115.
531 Minorsky, Mustevfi-i Hassa’nın görevleri hakkında Tezkiretü’l-mülük çok az bilginin olduğunu ve bu nedenle Mustevfi-i Hassa’nın görev ve yetkileri net olmadığını da ekler. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 115.
532 Minorsky’ye göre, Nazır-ı Büyutat “Saltanat işletmelerinin Şefi” idi. Aslında saltanat kurumunun genel şefiydi. Chardin onu, “Sultanın birinci veziri, mali işlerin genel denetleyicisi, saltanat kurumunun harcamalarının, şahın giderlerinin, şah mallarının menkul, gayri menkul dahil ve hazineye girip çıkan malların denetleyicisi” olarak açıklıyor. Aslında, Hassa Şefinin Nazırı (denetleyicisi) idi. Hatta Vezir-i Âzam’la işbirliği yaparak, divanın (vilayetlerin) idari işlerinin bir kısmına da bakıyordu. Görev alanı sultanın direkt çıkarlarıyla ilgili olduğu için önemli bir nüfuza sahip olmuştu. II. Şah Abbas döneminde Nazır-ı Büyutat görevlileri şahın ilgisi sonucunda öyle bir güç elde etmişlerdi ki, Vezir-i Âzam’ın da işlerini denetliyorlardı. Vezir-i Âzam bazen görev alanındaki işlerden habersiz olabilirdi. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
533 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 115.
534 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
535 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
536 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
537 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
538 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
539 Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 230.
540 Vücuhat – gelir, vergi.
541 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
542 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 116.
543 İsmail onun önemli rolünü kaydederek ona “Azerbaycan’ın anahtarı” ismini vermiştir. Bkz: Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 228.
544 Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 228.
545 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s.285.
546 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, III. cilt, III. kısım s. 373
547 Şahın Mirza Şah Hüseyin’e bağlılığı Alem Ara’da şöyle anlatılır: “O, Mirza Şah Hüseyin’e bağlı idi. Vezir olduğu zaman onun ayrılığında, bu rubaiyi söylemiş olduğu rivayet edilir: ‘Ey dünyayı aydınlatan iki gözümün nuru; sen gittikten sonra benim gündüzüm gece gibi oldu. Seninle ben ikimiz, iki mum gibi idik, zaman seni söndürdü ve ben de yanıyorum… Bu beytin gereğince fal görmeye başlar ve yıldız geçtikten sonra falın hakikati meydana çıkar’ hocanın halinin münasibi oldu. Hakanı Süleyman Şan’ın vefatından sonra, Padişahı Cennetmekânın cülusunda da, yüksek emir gereğince vezirlik rütbesine yücelttiler. Fakat daha vezirliğinden bir sene geçmeden Naibbüsaltana ve iktidar sahibi olan Dev Sultan Rumlu ondan şüphelenerek, aralarında anlaşmazlık çıktı. Dev Sultan onu yakalayıp, yakılarak öldürülmesi için emretti. İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 272.
548 Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 228; Alem-Ara’da bu konu ile ilgili şöyle denilmektedir: “Padişahı Cennetmekânın (Şah İsmail) vefatı sırasında, vezirlerden ve kalem erbabından Divan-ı Ala’nın vezirliği makamında kimse yoktu. Eski büyük vezirlerden bu hakir bildiklerinden, Padişahı Cennetmekânın devrindekilerden; on iki kişi Divan-ı Ala’nın vezirliği (vezaret) makamına yükselebilmiştir.” Alem Ara’dan anlaşıldığı üzere Hakan-ı Süleyman Şan (Şah Tahm.) zamanında Mirza Şah Hüseyin vezir idi. Onun öldürülmesi üzerine Hoca Celaleddin Mehmet Keçeci vezir oluyor. Bkz: İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 272.
549 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 272-73; O. Efendiyev, a.g.e., s. 229.
550 İskender Bey Münşi Türkmen, a.g.e., I. cilt, II. kısım s. 272-73.
551 O. Efendiyev, a.g.e., s. 229.
552 Kadı Cihan’la ve Hace Sadettin İnayetullah Huzani ilgili Alem Ara’da şu bilgiler yer alır: Bu zat Geylan’da iken Biyeh Pes (Arka Biyeh) valisi Muzaffer Sultan’dan, bu devletin taraftarı olması sebebiyle çok eziyet çekmişti. Kurtularak yüksek huzura gelen Kadı Cihan istidatlı ve iş bilen adam olduğundan padişah tarafından tekrar bu işin başına getirilir. Fakat o, Mir İnayetullah’la birlikte bazı yakışık almaz ve Padişahın hoşuna gitmeyen işlere karışır. Özellikle padişahın yüksek meclisinin hademesinden olan Baslık Beyin oğluna oğlancılık yaptığından Mir İnayetullah Padişahın gazabına uğrar. O, ismi geçen Muzaffer Sultan’la birlikte (bu zat devlete isyan etmişti) demir kafes içine konularak, Tebriz’in Sahipabad meydanındaki Hasan Padişahın iki minaresinin arasına padişahın emriyle asılır ve yakılır. Bkz: İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 273.
553 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 273-74; Ayrıca bkz: O. Efendiyev, a.g.e., s. 229.
554 “Şahın ayanı, “Vekâlet-i Şahi Din Penah” görevinde bulunan Mesum beyin adı ilk kez H. 967 (1559–60)’de, yani Kadı Cihan vezir görevinden uzaklaştırıldıktan 10 sene sonra anılır. Bu sürede diğer şahısların vezir (yahut vekil) görevinde bulunup bunmadığını bilmiyoruz. Masum Bey Lala gibi şahın sevimli oğlu Haydar Mirza’ya tahkim olunmuştu. İskender Bey Münşi, Masum Bey Safevi’nin “divan emiri olarak yüksek vezaret görevine yükseldiğini” ve şahtan sürekli saygı gördüğünü belirtmektedir”. Bkz: Oktay Efendiyev, Azerbaycan Sefeviler Dövleti, s. 229.
555 Masum bey O. Efendiyev’in kaynaklardan elde ettiği bilgilere esasen, aynı sene ünlü emirler arasında şahın isyancı kardeşi Elkas Mirza ile konuşmalar yapmak için Şirvan’a gönderilmişti. Masum Bey H. 958 (1551–52)’de Kızılbaş birliğinin Ercişe yürüyüşe kumandanlık etmişti. “Tarih-i Âlem Arai Abbas”de önce Gurçibaşı Sevindik Bey Afşar’ın veziri, bir süre sonra ise divan veziri olan” bir şahsın – Mirza bey Abhari’nin adı geçmektedir. Muhtemelen, Mirza Bey Kadı Cihan’ın direkt halefi olmuş, vezir görevi icra etmiştir. Şerefhan Bitlisi, Masum Bey Safevi’nin H. 976 (1568–69)’da vezir görevinden imtina ettiğini ve bu görevin Emir Seyit Şerif Sani’ye verildiğini yazıyor. Bkz: Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 229.
556 Alem-Ara’da onunla ilgili şöyle anlatılır: “Daima Padişahın “manzuru nazarı” olmuştur Padişah Cennetmekân ona karşı büyük hürmet gösterir ve her zaman ona “amu oğlu” yani “amcazadem” diye hitap ederdi”. Bkz: İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 275.
557 O. Efendiyev, Budak Kazvini’nin onunla ilgili şunları yazdığını aktarır: “Horasan, Gilan, Irak, Fars ve Kerman Seyit Hasan’ın, “Azerbaycan Şirvan ve Şeki Cemaleddin Ali’nin yönetimine verilmişti. Fakat bir sene sonra şah onları görevden uzaklaştırır. Bkz: Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 230.
558 İskender Bey Münşi Türkmen, Tarih-i Alem-Ara-i Abbas-i, I. cilt, II. kısım s. 275–276; O. Efendiyev, a.g.e., s. 230.
559 Mirza Salman’dan Siyasi Tarih Bölümünde bahsetmiştik. 1583’te Kızılbaş emirleri tarafından idam edilen, şah Muhammet Hudabende’nin veziri olan Mirza Salman İsfahani’nin ölmesi ile ilgili İskender bey Münşi’nin anlattıklarından onun ölümünün nedeni olarak Fars olması gösterilir. Alem Ara’da şöyle anlatılır: “Vezir Mirza Salman’ın suçu konusunda şahın sorusuna Kızılbaş emirleri aşağıdaki gibi cevap vermişlerdi: “Mirza Salman Tacik’tir ve hak-hesap işlerinden (Umur-i hesap) ve divan işlerini idare etme dışında hiç kimse ondan ordunun reisi (Sahib-i Ceyş-o Leşker) olmasını ve sultanlığın işlerine karışmasını, tefrika ve kıyama neden olmasını rica etmemiştir. Şimdi Kızılbaşlar onu ifşa etmişler ve onunla çatışmışlar. Başlıca talep şudur, o, elini eteğini vezir görevinden çekmeli, (devlet) işlerini terk etmelidir”. Bkz: Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 198.
560 Bu konu “Siyasi Tarih” bölümünde ele alındı. Ayrıca bkz: Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 230.
561 Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 198.
562 Oktay Efendiyev, a.g.e., s. 230.
563 Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
564 Şah Abbas torunu Sam Mirza’yı (Safi Mirza) veliaht olarak seçmişti. Şah Mazendaran’da öldüğünde Sam-Mirza İsfahan’daydı. Vezirler, Sofilerin katılımıyla Sam Mirza’nın veliahtlığıyla ilgili bir senet düzenleyerek, mühürlediler”. Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114.
565 Chardin Şah Süleyman’ın saltanata seçmek amacıyla vezirlerden oluşan danışma meclisiyle ilgili bilgi verir. Ayrıca burada Şah Süleyman’ın büyük oğlu Şah Sultan Hüseyin de emirler, hace-seralar, Hanlar (ağalar) ve reisler, harem kadınlarından şehzade Meryem-Begüm’ün onayı ile seçildiği ve bu esasta da bir belge yazılıp mühürlendiği kaydedilir. Bkz: Minorsky, Tezkiretü’l-mülük, Açıklama, s. 114
Similar topics
» Büyük Türk Hakanı Şah İsmail ve Safevi Türkmen Devleti
» Osmanlı Devletinde Misyonerlik
» Asya'dan Anadolu ve Amerika'ya
» eski türk Devletleri
» Safevî Devleti veya Devlet-i Safeviyye, Azerice
» Osmanlı Devletinde Misyonerlik
» Asya'dan Anadolu ve Amerika'ya
» eski türk Devletleri
» Safevî Devleti veya Devlet-i Safeviyye, Azerice
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Genel Türk Tarih :: Büyük Türk Tarihi
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz