“Türk-Kürt kardeşliği” hezayanını savuranlar bir kez daha mağlup oldu.
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
“Türk-Kürt kardeşliği” hezayanını savuranlar bir kez daha mağlup oldu.
“Türk-Kürt kardeşliği” hezayanını savuranlar bir kez daha mağlup oldu.
Şunu artık beyinlerin idrak etmesi gerekir: Adına PKK, terör veyâ Kürt sorunu denilen kavram (benim için hepsi aynıdır) bu ülkenin vücudunu sarmakta olan bir kanserdir. Kanser, erken teşhis ve doğru tedâvi usûülleriyle yok edilir. Ancak geç kalınırsa önüne geçilmemez ve her sağlıklı hücreyi tek tek işlevsiz hâle getirerek vücudu onarılmaz şekle getirir.
İşte bizim içerisinde bulunduğumuz durum da budur.
Kanserin teşhisini önceden yapımışsak da doğru tedâvi usûllerini uygulayamadık. İktidâr partisinin PKK’lılarla birlikte yürüttüğü ve adına “çözüm süreci” dedikleri tavizkâr politikanın hiçbir sonuca varamadığı, varamayacağı açıktır. Çünkü kanser taşıyıcı hücrenin görevi yalnızca vücuda zarar vermektir. Onlardan bir fayda veyâ iyilik beklemek yanlıştır.
Türkler için potansiyel tehlike ve tehdit arz eden, siyâsî kanadından gerillasına, sivil yandaşından dış uzantılarna kadar bütün PKK’lılar “yok edilmedikçe” Türkiye’yi sarmakta olan bu kanserin tedâvisi mümkün değildir.
Yapılacak tek şey PKK’lı denilen bu canlıların kanserli hücre tedâvisi misâli varlığının ortadan kaldırılmasıdır. Bu “ortadan kaldırma” vücudunun sıhhati için her türlü şekilde olabilir, olmalıdır.
Zirâ insan hayâtının korunması için tıp kânûnları neyse, Türk’ün varlığının korunması da dünyâ üzerindeki her türlü kânûn, hukuk ve anlaşmadan üstündür.
Dolayısıyla bizim ihtiyacımız PKK’lılarla raks eden demokratik(!) ve hukuk üstünlüğüne(!) dayalı bir devlet yapılanması değil, PKK’nın kökünü kazıyan militarist ve Türkçü bir Türkiye Cumhuriyeti’dir!
Murat Yılmaz
Şunu artık beyinlerin idrak etmesi gerekir: Adına PKK, terör veyâ Kürt sorunu denilen kavram (benim için hepsi aynıdır) bu ülkenin vücudunu sarmakta olan bir kanserdir. Kanser, erken teşhis ve doğru tedâvi usûülleriyle yok edilir. Ancak geç kalınırsa önüne geçilmemez ve her sağlıklı hücreyi tek tek işlevsiz hâle getirerek vücudu onarılmaz şekle getirir.
İşte bizim içerisinde bulunduğumuz durum da budur.
Kanserin teşhisini önceden yapımışsak da doğru tedâvi usûllerini uygulayamadık. İktidâr partisinin PKK’lılarla birlikte yürüttüğü ve adına “çözüm süreci” dedikleri tavizkâr politikanın hiçbir sonuca varamadığı, varamayacağı açıktır. Çünkü kanser taşıyıcı hücrenin görevi yalnızca vücuda zarar vermektir. Onlardan bir fayda veyâ iyilik beklemek yanlıştır.
Türkler için potansiyel tehlike ve tehdit arz eden, siyâsî kanadından gerillasına, sivil yandaşından dış uzantılarna kadar bütün PKK’lılar “yok edilmedikçe” Türkiye’yi sarmakta olan bu kanserin tedâvisi mümkün değildir.
Yapılacak tek şey PKK’lı denilen bu canlıların kanserli hücre tedâvisi misâli varlığının ortadan kaldırılmasıdır. Bu “ortadan kaldırma” vücudunun sıhhati için her türlü şekilde olabilir, olmalıdır.
Zirâ insan hayâtının korunması için tıp kânûnları neyse, Türk’ün varlığının korunması da dünyâ üzerindeki her türlü kânûn, hukuk ve anlaşmadan üstündür.
Dolayısıyla bizim ihtiyacımız PKK’lılarla raks eden demokratik(!) ve hukuk üstünlüğüne(!) dayalı bir devlet yapılanması değil, PKK’nın kökünü kazıyan militarist ve Türkçü bir Türkiye Cumhuriyeti’dir!
Murat Yılmaz
Sokak Hâkimiyeti " Sokağa hakim olan Devlete hakim olur ". ALİ KINIK
Sokak Hâkimiyeti " Sokağa hakim olan Devlete hakim olur "... / ALİ KINIK
Biz bilirdik ki, bu memleketin kurumları da bizim, dağları-ovaları da bizim, şehirleri-köyleri de bizim, tapusu da bizim, sokakları da...
Ancak, son yıllarda bir şeyler değişmeye başladı. Kirli suratlı adamlar gelmeye başladı, önce çoluğumuz, çocuğumuz yollarda rahat yürüyememeye başladı.
Daha sonra esnaf dükkânını rahat açamamaya başladı. Ve insanlarımız evlerinde rahat uyuyamamaya başladı.
Abdullah Öcalan 3–4 yıl önce demişti ki:"Sokaklara hâkim olmamız lazım. İnsanlar kaçıp sitelere sığınmalı. Çocuklarını okullarına ancak servislerle gönderebilmeliler. Evlerinde rahat uyuyamamaları lazım. Sokaklardan çekilmeliler. Sokaklar bizim olmalı!"
Şimdi, özellikle büyük şehirlerde gelinen nokta bu değil midir?
Kap-kaçı, hırsızlığı, çetesi, haracı, kadın ticareti, uyuşturucu ticareti... Bütün bunları basit adi suçlar olarak görenlerin aklına şaşarım.
*Bütün bu suçlar organize suçlardır ve arkasında Kürtçü-PKK örgütleri vardır.
Buralardan kazanılan paralar da Kürtçü örgütlere akmaktadır.
"Bütün bunları aç oldukları için yapıyorlar" diyen zihniyet, çoluk-çocuğu kaçırıp tecavüz edenlere de mutlaka mantıklı bir sebep bulacaklardır.
Yıllarca, bizim içimizde dahi, bir çay bahçesi alıp işletmeyi, bir otopark işletmeyi ülkücülüğe aykırı bir şeymiş gibi gören zihniyet de artık bayram etsin. Oralarda artık biz yokuz, PKK var!
*Arabanı bıraktığın otoparkta PKK var, çay içtiğin çay bahçesinde PKK var, kaset aldığın dükkânda, çorap aldığın tezgâhta PKK var artık.
Kız çocuklarının kaçırılıp zorla fuhşa sürüklenmesinde, gençlerimizin uyuşturucu ile zehirlenmesinde yüzde doksan dokuzluk pay bunların.
Masumane, alıp yediğin simidin parası bile kurşun olarak dönüp çocuklarının şakağına saplanıyor.
Yollarda kadınlarımızı, kızlarımızı taciz edenler başkaları mı peki? Dikkat edin, bunu yapanlar da onlar!
Peki, sokaklarda gaspçısı, esrarcısı, tecavüzcüsü, hırsızı, iti-kopuğu cirit atarken devletin polisi nerde?
Avrupa uyum yasaları bilmem ne derken, onların da elini-kolunu iyice bağladılar.
Kısacası, bütün itleri serbest bırakıp, bütün taşları bağladılar.
Bu da hayırlı uğurlu olsun.
Bir memleketin sokaklarına hâkim değilsen, o memleket senin değildir
Asıl benim üzüldüğüm bir konu daha var. Yıllardır, Türk Milliyetçilerinin yürüyüşünden, giydikleri elbiselerden bile rahatsız olan bu "halk",bize olan tepkilerinin yüzde birini neden bunlara göstermedi acaba?
Bu da kaderin bir cilvesidir. Hâlbuki bizden nefret edenler bile bilir ki, Türk Milliyetçilerine, namusu dâhil, her şeyini emanet etseler bile, emanetlerini tekrar istedikleri zaman eliyle koymuş gibi geri alabilirler. Asla emanetlerine hıyanet olmaz.
Ancak, Türk Milletinin bir özelliği vardır ki tarihi tecrübelerle sabittir, Türk Milleti, çok soğukkanlıdır. Birçok meselede, hiç beklenmeyecek kadar tepkisiz kalır. Ancak, hiç umulmadık ve beklenmedik bir yerde de beklenmeyecek şiddette tepkiler ortaya koyar. Yani, kısacası, bu milletin sabrını zorlamayın. Duruma bakıp aldanmayın. Sonunuz gerçekten hüsran olur. Bunu ciddiye alın, gerçekten. Bu konuda da tarih ibret vesikaları ile doludur.
Velhasıl...Bu memleketin her şeyi gibi, sokakları da bizimdir! Ve biz, bu sokakları asla ve asla, ne sizlere ne de başkalarına bırakırız! Türk sokaklarında adımlarınızı dikkatli atacaksınız! Aksi takdirde, size adım attırmayacağız! Bu sokaklarda bizim kanlarımız var. Bu sokaklar bizim!
ALİ KINIK
Biz bilirdik ki, bu memleketin kurumları da bizim, dağları-ovaları da bizim, şehirleri-köyleri de bizim, tapusu da bizim, sokakları da...
Ancak, son yıllarda bir şeyler değişmeye başladı. Kirli suratlı adamlar gelmeye başladı, önce çoluğumuz, çocuğumuz yollarda rahat yürüyememeye başladı.
Daha sonra esnaf dükkânını rahat açamamaya başladı. Ve insanlarımız evlerinde rahat uyuyamamaya başladı.
Abdullah Öcalan 3–4 yıl önce demişti ki:"Sokaklara hâkim olmamız lazım. İnsanlar kaçıp sitelere sığınmalı. Çocuklarını okullarına ancak servislerle gönderebilmeliler. Evlerinde rahat uyuyamamaları lazım. Sokaklardan çekilmeliler. Sokaklar bizim olmalı!"
Şimdi, özellikle büyük şehirlerde gelinen nokta bu değil midir?
Kap-kaçı, hırsızlığı, çetesi, haracı, kadın ticareti, uyuşturucu ticareti... Bütün bunları basit adi suçlar olarak görenlerin aklına şaşarım.
*Bütün bu suçlar organize suçlardır ve arkasında Kürtçü-PKK örgütleri vardır.
Buralardan kazanılan paralar da Kürtçü örgütlere akmaktadır.
"Bütün bunları aç oldukları için yapıyorlar" diyen zihniyet, çoluk-çocuğu kaçırıp tecavüz edenlere de mutlaka mantıklı bir sebep bulacaklardır.
Yıllarca, bizim içimizde dahi, bir çay bahçesi alıp işletmeyi, bir otopark işletmeyi ülkücülüğe aykırı bir şeymiş gibi gören zihniyet de artık bayram etsin. Oralarda artık biz yokuz, PKK var!
*Arabanı bıraktığın otoparkta PKK var, çay içtiğin çay bahçesinde PKK var, kaset aldığın dükkânda, çorap aldığın tezgâhta PKK var artık.
Kız çocuklarının kaçırılıp zorla fuhşa sürüklenmesinde, gençlerimizin uyuşturucu ile zehirlenmesinde yüzde doksan dokuzluk pay bunların.
Masumane, alıp yediğin simidin parası bile kurşun olarak dönüp çocuklarının şakağına saplanıyor.
Yollarda kadınlarımızı, kızlarımızı taciz edenler başkaları mı peki? Dikkat edin, bunu yapanlar da onlar!
Peki, sokaklarda gaspçısı, esrarcısı, tecavüzcüsü, hırsızı, iti-kopuğu cirit atarken devletin polisi nerde?
Avrupa uyum yasaları bilmem ne derken, onların da elini-kolunu iyice bağladılar.
Kısacası, bütün itleri serbest bırakıp, bütün taşları bağladılar.
Bu da hayırlı uğurlu olsun.
Bir memleketin sokaklarına hâkim değilsen, o memleket senin değildir
Asıl benim üzüldüğüm bir konu daha var. Yıllardır, Türk Milliyetçilerinin yürüyüşünden, giydikleri elbiselerden bile rahatsız olan bu "halk",bize olan tepkilerinin yüzde birini neden bunlara göstermedi acaba?
Bu da kaderin bir cilvesidir. Hâlbuki bizden nefret edenler bile bilir ki, Türk Milliyetçilerine, namusu dâhil, her şeyini emanet etseler bile, emanetlerini tekrar istedikleri zaman eliyle koymuş gibi geri alabilirler. Asla emanetlerine hıyanet olmaz.
Ancak, Türk Milletinin bir özelliği vardır ki tarihi tecrübelerle sabittir, Türk Milleti, çok soğukkanlıdır. Birçok meselede, hiç beklenmeyecek kadar tepkisiz kalır. Ancak, hiç umulmadık ve beklenmedik bir yerde de beklenmeyecek şiddette tepkiler ortaya koyar. Yani, kısacası, bu milletin sabrını zorlamayın. Duruma bakıp aldanmayın. Sonunuz gerçekten hüsran olur. Bunu ciddiye alın, gerçekten. Bu konuda da tarih ibret vesikaları ile doludur.
Velhasıl...Bu memleketin her şeyi gibi, sokakları da bizimdir! Ve biz, bu sokakları asla ve asla, ne sizlere ne de başkalarına bırakırız! Türk sokaklarında adımlarınızı dikkatli atacaksınız! Aksi takdirde, size adım attırmayacağız! Bu sokaklarda bizim kanlarımız var. Bu sokaklar bizim!
ALİ KINIK
Geri: “Türk-Kürt kardeşliği” hezayanını savuranlar bir kez daha mağlup oldu.
Biz bu toprakları kardeşlik naraları ile değil, Bizanslıların, Haçlıların, Avrupalıların kökünü kazıyarak aldık. Taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmadık. Önümüze kim çıkarsa yok ettik. Türk'e karşı gelmek Tengri'ye karşı gelmektir diyen Başbuğ Tong Yabgu'yu kendimize rehber edindik! Şimdi ise K.rt piçleri, Ermeniler, Yunanlılar bizlerden toprak talep ediyor. Ülke de kardeşlik naraları atılarak, biz bu toprakları başka topluklarla kazandık gibi hümanizm çığırtkanlığı yapılıyor. Ama bir gün hepinizin dilini keseceğiz ve bu topraklarda saf Türkler yaşayacaktır. Man kurt Türkler de yok edilecektir! Bu böyle biline...Bunlar iyi günleriniz
"Biz Anadolu'ya kardeşlik türküleriyle gelmedik ! "Kurt başlı Sancağımız" Kan damlayan kılıçlarımızla geldik !"
"Anadolu yaylasında boğuşmak, paris sokaklarında zamparalık etmeye benzemez."
- Hüseyin Nihâl ATSIZ
"Biz Anadolu'ya kardeşlik türküleriyle gelmedik ! "Kurt başlı Sancağımız" Kan damlayan kılıçlarımızla geldik !"
"Anadolu yaylasında boğuşmak, paris sokaklarında zamparalık etmeye benzemez."
- Hüseyin Nihâl ATSIZ
Similar topics
» Bir Yeşilçam efsanesi daha tarih oldu
» Türk “kavramını daha çok Bizans'lıların Türk'lere hakaret ettiği sahne
» Kürt açılımı dergilere kapak oldu [Foto]
» Kürt’e Türk demek ırkçılıktır
» Babil'i yakıp yıktılar, şimdi ise Şam, neden?
» Türk “kavramını daha çok Bizans'lıların Türk'lere hakaret ettiği sahne
» Kürt açılımı dergilere kapak oldu [Foto]
» Kürt’e Türk demek ırkçılıktır
» Babil'i yakıp yıktılar, şimdi ise Şam, neden?
¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤ :: [Türkçülük] ve [Turancılık] :: Türkçülük ve Turancılık Hakkında Her Şey
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz