Türbanın Altından Füze Çıktı

[İlteriş Kağan]

Ne zaman turban veya buna benzer bir tartışma olsa, arkasından hep Amerika’nın Türkiye’ye karşı uygulamakta olduğu bir operasyon çıkar.

Türkiye laikliği daha henüz yeni sindirdiği dönemlerde bile türban tartışması yoktu. Türbanın siyasallaştırılarak Türkiye gündemine sokulması, feodal çevrelerin Batı ile yaptığı çıkar ittifakının ürünü olarak gündeme getirilmiştir. Türban Batı destekli gericiliğin talebidir. Boşuna Avrupa ve Amerika’dan dini özgürlükleri genişletin baskısı gelmez.

Doğuda bir ağa 44 koyunu boşuna kesmez. Feodalizm ile Amerikan işbirliğinin kültürel yansımasıdır, 44.ci Amerikan Başkanı Obama seçilince 44 koyun kesmek.

Ağaların çocukları Amerika da okur. Bürükselde oturur. Ama doğuda yüz bin dönüm toprak sahibidir. İstanbul’da, Ankara’da ticarethaneler sahibidir. Batının mallarını Türk halkına satar. Toprak reformundan söz açarsanız, toprak yok ki reformu olsun derler.
Bir kez daha biz türban tartışmalarına gömülmüşken, emperyalizm Batı Asya’daki çıkarlarını sürdürmek üzere, ülkemize füze kalkanı projesini açtı.

Siyasi iktidar zaten bir Amerikan projesi olduğundan onun bu projeye karşı çıkması beklenemez. İşin asıl vahim olanı; “Amerika’ya AKP’yi bırak beni al diyen” CHP’den bir ses çıkmamasıdır. Oda işi gücü bırakmış, Amerika’nın önüne koyduğu türban oyuncağı ile oynuyor.
Güneydoğu’ya ve Trabzon’a yerleşecek silahlar bugün tüm doğunun kapılarını bize kapatacak, yarın da Birleşmiş Milletler Gücü Türkiye’ye getirildiğinde bölücülüğün silahı olacaktır.
Tetiği bizim elimizde olmayan, ülkemiz içindeki her yabancı silah, bize tehdittir.

Batı destekli gericilik ve bölücülükten kurtulmadan, Türk halkına rahat gün yüzü olmayacaktır.
Cemaatler, ajanlar, casuslar, şantajcılar hep bunun için vardırlar.
Bu yaşadıklarımızın hepsi doğum sancılarıdır. Amerika ve onun Türkiye’deki uzantıları bir yere kadar gidecekler, sonunda kazanan Türk Halkı olacaktır.
Ama gecen her zaman ödenecek bedeli artırmaktadır. Zaten o bedeli ödemeyen halklar da BAĞIMSIZLIĞI hak etmezler.

Bülent ESİNOĞLU