Türkiye'yi Türksüzleştirme Projesine ÜLKÜCÜLER HAYIR diyor
1 sayfadaki 1 sayfası
Türkiye'yi Türksüzleştirme Projesine ÜLKÜCÜLER HAYIR diyor
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal da referandum kararının "Hayır" olacağını açıkladı.
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal da referandum kararının "Hayır" olacağını açıkladı. AKP'nin hazırlayıp halkoyuna sunduğu Anayasa değişikliklerinin, 12 Eylül ile hesaplaşmak gibi bir amacı olmadığını söyleyen Erkal, Gazete5'e yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:
"Öncelikle bu referandum, bununla ilgili bir konu değil. Hesaplaşmanın 'h'si bile söz konusu olmayacak. 7 Ağustos 2010 tarihinde İçişleri Bakanı'nın yaptığı bir açıklamaya dikkat çekmek istiyorum. Kendisi, bu değişikliklerin eleştirildiğini, 'yeterli' bulunmadığını söyleyenlerin olduğuna dikkat çekiyor ve 'Bu değişiklikler tabii ki yetersizdir ancak, anayasanın tamamı değişecek' diye konuşuyor. Beyanatı bu şekilde. Demek ki bütün mesele bu. Tamamının değişeceğini söylemek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'nın temel giriş maddelerinin de değişmesi demektir. Türkiye'yi Türkiye yapan maddelerin değiştirilmesi demektir. Dolayısıyla bugün AKP Hükümeti tarafından ortaya atılan gerekçeler tümüyle göstermeliktir. Amaç, Türkiye'ye dıştan kumandalı bir dini şekil vermektir. Anayasa'nın Başlangıç ilkeleri olan ilk 3 maddesi de dahil olmak üzere tümünün değişeceğini söylemek bu anlama gelir."
Anayasa değişiklik paketinde yer alan 26 maddenin ülkenin gündemine yerleştirildiğini söyleyen Erkal, "Oysa asıl tartışılması gereken, Türksüzleştirilmiş, çok kültürlü ve çok milletli bir yapının oluşturulmak üzere olduğu gerçeğidir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın, AKP grup toplantısında idam edilen ülkücü genç Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubunu okuyarak ağlamasından hiç etkilenmediğini, aksine tepki duyduğunu söyleyen Erkal, "Bu davranışı iki yüzlülük ve göz boyama olarak görüyorum. Açık bir şekilde ortada. Buna kapılanlar olabilir ancak ben bunların çok küçük bir grup olacağını tahmin ediyorum" dedi.
Erkal, "Evet" oyu vereceğini söyleyen ülkücülerin de aynı şekilde küçük bir grup olarak kalacağını söyleyerek BBP örneğini verdi.
AMAÇ PARTİ DEVLETİ OLUŞTURMAK
Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, AKP'nin 12 Eylül 2010 tarihinde onaylatmaya çalıştığı Anayasa değişikliklerinin, kuvvetler ayrılığı prensibini bozarak hukuk devletini "parti" devletine dönüştüreceğini belirtti.
Değişiklik paketinin, yargıyı icranın güdümüne sokacağını, sivil-asker ayrımını körükleyeceğini ve Türkiye'de kamplaşmaları arttıracağını kaydeden Erkal, "Zaten yetersiz olan mutabakatlar daha da yıpranmış olacaktır" dedi. "Ben sandıktan çıktım, herkes benim emrimde olmalıdır" anlayışının demokrasi ile çeliştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Erkal, "Dar anlamda milli iradeye sahip olanlar ve ülke yönetiminde belirli bir dönem görevlendirilenler, o ülkenin kuruluş amacı ve felsefesi olan geniş anlamdaki milli iradeyi dışlayamazlar. Bugün bu tehlike vardır. Hukukun siyasallaştırılması, hukuk devletini çökertecek, Anayasa Mahkemesi ve HSYK iktidar yandaşı birer kuruluş olacaklardır" yorumunu yaptı.
AKP'nin yanlış ve tehlikeli bir gidişe öncülük yaptığını söyleyen Erkal "Buna dur demek demokrasinin geleceği için gereklidir. Bu değişim, Türkiye'nin rotasını değiştirecek, ülkenin kuruluş felsefesini ve amacını saptıracaktır.
Bu değişime teslim olmak milli kimliğimiz olan Türk kimliği yerine temelsiz, uydurma ve onu inkâr edici yakıştırmaları gündeme getirecektir. Kendisini Türk değil, ama Türkiyeli hissedenler halk oylamasında bundan dolayı "evet" demeye adaydırlar. Hem değişikliğe hayır diyeceksiniz; hem de CHP Genel Başkanı gibi, Türkiyelilikten dem vuracaksınız. Bu çelişkiyi iyi görmek gerekir.
Bu değişim, ırkçı bölücü terörün taleplerinin bir kısmının karşılanmasını sağlayacaktır. "Evet" oyları çoğunluğu teşkil ederse; terörle de bir yerlere varılabileceğinin açık kanıtı olacaktır.
Anayasa değişikliklerinin kabulü, Türkiye'yi 1919 çizgisine çekecek, Milli Mücadeleyle Anadolu'dan kovduklarımızın isteklerine hizmet edecektir. Değişime dış destek bundandır. Bu değişime "evet" demek, şehit ve gazilerimize hakaretin en büyüğüdür. Teslimiyetçiliğe ve mandacılığa boyun eğenlere destek vermektir" diye konuştu.
Ülkücü ve milliyetçilere de mesaj veren Erkal, "Siyasi tuzaklara ve oyunlara alet olunmamalıdır. Bu halk oylamasıyla hedef Kenan Evren Anayasası değil; Türkiye'nin nasıl bir devlet olacağıdır. Ülkücüler yeri gelince iktidarın faydalanacağı dolgu maddesi değildir" dedi.
Erkal, şöyle devam etti:
"Vatanımızın birlik ve bütünlüğü, Türk Milletinin kardeşliği ve ebedi olarak yaşaması için uyutulmamaya ve uyuşturulmamaya dikkat edelim. Demokrasinin yaşaması için iktidarın frenlenmesine ihtiyaç vardır. Gaflet ve dalalet içinde olanları uyandıralım ve ülkemizin geleceği için halk oylamasında "hayır" diyelim."
***
MHP'nin ve Ülkü Ocakları'nın kurucu üyelerinden Muharrem Şemsek, referandum kararını "Hayır" olarak açıkladı.
Milliyetçi Hareket'in hemen her kademesinde görev yapan, 12 Eylül darbesinden hemen sonra "Milli Eğitim ve Kültür" Dergisi'ndeki yazılarından dolayı tutuklanan ve yargılanan Şemsek, referandumda neden "Hayır" diyeceğini anlattı.
19 Dönem MHP Çorum Milletvekili Muharrem Şemsek, 12 Eylül döneminin tüm acılarını yaşamış bir isim... Milliyetçi hareketin "akil" isimlerinden biri olan Şemsek, 1979 yılında vatani görevini yaparken terör örgütleri tarafından saldırıya uğrayarak yaralandı. 12 Eylül'de aralarında Başbuğ Alparslan Türkeş'in de bulunduğu 220 kişilik MHP kadrolarının idamla yargılanma sürecinde ülkücü tabanı toparlama, çalışmalarına öncülük yaptı.
80 ANAYASASI BUNDAN DAHA DEMOKRATİKTİ
Muharrem Şemsek de referandumda "Hayır" diyeceğini belirtti. "Hayır diyorum çünkü darbe yanlısı değilim" diyen Şemsek, bu kararının gerekçelerini şöyle sıraladı:
"Bu Anayasa değişiklik metni, tümüyle darbe mantığıyla hazırlanmış bir metindir. 12 Eylül Anayasası bundan daha demokratikti. Çünkü 12 Eylül anayasası, bir danışma meclisi tarafından hazırlandı. Nihai kararı 5 kişilik MGK konseyi verdi. Hazırlanışı sırasında halka sorulmadı. Siyasi partiler zaten kapatılmıştı. Hazırlanışının özünde, geçmişe duyulan öfke, tepki ve kavga anlayışı vardı. Sivil yönetim ve sivil siyasete öfke vardı. Halkın tercihi oylanmadı. Halkın tercihine sunulmadı. Halka aynen bugünkü gibi toptan ya 'evet' ya da 'hayır' diyeceksiniz diye sunuldu. Bu arada 'Hayır' propagandası da yasaklandı. Bu süreçte referanduma gidildi.
Şimdi 12 Eylül 2010'da oylayacağımız anayasaya geldiğimizde, bunu AKP Merkez Yürütme Kurulu ile Hükümetin hazırladığını görüyoruz. 12 Eylül 80'de en azından danışma meclisi ve MGK konseyi vardı. Oysa bugünkü değişiklikleri bir siyasi partinin sayısı mahdut olan merkez organı hazırladı. Nihai kararı da Başbakan Erdoğan verdi. 1980'de nihai kararı veren MGK 5 kişiydi, 2010'da oylayacağımız kararı tek kişi verdi. 5 kişinin kararı mı daha demokratiktir yoksa tek kişinin kararı mı?"
MİLLETİ NOTER YERİNE KOYUYORLAR
Anayasa değişiklik paketinin hazırlanışında halka tercih hakkı sunulmadığını, siyasi partilerle ise uzlaşılmadığını belirten Muharrem Şemsek, "Bu değişiklik paketinin temelinde, devletin kurumlarına duyulan öfke ve geçmişte meydana gelmiş olan olaylara yönelik tepki var. Bu değişiklik paketi devlet kurumlarıyla, silahlı kuvvetlerle ve yargı organlarıyla kavga mantığıyla hazırlandı. Tıpkı 30 yıl önce olduğu gibi. Oylama şekli de aynı. Halka toptan 26 madde götürülüyor ve ona bir kez mühür basma hakkı veriliyor. Halka büyük saygısızlık yapılıyor. Bu millet noter yerine koyuluyor" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın, Anayasa paketi için "Bu bir haptır" dediğini hatırlatan Şemsek, şöyle devam etti:
"Başbakan, bu maddelerin ayrı ayrı oylanmasına lüzum olmadığını söylüyor. Zaten mesele de bu ya... 26 madde içinde, Başbakan'ın üzerinde durduğu üç beş madde var. Onları gizlemek için aralara birkaç madde serpiştirdi. Şimdi bu hapı yutturmak üzere. Halkı kandırma, yanıltma ve halkın iradesine ipotek koyma mantığıyla hazırlanmış bir hap bu."
MHP'LİDEN DARBE YANLISI OLMAZ
Başta ülkücüler olmak üzere tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, aklıselimle düşünerek hareket edeceğini ve referandumda "Hayır" diyeceğini belirten Muharrem Şemsek, Başbakan'ın AKP grup toplantısında Pehlivanoğlu'nun mektubunu okurken ağlamasını ise şu sözlerle eleştirdi:
"Ben bu tavırdan hiç etkilenmedim. Başbakanı tanımasam belki etkilenirdim. Kaldı ki O'na da yakışmıyor o tür şeyler. Başbakan'ın darbe karşıtı olması mümkün değildir. Oysa AKP'nin referandum propagandası için seçtiği stratejiye bakınca, kendisini darbe karşıtı olarak gösterdiğini görüyorsunuz. Buna karşılık, MHP ve ülkücüler darbe yanlısı olarak tanıtılıyor. Bu dünyanın en bayat ve en aşağılık, en alçak yalanıdır. Ülkücüden MHP'liden darbe yanlısı olmaz. Ülkücüler, muhtıralarla, darbelerle boğuşarak bugünlere geldi. 12 Mart muhtırası, 12 Eylül ihtilali, 28 Şubat ve 27 Nisan bildirisi, Recep Tayyip Erdoğan'ın literatüründe yer alan tarihler. Bakın bakalım kendisinin bu tarihlerdeki pozisyonlarına. Bir de ülkücülerin o tarihlerdeki pozisyonlarına bakın. Gerçek tüm çıplaklığıyla ortadadır. 12 Mart MHP ve ülkücülere verilmiş bir muhtıradır. 12 Mart'ta ben dahil tüm ülkücüler tutuklandı. Sayın Başbakan futbol oynuyordu o tarihte. Ben, Ankara'da Yıldırım Beyazıt'ta 2 No'lu askeri cezaevinde yatıyordum. Devletin kayıtları elinde. Kendisi de bir baksın. Ülkücüler o tarihlerde neredeymiş? Kendisi olmadığı gibi, geldiği köken de ortalarda yoktu. 12 Mart'ta MHP yönetiminden bir grup insan istifa ettirildi. Muhtıra ülkücülere verildi.
12 Eylül ihtilalinde, 3 bin küsur ülkücü, sıkıyönetim olan illerde şehit edildi. Başkent Ankara'da sıkıyönetim vardı. 1979 da 22 Temmuz'da evimin önünde, başkentin göbeğinde vuruldum 5 kurşunla. Üzerimde askeri üniformam vardı. Sıkıyönetim, muhtıra, ülkücü ilişkisine bakarsanız, Sayın Başbakan'ın bugünkü beyanlarının tamamen gerçek dışı olduğunu zaten görürsünüz ortaya çıkar. 12 Eylül'de bütün ülkücüler, MHP'liler tutuklandı. Sayın Erdoğan neredeydi 12 Eylül'de? AKP'liler neredeydi? 12 Eylül de MHP'yi muhatap aldı, MHP'yi mağdur etti. MHP'nin hem mağdur edeni hem de muhatabı olmuştur ihtilal.
28 Şubat'ta ülkücülerin konumuna bakın. Ülkücüler yine darbe anlayışının karşısındadır. Sayın Başbakan ve AKP ise bu süreçlerin ürünü olarak 28 Şubat'tan itibaren ortaya çıkmıştır. Muhtıra, Çiller ve Erbakan hükümetine verildi. Erbakan tasfiye edildi. RP kapatıldı, Çiller'in DYP'si parçalandı. Aradan kimler çıktı meydana? Daha sonraki tarihlere bakın. Daha görülmeyen sivil yönetime müdahaleler var. 2002'ye kadar tartışmalı da olsa MHP-DSP-ANAP koalisyonu kuruldu. Ne oldu bu süreçte? MHP nin ortağı olduğu hükümete, sivil siyasete müdahale oldu. DSP ikiye parçalandı. Ekonomik kriz çıktı. Bu süreçten kim çıktı peki?
Ülkücüler ve MHP her zaman, olağanüstü yönetimlerin, muhtıraların, darbelerin karşısında yer almıştır. Sayın Başbakan ve AKP darbelerin ürünü olarak Türkiye'ye gelmiştir. Türkiye'nin başına bela olmuştur. Bugün darbe mantığıyla anayasa hazırlamışlardır. Vatandaşlarımız ülkede darbe olmasın istiyorlarsa, bu anayasaya hayır demelidir."
Referandumda "Evet" diyeceğini açıklayan dava arkadaşlarına "En derin saygılarını" gönderen Şemsek, "Ben hepsini seviyorum. Ülkücüler akıllı insanlardır, ne yapacaklarını iyi bilirler. Benim tavsiyem, arkadaşlarımızın bu süreçte birbirlerini incitmemeleridir. Ülkeye 'hayır'lı olacak işler yapmalarıdır. 12 Eylül Evren Paşa anayasasına da Tayyip Paşa Anayasasına da hayır denmelidir" diye konuştu.
GAZETE5/Selda Öztürk KAY
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal da referandum kararının "Hayır" olacağını açıkladı. AKP'nin hazırlayıp halkoyuna sunduğu Anayasa değişikliklerinin, 12 Eylül ile hesaplaşmak gibi bir amacı olmadığını söyleyen Erkal, Gazete5'e yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:
"Öncelikle bu referandum, bununla ilgili bir konu değil. Hesaplaşmanın 'h'si bile söz konusu olmayacak. 7 Ağustos 2010 tarihinde İçişleri Bakanı'nın yaptığı bir açıklamaya dikkat çekmek istiyorum. Kendisi, bu değişikliklerin eleştirildiğini, 'yeterli' bulunmadığını söyleyenlerin olduğuna dikkat çekiyor ve 'Bu değişiklikler tabii ki yetersizdir ancak, anayasanın tamamı değişecek' diye konuşuyor. Beyanatı bu şekilde. Demek ki bütün mesele bu. Tamamının değişeceğini söylemek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası'nın temel giriş maddelerinin de değişmesi demektir. Türkiye'yi Türkiye yapan maddelerin değiştirilmesi demektir. Dolayısıyla bugün AKP Hükümeti tarafından ortaya atılan gerekçeler tümüyle göstermeliktir. Amaç, Türkiye'ye dıştan kumandalı bir dini şekil vermektir. Anayasa'nın Başlangıç ilkeleri olan ilk 3 maddesi de dahil olmak üzere tümünün değişeceğini söylemek bu anlama gelir."
Anayasa değişiklik paketinde yer alan 26 maddenin ülkenin gündemine yerleştirildiğini söyleyen Erkal, "Oysa asıl tartışılması gereken, Türksüzleştirilmiş, çok kültürlü ve çok milletli bir yapının oluşturulmak üzere olduğu gerçeğidir" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın, AKP grup toplantısında idam edilen ülkücü genç Mustafa Pehlivanoğlu'nun mektubunu okuyarak ağlamasından hiç etkilenmediğini, aksine tepki duyduğunu söyleyen Erkal, "Bu davranışı iki yüzlülük ve göz boyama olarak görüyorum. Açık bir şekilde ortada. Buna kapılanlar olabilir ancak ben bunların çok küçük bir grup olacağını tahmin ediyorum" dedi.
Erkal, "Evet" oyu vereceğini söyleyen ülkücülerin de aynı şekilde küçük bir grup olarak kalacağını söyleyerek BBP örneğini verdi.
AMAÇ PARTİ DEVLETİ OLUŞTURMAK
Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, AKP'nin 12 Eylül 2010 tarihinde onaylatmaya çalıştığı Anayasa değişikliklerinin, kuvvetler ayrılığı prensibini bozarak hukuk devletini "parti" devletine dönüştüreceğini belirtti.
Değişiklik paketinin, yargıyı icranın güdümüne sokacağını, sivil-asker ayrımını körükleyeceğini ve Türkiye'de kamplaşmaları arttıracağını kaydeden Erkal, "Zaten yetersiz olan mutabakatlar daha da yıpranmış olacaktır" dedi. "Ben sandıktan çıktım, herkes benim emrimde olmalıdır" anlayışının demokrasi ile çeliştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Mustafa Erkal, "Dar anlamda milli iradeye sahip olanlar ve ülke yönetiminde belirli bir dönem görevlendirilenler, o ülkenin kuruluş amacı ve felsefesi olan geniş anlamdaki milli iradeyi dışlayamazlar. Bugün bu tehlike vardır. Hukukun siyasallaştırılması, hukuk devletini çökertecek, Anayasa Mahkemesi ve HSYK iktidar yandaşı birer kuruluş olacaklardır" yorumunu yaptı.
AKP'nin yanlış ve tehlikeli bir gidişe öncülük yaptığını söyleyen Erkal "Buna dur demek demokrasinin geleceği için gereklidir. Bu değişim, Türkiye'nin rotasını değiştirecek, ülkenin kuruluş felsefesini ve amacını saptıracaktır.
Bu değişime teslim olmak milli kimliğimiz olan Türk kimliği yerine temelsiz, uydurma ve onu inkâr edici yakıştırmaları gündeme getirecektir. Kendisini Türk değil, ama Türkiyeli hissedenler halk oylamasında bundan dolayı "evet" demeye adaydırlar. Hem değişikliğe hayır diyeceksiniz; hem de CHP Genel Başkanı gibi, Türkiyelilikten dem vuracaksınız. Bu çelişkiyi iyi görmek gerekir.
Bu değişim, ırkçı bölücü terörün taleplerinin bir kısmının karşılanmasını sağlayacaktır. "Evet" oyları çoğunluğu teşkil ederse; terörle de bir yerlere varılabileceğinin açık kanıtı olacaktır.
Anayasa değişikliklerinin kabulü, Türkiye'yi 1919 çizgisine çekecek, Milli Mücadeleyle Anadolu'dan kovduklarımızın isteklerine hizmet edecektir. Değişime dış destek bundandır. Bu değişime "evet" demek, şehit ve gazilerimize hakaretin en büyüğüdür. Teslimiyetçiliğe ve mandacılığa boyun eğenlere destek vermektir" diye konuştu.
Ülkücü ve milliyetçilere de mesaj veren Erkal, "Siyasi tuzaklara ve oyunlara alet olunmamalıdır. Bu halk oylamasıyla hedef Kenan Evren Anayasası değil; Türkiye'nin nasıl bir devlet olacağıdır. Ülkücüler yeri gelince iktidarın faydalanacağı dolgu maddesi değildir" dedi.
Erkal, şöyle devam etti:
"Vatanımızın birlik ve bütünlüğü, Türk Milletinin kardeşliği ve ebedi olarak yaşaması için uyutulmamaya ve uyuşturulmamaya dikkat edelim. Demokrasinin yaşaması için iktidarın frenlenmesine ihtiyaç vardır. Gaflet ve dalalet içinde olanları uyandıralım ve ülkemizin geleceği için halk oylamasında "hayır" diyelim."
***
MHP'nin ve Ülkü Ocakları'nın kurucu üyelerinden Muharrem Şemsek, referandum kararını "Hayır" olarak açıkladı.
Milliyetçi Hareket'in hemen her kademesinde görev yapan, 12 Eylül darbesinden hemen sonra "Milli Eğitim ve Kültür" Dergisi'ndeki yazılarından dolayı tutuklanan ve yargılanan Şemsek, referandumda neden "Hayır" diyeceğini anlattı.
19 Dönem MHP Çorum Milletvekili Muharrem Şemsek, 12 Eylül döneminin tüm acılarını yaşamış bir isim... Milliyetçi hareketin "akil" isimlerinden biri olan Şemsek, 1979 yılında vatani görevini yaparken terör örgütleri tarafından saldırıya uğrayarak yaralandı. 12 Eylül'de aralarında Başbuğ Alparslan Türkeş'in de bulunduğu 220 kişilik MHP kadrolarının idamla yargılanma sürecinde ülkücü tabanı toparlama, çalışmalarına öncülük yaptı.
80 ANAYASASI BUNDAN DAHA DEMOKRATİKTİ
Muharrem Şemsek de referandumda "Hayır" diyeceğini belirtti. "Hayır diyorum çünkü darbe yanlısı değilim" diyen Şemsek, bu kararının gerekçelerini şöyle sıraladı:
"Bu Anayasa değişiklik metni, tümüyle darbe mantığıyla hazırlanmış bir metindir. 12 Eylül Anayasası bundan daha demokratikti. Çünkü 12 Eylül anayasası, bir danışma meclisi tarafından hazırlandı. Nihai kararı 5 kişilik MGK konseyi verdi. Hazırlanışı sırasında halka sorulmadı. Siyasi partiler zaten kapatılmıştı. Hazırlanışının özünde, geçmişe duyulan öfke, tepki ve kavga anlayışı vardı. Sivil yönetim ve sivil siyasete öfke vardı. Halkın tercihi oylanmadı. Halkın tercihine sunulmadı. Halka aynen bugünkü gibi toptan ya 'evet' ya da 'hayır' diyeceksiniz diye sunuldu. Bu arada 'Hayır' propagandası da yasaklandı. Bu süreçte referanduma gidildi.
Şimdi 12 Eylül 2010'da oylayacağımız anayasaya geldiğimizde, bunu AKP Merkez Yürütme Kurulu ile Hükümetin hazırladığını görüyoruz. 12 Eylül 80'de en azından danışma meclisi ve MGK konseyi vardı. Oysa bugünkü değişiklikleri bir siyasi partinin sayısı mahdut olan merkez organı hazırladı. Nihai kararı da Başbakan Erdoğan verdi. 1980'de nihai kararı veren MGK 5 kişiydi, 2010'da oylayacağımız kararı tek kişi verdi. 5 kişinin kararı mı daha demokratiktir yoksa tek kişinin kararı mı?"
MİLLETİ NOTER YERİNE KOYUYORLAR
Anayasa değişiklik paketinin hazırlanışında halka tercih hakkı sunulmadığını, siyasi partilerle ise uzlaşılmadığını belirten Muharrem Şemsek, "Bu değişiklik paketinin temelinde, devletin kurumlarına duyulan öfke ve geçmişte meydana gelmiş olan olaylara yönelik tepki var. Bu değişiklik paketi devlet kurumlarıyla, silahlı kuvvetlerle ve yargı organlarıyla kavga mantığıyla hazırlandı. Tıpkı 30 yıl önce olduğu gibi. Oylama şekli de aynı. Halka toptan 26 madde götürülüyor ve ona bir kez mühür basma hakkı veriliyor. Halka büyük saygısızlık yapılıyor. Bu millet noter yerine koyuluyor" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın, Anayasa paketi için "Bu bir haptır" dediğini hatırlatan Şemsek, şöyle devam etti:
"Başbakan, bu maddelerin ayrı ayrı oylanmasına lüzum olmadığını söylüyor. Zaten mesele de bu ya... 26 madde içinde, Başbakan'ın üzerinde durduğu üç beş madde var. Onları gizlemek için aralara birkaç madde serpiştirdi. Şimdi bu hapı yutturmak üzere. Halkı kandırma, yanıltma ve halkın iradesine ipotek koyma mantığıyla hazırlanmış bir hap bu."
MHP'LİDEN DARBE YANLISI OLMAZ
Başta ülkücüler olmak üzere tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının, aklıselimle düşünerek hareket edeceğini ve referandumda "Hayır" diyeceğini belirten Muharrem Şemsek, Başbakan'ın AKP grup toplantısında Pehlivanoğlu'nun mektubunu okurken ağlamasını ise şu sözlerle eleştirdi:
"Ben bu tavırdan hiç etkilenmedim. Başbakanı tanımasam belki etkilenirdim. Kaldı ki O'na da yakışmıyor o tür şeyler. Başbakan'ın darbe karşıtı olması mümkün değildir. Oysa AKP'nin referandum propagandası için seçtiği stratejiye bakınca, kendisini darbe karşıtı olarak gösterdiğini görüyorsunuz. Buna karşılık, MHP ve ülkücüler darbe yanlısı olarak tanıtılıyor. Bu dünyanın en bayat ve en aşağılık, en alçak yalanıdır. Ülkücüden MHP'liden darbe yanlısı olmaz. Ülkücüler, muhtıralarla, darbelerle boğuşarak bugünlere geldi. 12 Mart muhtırası, 12 Eylül ihtilali, 28 Şubat ve 27 Nisan bildirisi, Recep Tayyip Erdoğan'ın literatüründe yer alan tarihler. Bakın bakalım kendisinin bu tarihlerdeki pozisyonlarına. Bir de ülkücülerin o tarihlerdeki pozisyonlarına bakın. Gerçek tüm çıplaklığıyla ortadadır. 12 Mart MHP ve ülkücülere verilmiş bir muhtıradır. 12 Mart'ta ben dahil tüm ülkücüler tutuklandı. Sayın Başbakan futbol oynuyordu o tarihte. Ben, Ankara'da Yıldırım Beyazıt'ta 2 No'lu askeri cezaevinde yatıyordum. Devletin kayıtları elinde. Kendisi de bir baksın. Ülkücüler o tarihlerde neredeymiş? Kendisi olmadığı gibi, geldiği köken de ortalarda yoktu. 12 Mart'ta MHP yönetiminden bir grup insan istifa ettirildi. Muhtıra ülkücülere verildi.
12 Eylül ihtilalinde, 3 bin küsur ülkücü, sıkıyönetim olan illerde şehit edildi. Başkent Ankara'da sıkıyönetim vardı. 1979 da 22 Temmuz'da evimin önünde, başkentin göbeğinde vuruldum 5 kurşunla. Üzerimde askeri üniformam vardı. Sıkıyönetim, muhtıra, ülkücü ilişkisine bakarsanız, Sayın Başbakan'ın bugünkü beyanlarının tamamen gerçek dışı olduğunu zaten görürsünüz ortaya çıkar. 12 Eylül'de bütün ülkücüler, MHP'liler tutuklandı. Sayın Erdoğan neredeydi 12 Eylül'de? AKP'liler neredeydi? 12 Eylül de MHP'yi muhatap aldı, MHP'yi mağdur etti. MHP'nin hem mağdur edeni hem de muhatabı olmuştur ihtilal.
28 Şubat'ta ülkücülerin konumuna bakın. Ülkücüler yine darbe anlayışının karşısındadır. Sayın Başbakan ve AKP ise bu süreçlerin ürünü olarak 28 Şubat'tan itibaren ortaya çıkmıştır. Muhtıra, Çiller ve Erbakan hükümetine verildi. Erbakan tasfiye edildi. RP kapatıldı, Çiller'in DYP'si parçalandı. Aradan kimler çıktı meydana? Daha sonraki tarihlere bakın. Daha görülmeyen sivil yönetime müdahaleler var. 2002'ye kadar tartışmalı da olsa MHP-DSP-ANAP koalisyonu kuruldu. Ne oldu bu süreçte? MHP nin ortağı olduğu hükümete, sivil siyasete müdahale oldu. DSP ikiye parçalandı. Ekonomik kriz çıktı. Bu süreçten kim çıktı peki?
Ülkücüler ve MHP her zaman, olağanüstü yönetimlerin, muhtıraların, darbelerin karşısında yer almıştır. Sayın Başbakan ve AKP darbelerin ürünü olarak Türkiye'ye gelmiştir. Türkiye'nin başına bela olmuştur. Bugün darbe mantığıyla anayasa hazırlamışlardır. Vatandaşlarımız ülkede darbe olmasın istiyorlarsa, bu anayasaya hayır demelidir."
Referandumda "Evet" diyeceğini açıklayan dava arkadaşlarına "En derin saygılarını" gönderen Şemsek, "Ben hepsini seviyorum. Ülkücüler akıllı insanlardır, ne yapacaklarını iyi bilirler. Benim tavsiyem, arkadaşlarımızın bu süreçte birbirlerini incitmemeleridir. Ülkeye 'hayır'lı olacak işler yapmalarıdır. 12 Eylül Evren Paşa anayasasına da Tayyip Paşa Anayasasına da hayır denmelidir" diye konuştu.
GAZETE5/Selda Öztürk KAY
erzurumlu25- .::Tengri::.
-
Yaş : 45
Cinsiyet :
Nerden : Erzurum
Lakap : Vatan delisi
Doğum Tarihi : 22/04/79
İletiler: : 757
Üyelik Tarihi : 29/12/09
Similar topics
» Ecnebi Eşcinsellere Bile Toprak Sattılar
» Şehit Mustafa Pehlivanoğlu'nun çile arkadaşı 'HAYIR' diyor
» Ülkücü Hareketin Efsane İsimleri 'HAYIR' Diyor (Sadi Somuncuoğlu)
» Ülkücü Hareketin Efsane İsimleri 'HAYIR' Diyor (Yılma Durak)
» TÜRK’Ü TÜRKSÜZLEŞTİRME DÜŞÜNCESİ
» Şehit Mustafa Pehlivanoğlu'nun çile arkadaşı 'HAYIR' diyor
» Ülkücü Hareketin Efsane İsimleri 'HAYIR' Diyor (Sadi Somuncuoğlu)
» Ülkücü Hareketin Efsane İsimleri 'HAYIR' Diyor (Yılma Durak)
» TÜRK’Ü TÜRKSÜZLEŞTİRME DÜŞÜNCESİ
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz