Sübyancılık Dönemi
1 sayfadaki 1 sayfası
Sübyancılık Dönemi
Sübyancılık, çocuklara karşı cinsel ilgi duymaktır.
Bu hastalık her zaman vardır. İnsan bunu konuşup yazarken bile sıkılır. Çünkü bu durum insanlığın tabiatına terstir.
Gayri resmi (kaçak) cinsel ilişkiler insanlığın her döneminde yasaklanmıştır. Toplumlar, diğer ilişkiler gibi cinsel ilişkilerin de kurallarını koymuştur. Kaçak cinsel ilişkiler, ilahi ve beşeri tüm inanç sistemlerinde yasaktır. Bu yasağın delinmesi ruhsal, sosyal yaralar açar.
Karşıt cinsten yetişkin iki kişinin kaçak ilişkileri normal olmadığı gibi, taraflardan birisindeki anormal yaş farkı veya taraflardan birisinin kendi cinsinden bir çocuğa cinsel ilgi duyması, cinsel davranışta bulunması da normal değildir. Hatta bu durum tiksindiricidir.
Bu düşüncelerden sonra günümüze; 15 yıllık AKP dönemine gelelim.
Bu dönemde kaçak ilişki/zina ve sübyancılık arttı. Çünkü bunlar: Bir: Zinayı suç olmaktan çıkardılar. İki: “Bizdendir” düşüncesiyle suçluları korudular. Üç: Şeffaf Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı adına kapalı rejime geçtiler.
Bakınız, bir yerde veya kendi arka bahçelerinde bir lağım patlayınca (sübyancılık, zina gibi) hemen harekete geçiyorlar; “Bir kerelik önemli değil. Biz buraya laf ettirmeyiz” deyip lağımın üzerine seccade seriyorlar. Bu ahlaksızlığın üzerine gidenleri de susturuyorlar.
Bunu yapmak o ahlaksızlığı yapmaktan kötüdür. Çünkü bu yol ahlaksızlık artırır. Oysa ahlaksızın sendeni-bendeni olmaz.
Son günlerdeki şu çirkinlikler muhalefet partilerinin iktidarları döneminde yaşansaydı, bunlar kıyameti koparırlardı. Hiç bir şey yokmuş gibi duruyorlar. Milli Eğitim Bakanı ile Aileden sorumlu Bakan’ın söz ve tutumları insanın kanını donduruyor.
Pisliğin kaynakları:
Bu pislik çok kaynaklıdır; ruhsal, dinsel, bedensel, toplumsal, siyasal, … yönleri vardır. İlgililer bunun kaynak ve çözüm yollarını önümüze korlar. Ben sadece bir iki yönüne değineyim.
1-Çocuklarımız “disiplinli, terbiyeli olacaklar” diyerek özel evlere, cemaat yurtlarına, tarikat yuvalarına yatılı veriyoruz. Çocuklarımız buralarda aileden kopuk, yabancı bir hayat düzeni içinde, mutlak itaat duygusuyla aptallaştırılıyorlar, gelecek tehlikeyi göremiyorlar. Tehlikeyle karşılaşınca da kurtulamıyorlar.
2-Konunun bir de siyasi, dini yönü var. Bir siyasi veya dini gruba mensup aileler dini ve siyasi saflarını güçlendirmek için çocuklarını kendilerinden olan özel kreş, okul ve yurtlara veriyorlar. Oralarda, ne olduğu belirsiz kişilere çocuklarını teslim ediyorlar. Oralarda beyin yıkama, ameliyesi yapılıyor. Böyle bir ahlaksızlık karşısında, “siyasi ve dini cephem zarar görmesin” diyerek çirkeflik ört-bas ediliyor.
3-Bazı siyasi ve dini oluşumlar TC’ne karşılar. “Cumhuriyet ve okullar kötü, saltanat ve medreseler iyi” diyorlar. Bu kesimlerin mekânlarında beyinleri yıkanan çocuklarımız gördükleri kötü muameleleri, öğrendiği yanlış düşünceleri kimseye anlatamıyorlar, ser verip sır vermiyorlar. Böyle bir yerde ahlaksızlıklar artıyor ama gizli kalıyor.
Biz bu yapılanmaya “kapalı kişilik, kapalı toplum” diyebiliriz. Kapalı devre sistemlerde her türlü rezilliğe elverişlidir.
AKP 15 yılda Atatürk’ün: “Şeffaf kişilik, şeffaf toplum, şeffaf devlet” yapısını, “Kapalı kişilik, kapalı toplum, kapalı devlet” haline dönüştürdü. Asıl sıkıntımız bu.
4-Sıkıntımızın bir başka nedeni de; bazı kişi ve kesimlerin, hayatımızı 400-500 sene öncesinin fıkıh kitaplarına göre biçimlendirmeye kalkmalarıdır. 7-8 yaşlarındaki kız çocuklarıyla evlenilebileceğini söyleyen hocalar var. Diyanet sessiz. Bunlar da sorumlu.
Çocuklarımızın annesi-babası olalım, onları sıcak yuvalarımızdan, sevgi ve ilgimizden mahrum bırakmayalım. Devletimizin okulları çocuklarımızın yetişmeleri için yeterli.
Cumhuriyet okullarında da ahlaksızlıklar var diyenler için şunu söyleyebiliriz:
Evet öyle. Ama bunların çoğunluğu “kapalı devre” ile yetişip okullarımıza hastalıklı olarak gelmiş kişilerdir.
YUSUF DÜLGER
Bu hastalık her zaman vardır. İnsan bunu konuşup yazarken bile sıkılır. Çünkü bu durum insanlığın tabiatına terstir.
Gayri resmi (kaçak) cinsel ilişkiler insanlığın her döneminde yasaklanmıştır. Toplumlar, diğer ilişkiler gibi cinsel ilişkilerin de kurallarını koymuştur. Kaçak cinsel ilişkiler, ilahi ve beşeri tüm inanç sistemlerinde yasaktır. Bu yasağın delinmesi ruhsal, sosyal yaralar açar.
Karşıt cinsten yetişkin iki kişinin kaçak ilişkileri normal olmadığı gibi, taraflardan birisindeki anormal yaş farkı veya taraflardan birisinin kendi cinsinden bir çocuğa cinsel ilgi duyması, cinsel davranışta bulunması da normal değildir. Hatta bu durum tiksindiricidir.
Bu düşüncelerden sonra günümüze; 15 yıllık AKP dönemine gelelim.
Bu dönemde kaçak ilişki/zina ve sübyancılık arttı. Çünkü bunlar: Bir: Zinayı suç olmaktan çıkardılar. İki: “Bizdendir” düşüncesiyle suçluları korudular. Üç: Şeffaf Cumhuriyet ve Atatürk karşıtlığı adına kapalı rejime geçtiler.
Bakınız, bir yerde veya kendi arka bahçelerinde bir lağım patlayınca (sübyancılık, zina gibi) hemen harekete geçiyorlar; “Bir kerelik önemli değil. Biz buraya laf ettirmeyiz” deyip lağımın üzerine seccade seriyorlar. Bu ahlaksızlığın üzerine gidenleri de susturuyorlar.
Bunu yapmak o ahlaksızlığı yapmaktan kötüdür. Çünkü bu yol ahlaksızlık artırır. Oysa ahlaksızın sendeni-bendeni olmaz.
Son günlerdeki şu çirkinlikler muhalefet partilerinin iktidarları döneminde yaşansaydı, bunlar kıyameti koparırlardı. Hiç bir şey yokmuş gibi duruyorlar. Milli Eğitim Bakanı ile Aileden sorumlu Bakan’ın söz ve tutumları insanın kanını donduruyor.
Pisliğin kaynakları:
Bu pislik çok kaynaklıdır; ruhsal, dinsel, bedensel, toplumsal, siyasal, … yönleri vardır. İlgililer bunun kaynak ve çözüm yollarını önümüze korlar. Ben sadece bir iki yönüne değineyim.
1-Çocuklarımız “disiplinli, terbiyeli olacaklar” diyerek özel evlere, cemaat yurtlarına, tarikat yuvalarına yatılı veriyoruz. Çocuklarımız buralarda aileden kopuk, yabancı bir hayat düzeni içinde, mutlak itaat duygusuyla aptallaştırılıyorlar, gelecek tehlikeyi göremiyorlar. Tehlikeyle karşılaşınca da kurtulamıyorlar.
2-Konunun bir de siyasi, dini yönü var. Bir siyasi veya dini gruba mensup aileler dini ve siyasi saflarını güçlendirmek için çocuklarını kendilerinden olan özel kreş, okul ve yurtlara veriyorlar. Oralarda, ne olduğu belirsiz kişilere çocuklarını teslim ediyorlar. Oralarda beyin yıkama, ameliyesi yapılıyor. Böyle bir ahlaksızlık karşısında, “siyasi ve dini cephem zarar görmesin” diyerek çirkeflik ört-bas ediliyor.
3-Bazı siyasi ve dini oluşumlar TC’ne karşılar. “Cumhuriyet ve okullar kötü, saltanat ve medreseler iyi” diyorlar. Bu kesimlerin mekânlarında beyinleri yıkanan çocuklarımız gördükleri kötü muameleleri, öğrendiği yanlış düşünceleri kimseye anlatamıyorlar, ser verip sır vermiyorlar. Böyle bir yerde ahlaksızlıklar artıyor ama gizli kalıyor.
Biz bu yapılanmaya “kapalı kişilik, kapalı toplum” diyebiliriz. Kapalı devre sistemlerde her türlü rezilliğe elverişlidir.
AKP 15 yılda Atatürk’ün: “Şeffaf kişilik, şeffaf toplum, şeffaf devlet” yapısını, “Kapalı kişilik, kapalı toplum, kapalı devlet” haline dönüştürdü. Asıl sıkıntımız bu.
4-Sıkıntımızın bir başka nedeni de; bazı kişi ve kesimlerin, hayatımızı 400-500 sene öncesinin fıkıh kitaplarına göre biçimlendirmeye kalkmalarıdır. 7-8 yaşlarındaki kız çocuklarıyla evlenilebileceğini söyleyen hocalar var. Diyanet sessiz. Bunlar da sorumlu.
Çocuklarımızın annesi-babası olalım, onları sıcak yuvalarımızdan, sevgi ve ilgimizden mahrum bırakmayalım. Devletimizin okulları çocuklarımızın yetişmeleri için yeterli.
Cumhuriyet okullarında da ahlaksızlıklar var diyenler için şunu söyleyebiliriz:
Evet öyle. Ama bunların çoğunluğu “kapalı devre” ile yetişip okullarımıza hastalıklı olarak gelmiş kişilerdir.
YUSUF DÜLGER
Similar topics
» Ustalık dönemi zam dönemi, yükü vatandaşın sırtına bindirme dönemidir
» Devrimler Dönemi görüntüleri
» Demokrat Parti dönemi (1)
» ‘BOP’UN ELEMANI ERDOĞAN DÖNEMİ-1
» Lao Şang (Kiyo) Dönemi
» Devrimler Dönemi görüntüleri
» Demokrat Parti dönemi (1)
» ‘BOP’UN ELEMANI ERDOĞAN DÖNEMİ-1
» Lao Şang (Kiyo) Dönemi
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz