Erdoğan'dan Özal’a Menderes’e Kürtçü sağ

[GökBörü]

Özal’dan Menderes’e Kürtçü sağ

Ülkemizin içinde bulunduğu durum, iktidar sahiplerinin yaptığı açıklamalar, icraatlar ülke idaresinin en son noktada ne kadar rezilce ve onursuzca yönetildiğinin bir göstergesidir.

Turgut Özal beslemişti bu vatan hainlerini; onlara kırmızı-yeşil pasaportlar vermişti, altlarına son model arabalar, korumalar vermişti. Barzani ve Talabani bir nevi Turgut Özal’ın manevi çocuklarıydı. Öyle ya, kendisi de sürekli Kürt olmakla övünürdü Turgut Özal. Kendi döneminde başlayan PKK terörüne “çılgın çocuklar” ismini verecek kadar duyarsız ve metanetsizdi, eli kanlı katil ona göre “çılgın bir çocuktu.”

Şimdi Turgut Özal’ın ortada kalan manevi çocukları Talabani ve Barzani’ye ilk önce ABD, daha sonra da Tayyip Erdoğan sahip çıkıyor. Öyle ya, Tayyip her zaman siyasi olarak Turgut Özal’ı örnek aldığını söyler. Tayyip için iki idol vardır. Birincisi Saidi Kürdi, ikincisi ise Saidi Kürdi hayranı ve müridi olan Turgut Özal’dır.

İktidardaki Saidi Kürdi hayranlığı

Peki kimdir bu Saidi Kürdi?

1887 yılında Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde doğan ve 24 Mart 1960 yılında ölen Saidi Kürdi’nin Kurtuluş Savaşı’nın öncesi ve sonrasında vermiş olduğu mücadelenin tek bir amacı vardı: Türk devletinden ayrı bir Kürt devleti kurmak. Saidi Kürdi aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nda zararlı ve yıkcı faaliyetlerde bulunan, Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci kuvvetlerle işbirliği yapan Kürt Teali Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer almıştır. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik katıldığı bir açılış sırasında bakın ne söylüyor:

“Eğer Cumhuriyet kurulurken Bedüüzaman Saidi Nursi hazretlerinin söyledikleri dikkate alınsaydı şu anda bu konumda olmazdık.”

Görüldüğü üzere iktidar içinde aşırıya kaçan bir Saidi Nursi (Kürdi) hayranlığı var. Bu hayranlık yanlızca bakanlara, milletvekillerine, cumhurbaşkanına dayanmıyor. Yaklaşık 6 milyona yakın müridi olan Cumhuriyet düşmanı Gülen cemaatini de kapsıyor.

Bir ülkenin başbakanının, bakanının, cumhurbaşkanının ve milletvekillerinin Kurtuluş Savaşı sırasında emperyalist güçlerle birlik olan, Türk Ulusu’na hakaret etmeyi her zaman kendine gaye edinmiş, ölünceye kadar Kürdistan hayaliyle yanıp tutuşan bir kişiye hayran olması nasıl bir ortamda PKK ile savaştığımızı göstermektedir.

PKK, bir Özal bir de AKP döneminde taarruza geçti

PKK, AKP döneminde toparlanmış ve yine tekrar AKP döneminde taarruza geçmiştir. Tıpkı Özal döneminde toparlanıp taarruza geçtiği gibi. AKP döneminde terörist elebaşı Abdullah Öcalan’ın doğum günleri kutlanmış, alanlarda posterleri açılmış, sloganlar atılmış, serbest bırakılması için yavaş yavaş baskı yapılmaya başlanmıştır. PKK bunları, çok sevdiği Özal döneminde bile yapamamışken, AKP döneminde Tayyip Erdoğan’ın huzurunda gerçekleştirmiştir. Şu anda PKK terör örgütü AKP sayesinde altın çağını yaşamaktadır. PKK’nın bu altın çağına bütün sözde aydınların verdiği desteğin yanı sıra, Kenan Evren de taraf olmakta ve 1980 yılında tohumlarını kendi attığı Kürt-İslam sentezi olan PKK’ya bir nevi yol göstermektedir.

Türk Ulusu bu süreci dikkatli izlemeli ve vatan hainlerinin sadece dağlarda gezmediğini, şehirlerde, gazete ofislerinde ve hatta Meclis’te cepheler açarak Türk Ulusu’yla psikolojik bir savaş verdiğini iyi etüt etmelidir.

Türkiye’nin Irak’a girmesi BOP’a vurulmuş en büyük darbe olacaktır

Türk Ulusu şanlı tarihi boyunca, vatan toprağı tehlike altında iken asla yabancılardan icazet almamış, kendi bildiği doğrular uğrunda halkı için savaşım vermiştir. Kurtuluş Savaşımız bunun en büyük örneğidir. Türkiye, vatan topraklarına, vatan evlatlarına kastı olan her sınırı geçmelidir ve vatan toprakları üzerinde kargaşa çıkarmak için uğraşan emperyalistlere gereken cevap verilmelidir. Sınırı geçip geçmemek konusunda bir an duraksarsanız o sınırın arkasından Mehmetçiğimizi vurup tekrar içeri kaçan teröristleri cesaretlendirirsiniz.

Gelin görün ki, Türkiye’nin Irak’a girmesi, planlanan BOP’a uzun vadede vurulmuş en büyük darbe olacaktır. Bu yüzdendir ki, BOP’un eşbaşkanı olarak görevlendirilen Tayyip Erdoğan ve derin ekibi asla Irak sınırını geçmeyektir. Çünkü ABD ve İsrail buna asla izin vermeyecek. PKK terör örgütüne BOP projesinde önemli bir misyon verilmiştir. Bu misyon çerçevesinde İran’da PEJAK, Türkiye’de PKK, Irak’ta Barzani ve Talabani üstlerine düşen görevleri tamamıyla yerine getirmektedir. Ancak şu bilinmelidir ki, söz konusu olan vatan toprağı ve vatan toprağında kalleşçe öldürülen askerlerimizse, Türk Ulusu sınırı geçme konusunda ne Meclis kararı bekler ne de iktidarın keyfi idaresini. Yedi Düvele karşı durmuş bir ulusun çocukları olarak bu konuda duruşumuz onurumuzdur

Yerel seçimler öncesi tezkere oyunu

Önümüzdeki yerel seçimler öncesi ABD ve Tayyip ikilisi Türkiye’de bir sürpriz yaşamak istemiyor. Bu tezkerenin Irak’a girmek ile alakası olmadığını mantık yürüterek anlayabilirsiniz. En büyük mantık, kış şartlarında Kuzey Irak’a bir operasyon yapılamayacağıdır. İkinci mantık ise, çıkarılan bu tezkerenin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne değil hükümete çıkarılmış olması ve hükümetin ise ABD’den icazet almadan tezkereyi asla TSK’ya vermeyeceğidir.

Tayyip’in ABD’ye izacet almaya gittiği dönem kış dönemine denk gelmektedir. Burada TSK derin bir oyunun içine çekilmek isteniyor. Kış şartlarında Türk Silahlı Kuvvetlerimiz oraya gönderilecek olursa zaten yapılacak olan operasyonun başarı oranı çok düşük seviyelerde kalacaktır. Bu tezkere tamamen askeri yıpratmak için çıkarılmıştır. Şemdinli ve Danıştay saldırılarında yok edilmek istenen Yaşar Büyükanıt bu tezkere ile kış şartlarında Irak’a gönderilen ve başarısız olacak olan bir Türk Silahlı Kuvvetleri komutanı olarak yıpratılacak, sözde aydınlar tarafından yerin dibine batırılacak, istifaya zorlanacaktır.

Bütün bu sürecin hazırlıkları şimdiden başlatılmıştır AKP yanlısı basın, Şırnak’ta ve Hakkari’de verdiğimiz şehitlerin tek suçlusu olarak Yaşar Büyükanıt’ı göstermeye başlamıştır ve kamuoyunda yavaş yavaş Genelkurmay Başkanlığı üzerinde baskı yaratılmaktadır. Tayyip ve arkadaşlarının tek amacı aslında TSK’yı yıpratmaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma organizasyonunun en önemli demeci Başbakan tarafından geçenlerde verilmiştir. Bir gazetecinin kayıp sekiz asker konusundaki sorusuna Tayyip Erdoğan alay edermişcesine şöyle yanıt veriyor:

“İnşallah TSK kayıp askerlerimizi bulur.”

Tayyip Erdoğan sanki başka bir ülkenin başbakanıymış ve sanki önemsiz bir şey olmuş gibi bir tavır içinde cevap veriyor. Şunu biliyoruz ki artık devlet işleri inşallaha, Allah’a ve ABD’ye kalmış durumdadır. Bu tam olarak Türk Ulusu için sonun başlangıcıdır.

Tek çözüm yolu Mustafa Kemal gibi düşünmektir!

Gelin görün ki, bir Türk düşmanı olan Saidi Kürdi hayranı Başbakan, Cumhurbaşkanı, bakanlar, danışmanlar, milletvekilleri ve bürokratlardan oluşan bir çemberin içindeyiz. Kürt devleti için emperyalistlerle işbirliği yapan, Türk Ulusu’nu aşağılayan ve Kurtuluş Savaşı sırasında vatan hainliği faaliyetlerinde bulunan Kürt Teali Cemiyeti kurucusu Saidi Kürdi’yi örnek alan bu kişilerle nasıl bir çözüm bulunabilecek, tüm Türk Ulusu olarak merak ediyoruz!

Türk Ulusu’nun tek bir önderi tek bir dayanağı vardır. O da yüzyılda bir dünyaya gelen ve Türk Ulusu’nun önderi olan Mustafa Kemal Atatürk’tür. Atatürk gençliği olarak bizlere emanet edilen bu vatanı gericilerden, uzantıları emperyalistlere uzanan sözde aydınlardan korumaya ant içtik. Tek hedefimiz “Yurtta sulh cihanda sulh”tur. Ancak söz konusu olan vatansa, ulusumuzun parçalanıp, dağıtılmasıysa, girmeyeceğimiz toprak, geçmeyeceğimiz sınır yoktur.

“Söz konusu vatansa gerisi tefarruattır.”