Meyve - Sebze Ülkesi Türkiye Biber, Hıyar Krizine Nasıl Girdi ALİ ERAL
1 sayfadaki 1 sayfası
Meyve - Sebze Ülkesi Türkiye Biber, Hıyar Krizine Nasıl Girdi ALİ ERAL
Meyve - Sebze Ülkesi Türkiye Biber, Hıyar Krizine Nasıl Girdi
AKP’nin hikâyesi 90’lı yıllarda başladı.
Fazilet partisinden ayrılan ve “Milli Görüşçü” olmadığını söyleyen Siyasal İslamcı bazı politikacılar Amerika’ya çağrıldı. ABD’li devlet adamları ile kapalı kapılar arkasında gizli görüşmeler yaptılar.
Sözler alındı, sözler verildi. İmzalar atıldı.
Cumhuriyet, laiklik, Atatürk, Kemalizm sonlandırılacak, “Ilımlı İslam Devleti” oluşturulacaktı. Milli sanayi özelleştirilecek, devletçilik ortadan kaldırılacaktı. Zaten uzun zamandan beri ABD’nin kurmayları, teorisyenleri bunu açık açık dile getiriyorlardı.
Ama bütün bunları gerçekleştirebilmek için önce Atatürkçü komutanların tutuklanması, ordunun dağıtılması gerekiyordu.
Kollar sıvandı.
Beyaz Saray’da senaryolar hazırlandı, tertipler düzenlendi. Savcılar ayarlandı. Daha sonra da zamanın Genel Kurmay Başkanı Dolmabahçe Sarayına çağrıldı.
Bu buluşmanın ardından birer birer subayları tutuklamaya başladılar. Daha önce de ABD’liler subaylarımızın başına çuval geçirmişti. Amaç askerin onurunu zedelemek, onu itibarsızlaştırmak, yüzyıllar ötesinden gelen cesaret ve yiğitlik destanını ayaklar altına almaktı.
Bu olay üzerine, o yıllarda Recep Tayyip, ABD’ye “Nota verelim” sözüne, “Ne notası verelim, müzik notası mı?” diye yanıt vermişti.
Bütün bu olup bitenler karşısında o zaman ne muhalefetten, ne iktidar milletvekillerinden, ne de ordudan bir ses çıktı…
Bir yandan yurtsever Subaylar tutuklanıyor, bir yandan da insanları domuz bağı ile öldüren Hizbullah canileri serbest bırakılıyordu.
ABD’nin BOP planı tıkır tıkır işliyordu.
AKP, yılların birikimi, el emeği, göz nuru kamu mallarını, Cumhuriyet birikimlerini satarak işe başladı. Talana, vurguna, özelleştirmelere karşı çıkanlara, zamanın maliye bakanı Kemal Unakıtan “Babalar gibi satarım” demişti.
Sattı.
Günümüze gelinceye dek, tam 124 parça kamu malını bir yıllık kârına yandaşlara ve yabancılara peşkeş çektiler. Ama yerine bir şey koymadılar.
Bunun sonucunda üretim durdu, işsizlik arttı. Yoksullar ordusu ortaya çıktı.
Devletin hazine açığı, vergilerle, zamlarla, kamu malları ile kapatılırken; yoksullaştırılan insanların ihtiyaçları da sadaka ekonomisi ve dualarla, Ramazan çadırları ile muskalarla, din sömürüsü ile karşılanmaya çalışıldı.
Ama bir yandan da süper zenginler çığ gibi artıyordu. Japonya’nın milli geliri bizim 7,5 katımız idi, ama bizim milyarder sayımız onların 2 katıydı.
Salt oy kazanmak kaygusu ile boş gezen insanlara ve Suriyelilere maaş bağlandı.
Emekçinin, emeklinin, memurun, çalışanın yaşam hakları kısıtlandı. Milyonlarca vatandaş açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildi.
Bu da yetmedi, iç ve dış siyasetini din, mezhep, cemaat temelinde şekillendiren AKP, Suriye’de Beşar Esat rejimini yıkabilmek için yüzbinlerce ÖSO, El Kaide, El Nusra canisine maddi, manevi yardım sağladı. Binlerce Suriyeliye kamp açtı. Emeklisinin, çalışanının, memurunun, yetimin maaşından, sosyal haklarından kesip onlara verdi.
O da yetmedi, toprak satışını hızlandırdı.
“AKP iktidarı günümüze gelinceye dek yabancılara binlerce metrekare toprak sattı. 98 bin taşınmazı yabancıların mülkiyetine geçirdi. Yabancı ülkelerin şirketlerine, 29 ya da 49 yıllığına 150 bin kilometrekarelik (Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 17’si kadar) maden alanını işletme hakkı tanıdı.
AKP döneminde yabancılara satılan arsa ve arazilerin, 1923’den bu yana satılan arsa ve araziler toplamına oranı yüzde 80’i geçti. Aynı dönemde satılan kat mülkiyetli taşınmaz sayısının, toplam içindeki oranı ise yüzde 85’i aşmış bulunuyor.” (Prof. Dr. Cihan Dura)
AKP, üretmeden, satarak savarak, borçlanarak yönettiği ekonomi ile en çok halk yığınlarını yoksullaştırdı. Halk borçlanarak yaşamaya alıştırıldı.
2002 sonunda 6 milyon civarında olan kredi kartı günümüzde yüz milyonlara ulaştı.
Kredi kartı ile borçlanmalar sonucunda icralar, yargılamalar da birbirini izledi. Toplumda gerginlik, bunalım, kriz, ahlak çöküntüsü, adam öldürmeler, cinnet geçirmeler, intiharlar en yüksek düzeyine vardı. Bu kötü gidişe bağlı olarak, fuhuş yüzde 220, ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz yüzde 125 oranında arttı.
Ayrıca, bu pisliklerin yanında meyve - sebze ülkesi Türkiye biber, hıyar krizine girdi…
Millet çöplerden meyve, sebze toplamaya başladı… Sabah akşam haline şükreden yoksul, gariban halkımıza bu ortamda bizim bir tavsiyemiz var:
Eğer bu bozuk düzenden, perişan hayattan kurtulmak istiyorsan, çoluğunun çocuğunun geleceğini düşünüyorsan, çoluğuna çocuğuna acıyorsan, her şeyden önce AKP’den kurtulmanın yollarını arayacaksın… Aramalısın…
Çünkü yoksulluktan kurtulmanın yolu, AKP’den kurtulmaktan geçer…
AKP’nin hikâyesi 90’lı yıllarda başladı.
Fazilet partisinden ayrılan ve “Milli Görüşçü” olmadığını söyleyen Siyasal İslamcı bazı politikacılar Amerika’ya çağrıldı. ABD’li devlet adamları ile kapalı kapılar arkasında gizli görüşmeler yaptılar.
Sözler alındı, sözler verildi. İmzalar atıldı.
Cumhuriyet, laiklik, Atatürk, Kemalizm sonlandırılacak, “Ilımlı İslam Devleti” oluşturulacaktı. Milli sanayi özelleştirilecek, devletçilik ortadan kaldırılacaktı. Zaten uzun zamandan beri ABD’nin kurmayları, teorisyenleri bunu açık açık dile getiriyorlardı.
Ama bütün bunları gerçekleştirebilmek için önce Atatürkçü komutanların tutuklanması, ordunun dağıtılması gerekiyordu.
Kollar sıvandı.
Beyaz Saray’da senaryolar hazırlandı, tertipler düzenlendi. Savcılar ayarlandı. Daha sonra da zamanın Genel Kurmay Başkanı Dolmabahçe Sarayına çağrıldı.
Bu buluşmanın ardından birer birer subayları tutuklamaya başladılar. Daha önce de ABD’liler subaylarımızın başına çuval geçirmişti. Amaç askerin onurunu zedelemek, onu itibarsızlaştırmak, yüzyıllar ötesinden gelen cesaret ve yiğitlik destanını ayaklar altına almaktı.
Bu olay üzerine, o yıllarda Recep Tayyip, ABD’ye “Nota verelim” sözüne, “Ne notası verelim, müzik notası mı?” diye yanıt vermişti.
Bütün bu olup bitenler karşısında o zaman ne muhalefetten, ne iktidar milletvekillerinden, ne de ordudan bir ses çıktı…
Bir yandan yurtsever Subaylar tutuklanıyor, bir yandan da insanları domuz bağı ile öldüren Hizbullah canileri serbest bırakılıyordu.
ABD’nin BOP planı tıkır tıkır işliyordu.
AKP, yılların birikimi, el emeği, göz nuru kamu mallarını, Cumhuriyet birikimlerini satarak işe başladı. Talana, vurguna, özelleştirmelere karşı çıkanlara, zamanın maliye bakanı Kemal Unakıtan “Babalar gibi satarım” demişti.
Sattı.
Günümüze gelinceye dek, tam 124 parça kamu malını bir yıllık kârına yandaşlara ve yabancılara peşkeş çektiler. Ama yerine bir şey koymadılar.
Bunun sonucunda üretim durdu, işsizlik arttı. Yoksullar ordusu ortaya çıktı.
Devletin hazine açığı, vergilerle, zamlarla, kamu malları ile kapatılırken; yoksullaştırılan insanların ihtiyaçları da sadaka ekonomisi ve dualarla, Ramazan çadırları ile muskalarla, din sömürüsü ile karşılanmaya çalışıldı.
Ama bir yandan da süper zenginler çığ gibi artıyordu. Japonya’nın milli geliri bizim 7,5 katımız idi, ama bizim milyarder sayımız onların 2 katıydı.
Salt oy kazanmak kaygusu ile boş gezen insanlara ve Suriyelilere maaş bağlandı.
Emekçinin, emeklinin, memurun, çalışanın yaşam hakları kısıtlandı. Milyonlarca vatandaş açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm edildi.
Bu da yetmedi, iç ve dış siyasetini din, mezhep, cemaat temelinde şekillendiren AKP, Suriye’de Beşar Esat rejimini yıkabilmek için yüzbinlerce ÖSO, El Kaide, El Nusra canisine maddi, manevi yardım sağladı. Binlerce Suriyeliye kamp açtı. Emeklisinin, çalışanının, memurunun, yetimin maaşından, sosyal haklarından kesip onlara verdi.
O da yetmedi, toprak satışını hızlandırdı.
“AKP iktidarı günümüze gelinceye dek yabancılara binlerce metrekare toprak sattı. 98 bin taşınmazı yabancıların mülkiyetine geçirdi. Yabancı ülkelerin şirketlerine, 29 ya da 49 yıllığına 150 bin kilometrekarelik (Türkiye’nin yüzölçümünün yüzde 17’si kadar) maden alanını işletme hakkı tanıdı.
AKP döneminde yabancılara satılan arsa ve arazilerin, 1923’den bu yana satılan arsa ve araziler toplamına oranı yüzde 80’i geçti. Aynı dönemde satılan kat mülkiyetli taşınmaz sayısının, toplam içindeki oranı ise yüzde 85’i aşmış bulunuyor.” (Prof. Dr. Cihan Dura)
AKP, üretmeden, satarak savarak, borçlanarak yönettiği ekonomi ile en çok halk yığınlarını yoksullaştırdı. Halk borçlanarak yaşamaya alıştırıldı.
2002 sonunda 6 milyon civarında olan kredi kartı günümüzde yüz milyonlara ulaştı.
Kredi kartı ile borçlanmalar sonucunda icralar, yargılamalar da birbirini izledi. Toplumda gerginlik, bunalım, kriz, ahlak çöküntüsü, adam öldürmeler, cinnet geçirmeler, intiharlar en yüksek düzeyine vardı. Bu kötü gidişe bağlı olarak, fuhuş yüzde 220, ırza geçme ve çocuklara cinsel taciz yüzde 125 oranında arttı.
Ayrıca, bu pisliklerin yanında meyve - sebze ülkesi Türkiye biber, hıyar krizine girdi…
Millet çöplerden meyve, sebze toplamaya başladı… Sabah akşam haline şükreden yoksul, gariban halkımıza bu ortamda bizim bir tavsiyemiz var:
Eğer bu bozuk düzenden, perişan hayattan kurtulmak istiyorsan, çoluğunun çocuğunun geleceğini düşünüyorsan, çoluğuna çocuğuna acıyorsan, her şeyden önce AKP’den kurtulmanın yollarını arayacaksın… Aramalısın…
Çünkü yoksulluktan kurtulmanın yolu, AKP’den kurtulmaktan geçer…
Geri: Meyve - Sebze Ülkesi Türkiye Biber, Hıyar Krizine Nasıl Girdi ALİ ERAL
Çok Güzel Yazmışsın Ali ABi Ülkenin içindeki durumu >Tarım ülkesi Türkiye Vurguncular tarafından kuşatıldı. Tüm bakliyat ürünlerinin neredeyse hepsi ithal edilmiş ürünlerden oluşuyor.
Kafası Çalışanlar Bilirki Bu 3 Para Birimi Aynı > Kafası Basmayan OTlar ise Üstekilerini 9-8 ile çarpmakta.
Bu Aşağıdaki Paraların neden Ülkemizde değerli olduğu İse Ülkende Üretim Ekonomisi değilde Tüketiçi Ekonomisine dayalı bir yönetimin Basiretsizliği yüzünden. Ülke Üretim Ekonomisi Olmuş Olsa Bu Üst Kısımdaki para ile Kendi paran eşit olur Ülkede Üretim Ne kadar Güçlü İse Paran okadar değerli Okadar Yüksek Alım güçü olur.
2002'de 1 dolar 1.25 Kuruştu - Yani 1 TL ile aynı idi TL'nin alım gücü yüksekti.
2008'de >Doların ateşi yükseldi, 1,42'yi aştı: Bankalararası piyasada dolar bu sabah 1,42 YTL, Euro ise 1,92 YTL'.. https://twitter.com/ntv/status/950969179
TL Döviz karşısında 10 - Eksi ( 0) sıfır ise Bu ülkede millette Ekonomik olarak Batmıştır. Üretmeden tüketen her toplum, batmaya mahkûmdur. üretmeden yaşayan tüketen toplumlar her şeye mahkûm olmak durumundadırlar.Üretmeyen toplumlar, tüketirler, tüketen toplumlar ise gitgide tükenirler. karşılıksız para basmanın sonucu.
Bundan 20 sene önce 1 TL'nin Karşılığı 5 manat idi >Bulgar levasının Türk lirası karşı sın da değeri bile yoktu.
[glow=red]Ben Bunu Her daim söylerim -Tedavüle girdiği 2009 yılında 200 TL 131$ ediyordu, şimdi 23 $ ediyor.[/glow]
-2003 yılında Asgari ücretin 350 TL olduğu Yıllar Çeyrek 22 TL İdi > 10'ndan fazla Çeyrek alınmaktaydı.. Yada 2017 Yılında asgari ücret 1400 TL iken Çeyrek 220 TL idi > 6 Çeyrek Alınmaktaydı aradaki çeyrekleri zenginin cebine Koymuşlar > Bugün Çeyrek 855 TL - Eskiden Çeyrek gününe girenler Artık Çeyrek beğenmeyip Külçe Altın almakta. Bundan 15 Yıl önce Asgari ücretle çalışan OTlar Her ay 100 Dolar Yada Çeyrek gününe girmekteydi Komşular ile akraba arasında Son 10 Yıldır Kuyumcunun önünden geçmeye korkuyor. zengini daha Yoksul - Koyucular daha Zengin yaptığı. “Koyucuların Lokması Büyüdü , Zenginin Sofrası Küçüldü” Aptallık : Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek. 24 TLye aldığı Yağ 75TL olmuş Her gecen gün biraz daha fakirleştiğinden haberi yok 100 TL - 10 TL değerinde akılsız. TLnin satın alma gücü en düşük para birimi. 1 Bulgar Levası 5 Türk Lirası.
- Enflasyonun Yüsek olduğunu nasıl anlarsın - Gir bir Markette 100 TL ile alacağın 5 Litre Yemek Yağı ile 5 Kg Toz şeker Başkada bir Bok alamazsın .100 TL'nin adı var kendi yok cebine giriyor çıktığını anlamiyorsun. Karpuz seçerken gösterdiğimiz özenin yarısını devlete yönetici seçerken gösterseydik bu kadar kelek bir hayat yaşamazdık...!
Dolar 9 TL'ye dayanmış, TL Pul Olmuş Alım gücü dibe vurmuş 100 TL'nin adı var kendi yok >Merkez Bankası kasası boşalmış, işsizlik rekor , yoksulluk artmış, rüşvet ve mafya düzeni her yeri istila etmiş, Ülkenin limanları uyuşturucu deposu olmuş gemi batıyorken derdi güvertede çalan müziğin sesi..
Çünkü tüketim eğilimi Getirisi olmayan Bilinçsiz bir toplumda yaşıyoruz. - Türkiye'nin gerçek meselesi üreten değil tüketen ekonomi modelidir. Mankurtlar beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!” Bakkaldaki mercimeğinden, buğdayına her şey BATI'nın eline geçmiş, günde 10 saat taşerona çalışan Kafası kalın 3.30'luk ayakçı Takımlarına “MİLLİ DEVLET” mastürbasyonu Hadi bakıyım.
Üretmeden, satarak savarak, borçlanarak en çok halk yığınlarını yoksullaştırdı. Halk borçlanarak yaşamaya alıştırıldı. Toplumda gerginlik, bunalım, kriz, ahlak çöküntüsü, adam öldürmeler, cinnet geçirmeler, intiharlar en yüksek düzeyine ulaştı.
Bir ülke düşünün ki, hiç bir şey üretmiyor ve tüm vatandaşları yatıp kalkıp geyik muhabbeti yapıyor ve ekonomik değeri olan hiç bir şey için çaba harcamıyor.- Üretmeyen Ülkeler Tükenmeye Mahkumdur..
- İhanetimizin bedelini hep birlikte ödüyoruz. Hatta bu günler bile iyi günlerimiz sayılır…
Topraklarını kaybeden köylü şehirlerin fakir mahallelerine sürülecek. Köylü kültürünü kaybedecek. Şehir kültürünü edinecek geliri hiç olmayacak. Çocukları arabesk kültüre mahkum olarak, kayıp çocuklar kadrosuna dahil olacaklar. Ülkemiz yabancı şirketlerin ucuz işçi cenneti Olmuş . Sendikasız, sahipsiz köle işçiler…
İçi boş milliyetçilik, gaz verme ile yanlışı kapamanın yansımış hali...
AB ülkeleri ne demişti? “Türkiye Avrupa’nın Çin’i olacak.” Yani, Türk Milletinin evlatları kapitalizmin karın tokluğuna çalışacak köleleri olacaktır. Çünkü artık ucuza kullanabilecekleri bir Çin vatandaşı kalmadı.
Öküzün süt vaadine kananlar, bir süre sonra inek gibi sağıldıklarını anlarlar.. Beton ve asfaltın yenmediğini anlayacaksınız Asfaltı dişler karnınız doyar belki.
Ülkeye yeni kapütilasyonları getirdi. Halk yıllarca yani 30 - 40 yıl fahiş fiyatlı borç ödeyecek. gırtlağına kadar borçlu, ekonomisi boyunduruk altında bir ülke Haline getirdiler..
Borçla yapılan beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu Anlayan anladı.
Bir insanı ya da bir ülkeyi köleleştirmek yok etmek istiyorsanız ekonomik bağımsızlığını elinden alın. Sonunda sizin köleniz olacaktır.
Anadolunun köyünde asgari ücret ile yaşayan vatandaşın bu yola geçiş garantisi olan farkı ödemesinin manasını bir anlatın bana.Yabancı Şirketlere üstünden geçmeyeceğin köprüyü hazine garantili yaptır sonra 256 TL yap sonra hizmet yaptım de utanmadan.
Mankurtlar beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”
Halbuki üretime, sanayiye, tarıma dönük harcayabilirdik. Ama biz popülist politikalar neticesinde betona ve gereksiz faydasız işlere dönüştürdük. Önümüzdeki 30 yıl belimizi doğrultmaya çalışmakla geçecek.
14 Şeker Fabrikası sırf Mısır Şurubu Tüketilim Diye Satıldı.
Bakınız; 2 TL'lik sigarayı 14 TL'ye - Elektrik. 16 TL'lik kullandığın elektriğe 100 TL ödemen gibi.. özelleştirme sonrası elektrik faturalarının “sayaç okuma bedeli”, “kayıp kaçak bedeli” ekleme gibi yöntemlerle halkın nasıl soyulduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye’de özelleştirme demek ecnebilerin Türkleri soyması demektir. Türkiye'de tütün üretiminin kontrolü yabancıların eline geçti.
Türkiye’de yerli tütünle üretilen sigara olmadığı biliniyor.“TEKEL, British American Tobacco’yla (Birleşik Krallık Londra merkezli, Philip Morris’in ardından dünyadaki en büyük ikinci tütün şirketi) satılınca tüm markaların isimleri de satılmış oldu. Şu an yerli tütünle yapılan sigara yok.” Koskoca Türkiye'ye tütün ektirmediler ABD sigara firmalarına peşkeş çeken tarım bakanları Türk sigaraların yok etti.
Bu ülkenin içine düşmüş olduğu durumun tek sorumlusu APTAL toplum - O yüzden pek açıyorum diyemem.Çulsuzken armatör oldular. Bacağında donu kalmayan birileri AVAL AVAL bakıyor..
Türklerin kendi ülkelerinde nasıl soyulup soğana çevrildiği.
Herkes cebindeki sigara paketini çıkarıp masanın üzerine koysun. on paketten Onu'da yabancı sigara.
Üretmeyen toplum, köksüz ağaca benzer
Çay harareti alır, eşeklik bâki kalır - Nerenizden tutsam elimde kalıyor.
Millet başına gelecekleri çoktan hak etti..“Balık tutan değil, balık yiyen, tüketici bir topluma çevirdiler!”
https://www.guncelmeydan.com/pano/kuzu-muzu-degil-kasap-bicagini-yalayan-danalar-gibisiniz-t48900.html
Kafası Çalışanlar Bilirki Bu 3 Para Birimi Aynı > Kafası Basmayan OTlar ise Üstekilerini 9-8 ile çarpmakta.
Bu Aşağıdaki Paraların neden Ülkemizde değerli olduğu İse Ülkende Üretim Ekonomisi değilde Tüketiçi Ekonomisine dayalı bir yönetimin Basiretsizliği yüzünden. Ülke Üretim Ekonomisi Olmuş Olsa Bu Üst Kısımdaki para ile Kendi paran eşit olur Ülkede Üretim Ne kadar Güçlü İse Paran okadar değerli Okadar Yüksek Alım güçü olur.
2002'de 1 dolar 1.25 Kuruştu - Yani 1 TL ile aynı idi TL'nin alım gücü yüksekti.
2008'de >Doların ateşi yükseldi, 1,42'yi aştı: Bankalararası piyasada dolar bu sabah 1,42 YTL, Euro ise 1,92 YTL'.. https://twitter.com/ntv/status/950969179
TL Döviz karşısında 10 - Eksi ( 0) sıfır ise Bu ülkede millette Ekonomik olarak Batmıştır. Üretmeden tüketen her toplum, batmaya mahkûmdur. üretmeden yaşayan tüketen toplumlar her şeye mahkûm olmak durumundadırlar.Üretmeyen toplumlar, tüketirler, tüketen toplumlar ise gitgide tükenirler. karşılıksız para basmanın sonucu.
Bundan 20 sene önce 1 TL'nin Karşılığı 5 manat idi >Bulgar levasının Türk lirası karşı sın da değeri bile yoktu.
[glow=red]Ben Bunu Her daim söylerim -Tedavüle girdiği 2009 yılında 200 TL 131$ ediyordu, şimdi 23 $ ediyor.[/glow]
-2003 yılında Asgari ücretin 350 TL olduğu Yıllar Çeyrek 22 TL İdi > 10'ndan fazla Çeyrek alınmaktaydı.. Yada 2017 Yılında asgari ücret 1400 TL iken Çeyrek 220 TL idi > 6 Çeyrek Alınmaktaydı aradaki çeyrekleri zenginin cebine Koymuşlar > Bugün Çeyrek 855 TL - Eskiden Çeyrek gününe girenler Artık Çeyrek beğenmeyip Külçe Altın almakta. Bundan 15 Yıl önce Asgari ücretle çalışan OTlar Her ay 100 Dolar Yada Çeyrek gününe girmekteydi Komşular ile akraba arasında Son 10 Yıldır Kuyumcunun önünden geçmeye korkuyor. zengini daha Yoksul - Koyucular daha Zengin yaptığı. “Koyucuların Lokması Büyüdü , Zenginin Sofrası Küçüldü” Aptallık : Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek. 24 TLye aldığı Yağ 75TL olmuş Her gecen gün biraz daha fakirleştiğinden haberi yok 100 TL - 10 TL değerinde akılsız. TLnin satın alma gücü en düşük para birimi. 1 Bulgar Levası 5 Türk Lirası.
- Enflasyonun Yüsek olduğunu nasıl anlarsın - Gir bir Markette 100 TL ile alacağın 5 Litre Yemek Yağı ile 5 Kg Toz şeker Başkada bir Bok alamazsın .100 TL'nin adı var kendi yok cebine giriyor çıktığını anlamiyorsun. Karpuz seçerken gösterdiğimiz özenin yarısını devlete yönetici seçerken gösterseydik bu kadar kelek bir hayat yaşamazdık...!
Dolar 9 TL'ye dayanmış, TL Pul Olmuş Alım gücü dibe vurmuş 100 TL'nin adı var kendi yok >Merkez Bankası kasası boşalmış, işsizlik rekor , yoksulluk artmış, rüşvet ve mafya düzeni her yeri istila etmiş, Ülkenin limanları uyuşturucu deposu olmuş gemi batıyorken derdi güvertede çalan müziğin sesi..
Çünkü tüketim eğilimi Getirisi olmayan Bilinçsiz bir toplumda yaşıyoruz. - Türkiye'nin gerçek meselesi üreten değil tüketen ekonomi modelidir. Mankurtlar beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!” Bakkaldaki mercimeğinden, buğdayına her şey BATI'nın eline geçmiş, günde 10 saat taşerona çalışan Kafası kalın 3.30'luk ayakçı Takımlarına “MİLLİ DEVLET” mastürbasyonu Hadi bakıyım.
Üretmeden, satarak savarak, borçlanarak en çok halk yığınlarını yoksullaştırdı. Halk borçlanarak yaşamaya alıştırıldı. Toplumda gerginlik, bunalım, kriz, ahlak çöküntüsü, adam öldürmeler, cinnet geçirmeler, intiharlar en yüksek düzeyine ulaştı.
Bir ülke düşünün ki, hiç bir şey üretmiyor ve tüm vatandaşları yatıp kalkıp geyik muhabbeti yapıyor ve ekonomik değeri olan hiç bir şey için çaba harcamıyor.- Üretmeyen Ülkeler Tükenmeye Mahkumdur..
- İhanetimizin bedelini hep birlikte ödüyoruz. Hatta bu günler bile iyi günlerimiz sayılır…
Topraklarını kaybeden köylü şehirlerin fakir mahallelerine sürülecek. Köylü kültürünü kaybedecek. Şehir kültürünü edinecek geliri hiç olmayacak. Çocukları arabesk kültüre mahkum olarak, kayıp çocuklar kadrosuna dahil olacaklar. Ülkemiz yabancı şirketlerin ucuz işçi cenneti Olmuş . Sendikasız, sahipsiz köle işçiler…
İçi boş milliyetçilik, gaz verme ile yanlışı kapamanın yansımış hali...
AB ülkeleri ne demişti? “Türkiye Avrupa’nın Çin’i olacak.” Yani, Türk Milletinin evlatları kapitalizmin karın tokluğuna çalışacak köleleri olacaktır. Çünkü artık ucuza kullanabilecekleri bir Çin vatandaşı kalmadı.
Öküzün süt vaadine kananlar, bir süre sonra inek gibi sağıldıklarını anlarlar.. Beton ve asfaltın yenmediğini anlayacaksınız Asfaltı dişler karnınız doyar belki.
Ülkeye yeni kapütilasyonları getirdi. Halk yıllarca yani 30 - 40 yıl fahiş fiyatlı borç ödeyecek. gırtlağına kadar borçlu, ekonomisi boyunduruk altında bir ülke Haline getirdiler..
Borçla yapılan beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu Anlayan anladı.
Bir insanı ya da bir ülkeyi köleleştirmek yok etmek istiyorsanız ekonomik bağımsızlığını elinden alın. Sonunda sizin köleniz olacaktır.
Anadolunun köyünde asgari ücret ile yaşayan vatandaşın bu yola geçiş garantisi olan farkı ödemesinin manasını bir anlatın bana.Yabancı Şirketlere üstünden geçmeyeceğin köprüyü hazine garantili yaptır sonra 256 TL yap sonra hizmet yaptım de utanmadan.
Mankurtlar beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!”
Halbuki üretime, sanayiye, tarıma dönük harcayabilirdik. Ama biz popülist politikalar neticesinde betona ve gereksiz faydasız işlere dönüştürdük. Önümüzdeki 30 yıl belimizi doğrultmaya çalışmakla geçecek.
14 Şeker Fabrikası sırf Mısır Şurubu Tüketilim Diye Satıldı.
Bakınız; 2 TL'lik sigarayı 14 TL'ye - Elektrik. 16 TL'lik kullandığın elektriğe 100 TL ödemen gibi.. özelleştirme sonrası elektrik faturalarının “sayaç okuma bedeli”, “kayıp kaçak bedeli” ekleme gibi yöntemlerle halkın nasıl soyulduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye’de özelleştirme demek ecnebilerin Türkleri soyması demektir. Türkiye'de tütün üretiminin kontrolü yabancıların eline geçti.
Türkiye’de yerli tütünle üretilen sigara olmadığı biliniyor.“TEKEL, British American Tobacco’yla (Birleşik Krallık Londra merkezli, Philip Morris’in ardından dünyadaki en büyük ikinci tütün şirketi) satılınca tüm markaların isimleri de satılmış oldu. Şu an yerli tütünle yapılan sigara yok.” Koskoca Türkiye'ye tütün ektirmediler ABD sigara firmalarına peşkeş çeken tarım bakanları Türk sigaraların yok etti.
Bu ülkenin içine düşmüş olduğu durumun tek sorumlusu APTAL toplum - O yüzden pek açıyorum diyemem.Çulsuzken armatör oldular. Bacağında donu kalmayan birileri AVAL AVAL bakıyor..
Türklerin kendi ülkelerinde nasıl soyulup soğana çevrildiği.
Herkes cebindeki sigara paketini çıkarıp masanın üzerine koysun. on paketten Onu'da yabancı sigara.
Üretmeyen toplum, köksüz ağaca benzer
Çay harareti alır, eşeklik bâki kalır - Nerenizden tutsam elimde kalıyor.
Millet başına gelecekleri çoktan hak etti..“Balık tutan değil, balık yiyen, tüketici bir topluma çevirdiler!”
https://www.guncelmeydan.com/pano/kuzu-muzu-degil-kasap-bicagini-yalayan-danalar-gibisiniz-t48900.html
Similar topics
» Meyve-sebze tüketmek ömrü uzatıyor
» Artık! arap baas faşizmi Türkiye'de!Türkiye bir arap ülkesi imiş gibi
» “Marshall yardımı” adı altında ABD emperyalizmini
» Türkiye’de Amerikancılık Nasıl Başladı ?
» Endonezya nasıl bölündü? Polonya’ya nasıl girildi?
» Artık! arap baas faşizmi Türkiye'de!Türkiye bir arap ülkesi imiş gibi
» “Marshall yardımı” adı altında ABD emperyalizmini
» Türkiye’de Amerikancılık Nasıl Başladı ?
» Endonezya nasıl bölündü? Polonya’ya nasıl girildi?
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz