¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin

Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:05

Bugün AKP politikacıları ve Amerikancı Cemaat, hiç gereği yokken dinlerarası diyalog ve ılımlı İslam fikirlerini ortaya attılar. Amaçları güya Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam arasındaki husumeti ortadan kaldırmak ve bunları “İbrahimî Dinler” adı altında birleştirip uydurma bir sentez din üretmek. Bu aslında emperyalist Haçlı Siyonist odakların bir projesidir. Asıl amaçları saf İslam’ı, tek Hak din olan İslam’ı tasfiye etmek ve yerinde boşluk oluşturmak, sonra da Hristiyanlığı yaymaktır. Nitekim misyonerlik faaliyetlerine yasal ve fiilî alan açmaları da bunun bir neticesidir.

Dinlerarası diyalog fikri yeni değildir. Tanzimat’tan sonraki süreçte yoğun olarak gündeme geldi. Nitekim Ömer Seyfettin, 1918 yılında yazdığı “Ashab-ı Kehf’imiz” adlı büyük hikâyesinde o zamanın Osmanlıcılarının bugünkülere benzer şekilde dinlerarası diyalog meselesini ele aldıklarını açıklar. Adı geçen eserde o zamanın Osmanlıcıları Osmanlı Kaynaşma Kulübü diye bir dernek kurarlar. Türklüğü yok etmek isteyen bu kozmopolit kulübün, şimdiki Amerikancı Hocaya benzer Bali adında bir hocası vardır. Bahsi geçen eserdeki bu hocanın fikirlerine bakalım:

“Hoca Bâli Efendi itiraz ediyordu. Bu zat bizim kulübe gelmekle beraber müthiş bir politikacıdır. ‘İttihad-ı anâsır’ (dil, din, etnik köken ayırmadan herkesi birleştirmek) hususunda onun kadar ileri gitmiş daha kimse yok. Milliyetçilerin aman vermez bir düşmanı... Onun fikrini özetleyeyim: “Dinlerin maksadı insanları mesut etmektir. Biz hocalar Saibiye ruhaniyeleriyle, hahamlarla, Hristiyan rahipleriyle uyumlu olmalıyız, anlaşmalıyız. Taassup aradan kalkar. Allah mademki bir, dinler niçin birkaç tane olsun?”

Hoca Bâli Efendi bu fikrini İstanbul basınında da yayınladı. Hiçbir taraftan itiraz gelmediğinden anladım ki politika heyecanları arasında Türkler taassuplarını da unutmuşlar.”

O zaman yapılan tartışmaların ve ileri sürülen fikirlerin günümüzde aynen denilecek ölçüde tekrar ediyor olması bir tesadüf değildir. Emperyalist Haçlı Siyonist Batı, projelerinden vazgeçmiş değildir. İçimizdeki taşeron kişi ve kurumları eliyle plan ve projelerini demokrasi adı altında uygulatıyor. O halde Türk milleti, haysiyetli bir millet olarak yaşamaya kararlıysa kendi varlığına ve kimliğine sahip çıkmak zorundadır. Bu zorunluluk, onun şahsiyetinin, namusunun ve şerefinin bir gereğidir.


En son İlteriş Kağan tarafından Cuma 24 Nis. 2015 - 8:21 tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Osmanlıcı derneklerin mahiyeti

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:06

Bugün AKP döneminde hızla orada burada Osmanlıcı dernekler, vakıflar, kurslar ve değişik kurumlar türemeye başladılar. Bunlar Türk milletini silip yerine uydurma bir Osmanlı milleti yaratma politikasının alt yapı çalışmalarıdır. Fakat bu çalışmalar yeni değildir. Tanzimat’tan sonra yapılmış ama tutmamış, ısmarlama projelerdir. Nitekim Ömer Seyfettin, 1918 yılında yazdığı “Ashab-ı Kehf’imiz” adlı büyük hikâyesinde o zamanın Osmanlıcılarının bugünkü Osmanlıcı derneklere benzer şekilde bir Osmanlı Kaynaşma Kulübü kurduğunu ve bu derneğin amaçlarının da şu maddelerde dile getirildiğini ifade eder:

“1. Osmanlı adı altında yaşayacak Türk-mürk hangi milletten olursa olsun, milletler, kendi milliyetlerinden vazgeçecekler.

2. Dinlerinden, kurumlarından, dillerinden, yavaş yavaş ayrılacaklar.

3. Cemaatlerinin ilham ettiği 'irade'leri yapma bir şekilde unutarak yalnız ferdî, yalnız şahsî, bedensel 'arzularıyla' yaşayacaklar.

4. 'Osmanlı' adı altında birleşerek yeni, tarihsiz bir milliyet meydana getirecekler.

Bunların hepsi o kadar boş, o kadar imkânsız şeyler ki! 'Osmanlı Kaynaşma Kulübü' üyelerinin nasıl böyle çocukça bir fikre kandıklarına şaşıyorum. Bu adamlar yalnız mantıklarıyla iş yapmak istiyorlar. Bilmiyorlar ki tarihte, toplumsal olaylarda mantık iş göremez. Tıpkı Fransız inkılâpçıları gibi düşünüyorlar. Onlar da mantıkla bir şey yapıyoruz zannetmişler, dinlerini, tarihlerini, hatta senelerin isimlerini bile değiştirmişlerdi. Çok sürmedi, mantıkları da, kendileri de perişan oldular. Onların gayesi 'insanlık' idi. 'Osmanlı Kaynaşma Kulübü'nün üyelerindeki ideal de aşağı yukarı 'insanlık' fikri...”

1912 yılında ortaya konan bu fikirler, günümüzde milliyetsiz İslamcılar ve hem dinsiz hem de milliyetsiz liberaller tarafından cilalanarak yeniden piyasaya sürüldü. Bugünkü Türk düşmanlığına dayalı politikaların temelinde bu zihniyet vardır. Türk milletinin bu oyunları iyi okuyup ona göre kendi varlını koruması gerekir.

Bugün Türkiye’de olan bitenler de bu kitapta yazılanlara tıpatıp uyuyor. O zaman Türkleri milliyetlerinden vazgeçirmeye çalışmışlardı. Bugün de Türk’e Türk düşmanlığı propagandaları yapılarak, ”Türk diye bir ırk yoktur” diyerek, “Türk milliyetçiliğini ayaklarımın altına aldım” diyerek aynı şey yapılıyor.

O zaman Türkler dinlerinden ve dillerinden yavaş yavaş ayrılmaya sevk edilmişti. Bugün de aynı şey yapılmaktadır.

O zaman Türklerin milliyetçi ruhu yok edilerek bireyci, menfaatçi, mideci yapılmaya çalışılmıştı, bugün de uygulanan eğitim sistemi ve kültür emperyalizmi ile aynı şey yapılıyor.

O halde Türkler, bu vatanda ayakta kalmak istiyorlarsa dinlerine, dillerine, tarihlerine, değerlerine, kültürlerine sahip çıkarak yeniden bir millî kimlik uyanışını gerçekleştirmeleri varoluşlarının temel zeminidir.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Yeni Osmanlıcılık fikrinin temelinde mill

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:07

Bugün milliyetsiz AKP ve hem milliyetsiz hem de dinsiz liberaller, Türk millet birliğini yok edip yerine ne idüğü belirsiz bir Yeni Osmanlı milleti yaratmaya çalışıyorlar. Bunun için söyledikleri ve yaptıkları şeyin özü, Türk milletinin dinî ve millî kimliğini tasfiye etmektir. Dolayısıyla Müslümanlık ve Türklük değerleri yok edilmiş bir millet, kuru bir kalabalığa döndürülecektir. Bu kitle, salt kişisel, günlük menfaatlerini düşünen ve hayata millî ve dinî değerler gibi kutsallarıyla değil; sadece mideleriyle bağlı olacaktır. Böyle bir kalabalık, Yeni Osmanlı milleti adı altında örgütlenecekmiş. Bu uydurma, sunî millet yapısı da gerçek anlamda millet olmayacağına göre emperyalist Haçlı Batının paspası ve sömürgesi olacaktır. Türk düşmanı siyasi İslamcıların ve liberallerin asıl amacı da budur. Zira siyasi İslamcı ve liberallerin çok büyük bir bölümü Türk değildir, Türk gibi görünürler. Türk olanlar da mankurtlaştırılmış Türklerdir.

Kalabalığı millet yapan Müslümanlık ve Türklük değerlerini yok ederek milleti kalabalık haline getirme projesi olan Yeni Osmanlıcılık, AKP’lilerin şimdi ortaya attıkları yeni bir proje değildir. Bu proje, Tanzimat’tan sonra bize dayatılmış ama Atatürk tarafından çöp sepetine atılmış küflü bir projedir.

Nitekim Ömer Seyfettin, 1918 yılında yazdığı “Ashab-ı Kehf’imiz” adlı büyük hikâyesinde bu meseleyi aynen bugün gündeme getirildiği şekliyle o zamanın; 1912 yılı Osmanlıcılarının ağzıyla şöyle anlatıyor:

"Osmanlılık içinde ayrı ayrı cemaatler var. Bu cemaatler fertlerinin arzularını yutarak kavmî iradeler doğurmuş. Osmanlılığı kaynaştırmak için fertleri cemaatlerinden ayırmak lazım. Fert cemaatinden ayrılır, yani iradesiz kalırsa o vakit ona yalnız 'arzu'su hakem olur? Fert menfaatinden başka bir şey düşünmez. Böyle yalnız kendi arzuları, yalnız kendi menfaatleriyle yaşayan fertler iktisat bağlarıyla toplanır, Osmanlılığı meydana getirirler. Onun için ilk hücum olunacak noktalar cemaat kurumunun direkleri olan milliyet, din, ahlaktır. Bu direkler yıkılınca fertler kendi bedensel arzularıyla karşı karşıya kalacaklar..."

Demek ki bugün AKP politikaları sayesinde eğitim sisteminden kültür sanat faaliyetlerine, televizyon dizilerinden gazetelere kadar bütün sosyal, siyasi, kültürel, sanatsal faaliyetlerin amacı Türk milletini çözmek, tasfiye etmek, içini boşaltmaktır. 1912 yılı Osmanlıcılarının ifadesiyle “ilk hücum olunacak noktalar cemaat kurumunun direkleri olan milliyet, din, ahlaktır. Bu direkler yıkılınca fertler kendi bedensel arzularıyla karşı karşıya kalacaklar" ve kolayca sömürülüp güdülebilecek uydurma Osmanlı milleti öyle kurulabilecektir.

Türk milleti, hem dinî hem de millî değerlerine bağlı kalarak Türk-İslam kültür ve medeniyet mirasını koruyarak, geliştirerek ve nesilden nesle aktararak ayakta kalabilir. O bakımdan aklına, fikrine, kalbine, ruhuna, parasına, oyuna, duasına musallat olan İslamcı görünümlü Türk düşmanı siyasi odaklara ve Amerikancı, Barzanici cemaat ve tarikatlara yüz vermemelidir.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Bugünkü Osmanlıcı kurumlar, Türklüğü silme projesidir

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:07

Bugün ülkemizde “Türk milleti” kavramını yok etmek ve yerine uydurma bir “Osmanlı milleti” yaratmak için dernek, vakıf, parti gibi Osmanlıcı kurumlar oluşturulmaktadır. Bu teşebbüs yeni değildir. Nitekim Ömer Seyfettin, 1918 yılında “Ashab-ı Kehf’imiz” adlı büyük hikâyesini yazar. Bu eserde şunlar anlatılır: 1909 yılında Niyazi Bey adında mankurt bir Türk, Hayikyan adında bir Ermeni gencine yazdığı bir mektupta 'Osmanlı Kaynaşma Kulübü' adında bir dernek kurduklarını belirtir ve bu konuda şu bilgileri verir:

"Azizim Mösyö Hayikyan,

Geçen ay vapurda size bahsetmiş olduğum derneği kurduk. Kulübümüz de açıldı. Evet, yine bilâ tefrik-i cins ü mezhep (ırk, dil, din, mezhep ayırmadan)... Hükümete verdiğimiz beyannamede şunları yazdık:

1. 'Osmanlı Kaynaşma Kulübü'ne 'bilâ tefrik-i cins ü mezhep' her Osmanlı girecek.

2. Osmanlı adı altında toplanan milliyetlere genel, ortak bir eğitim verilecek, Türklük gibi diğer unsur ve milliyet hisleri yavaş yavaş iptal olunacak.

3. 'Osmanlı' vatanının birliği temin edilecek, yeni bir 'Osmanlı' vatandaşlığı ihdas edilecek.

4. Bütün Osmanlılara genel ve ortak bir dil öğretilecek. Bu genel Osmanlı dili, Osmanlı eğitiminin, edebiyatının, ilminin dili sayılacak.

5. Okullarda Osmanlılık haricinde hiçbir kavmiyete, milliyete kıymet verilmeyecek. Osmanlı memleketi çocukları kendi eski milliyetlerinin, kavmiyetlerinin tarihlerini, edebiyatlarını öğrenmeyecekler.

6. Kulübümüz gayesine ulaşmak için gazeteler, kitapçıklar çıkaracak, konferanslar verecek. İlk adım olarak 'İzâbe-i anâsır' (kavimleri, etnik toplulukları eritmek) şubeleri açarak, halk arasındaki karşılıklı dinî taassupların, millî iştiyakların söndürülmesine çalışılacak.

Kulübümüzün idare heyeti, bilim kurulunda yalnız Türk Osmanlılardan değil, Rum, Yahudi, Levanten, Arap, Bulgar da var. Ben idare heyetine, encümene Ermeni olarak sizin girmenizi arzu ediyorum.”

Yukarıda 1909 yılında neler yapacaklarını maddeler halinde okuduğumuz 'Osmanlı Kaynaşma Kulübü’ kanalıyla, uydurma bir Osmanlı milleti yaratma projesi, bugün benzer adlarla AKP tarafından ısıtılıp yeniden gündemimize getirilmiş bulunmaktadır. Nitekim bugün de Türk milliyetçiliği duygusu yavaş yavaş zihinlerden silinmektedir. Kamuoyu yavaş yavaş Osmanlı vatandaşlığı kavramına alıştırılmaktadır. Bugün de Osmanlıca diye uydurma bir dil üretilmeye, yaygınlaştırılmaya, zamanla resmî ve eğitim dili haline getirilmeye çalışılmaktadır.

Türk milleti tarafından Türk devletini yönetme görevi verilenlerin gittikleri her yerde “Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Arabı…” diye başlayan cümleler kurmalarının amacı güya kozmopolit bir Osmanlı milleti yaratma amacına dönüktür, ama bu yeni Osmanlı milleti kimliğini Türklerden başka kimse kabul etmemektedir. Ayrıca AKP hükümetleri, Türkçeden başka birçok dili eğitim, basın yayın kurumlarına sokarak asıl amacının Türkçeyi ve Türklüğü zayıflatmak ve zamanla silmek olduğunu fiilen göstermiştir.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Türklüğü silmeye dönük Osmanlıcılık projesi

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:08

Bugün Türkiye’de orada burada Osmanlıcı dernek, vakıf, kurs ve parti gibi kurumlar açılmaktadır. Önce Türk millet birliğini parçalayıp sonra da Osmanlılık adı altında birleştirmek için uyduruk kaydırık, saçma sapan politikalar geliştirip kurumlar oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bütün bu teşebbüslerin amacı, Türklüğü yok etmek, yerine Osmanlı adı altında uydurma bir millet inşa etmektir.

Bu deli saçması proje bugüne ait değildir. Osmanlının son dönemlerinde de denendi ama tutmadı. Nitekim Ömer Seyfettin, 1918 yılında yazdığı “Ashab-ı Kehf’imiz” adlı büyük hikâyesinde bu masa başında Osmanlı milleti üretilmesi saçmalığını ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. 1908 İkinci Meşrutiyet sonrası süreçte Niyazi Bey adında Türk kimliğini kaybetmiş mankurt bir Türk, Osmanlılık gayesini güden bir dernek kurar. Bu derneğe ‘bilâ tefrik-i cins ü mezhep’ (ırk, din, dil farkı olmaksızın) herkes girebilecektir. Niyazi Bey, Osmanlılığın “Bütün unsurları kaynaştırıp yerleştirme ile...” doğacağına inanır. Masa başında kurmaya çalıştığı Osmanlı milletinin nasıl bir şey olacağını şöyle açıklar:

“Eğer Osmanlılıktaki bütün unsurların kaynaşacağından, bir olacağından, bir an şüphelensem Osmanlılığı esasından inkâr etmiş olmaz mıyım?.. ‘Bilâ tefrik-i cins ü mezhep’, bu ne demektir biliyor musunuz? ‘Hiçbir cins, hiçbir mezhep yok, yalnız Osmanlılık var!’ demektir. Tanzimat cinsin, mezhebin arasında eşitlik ilan ederek, onların ya hiç olmamasını yahut bir olmasını istemiştir. Bu büyük emeli yalnız kâğıtlara yazmış, kanunlara geçirmiş, yani hayalde bırakmış, fiile çıkaramamış. Mesela o tek parça, tek vücut Osmanlılık için tek bir dil, tek bir milliyet, tek bir din, tek bir terbiye, tek bir tarih, tek bir eğitim kuramamış.”

Niyazi adındaki mankurt Türk’ü dinleyen bir Ermeni genci, Tanzimatçıların ortaya attığı bu Osmanlılık fikrinin Türklüğü nasıl sildiğini, âdeta içinden gülerek ve sevinerek şöyle anlatır:

“Hakikaten ben de düşündüm. Unsurların hepsini kaynaştırıp tek bir dil ile konuşturmadan, tek bir terbiye ile, tek bir eğitimle yetiştirmeden tek parça, tek varlık bir kurum temin olunamazdı. Evet, mutlaka Tanzimatçılar bu hayali hakikat yapacaklarına inanıyorlardı. İlk defa kendilerinin mensup oldukları Türk milliyetini Türklere unutturdular. ‘Türk’ kelimesini tarihlerinden, edebiyatlarından, ‘Türkiye’ kelimesini coğrafyadan kaldırdılar. İşte muvaffak oldular. Demek bir millet kendi kurumlarını, geleneklerini, dilini, hatta milliyetinin ismini bile unutabilirmiş. Nitekim Hamdi Çavuş bana Türk olmayıp, Müslüman olduğunu’ söylemişti.

Türkler hâkim iken böyle milliyetlerini terk edip yapma, uydurma ‘Osmanlılık’ milliyetini kabul ettikleri, hem içlerinden henüz kimse buna itiraz etmediği hâlde diğer milletler niçin onları taklitten geri kalsınlar?..

Düşünüyorum. Bu ne tuhaf olacak! Fakat bu aynı zamanda ne insanî, ne medenî, ne çağdaş bir milliyet olacak? Yeni bir dille, yeni bir ahlakla, yeni bir gaye ile, yeni bir din ile, yeni bir terbiye ile yükselecek olan yeni ‘Osmanlı’ milliyeti ihtimal yeryüzünde genel, ortak insanlık dininin üreticisi gibi saadet, ilerleme meşaleleri tutuşturacak. Düşünüyorum... ‘Ah, bu hayal hakikat olsa...’ diyorum.”

Demek ki bugün AKP iktidarlarının Türk kelimesini bütün resmî kurumlardan kaldırması, Türklere Türklüklerini unutturması, kozmopolit Tanzimat politikalarının AKP marifetiyle devam ettiğini gösteriyor. AKP’nin Yeni Osmanlıcılık tezgâhının esası budur.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Ey Türk! Avlanan mı, avlayan mı olacaksın?

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:09

Köylerde köylüler, geceleyin traktörle tavşan avına çıktıklarında tavşan aramaya farlarını kapatarak giderler. Tavşanı görünce birden traktörün farlarını açarak tavşanın gözlerine tutarlar. Bu durumda tavşan neye uğradığını şaşırır, gözleri parlar ve hareket etmeden öylece kalakalır. Tavşanın gözlerine ani bir ışık gelince geçici körlük gibi bir durum ortaya çıkar ve kendini tehlikeye atmamak için hareket etmez. Köylü de tam o anda tavşanı yakalar.

Şu anda Türk milletinin büyük çoğunluğu, gözlerine aniden yüksek voltajlı ışık tutulmuş bir av tavşanı konumundadır. Emperyalist Haçlı Batı, Türk milletini gece karanlığında avlamaya çıkmış, kendini belli etmemek için ışıklarını söndürmüş, yani kendi varlığını gizlemiş. Avcı olarak da dahilî bedhah olan ya milliyetsiz ya da dinsiz batıcı, kozmopolit ve menfaatçi tayfayı siyasetçi ve idareci diye ileri sürmüştür. Haçlı Siyonist odaklar, Atatürk’ün vefatından sonra Türk milletine içimizdeki adamları vasıtasıyla sinsi sinsi yaklaşmıştır.

Dönem dönem Türk’ün gözüne sivil görünümlü Amerikancı taşeron örgütlerin ya da NATO generallerinden oluşan darbecilerin farları tutulmuştur.

Sivil görünümlü Pentagon partisinin Türkiye taşra teşkilatlarının yüksek voltajlı ışıkları dine özgürlük, yüksek kalkınma, demokrasi, kısa zamanda çok zengin olma hayallerinden oluşuyor. Bu ışıkla gözleri kamaşan millet, neye uğradığını şaşırmış ve Amerika tarafından avlanmıştır.

Darbeci NATO generallerinin milletin gözüne tuttuğu ışık da ülkeyi kaos, anarşi, komünizm ve irticadan kurtarma vaatleridir. Bunların döneminde de Türk milleti, Batı emperyalizmi tarafından avlanmıştır.

Bu geçici, kısa süreli rahatlama sağlayan, anlık vaat ışıklarıyla gözleri kamaşan Türk milleti, bu farları yakan, yaktıran elleri ve bu ellerin neler planladıklarını anlayamamıştır.

1938’den günümüze kadar arkadan haricî bedhahlar olan emperyalist odaklar, içerdeki sözcüleri ve işbirlikçileri olan dahilî bedhahların ellerine far vermişler ve Türk’ün gözüne tutturmuşlardır. Bu ışıklarla gözleri kamaşan Türk milleti, az bir şeyler kazanmış ama çok şey kaybetmiştir. Her şeyden evvel siyasi istiklalini kaybetmiştir. Bunun sonucu olarak bugün kanunlarımız Avrupa Birliği, Anayasamız Amerika tarafından gelen talimatlarla, emirlerle, dayatmalarla, tehditlerle yapılmaktadır. Ekonomik istiklalini kaybetmiştir, bunun neticesi olarak yer altı yer üstü bütün kaynakları, bütün ekonomik değerleri yabancıların eline geçmiştir. Kültür istiklalini kaybetmiştir. Bunun neticesi olarak da Türk’ün kendi öz kültürü olan yerli, millî, İslamî nitelikli kültürü yok edilmiş; yerine batının bâtıl kültürü hâkim kılınmıştır.

Bu durumda Türk’ün yapması gereken şudur: Gözüne far tutulan tavşan olmaya isyan edecek, farı tutan elin içimizden ayarlanmış Türk düşmanı siyasetçiler, iş adamları, kültür, sanat, edebiyat adamları, bunların eline farı tutuşturanın da Amerika ve Avrupa gibi dışımızdaki emperyalist Haçlı Siyonist odaklar olduklarını fark edecektir. Bunun neticesi olarak da avlanan tavşan kimliğinden hızla sıyrılıp, avlayan ruh ve şahsiyetine bürünecektir. Kurtuluşun anahtarı bu değişimdedir.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Osmanlıcılık fikrinin havada kalan kurmaca bir fikir oluşu

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:09

Bugün AKP kaynaklı çevreler, önce Türk millet birliğini etnik unsurlara bölüp parçalayıp, sonra da güya birleştirmek için suni, yapma bir “Osmanlı milleti” yaratmaya çalışıyorlar. Politikalarına koydukları “Yeni Osmanlıcılık” saçma fikri, asıl itibariyle Türklüğü silmeye yöneliktir. Asıl amaç, Türk kelimesini, Türk milleti adını ve varlığını silmektir. Bu mesele yeni değildir. 1908 sonrası İkinci Meşrutiyet döneminde de tartışılmıştı. Nitekim Ömer Seyfettin, 1918’de “Ashab-ı Kehf’imiz” adında, bir Ermeni gencinin günlüğü tarzında bir eser yayınlar. Bu eserde Osmanlıcılık fikri, bugünküne benzer şekilde şöyle ele alınıp tartışılır:

“Bazı siyasi partilerin Türkçülük gibi esassız bir ideali olsa bile, Osmanlı hükûmeti daima Osmanlı kalacak, 'Osmanlılık' haricinde özel bir milliyet tanımayacaktır. Osmanlılık siyasi bir milliyettir. Tarihle, gelenek ile hiç münasebeti yoktur. Tanzimat ile beraber oluşturulmuştur. Bu suni olarak yapılan, bu tarihsiz milliyet son derece gelişmeye, ilerlemeye müsaittir... Karışık topluluklardan bir milliyet...

Zaman, Meşrutiyet bu hadiseyi doğuracak, tarihsiz olunca tabii taassupsuz kalacak olan bu Osmanlı milliyeti yarım asır içinde dev adımlarıyla ileriye yükselecektir. Doğuda henüz her şey hükûmettedir. Babıâli'nin yerleşmiş ruhu öyle güçlü, öyle dinçtir ki, işte sizi temin ediyorum, ne İslam birlikçilerin, ne Türkçülerin hiçbir ideali oraya sızamaz.

Osmanlı hükûmetinin ilkesi şudur: 'Bilâ tefrîk-i cins ü mezhep' (etnik köken ve mezhep farkı olmaksızın) tamlamasının içindedir. Hele bir Türk asla bir Rum, bir Ermeni, bir Arnavut, bir Bulgar, vs... gibi tarihi, milliyeti namına en küçük bir hak bile iddia edemez. 'Türk' sözü kanunlardan, tarihlerden, coğrafyalardan, hatta bütün dimağlardan silinmiştir. Osmanlı, Osmanlı, Osmanlı...

Hükûmetin yürüdüğü bu gaye o kadar soylu, o kadar insanîdir ki bunu anlamak için Tanzimat’ın insaniyetçi zihniyetini araştırmak ister. Tanzimat’ta tarih, kin, garez, milliyet yoktur. Eğer hakiki Osmanlılık yerleşse dünyanın cenneti vatanımız olur. Ama buna yalnız Babıâli'nin geleneği muvaffak olamaz."

Bu sözler, İkinci Meşrutiyet döneminde Batı düşüncesiyle yetişmiş mankurt, milliyetsiz, kozmopolit Türk aydını Niyazi Bey’e ait. Aynı cümleler bugün de dinsiz liberal ve milliyetsiz İslamcılar tarafından papağan gibi tekrarlanıyor, hatta bazı cümleler bizzat uygulanıyor. Mesela yukarıda geçen şu cümle, bugün Türkiye’de uygulamaya konmaktadır: “Türk' sözü kanunlardan, tarihlerden, coğrafyalardan, hatta bütün dimağlardan silinmiştir.” Bugün de Türk kelimesi tabelalardan, ders kitaplarından, anayasadan, her yerden silinmek istenmektedir.

Ömer Seyfettin’in 1918’de yazdığı eserde bir Ermeni genci, mankurt, milliyetsiz Türk Niyazi Bey’in fikirlerini şöyle değerlendiriyor:

“Niyazi Bey iki saat söyledi. Osmanlılığın kıymetini anlar gibi oldum. Türkler hakikaten milliyet iddiasında değildiler. Dinî taassupları eğitim ilerleyince, yani ilerleme ve gelişme başlar başlamaz uçup gidecekti. Bu görülüyordu. Hem bu ne âlicenaplıktı? Tarihinden, geleneğinden vazgeçmek!.. Şimdi hatırlıyorum. Sözde Türklerin içinde en demokrat, en milliyetperver olan Ahmet Mithat bile Meşrutiyet’in ilk günlerinde yayınladığı bir makalede padişahın hanedanından başka Türkiye'de hiçbir Türk aile bulunmadığını yazıyordu.

Ne tezat yarabbi! Hâlbuki biz Kürtlerin bile Ermeni olduklarını iddia ederiz.”

Bugün de Türkler Türklüğünü unutuyor, hatta reddediyor, Türk diye bir ırk yoktur saçmalığı karşısında kayıtsız kalıyorlar. Ermeniler de Kürtlerin Ermeni olduğunu ispat etmeye çalışıyorlar.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Türkçeyi silerek Osmanlıcılık yapmak

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:10

Bugün AKP kaynaklı çevreler, yoğun bir Osmanlıcacılık furyası başlattılar. Arap harfleriyle yazılan, Arap ve Fars kelime ve tamlamalarıyla dolu eski Osmanlı Türkçesine dönüş anlamına gelecek uygulamaları resmî temsilci ve kurum düzeyinde de yaygınlaştırmaya başladılar. Amaç, saf, temiz, güzel Türkçeyi kademe kademe silmek, yok etmektir.

Bu mesele, 1908 sonrası İkinci Meşrutiyet döneminde de yoğun olarak tartışılmıştı.

Ömer Seyfettin, 1918’de “Ashab–ı Kehf’imiz” adında, bir Ermeni gencinin günlüğü tarzında bir eser yayınlar. O eserde bu dil tartışmaları üzerinden yansıtılan Osmanlıcılık düşüncesi irdelenir ve şu bilgilere yer verilir:

“Biliyorsunuz ki lengüistik ilmi ‘Her lisan bir lisandır’ der. Biz Osmanlılar bu kaideyi asırlarca evvel bozmuşuz. Yeni, yapma yani kurgulanmış bir lisan yaratmışız. Türkçe dilbilgisini yalnız avamla kadınlar kullanırlar. Düşünürlerimizin, âlimlerimizin, edebiyatçılarımızın, ayrıca ‘Osmanlıca’ namı altında üç lisanın birleşmesinden meydana gelen bir yazı dili vardır. Bu dilde üç dilin kelimeleri, kuralları bulunur. Gerçekte her dilden her dile kelimeler geçebilir.

Mesela İngilizcenin birçok kelimeleri Fransızcadır. Fakat İngilizceleşmiş, İngilizce kurallarına tâbi olmuşlardır. Osmanlıcada ise aksi... Arapça kelimeler Arapça, Acemce kelimeler Acemce kalmışlardır. Avam, kadınlar bunların telaffuzlarını bozarak Türkçenin söylenişine göre değiştirdikçe ‘galat’ namı altında hemen Osmanlı âlimleri tashih ederler. Sonra dünyanın hiçbir lisanında olmayan bir hâdise...

Osmanlıcaya, Arapça, Acemce kurallar, edatlar da girmiştir. ‘Bir dile tabiata aykırı, yabancı dillerden alınma dilbilgisi kuralları konulamaz. Çünkü diller bir kurum olduğundan değiştirilemez’ diyenlerin yalanları meydana çıkmıştır. Türkçenin esasında erkeklik, dişilik yokken Arapçanın bütün erkeklik, dişilik kurallarını, Acemcenin tamlama kurallarını, edatlarını kabul etmişiz. Her ne kadar köylülerle avam, daha doğrusu halk, suni bu zengin dili kabul etmemişlerse de şairler, edebiyatçılar, hükûmet bu uydurma ‘Osmanlıca’ dilini yazmışlar, konuşmuşlardır.

Genç edebiyatçılarımız dili daha ziyade kapalı ve anlaşılmaz kılıyorlar, bu hususta Fikret’in, Faik Âli’nin, Süleyman Nazif’in, bilhassa Hüseyin Daniş’in büyük hizmetleri geçmiştir. Osmanlıca, ilk kurucularının, eski şairlerin, Nergisî’nin diline doğru yaklaşmaya başlamıştır. Edebiyatta biraz daha faaliyet olsa birkaç seneye kadar, nasılsa kalan Türkçe kelimeler, sıfatlar, fiiller de yazı dilinden kaldırılacak... ‘Birlik’ için birinci vasıta dildir. Kendi dilini böyle öldürmeye, katiyen millî edebiyatını satırlara geçirmemeye ahdetmiş bir millet, nasıl olur da millettaşlarıyla birleşebilir? Osmanlılar, Osmanlı memleketlerinin haricindeki Türkleri asla tanımazlar. Onlarla hiçbir münasebetleri yoktur. Hem olamaz da...”
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Türk'ü mankurtlaştırarak kimliğine yabancılaştırmak

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:11

Ömer Seyfettin, 1918’de “Ashab-ı Kehf’imiz” adında, bir Ermeni gencinin günlüğü tarzında bir eser yayınlar. O kitapta Paris’te hukuk tahsili yapmış kozmopolit bir Türk’ün Avrupa’da aldığı eğitimle millî kimliğine nasıl yabancılaştığı, Türklük ruh ve şuurundan nasıl tamamen koparıldığı, Türk birliği fikrine nasıl kayıtsız kaldığı, batılılar tarafından nasıl mankurt bir Türk olarak yetiştirilip ülkemize gönderildiği kendi ifadeleriyle açık bir şekilde anlatılıyor. Niyazi Bey adındaki bu mankurt Türk’ün düşünce ve yaklaşımlarıyla bugünkü liberal, Türk düşmanı ve milliyetsiz İslamcı güruhun yaklaşımları birbirine çok benziyor. Bu mankurt Türk, itiraflarında bazı doğruları da itiraf etmiyor değil. Şöyle diyor:

“İttihat ve Terakki’den şüpheniz pek boştur! diyordu, Pantürkizm, Panislamizm filan Avrupa hayalperverlerinin iftirasıdır. Bir de bir mesel vardır, biliyor musunuz, ‘Kişi kişiyi kendi gibi bilir.’ Avrupa’da uğursuz, suni bir akım yaşar: Milliyet, kavmiyet akımı! Orada her şeyi milliyet rengine boyarlar. Mesela Fransızların ırkça bir birlikleri olmadığı hâlde o kadar milliyetçi, o kadar milliyette mutaassıptırlar ki Paris koketleri bile Almanlarla münasebette bulunmazlar. Almanya’da her şey millîdir. Hatta sosyalizm bile...

Böyle bir çevrede ‘hüküm’ler de millî olarak verilir. Mesela Rene Pinon bir kitabında ‘Türkler, aldıkları askerin içinden ırkça Türk olanları İstanbul’da, Edirne’de, Makedonya’nın mutedil, güzel yerlerinde istihdam ederler, Türk olmayanları Yemen’e, Fizan’a, en uzak yerlere gönderirler,’ diyor. Hâlbuki Osmanlı hükümeti tamamıyla bunun aksini yapmıştır. Arnavutlar, Araplar hep Hassa Ordusu’na gelirler. Yıldız’ın rahat kışlalarında askerliklerini yaparlar.

Yemen’e, Fizan’a, Makedonya’ya hep Türkler, yani Anadolu çocukları gider. Hatta Yemen’e ‘Türk Mezarı’ derler. Şimdiye kadar hastalıkla, harple bir milyondan ziyade Anadolulu Türk’ün Yemen’de öldüğünü rivayet ederler. Mösyö Rene Pinon yalan söylemek, bize iftira etmek istemiyor. Onun kendi mantığı Türklerin böyle yapmasını, yani imparatorluğun fena, uzak yerlerine Türk olmayanları göndermesini kabul ediyor. Bizim de böyle yaptığımıza hükmediyor. Çünkü Fransa’da birkaç unsur olsa onlar mutlaka ilk peşin Fransızları düşüneceklerdir.

Bunun gibi bu asırda Slav birliği, Cermen Birliği, Latin Birliği Avrupa siyasetinin ana hatlarıdır. Hep bu üç ideal etrafında onların politikası sabit, değişken şekiller alır. Böyle ideallerin doğduğu çevrede insanî, necip bir siyaset düşünülebilir mi? Avrupalılar her milleti kendileri gibi sanıyorlar. Türklerin de ‘Türklük’ diye bir milliyetleri, tarihleri, emelleri olduğuna ihtimal veriyorlar. Yanılıyorlar. Çünkü hisleriyle muhakeme ediyorlar. Bize dair hiç inceleme yapmadan, hiçbir Türk’ün aklından geçmeyen ‘Pantürkizm’ hayalleri uyduruyorlar.

Sonra sizin gibi içimizde yaşayan, bizim içimizi dışımızı bilen Hristiyan vatandaşlarımız da Avrupa hayalperverlerinin düzdükleri bu yalanlara inanıyorlar. Vatanımızda, yaşadığımız memlekete kim ‘Türkiye’ der? Yalnız Avrupalılarla Avrupa gazeteleri bu manasız ismi çıkarmışlar. İşte Tanzimat eğitimi meydanda... Hiçbir okul kitabında, hiçbir coğrafya kitabında ‘Türkiye’ diye bir memleket ismine rast gelmeyeceksiniz. Osmanlı Avrupa’sı, Osmanlı Asya’sı, Osmanlı Afrika’sı, sonra hepsine birden ‘Osmanlı Memleketleri’ deriz.

Kendi tarihlerinizi tabii bilirsiniz. Bir de bizim okullarımızda okuttuğumuz tarihlere bakınız. Bir ‘Türk’ kelimesi bulamayacaksınız. Bundan başka bizim tarihlerimiz bilhassa Türklük aleyhinde tertip olunmuştur. Hülagu, Timurlenk gibi dünyanın en büyük cihangirlerini sırf Türk oldukları için, küfürler, lanetlerle tarihlerimizde yÂd ederiz. Sonra Sezar, İskender, Napolyon hakkında tarihlerimiz saygıda kusur göstermezler. Hatta bunlar için şairlerimizin bazıları şiirler bile tanzim etmişlerdir. Hele İskender, edebiyatımızda âdeta bir telmih olmuştur.

Her milletin şairleri kendi milletlerini, tarihlerini, geleneklerini terennüm ederler. Bizim şairlerden ne yenisi, ne eskisi, Türklüğe dair bir kelime yazmadıkları gibi kendi milliyetlerinden bahis icap edince ‘Etrâk-i bî-idrâk’ (Anlayışsız Türkler) demişlerdir. Memleketimizin son şairi Tevfık Fikret meşhur ‘Rübab-ı Şikeste’sinde, ilaç için olsun bir ‘Türk’ kelimesi geçilmemiştir. Mehmet Emin Bey Osmanlılarca bir fantezistten başka bir şey değildir. İşte kendi milliyetini tarihiyle, eğitimiyle, edebiyatıyla bu kadar inkâr etmiş bir millet kendi milliyeti esasına dayalı bir ‘birlik’ ideali yapabilir mi?

Avrupalılar bizi incelemediklerinden böyle bir idealin varlığına ihtimal verebilirler!.. Aramızdakiler bu kadar saflık göstermemelidir. Memleketimizde ‘Türk, Türklük, Türkiye, Türkiyat’ kelimelerinin içeriği, anlamı olmadığı gibi ‘Türkçe’ diye de bir lisan yoktur.”

1908 sonrası İkinci Meşrutiyet döneminde Niyazi Bey adındaki bu mankurt Türk’ün yukarıdaki açıklamalarıyla bugünkü Türk düşmanı batıcı liberal ve milliyetsiz İslamcıların sözleri neredeyse birebir aynı.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty İslamcı siyasi örgütler, genellikle Batı desteklidir

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:12

Bugün İslam dünyasını gerileten, parçalayan, kargaşa çıkaran, bozgunculuk yapan, Müslümanı Müslümana düşüren İslamcı siyasi ve terör örgütlerinin neredeyse tamamına yakını, emperyalist Haçlı Batı desteklidir. Aşağı yukarı 1839 Tanzimat’ından bu yana bu böyledir. Bugün Türkiye’yi esir almış olan İslamcı görünümlü iri siyasi parti, Amerika yapımı olduğu gibi IŞİD gibi İslamcılık adına ortaya çıkan terör örgütleri de Amerika, Avrupa ve İsrail ortak üretimidir.

Nitekim 1908 İkinci Meşrutiyet İnkılabı sonrasında ortaya çıkan 31 Mart vakası denilen ve 13 Nisan 1909 tarihinde çıkan ayaklanma da şeriatı getirme iddiasıyla başlatılan İngiliz destekli bir hareketti. Derviş Vahdetî diye bir adam, İngilizlerin verdiği parayla Volkan diye bir gazete yayınlıyordu.

Bu hadiseyi Ömer Seyfettin, 1918’de yayınladığı “Ashab-ı Kehf’imiz” adlı eserinde bir Ermeni gencinin gözlemleriyle şöyle aktarır:

“İsyanın bütün safhalarında hazır bulundum, bu irtica, asla yeniliğe karşı millî bir isyan değildi. İstanbul'un bütün askerleri sanki kendilerine 'Hristiyansınız' diyen varmış gibi Müslüman olduklarını iddia ediyorlardı. Şapkalılara, özellikle yabancılara dokunmuyorlar, hatta onlara fazla saygı gösteriyorlardı. Genç Türk zannetmesinler diye ben de şapka giydim. Bütün dostlarım da şapka giydiler.

Şapka ile ihtilalcilerin arasında serbestçe gezilebiliyordu. Ne eğlenceli günlerdi... Hükûmet falan her şey sönmüş, âdeta buharlaşmış, uçmuş gitmişti. Âdi, küçük çavuşlar başkente hükmediyorlardı. En meşhurları Hamdi Çavuş'tu. Bu zavallıyı astılar. Kuvvetinin, iktidarının en şaşaalı zamanında Ermenice bir gazetenin muhabiri sıfatıyla kendisiyle mülakat etmek istedim. Taşkışla'nın muhteşem bir odasında beni kabul etti. Hâlâ çavuş forması taşıyordu. Belinde palaskası asılıydı.

- Ne istiyorsun? dedi. Muhabir olduğumu, Ermeni milletinin delegesi gibi kendisiyle görüşmek istediğimi söyledim. Belge falan aramadı. Fakat oturtmadı da... Ayakta konuştuk:

- Peki ne soracaksın, sor bakalım?

- İhtilalden maksadınız nedir?

- Şeriatı çıkarmak...

- Şeriat ne demektir? Lütfen bana açıklar mısınız? Bizim Ermenilerin bu konuda bilgisi yok.

- Şeriatın ne demek olduğunu alim efendilerimizden git öğren. Benim sana öğretmek haddim değil. Belki yanlış bir şey söylerim de günaha girerim.

- Şeriatı nasıl çıkaracaksınız?

- Ne kadar mektepli subay varsa hepsini öldüreceğiz. Jön Türk dedikleri dinsiz herifleri bir tane kalmayıncaya kadar mahvedeceğiz...

Heyhat... Biz Jön Türklerin taassubundan, İslam birliği taraftarı olduklarından nefret eder, her fırsatta kendilerine hücum ederiz. Türkler de onlara 'dinsiz' derler. Öyle bir tezat ki... Ama hangisi doğru...

- Pekâlâ efendim, siz Türk müsünüz?

- Hayır, Türk falan değilim...

- Arnavut musunuz?

- Hayır, hiçbir şey değilim...

- Ya nesiniz?

- Müslüman...

Dinin başka, milliyetin başka bir şey olduğu bu çavuşa anlatılamazdı. Ayrıldım, dışarı çıktım. O gece Beyoğlu'nda kaldım. Gezdim. Bütün genelevler, meyhaneler ihtilalcilerle dolmuştu. Hepsi ölecek derecede sarhoştu. …..lara sarılıyorlar:

- Şeriat isterük! diye avazları çıktığı kadar bağırıyorlardı.

Dünyada bu kadar maksatsız, bu kadar idealsiz bir ihtilal olamazdı. Hareket Ordusu gelince bir sabun köpüğü gibi isyanın ruhu söndü.”

Demek ki 1909 yılında şeriat adına ihtilal yapan terör örgütü yabancılara yani Avrupalılara, şapkalılara dokunmuyorlar; hatta onlara saygı gösteriyorlarmış. Çünkü arkalarında para ve siyaset desteği olanlar Avrupalardır. Getirmek istedikleri Şeriatın ne olduğunu bilmezler. İngilizler onlara hedef olarak milliyetçi Türk subaylarını ve aydınlarını göstermişler. Yani demişler ki “milliyetçi Türk subayı ve aydınları dinsizdir, gördüğünüz yerde öldürün.”

Nitekim tarih tekerrür ediyor ve bugün de yine aynı emperyalist Haçlı Batı, içimizden birtakım İslamcı görünümlü siyasi partiler çıkarıyor ve onlara Türk düşmanlığı yaptırıyor, Türk ordusunu çökerttiriyor, Türk devletini dağıtıyor. Yine içimizden İslamcı görünümlü bir takım terör örgütleri çıkarıyorlar, onlara da kafa kestiriyorlar. Yine aynı batı yemlemeli İslamcı görünümlü şer odakları, Türklere “Türk’üm demeyin Müslümanım deyin” diye öğretiyorlar. Yani dinle milliyetin farklı şeyler olduğunu bilerek unutturuyorlar ya da çarpık bilgilerle karıştırıyorlar. O zaman şeriat isteyenler genelevlerinde ve meyhanelerde kafa çekiyorlardı, bugün de İslamcılık adına siyaset yapanlar hırsızlık, yolsuzluk içindeler, Kur’an ayetleriyle bakara makara diye alay etmekteler.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Yeni Osmanlıcılık, etnik terörizme zemin hazırlar

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:12

Bugün AKP’nin Yeni Osmanlıcı demokrasi politikaları, bireysel haklara değil, zümre, topluluk, grup haklarına dayalı olduğu için millet ve devlet birliğinin yok olmasına zemin hazırlamaktadır. Özellikle de PKK ile girdiği müzakere süreci, devlet ve millet birliğini güçlendirmek yerine parçalamaya yol açacak bir gidişattır.

Ömer Seyfettin’in 1918’de yayınladığı “Ashab-ı Kehfimiz” adlı eserinde verdiği bilgilere göre, 1908 İkinci Meşrutiyet İnkılabından sonra fert değil de grup hakları davası almış başını gitmiş. Bu da devlet ve millet birliğinin parçalanmasına yol açmış. Eserde şu ifadeler yer alıyor:

“Patrikhaneler ‘Eski hukukumuz, eski imtiyazlarımız’ diye kımıldanmaya başlamışlar. Hâlbuki Kanun-ı Esasi (Anayasa) bütün Osmanlılar için ‘bir’ değil mi? Kanun-ı Esasi karşısında hususi bir hukuk, hususi bir imtiyaz kalır mı? Hem kalması makul mü? Mantıkî mi? Bunun için birçok münakaşalar ettim. İtiraf ederim ki Türkler pek samimî! Tanzimat, Kanun-ı Esasi, Osmanlılık uğrunda kendi milliyetlerinden vazgeçiyorlar. Mektepte okuttukları kitaplarda, tarihlerinde, gazetelerinde hatta bir tek ‘Türk’ kelimesi ağızlarından kaçırmıyorlar.

‘Biz Osmanlılar, hepimiz kardeşiz, diyorlar, camilerin, kiliselerin dışarısında hiçbir ayrımız gayrımız yoktur. Her şeyin üstünde mukaddes, yüce Osmanlılık vardır!’

Bu fikre Türklerden hiç muhalif yok. Âdeta Osmanlılık onlara mantık, münakaşa kabul etmez bir din gibi olmuş. Rumlar, Arnavutlar, Bulgarlar, bazı Ermeniler ‘Osmanlılık bizim milliyetlerimiz için bir tehlike teşkil eder.’ diyorlar. Ben bu sözü o kadar doğru bulmuyorum, patrikhanelerin ektiği tohum... Papazlar siyasi kaynaşmanın kuvvetlerini kıracağından korkuyorlar. Meseleye onların gözüyle bakılırsa hakları da yok değil...

Lakin bugün papaz asrında mıyız... Kanun-ı Esasi olan meşrutî bir memlekette ‘milliyet, kavmiyet’ teşkilatı ne demektir?”
1908’den hemen sonra söylenen bu sözlerin neredeyse aynısını bugün AKP devrinde duymaktayız, görmekteyiz. Bugün uygulanan Yeni Osmanlıcılık politikaları sonucu bu uydurma ve ucube Osmanlıcılık fikrini ne PKK’cılar kabul ediyor, ne de başka unsurlar.
Bu fikri o zaman olduğu gibi bugün de sadece Türklere kabul ettiriyorlar, bu emperyalist Osmanlıcılık projesini sadece Türklere söylüyorlar ve sadece Türkleri ikna ediyorlar. Bugün Türk düşmanı liberal ve İslamcı güruhun, emperyalist Batının, Amerika’nın, Barzani ve PKK’nın sözcülerinin bütün yurdu dolaşarak söyleyip yaptıkları şeyin özü, Türkiye’nin bölünmesi, parçalaması ve PKK devleti kurulması için Türkleri ikna etmektir. Büyük ölçüde ettiler de. Bugün AKP’ye oy veren Türklerin büyük çoğunluğu Türklüğünden vazgeçirilmiş, PKK devleti için ikna edilmiş Türklerdir.

1908 sonrası süreçte o zaman okullarda okuttukları kitaplarda, tarihlerinde, gazetelerinde; hatta bir tek ‘Türk’ kelimesini bile ağızlarından kaçırmıyorlardı. Bugün de AKP politikaları aynı işi yapıyor. Okullarda, kitaplarda, gazetelerde, resmî kurumlarda, özel alan ve kurumlarda yani hiçbir yerde Türk kelimesini kullanmıyorlar, yasaklıyorlar. Türklüğü ırkçılık ve günah olarak sunuyorlar, ama öbür taraftan mesela Kürt ırkçılığını sürekli tekrar ederek, onu da demokrasi olarak pazarlıyorlar.

1908 sonrası İkinci Meşrutiyet döneminde “Biz Osmanlılar, hepimiz kardeşiz, camilerin, kiliselerin dışarısında hiçbir ayrımız gayrımız yoktur. Her şeyin üstünde mukaddes, yüce Osmanlılık vardır!” saçmalığını yaymışlar ve bu saçma sapan fikre sadece Türkler inanmış, hatta Türkler için âdeta Osmanlılık mantık, münakaşa kabul etmez bir din gibi olmuş.

Bugün de durum aynıdır. AKP kaynaklı odaklar sürekli “Türk mürk demeyelim, Osmanlıyız diyelim” dayatmasını yaygınlaştırmış durumdadırlar. Bu fikri de dinde hassas muhafazakâr dindar Türklere kabul ettiriyorlar.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty İkinci Meşrutiyet'le gelen Osmanlıcılık, bir sabun köpüğü idi

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:13

Ömer Seyfettin’in 1918’de yayınladığı “Ashab-ı Kehfimiz” adlı eserinde verdiği bilgilere göre İkinci Meşrutiyet ilan edildikten sonra kozmopolit, din ve milliyet kaydını yok sayan bir kısım milliyetsiz Osmanlıcılar dinlerin, etnik toplulukların barıştığını, Papazların, hocalarla öpüştüğünü, asırlarca birbirlerinin kanlarını emen, gözlerini oyan unsurların kol kola oynadığını belirtmişler, doğan hürriyet güneşini alkışlamışlar.

O gün Ermeni’nin, Rum’un, Arnavud’un, Sırb’ın, Bulgar’ın, Arab’ın, Türk’ün, Kürd’ün kalbinin 'Hür Osmanlılık' için çarptığını belirtirler. Güya Beyoğlu'ndaki, Tepebaşı'ndaki gösteriler Rumların ne kadar Osmanlılığa âşık, ne kadar sadık olduklarını açıkça göstermiş. Dil ve diğer meseleleri açılacak Millet Meclisi'nde milletvekilleri adalet dahilinde halledeceklermiş.

İkinci Meşrutiyet dönemi Osmanlıcıları böyle gerçekçi temeli olmayan, içi boş hayallerle avunmuşlar, ama sonunda 1912 Balkan Savaşlarıyla Hristiyan unsurlar, 1914 Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sonucunda da Araplar, Osmanlı Devleti’nden ayrılmışlar.

Yani dinleri, etnik yapıları, dilleri, coğrafyaları farklı insan topluluklarını tek bir millet yapalım, bu milletin adı da “Osmanlı milleti” olsun hayalinin somut bir karşılığı olmamış. Tarihte bunu tecrübe etmişiz ve başarısızlıkla neticelenmiş. Sonunda verilen büyük bir Millî Mücadele sonucu tam bağımsız millî Türk Devleti kurularak gerçek bir millet ve gerçek bir devlet ortaya çıkmıştı.

Şimdinin AKP kaynaklı Yeni Osmanlıcıları, aynı filmi başa sararak aynı hayali dillendiriyorlar. Denenmiş ama başarılı olmamış bir ham hayali şimdi gâvurun vesayetinde yeni bir projeymiş gibi yeniden piyasaya sürüyorlar.

İkinci Meşrutiyet dönemi Osmanlıcılık fikrinden en çok fayda görenler, Türk dışındaki unsurlar olmuştu. Onlar, kendi milliyetçiliklerini güçlendirerek ayrı devlet oldular. O zaman fayda yerine zarar gören sadece Türkler olmuştu.

Şimdinin Yeni Osmanlıcıları aynı saçma sapan fikirleri ileri sürerek ve bu fikirler doğrultusunda politika yaparak Türklerin aleyhine, ama başka unsurların lehine çalışıyorlar. Bu yeni Osmanlıcı politikanın himayesinde PKK, Kürt ırkçılığını iyice azıttı ve kademe kademe ayrı bir devlet yapılanmasına doğru gidiyor.

Yani “Yeni Osmanlıcılık” fikriyle Türkleri etkisizleştirerek, Türklerin Türklüğünü yok ederken, öbür taraftan demokrasi adına PKK kaynaklı Kürt ırkçılığını hoşgörü ile, himaye ile iyice azdırmış durumdadırlar. Onun için Türk millet ve devlet birliği için en önemli tehdit ve tehlikelerden birisi bu AKP kaynaklı “Yeni Osmanlıcılık” politikalarıdır.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Ömer Seyfettin'in Osmanlıcılık değerlendirmelerinin günümüze yansıması

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:14

Bugün Türk düşmanı çevreler tarafından “Yeni Osmanlıcılık” adıyla gündeme taşınan, Türklüğü ve millî Türk Devletini tasfiye projelerinin yeni olmadığını, İkinci Meşrutiyet yıllarında da yoğun olarak tartışıldığını görüyoruz. Ömer Seyfettin, 1918 yılında yazdığı Ashab-ı Kehf’imiz adlı büyük hikâyesinde o dönem aydınlarının garip düşünüşlerini biraz mizahî, biraz ciddi bir üslupla eleştirmiştir. Bu eser, aslında bir Ermeni gencinin günlüğüdür. Onun günlüğü üzerinden özellikle 2. Meşrutiyet’ten sonra Osmanlı aydınlarının nelerle meşgul olduğunu, Osmanlı Devleti’ni, içine düştüğü kötü durumdan, dağılmaktan, parçalanmaktan kurtarmak için ne gibi çareler ürettiğini; bu çareler arasında özellikle Osmanlıcılık fikrinin ağırlık kazandığını görüyoruz.

Balkan savaşları olmuş. Osmanlılığı kabul etmeyen Sırp, Bulgar, Yunan, Makedon gibi topluluklar, biz Osmanlı değiliz; Bulgarız, Yunanız, Sırbız diye ayrılmışlar. Hatta Arnavutlar bile biz Osmanlı değil, Arnavuduz tavrıyla ayrılıkçılıklarını ortaya koymuşlar. Buna rağmen bazı enternasyonalist, kozmopolit Türk aydınları, hâlâ Osmanlılık fikrinde ısrar etmişler. İşte bu şartlarda bile kurgu ürünü (sunî, yapma) bir “Osmanlı milleti” tasavvur ve projesinin ne kadar saçma bir şey olduğunu göstermek üzere Ömer Seyfettin, “Ashab-ı Kehfimiz” adlı bu bir büyük hikâyeyi yazmış.

Ömer Seyfettin, Osmanlılığın ne olduğunu şöyle açıklıyor: “Osmanlılık, hakikatte devletimizin adından başka bir şey miydi? Avusturya’da yaşayan Almanlara ‘Habsburg milleti, Avusturya milleti’ denemezdi. Alman nereli olursa olsun, her yerde Almandı. Türkçe konuşan bizler de beş bin senelik bir tarihin, hatta pek eski bir mitolojinin sahibi olan bir millettik. Osmanlı Devleti’nin memleketinde, Kafkasya’da, Azerbaycan’da, Türkistan’da, Buhara’da, Kâşgar’da, hâsılı nerede yaşarsak yaşayalım, yine hâlis muhlis Türktük... Hâlbuki ‘Osmanlılık’ kelimesine mevhum manalar veren aydınların siyasi fikirleri, toplumsal gayeleri ise insanın gözlerinden yaş getirecek derecede gülünçtü.”

Türk köylüsüne göre milliyetin tarifi şudur: “Türk köylüsü ‘Dili dilime uyan, dini dinime uyan...’ diye milliyetin sınırlarını pek güzel ortaya koymuş.”

Tanzimat aydınlarının çoğu, tamamen hayallerinde kurguladıkları, gerçek dışı, yapma, zorlama bir millet oluşturmaya, üretmeye çalıştılar. Masa başında tasarlanan, gerçeklikle alakası olmayan bu Osmanlı milleti projesinin ne olduğuna bakalım.

İkinci Meşrutiyet ilan edildikten sonra devletin önde gelen adamlarının çoğu şu görüşte imiş:

“Osmanlılık, ortak bir milliyettir. Osmanlılık ne yalnız Türklük, ne de yalnız Müslümanlık demektir. Osmanlı Devleti’nin idaresinde yaşayan her fert, ‘bila tefrik-i cins ü mezhep’ (cins, ırk, din ve mezhep ayırmadan) Osmanlı milletine mensuptur.”

Ömer Seyfettin’e göre “bu fikir, millî olmayan Tanzimat eğitim sisteminin yetiştirdiği dimağlarda doğmuş bir vehimden, bir ham hayalden ibaretti. Dini, lisanı, terbiyesi, tarihi, kültürü, övündüğü değerleri ayrı olan fertlerin toplamından ‘ortak bir milliyet’ meydana getirmek imkânı yoktu.”
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Türk'ün güvenlik gailesi

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:15

Devlet demek, millî sınırlar içinde bütün vatandaşlarının can, mal ve namus güvenliğini sağlayan en yetkili, en geniş ve tek büyük teşkilat demektir. Devlet, öncelikle teröristle savaşan değil, teröristin manevra alanı edinmesine imkân bırakmayan önleyici tedbir üreten kurumdur. Devlet tek tek sinek avlamaz, bataklığı kurutur ve bataklık oluşumuna imkân tanımaz. Vatandaşlar, bunun için vergi verir, bunun için askere gider, bunun için çalışır ve bunun için her türlü fedakârlığa katlanır. Devlet can, mal ve namus güvenliğini sağlayamıyorsa ehliyetli ve liyakatli eller tarafından yönetilmiyor demektir. Bugün Türk milleti tarafından kendisine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetme ve Türk milletini koruma görevi verilen kadro, Türk devletini yönetememekte ve Türk milletini koruyamamaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hükûmet eden partinin emniyeti sağlama konusundaki görevleri öncelikle şunlardır:

- Savcının, hâkimin dairesinde hiçbir dış tehdide ve terörist saldırısına maruz kalmayacağı rahatlığıyla, tam bir güvenlik içinde adalet dağıtmasını sağlayacak ortamı sağlamaktır.

- Üniversitesinde sınava girecek vatansever Türk öğrencilerin, öğrenci kılıklı eşkıya baskısıyla asıl sınıfında değil de; suçlu kaçırır gibi başka bir mekânda sınava alınması rezaletine meydan vermeyecek bir hâkimiyet kurmasıdır.

- Sadece bilimin, kültürün, sanatın, insanî ve millî değerlerin hâkim olması gereken Türk üniversitelerinde Türk devletine ve milletine kafa tutan cani çete başının hortlak resimlerinin ve ağzından çıkan salyaların özdeyiş halinde asılmasına izin vermek bir yana; bunun hayal bile edilmesine ileri demokrasi adına fırsat ve imkân vermemektir.

- Okuluna, dersanesine, kursuna giden öğrencinin nereden geleceği belli olmayan kör bir kurşunun, ömrünün baharında kendisini mahvedeceği endişesi taşımadan, güle oynaya, rahat bir şekilde gitmesini temin edecek güvenli ortamı sağlamaktır.

- Kışlasında askerin, karakolunda polisin nöbet tutarken, bu vatanda tek yasal güç, silah taşımaya yetkili tek görevli benim, benim dışımda hiç kimse silah taşıyamaz ve kullanamaz, bu vatan ve devlete hiçbir kimse kafa tutamaz, deme inancına tam olarak sahip olma şartlarını sağlamaktır.

- Çarşıda, sokakta, kamu ulaşım araçlarında ve diğer bütün kamusal alanlarda özgür bir şekilde rahatça gezmesi ve iş görmesi gereken kadınlarımızın, çocuklarımızın ve bütün vatandaşlarımızın “devlet bizim emniyetimizi sağlar, Türk devleti güçlüdür, kimse kılımıza dokunamaz” özgüven duygularının boşa çıkmasını önleyecek zemini oluşturmasıdır.

- Tek bir kişinin güvenliği için seferber edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti güvenlik birimlerinin, o kişiyle birlikte bütün Türk milletinin güvenliğinden sorumlu bir kurum olduğunu uygulamalarıyla göstermektir.

- Bağımsız bir şahsiyet sahibi ve yönettiği milletine karşı görev sorumluluğu bilincinde olan bir devlet, egemenliğini hiçbir eşkıya örgütüyle ve hiçbir yabancı devlet ve güç odağıyla paylaşmaz. Hâkimiyet alanlarını ileri demokrasi ve hoşgörü adına boş bırakan ya da PKK eşkıya örgütleri gibi haşeratla paylaşan devlet, kendi var oluş gerekçesini inkâr etmiş ya da başka tür hesaplar içine girmiş demektir.

- Soylu Türk! Hür ve şerefli bir fert ve millet hayatı yaşamak istiyorsan, senin varlık alanının çerçevesi demek olan devlet teşkilatına sahip çık. Devletini ehliyetsiz, liyakatsiz, aciz ve iş bilmez ellerden kurtararak asıl sahibi olan dirayetli, güçlü, bilgili, kültürlü ve tamamen iyi niyetli istiklalci Türk iradesine teslim et.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Planın yoksa planlanırsın

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:16

Lozan’da gereksiz yere kendisine görev verilen Hayim Naum adlı Yahudi hahamı, emperyalist Haçlı Batılı devletlerle o zaman gizli gizli anlaşmalar, plan ve projeler yapmış; Türk millet ve devletini çökertip yok etmenin plan ve projesini 7 madde halinde ortaya koymuştu. Bu maddeler, bugün İslamcı görünümlü, Yahudi kuruluşlarından madalyalı, Barzanici hükümet adamları tarafından uygulamaya sokulmuştur. Bu maddeler şöyle:

1. Türkiye’de işsizliği arttıracaksınız.

2. İnsanları aç bırakacaksınız.

3. Borca esir edeceksiniz.

4. Dininden uzaklaştıracaksınız.

5. Mezhep, ırk ve siyasi görüş olarak böleceksin.

6. Böldüğün parçaları birbirleriyle çarpıştıracaksın.

7. Bu parçalanmış ve yeterince yumuşamamış lokmaları alıp Siyonizm’in hizmetine sokacaksın.

Nitekim 12 yıldır ülkemizde ciddi anlamda yeni iş sahaları açılmamış, fabrikalar yapılmamış, mevcut iş sahaları bir bir kapanmış ve Türkiye’de işsizlik hızla artmıştır. Gençliğimizin büyük çoğunluğu işsizdir.

Uygulanan tüketim ve israf ekonomisine dayalı kapitalist sistem sonucu insanlarımız, en temel ihtiyaç maddelerini karşılayamaz hale getirilmiştir. İnsanımız, üretim alanı köylerden çıkarılıp tüketim alanı şehirlere doldurulmuştur. Yani açlık, kademe kademe kapımıza dayanmaktadır.

Yine uygulanan teslimiyetçi ve dışa bağımlı politikalar neticesinde hem devlet hem de özel sektörünün dış borçları kat kat artmış, çok büyük bir rakama ulaşmıştır. Şu anda aldığımız ve ödenemez haldeki borçlarla gâvura esir edildik.

İslamcılık adına iktidara gelenlerin hırsızlık, yolsuzluk, usulsüzlük, haksızlık, adaletsizlik, adam kayırmacılık, din istismarı, yalan yanlış İslam takdimi, gerçek İslam dışında uydurma İslam yapılanmalarını yaygınlaştırmaları sonucunda insanlarımız gerçek İslam’dan uzaklaştırılmış, soğutulmuş, hatta “bunlar Müslümansa ben değilim” deme noktasına getirilmiştir. Yani milletimizi dinden de uzaklaştırmışlardır.

Amerika’nın patronajındaki Büyük Orta Doğu Projesinin eş başkanlığını yapanların himmet, gayret ve dirayetleriyle Türk millet birliği mezhep, ırk ve siyasi görüş farklılıklarının derinleştirilmesi sonucunda ayrıştırılmış ve çatışma noktasına getirilmiştir.

Neticede uygulanan bu çarpık politikalar, Siyonizme hizmet etmektedir. Yani Türk düşmanlığına dayalı etnik ırkçı Barzanici yapılanmalar ve PKK, Siyonizmin hizmetindedir. Sünni-Şii çatışması derinleştirilerek, Şiileri yok etmek için desteklenen IŞİD, El Kaide gibi terörist örgütler, Müslümanların kafasını keserek, İsrail’e ve Amerika’ya saldırmayarak neticede Siyonizmin hizmetine girmiş durumdadır. Ayrıca yine bu çarpık İslamcı politikalar sonucu laik ve seküler kesim, iyice düşmanlaştırılarak bu kesimin de Siyonizmle birlikte ya da Siyonizmin güdümünde hareket etmesi sağlanmıştır.

O halde yapılacak iş, bu 7 maddelik planı tersine çevirecek yerli, millî ve İslamî temelli bir yeni hamle ortaya koymaktır. Başkasının planlarının uygulandığı bir denek değil, kendi planını uygulayan istiklalci bir şahsiyet ortaya koymak tek çıkış noktasıdır.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Ağzına lokum tıkıştırılmış millet

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:17

Eskiden köylerde fennî sünnetçiler olurdu. Küçük erkek çocukları sünnet ederken ağlamasın, acı duymasın, kaçmasın, itiraz etmesin diye ağızlarına lokum sokuştururlardı. Tabii o zamanlar lokum, az bulunan kıymetli bir tatlı idi. Çocuk, lokum yeme sevinciyle sanal bir mutluluk yaşarken, öbür taraftan farkında olmadan bedeninden bir parçası elden giderdi. Bunu elbette sünnet düşmanlığı anlamında söylemiyoruz. Haşa sünnet sünnettir, inanırız o başka. Benim burada bundan söz etmem başka bir meseleyi açıklamak ve örneklemek içindir.

Bugün İslamcı görünümlü Barzanici siyaset esnafı, fennî sünnetçidir. Türk milletini de küçük çocuk yerine koymaktadır. 12 yıldır Türk milletine ve devletine fennî sünnet operasyonu uygulamaktadır. Türk milletinin itirazı olmasın, bütün yıkım operasyonlarını kabul etsin, hazmetsin diye ağzına küçük maddi menfaat lokumları, sosyal yardımlar çerçevesinde küçük aylıklar, basit ve küçük bazı yardımlar, paralar, torpille işe koymalar, ihaleler vs lokumlarını Türk milletinin bir bölümünün ağzına tıkamaktadır. Halk da lokumu ya da zokayı yutarken öbür taraftan Türk’ün millet, vatan ve devlet bedeninden her gün bir parça kesilmekte ve yok edilmektedir.

Çözüm süreci tezgâhları ile Türk vatanının Güneydoğu Anadolu bölgesi, PKK devletine dönüştürülerek sünnet edilmektedir. Seçimden sonra istedikleri sayıda padişah vekili elde edebilirlerse kuracakları “yeni Türkiye” ile bu sünnet tamamlanmış olacaktır. Ege Denizinde bulunan 16 adamız sessiz sedasız Yunanistan’a hediye edilerek o topraklarımız sünnet edilmiştir. Süleyman Şah türbesi toprağı sünnet edildi. İmkân ve fırsat yakalayabilirlerse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimiz Rum’a verilerek sünnet edilmeyi beklemektedir.

Andımızdan, bayrağımıza, Devletimizin adı TC’den milletimizin adı olan “Türk” kelimesine kadar Türk milletinin millî anlamdaki bütün sembolleri, değerleri ve kurumları kademe kademe sünnet edilmektedir.

Bu durumda helal süt emmiş, temiz ve soylu Türk evlatları, Türklük bilincini henüz kaybetmemiş, mankurtlaştıralamamış şahsiyetli, onurlu, millî ve dinî kimliğine sahip Türk yiğitleri, ağızlarına tıkıştırılan lokum zokasını tükürüp atarak, istiklalci bir duruşla fennî sünnetçiye yeni dönemde fırsat vermemeli, demokratik nizam içinde bu fennî sünnetçiyi ebediyyen emekliye ayırmalıdır. Türk milleti bu işi yapmazsa fennî sünnetçi, bütün bedenimizi kesip kesip atacaktır.
Türk, beka sorunuyla karşı karşıyadır.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Türk gençlerinin Çeçe köylü Kara Murat olma vaktidir

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:18

Önce Millî Mücadele dönemiyle ilgili bir olayı aktarayım.
Başkomutanlık Meydan Savaşında darmadağın edilen Yunan ordusu, İzmir’e doğru kaçıp canını kurtarma derdine düşer. Murat Dağının eteklerinde koyunlarını otlatmakta olan, kara kuru, aç ve sefil bir çobana rastlarlar. Kendilerini Afyon-İzmir demiryoluna götürmelerini teklif ederler.

Adı Çeçeli Kara Murat olan bu Türk genci önde, peşi sıra Yunan askerleri olduğu halde, Murat Dağının derinliklerine doğru ilerlerler. Sonunda bu Türk kılavuzcunun kendilerini yanlış yöne doğru götürdüğünü anlarlar. Yunan ordusunun bir kısmını Kusra deresi istikametine yönlendirerek düşman orduları başkomutanı General Trikopis ve komuta heyetinin teslim alınmasında önemli bir rol oynayan ve bu sırada tuzağa düşürüldüklerini anlayan düşman askerleri tarafından şehit edilir.

Yunanlı komutan: “Bizi yanlış yöne getirmişsin. Bunun sonucunun ölüm olduğunu bilmiyor musun?” Diye bağırdığında; Çeçe Köylü Kara Murat: “Benim görevim bu, seninki de öldürmek!” der ve süngülenerek öldürülür.

Yunanlı Komutan, yanındaki Yunanlı subaylara: ”Yanlış yere gelmişiz beyler. Kendisine hiçbir şey vermemiş bir devlete bu denli bağlı insanlar oldukça yenilmiş olmamız doğaldır!” der.

(Kaynak: http://www.usakyereltarih.com/haber/usak-tarihi_1/ceceli-kara-murat-kimdir/223.html)
Türk milletinin en büyük zenginliği, kişisel menfaat beklentisi olmadan karşılıksız vatan, millet, din, devlet sevgisiydi. Yüzyıllarca saf ve temiz Türk, kendi devletinden dayak da yese, itilip kakılsa da her zaman devletine sadakatle bağlı kaldı. Bazıları bu durumu enayilik olarak algıladı.

Ama Türk, uzun gözlem, izlenim ve tecrübeleriyle biliyor ve anlıyordu ki, devletsiz kalan Türk yok olur gider. Nitekim dünyanın pek çok ülkesinde devletsiz kalan Türkler eriyip, dağılıp, karışıp gitmektedirler. O yüzden Türk, kişisel anlamda menfaat görmese de, aç, susuz, fakir kalsa da kendisini özgür hissedeceği, millet varlığı ile kendine ait bir vatanda yaşayabilmesini mümkün kılan iyi kötü bir devleti her zaman önemsemiş ve kendi Türk devletine ihanet etmeyi hiç düşünmemişti.

Ama son yıllarda Batı kaynaklı kültür emperyalizmi projeleriyle, Türk düşmanlarının kirli ve yoğun propagandalarıyla Türk çocuklarının beyni yıkandı, aklı karıştırıldı, ruhu kirletildi, duygu ve düşünceleri çelindi. Sonunda gâvur Batı ve içimizdeki sözcüleri, Türk gençliğini devletine düşman haline getirmeye çalıştı. Bu bağlamda ortaya çıkan bütün liberal, Marksist, Komünist, PKK’cı ve diğer sapık örgütler, çocuklarımızı Türk devleti düşmanı haline getirdiler. Ama öbür yandan kendi devletine ve vatanına düşman edilen gençlerimiz, başta Amerika olmak üzere yabancı devletlere onların ülkemizdeki emperyalist projelerini kolayca uygulayabilmeleri için kılavuzluk, gözcülük, rehberlik, bekçilik görevi yapmaya başladılar.

Türk, kendi devletinin yıkılması, vatanının işgal edilmesi, kaynaklarının yağmalanması, dininin yok edilmesi, millî kültür ve kimliğinin tasfiye edilmesi için emperyalist devletlerin gönüllü kılavuzluğunu yapmaya başlamışsa felâket büyük demektir.
Çare: Çeçe Köylü Kara Muratların sayısını çoğaltmaktır.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty Yok edilemeyecek olan Çanakkale ruhu

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:19

Çanakkale’nin 100. yıldönümünde bu büyük zaferi kutluyoruz ve o büyük hadiseyi anıyoruz. Bugün itibariyle Çanakkale’yi anmak demek, Çanakkale ruhunu bugüne taşımak ve sahip çıkmak demektir. Yoksa sadece tarihte olup bitmiş bir olayı hatırlamanın merak duygumuzu tatmin etmekten öte bir anlamı olmayacaktır.

Çanakkale ruhunu yok eden sahte İslamcı politika esnafının Çanakkale anmaları, salt oy tüccarlığından öte bir anlam ifade etmez.
İslam’ı olduğu gibi tarihî ve millî değerlerimizi de istismar edip itibarsızlaştıran sahte İslamcı siyaset esnafına sesleniyoruz:
İslam’ı her türlü kişisel menfaatlerinize, yolsuzluğunuza, hırsızlığınıza alet ederek Çanakkale ruhunu yok ettiniz. Zira Çanakkale, hiçbir şeye alet edilemeyen saf İslam imanıydı.

Milliyetçilik düşmanlığı, Türk düşmanlığı yaparak Çanakkale ruhunu yok ettiniz. Zira Çanakkale ruhu saf, temiz, karşılıksız, yüksek düzeyde Türk milliyetçiliği duygusuydu. Aslında bu görevi size emperyalist Batılı ağalarınız verdi. Çünkü onlar, Çanakkale’de kendileri için engel olan şeyin İslam imanı ve Türk milliyetçiliği kaynaklı Çanakkale ruhu olduğunu gördüler. Kendilerince Çanakkale ruhunu yok etmeyi, içimizden ayarladıkları sizin gibi ne idüğü belirsizlere havale ettiler.

Çanakkale ruhu, vatanı için milleti için, devleti için, dini için yapılabilecek en büyük fedakârlık olan şehadete gözünü kırpmadan gitmek, canını vermek, şehit olmaktı. Bencilliği, kişisel menfaat ve hazları, yeyip içip gezip tozmayı, haram helal demeden eğlenmeyi, günlük hatta anlık yaşamayı kutsallaştırarak bu ruhu yok ettiniz. ”Vatan, millet, Sakarya” alaylı, küçümsemeli geviş getirmelerimizle bu ruhu yok ettiniz.

Çanakkale ruhu, bir yedek subay savaşı ruhuydu. Yani asıl subayların tükendiği noktada Türk milletinin silah ve nöbet görevini hemen devralması ruhuydu. Paralı askerlik, sahte çürük çarık raporlarıyla beyni ve ruhu çürümüş kaçak asker ürettiniz. O uyduruk çürük asker kaçaklarınız da iri iri şirketleri yönetecek kadar sağlam ve güçlüydüler nedense. Askerliği zor ve kötü göstererek, vicdanî retçilik soytarılıklarıyla yedek subay savaşı ruhunu yok ettiniz.

Çanakkale ruhu, dönmeyi düşünmeden gül bahçesine girer gibi güle oynaya şehadete gitmekti. Bu ruhu köşe dönme hırsızlıklarıyla yok ettiniz.

Çanakkale ruhu, 276 kg’lık top mermisini ıh demeden namluya süren Seyit Onbaşı azmi, iradesi, cesareti, gücü ve kararlılığıydı. Bu ruh, yenilmemek, düşmana teslim olmamak, bağımsız kalmak için mutlaka bir çare vardır ruhuydu. Bu ruhu, “Amerika’ya, Avrupa Birliğine, Barzani’ye teslim olmaktan başka çaremiz mi var?” Zavallılığı ve teslimiyetçiliğiyle yok ettiniz.

Çanakkale ruhu, “Çanakkale geçilmez” iradesiyle emperyalist Haçlı Batının siyasi, ekonomik, kültürel ve askerî anlamda bizi boyunduruk altına alamazlar istiklalci ruhuydu. Şimdi gâvurdan emir ve talimat almadan kanun çıkarmayıp anayasa yapmayarak, yer altı ve yer üstü bütün zenginliklerimizi gâvura teslim ederek, Türk-İslam kültür ve medeniyetini yok edip yerine Batının batıl kültürünü hâkim kılarak Türk ordusunu itibarsızlaştırarak gâvurun Çanakkale’yi geçmesine izin verdiniz.

Çanakkale ruhu, “Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek / İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” Mısralarında ifade edilen namusu çiğnetmeme davasıydı. Şimdi ne namus, ne ar, ne haya bırakarak bu ruhu yok ettiniz.

Çanakkale ruhu “Bir hilâl uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!”, “Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...” ruhuydu. Yani teslise karşı tevhidi korumu ruhuydu. Şimdi teslisle işbirliği yaparak, diyaloğa girerek bu ruhu yok etiniz. Çanakkale ruhu saf, temiz, güçlü imanıyla hilalin temsilciliğinde İslam’ı korumak, bu vatan topraklarında sadece hilali hâkim kılmak davasıydı. Siz her yere kilise açarak, bütün televizyon kanallarından, gazete köşelerinden Haçlı kültürünü ve ruhunu yayarak, bütün bunları savunarak, tek kurtuluş çaremiz Avrupa Birliğidir diyerek, müslümana salyangoz satarak hilali koruma ruhunu tok ettiniz.

Yüzde yüz yerli, millî ve İslamî ruh taşıyan atalarımız gâvurun Çanakkale’yi savaşla geçmesine izin vermedi ama siz, bırakın Çanakkale’yi geçirmeyi, demokrasi ile gâvurun ülkemizi siyasi, ekonomik, kültürel her anlamda işgal etmesini sağladınız ve hatta yatak odalarımıza kadar soktunuz.

Haçlı Batının gizli ve çoğu zaman da açık müttefiki olan sahtekâr İslamcı siyaset esnafı ve Türk- Müslüman düşmanı olan kimliksiz liberal tayfa, sevinmeyiniz! Zira Çanakkale ruhu, İstiklalci, Turancı Türk gençliğinin ruhunda küllenmiş kor halinde duruyor. Bu ruh, bir gün parıl parıl parlayacak ve dirilecek.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Empty İstiklalin şairine istikbalimize dair bir şikayet

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 24 Nis. 2015 - 8:20

Soylu, istiklalci Türk şairi Mehmet Akif Ersoy atamız! Bugün senin millî irademize tercüman olarak ruhundan fışkıran Türk’ün istiklal bildirgesinin kabulünün yıldönümü. Sen, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Amerika’dan oluşan emperyalist Haçlı işgalcilerinin kıskıvrak kuşattığı bir vatanın evladı olarak bu sefil işgale karşı şerefli bir istiklali haykırdın. Bu işgale karşı istiklali sağlayarak vatanı kurtaran ve yeniden kuran, helal süt emmiş, vatanına ihanet etmemiş Türk evlatlarından biri idin.

Ama bugün, güya senin takipçilerin olan, Türk milletinin tepesine bir kâbus gibi çöken İslamcı görünümlü tayfa, aynı emperyalist Batının siyasi, ekonomik ve kültürel işgalini gâvurun hiç zahmet çekmesine gerek kalmadan, demokrasi ile kendi elleriyle gerçekleştirdiler. Bunu da demokrasi dininin bir ayini olarak kutsuyorlar ve Türk’e tek kurtuluş yolu olarak sunuyorlar. Kurmak istedikleri yeni Türkiye, senin bize emanet ettiğin eski bağımsız ve millî Türkiye’yi tasfiye üzerine bina ediliyor.

Aziz Akif ata! Sen “bu şafaklarda yüzen al sancağımızın kıyamete kadar sönmeyeceğini, korkmamamız gerektiğini” söyledin. ”Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!”, “Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet” dedin.

Biz de bu güvenle huzur içindeyken, senin öğrencin görünen, ama içten pazarlıklı ve ne idükleri belirsiz güruh, al bayrağımızın eşkıyanın ayakları altında çiğnenmesini, yırtılıp parçalanmasını, yakılmasını, eşkıya rahatsız olmasın diye saklanmasını, evlerimizin camlarına bile asılmamasını demokratik hoşgörü ve barış sürecini sabote etmemek olarak yutturuyorlar. Bugün hür yaşamış bayrağım hür değildir. Avrupa Birliği ve eşkıya bayrakları üste çıkarıldı, imzamız olan al yıldızımız aşağılara indirildi. Senin kutsal emanetini istismar eden, “O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;” dediğin bayrağına, istiklaline, milletine sahip çıkmayan bu din bezirgânlarını sana şikâyet ediyorum.

Yüce gönüllü Akif usta! “Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl!” diye haykırırken, kendinden son derece emindin. Ama bugün İslam’dan önce tek tanrıya, İslam’dan sonra da tek Hak Allah’a, idaresinde hakka, hukuka, adalete, insanlık ve İslamlık değerlerine bağlı kalan milletimizin istiklali, senin niyeti belirsiz talebelerin tarafından Avrupa Birliğine, Amerika’ya, Barzani’ye teslim edildi. Haberin olsun, bilgi vermiş olalım, gereğini sana havale ediyorum.

Vatanını mahrem yatak odan olarak bilen namuslu Akif Ata! “Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın” diye bize sıkı sıkı tembihte bulundun. İyi dedin, doğru dedin, haklı olarak uyardın, ama durum bildiğin gibi değil. Bütün kutsallarımızı olduğu gibi seni de sonuna kadar istismar eden ne idüğü belirsiz tayfa, kutsal Türk vatanını baştan başa alçaklarla doldurdu. Bu alçakların çeşidini, türünü, sayısını say say bitmez.
“Vatan sevgisi imandandır” inancına samimiyetle bağlanan büyük vatanperver Akif Ata!
Sen bize: “Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı: / Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. / Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı: / Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı” diye çok sağlam bir vatan sevgisi ve şuuru emanet ettin. Vasiyetin sağlamdı, sahihti. Ama senin ve bütün Kuvva-yı Milliye mücahitleri olan arkadaşlarının kanlarınız, canlarınız pahasına bize emanet ettiğiniz mukaddes vatan topraklarını gâvura ucuz pahalı demeden babalar gibi satıyorlar. Bastıkları yeri, binlerce kefensiz yatanları barındıran bir kutsal yer değil de, sıradan bir toprak olarak görüyorlar. “Vatanı bir kadın memesine satarım” diyenlerle kol kola vatan emlakçılığı yapıyorlar.

Dinlerarası Diyalog ve İbrahimî dinler mümini değil; salt Kur’an Müslümanı olan samimi dindar Akif Hocam! Senin derdin, davan, mücadelen: “Bu ezanlar ki şahâdetleri dinin temeli, / Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.” Kaygısı idi. Sen bu vatan semalarında sadece ezan sesleri yankılansın, çan seslerine yer verilmesin diye bir kutsal Millî Mücadele yaşadın. Ama senin İslamcılığı para, nüfuz ve siyaset metaı haline getiren tüccar talebelerin, vatanın her yerinde demokrasi adına ezan seslerinin dışında atmosferimize senin duymak istemediğin bed sesleri de saldılar.

“Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl” diye Türk ırkının kılına zarar gelmemesi için hayatını ortaya koyan yiğit Türk beyimiz Akif Bey! Durum şimdi bildiğin gibi değil. Sen: “Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?” derken Türklüğe bırakın sosyolojik bir milliyet kimliği, ırkî bir kimlik olarak da sahip çıkarken, zürriyeti belirsiz İslamcılık esnafı, Türk diye bir ırk yoktur, diye pervasızlaşmış, Türk milliyetini ayaklar altına almış, Türklüğü bütün sembol, değer ve kurumlarıyla başta anayasa olmak üzere her yerden çıkarmaya, yok etmeye, silmeye and içmiş vaziyette, emperyalist Batı projelerinin korkusuz şövalyeleri olarak savaşıyorlar.
Hasılı, Akif amca, buralar senin bıraktığın gibi değil. Senin süngüyle kovduğun emperyalist Haçlı Batı sürüleri, şimdi demokrasi ile vatanımızı, kurumlarımızı, devletimizi, beynimizi, ruhumuzu, kalbimizi, siyasetimizi, camilerimizi, yatak odalarımızı; aklına gelebilecek her yerimizi işgal ettiler. Ama biliyorum sen ümitsiz değildin.

“Yeis Yok” adlı şiirini “Sapıklığa düşmüşlerden başka kim Rabbinin rahmetinden ümidini keser? (Hicr, 56) ayetinden ilham alarak yazan sen, hayatın boyunca ümitsizliğe karşı savaş açtın. Biz de senin sonsuz ümit şevkinden hız alarak yeniden siyasi, kültürel ve ekonomik Millî Mücadelemize hız veriyoruz. Ruhumuzu, kalbimizi, beynimizi, bütün kurum ve kuruluşlarımızı demokratik emperyalist işgalden kurtarıp tam istiklale kavuşuncaya kadar, gece uyumadan, gündüz oturmadan çalışmaya azmetmiş bir Türk gençliği var. İstirahat ahında sükûnet ile uyu.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Turkey10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Gencat10
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Pro1010
Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin 290407


Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz