MİLLİ DEVLETE DUYULAN BÜYÜK KİN !!
1 sayfadaki 1 sayfası
MİLLİ DEVLETE DUYULAN BÜYÜK KİN !!
Etnik bölücü terör örgütü PKK ile şer güçlerin “Ne mutlu Türküm diyene!” sözü ile Türklükten duydukları rahatsızlar neticesinde ilk ve ortaöğretimde okutulan “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın okutulmasına karşı çıkmalarına rağmen adında “Milli” kavramı geçen Milli Eğitim Şurâsı’nda zorunlu olmaktan çıkartılmasının tasnif edilir bir yanı yoktur.
Nitekim daha evvelde okullardaki Atatürk büstlerinin fazla yer kapladığı gibi bir nedenle özel okullarda bu zorunluluk kaldırılmıştı. Bu kararı alanları ve aldıranları sonuna kadar esefle kınıyorum kınamasına. Lakin Milli Eğitim Şurâsı ile Milli Eğitim Bakanlığı “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın okunup okunmayacağına karar vermek yerine asli görevi olan eğitim sisteminin nasıl daha verimli hale getirileceğini araştırsın.
Alınan bu kararlar “milli ve manevi” değerlerimizin siyasi iktidar ve onun temsilcileri tarafından birer, birer yok edilmeye çalışılmasının yanında milli devlet kriterleri yok edilerek “milli devlet” temelinin oyulmaya çalışıldığının bir göstergesidir.
Öte taraftan hakkında bölücü çıkışlar nedeniyle kapatılma davası açılmasına karşı yüksek yargının kapatmama kararı verdiği HAKPAR’ın kongresinde kürtçe marş (Kürtlerin ortak marşı olduğu iddia edilen ey rakib marşı) okunması sırasında kongreye misafir olarak katılan AKP mensubu milletvekillerinin saygı duruşunda bulunmalarının iki hafta sonrasında Milli Eğitim Şurâsı’ndan böyle bir karar çıkması manidardır. Elbette dün orada “…dinimiz de imanımız da hep kürt ve """""…” sözünden rahatsız olmayıp saygı duruşunda bulunanlar ve açılım sevdasında olanlar “Türküm!” ile başlayıp “Varlığım, Türk Varlığına armağan olsun! Ne mutlu Türküm diyene!” ile biten “Andımız”ın okullarda her gün okutulması etnik bölücü terör örgütünü ve Sayın Başbakanın bir türlü tamamını sayamadığı 36 etnik unsurdan kendini Türk Milleti’nin bir parçası olarak görmeyenleri rahatsız ediyordur.
Elbette iç ve dış şer odaklarına karşı kadını – erkeği – çocuğu, genci – ihtiyarı, eli silah tutan – tutmayan, ayağında çarıklısı – çıplak ayaklısı Büyük Türk Milleti’nin kıt imkânlarla Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, İnönü’de verdiği topyekûn varoluş mücadele ile kazanılan zaferler neticesinde yazılan Milli Marş’ın okullarda her Pazartesi ve Cuma günlerinde bir ağızdan okunmasından etnik bölücü terör örgütü PKK ile yandaşları rahatsız olacaktır. Bu rahatsızlığın olması normaldir. Lakin isminin içinde “milli” kavramı geçen Milli Eğitim Şurâsı’ndaki bazı şahısların bundan rahatsızlık duyup dile getirmesi ve hatta kabul görmesi daha çok siyasi bir nitelik taşımaktadır. Ve AKP hükümetinin mensubu olmasına karşın 13 Mayıs 1277’de “Şimden gerü hiç gimesne divanda, dergâhta, bergahda ve dahı her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye!” diye ferman yayınlayan Karamanoğlu Mehmet Bey’in memleketinin bir evladı olan Sayın Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun bu zorunluluğun kaldırılmasına karşı çıkmayışı da tam bir fiyaskodur. Ve hatta bakanın bu karşı çıkmayışı AKP hükümetinin bu konuda hangi anlayış ve düşünce içerisinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Nitekim Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde devletin yönetimini elinde bulunduran hiçbir siyasi iktidar, AKP hükümeti dönemindeki “milli ve manevi” değerlerimizle hesaplaşmaya kalkmamış ve de “milli ve manevi” değerlerimizi yok etmeye yönelik hiçbir adım atmamıştır. Lakin mevcut AKP iktidarı döneminde etnik bölücü terör sorunu gerçeğinde var olmayan bir “Kürt Sorunu” olarak lanse edilmiş ve de etnik bölücü teröre karşı devam ettirilen müdahale bir “mücadele” sürecinden daha çok “müzakere” sürecine kaydırılmıştır. Buna paralel olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mensubu olan gayri Müslimler yani azınlıklar hariç milletin “Türk Milleti” olarak kabul edilmesinden sanki bir rahatsızlık duyan AKP ve Sayın Başbakan iktidara geldiği günden bugüne durup, durup kendilerinin dahi bir türlü hepsini sayamadığı 36 etnik unsura ayırmasının ve “… Bu ülkede 36 etnik unsur var…” diye her fırsatta çıkışlarda bulunması milli ve manevi değerlerin yok edilmesinin bir ön ayağıdır.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu devleti kurarken milleti “Türk Milleti” olarak tarif etmiştir. Bugün Cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden seksen küsur yıl geçmesine rağmen çıkıp “Türk Milleti”ni bir türlü tamamını sayamadıkları 36 etnik unsura ayrıştırmak veya parçalamak anca bölücüler ile iç ve dış şer güçlerinin menfaatinedir.
Yine AKP hükümeti döneminde, “asker – polis – sivil, genç – ihtiyar ve kadın – erkek – çocuk” demeden yaklaşık otuz beş bin insanımızı katleden etnik bölücü terör örgütü PKK mensupları ile İmralı’daki caniyi kapsayıcı dört defa genel aftan çok daha öte “özel af” girişimleri düşünüldüğünde okullarda okutulan “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın zorunlu olmaktan çıkartılmasının amacı daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca “…artık analar ağlamasın!” sloganı ile başlatılan “açılım projesi (Kürt açılımı, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi)” kapsamında Kandil ve Mahmur’dan gelenlerin etnik bölücü terör örgütü PKK’nın siyasi sözcülüğünü ifa etmeye çalışan BDP’lilerle birlikte devletin üst düzey yöneticilerinin Habur’da karşılanması da AKP hükümetinin anlayış tarzını ortaya koymaktadır.
İşte bu anlayış tarzı ile hareket eden AKP hükümeti, etnik bölücü terör örgütü PKK ile onun siyasi sözcülüğünü ifa eden BDP tarafından askere – polise ve kamu mallarına taş ile molotofkokteyli atmakla ve yeri geldiğinde canlı kalkan olarak görevlendirilen çocukların terör suçundan yargılanıp ceza almalarının önüne geçecek “taş atan çocuklar yasası” olarak bilinen düzenlemeyi gerçekleştirmiştir. Açıkçası devlete ve millete karşı suç işleyenlerin ve hatta İmralı’daki caninin posteri ile etnik bölücü terör örgütü PKK’nın paçavrasını omuzlarında taşıyıp devlet düşmanlığı yapanların yaşlarının on sekizden küçük olması halinde suçlarının cezasının olmayışının önünü açan bir siyasi iktidardan “milli ve manevi” değerlerin korunması noktasında ne beklenebilir ki?
Daha iki gün evvel Suriye kökenli teröristlerin Suriye’ye iadelerini çıkartan AKP hükümeti bu düzenleme ile Suriye’ye teslim edilecek teröristlerin cezalarını Suriye’de çekmesine evet derken diğer taraftan da Suriye’de çıkartılacak bir af ile bu teröristlerin serbest kalma ihtimallerini herhalde düşünmemiş olma ihtimali yoktur. Bölücülere karşı atılan adımların karşısında milletin “milli ve manevi” değer olarak gördüğü ve senelerdir okullarda okutulan “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın bir şura kararı ile zorunlu olmaktan çıkartılmasında herhalde hükümetin parmağının olmadığını iddia etmek de asılsız olur.
Nitekim istedikleri anayasa değişikliklerinin millet tarafından kabul edilmesi için Türk – İslam Davası uğruna şehit verilen Ülkü Şehitleri için sahte gözyaşları akıtıp bu düzenleme ile 12 Eylülcülerin yargılanacağı yönünde kampanya başlatanların… Okullarda “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın zorunlu olarak çıkartılmasına öncü olduklarını ve hatta bir kısmının da bu düzenleme karşısında seyirci kalanların olduğunu görmek… Bunların “Türk – İslam Davası” ile uzaktan yakından alakaları olmadığı ve sadece emelleri uğruna bu değerleri kullandıkları bir gerçektir.
Bu noktalardan hareketle milli ve manevi değerlerimiz mevcut AKP hükümeti tarafından tehdit altındadır. Dün Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dağlarda yazan “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünden rahatsız olanlar bugün bunla yetinmeyip okullarda okunan “Andımız” ile “İstiklal Marşı”ndan rahatsız olmuşlardır. Yarın da akı analarımızın alnının akını alı da şehitlerimizin kanını temsil eden ŞANLI AYYILDIZLI AL BAYRAĞIMIZ’dan rahatsız olup devlet kurumlarına bayrak asılmasını ve hatta bayramlarda balkonlara bayrak asılmasına karşı düzenlemeler çıkartırlarsa da şaşırmamak lazım. Ve hatta okullarda “Türkçe” seçmeli ders haline getirilirse de… Bu gidişatın sonu pek hayra delalet değile benziyor, benzemesine…
Lakin istedikleri kadar zorunlu olmaktan çıkartsınlar… İstedikleri kadar dağlardan, taşlardan kazısınlar… Büyük Türk Milleti’nin yüreğinden hiçbirini kazıyamazlar ve kazımaya da güçleri yetmeyecektir. Büyük Türk Milleti her fırsatta “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nı hep bir ağızdan daha yürekten ve daha canlı okuyacaktır. Bu vesile ile ismi içerisinde “milli” kavramı geçen Milli Eğitim Şurâsı ile aldıkları kararları ve yine ismi içerisinde “milli” kavramı geçen Milli Eğitim Bakanlığı ile Bakanını, AKP hükümetini ve de bu değişikliğe sesini çıkartmayan siyasileri sonuna kadar esefle kınıyorum. Milli Eğitim Şurâsı ve Milli Eğitim Bakanlığı “Andımız” ve “İstiklal Marşı”nın ne zaman okunacağı ile uğraşmayı bırakıp asıl görevi olan eğitim sistemini nasıl verimli hale getireceğine baksın. Yüce Yaradanımız yar ve yardımcımız olsun! Ve son söz olarak diyorum ki;
“Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun!”
“Ne Mutlu Türküm Diyene!”
Nitekim daha evvelde okullardaki Atatürk büstlerinin fazla yer kapladığı gibi bir nedenle özel okullarda bu zorunluluk kaldırılmıştı. Bu kararı alanları ve aldıranları sonuna kadar esefle kınıyorum kınamasına. Lakin Milli Eğitim Şurâsı ile Milli Eğitim Bakanlığı “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın okunup okunmayacağına karar vermek yerine asli görevi olan eğitim sisteminin nasıl daha verimli hale getirileceğini araştırsın.
Alınan bu kararlar “milli ve manevi” değerlerimizin siyasi iktidar ve onun temsilcileri tarafından birer, birer yok edilmeye çalışılmasının yanında milli devlet kriterleri yok edilerek “milli devlet” temelinin oyulmaya çalışıldığının bir göstergesidir.
Öte taraftan hakkında bölücü çıkışlar nedeniyle kapatılma davası açılmasına karşı yüksek yargının kapatmama kararı verdiği HAKPAR’ın kongresinde kürtçe marş (Kürtlerin ortak marşı olduğu iddia edilen ey rakib marşı) okunması sırasında kongreye misafir olarak katılan AKP mensubu milletvekillerinin saygı duruşunda bulunmalarının iki hafta sonrasında Milli Eğitim Şurâsı’ndan böyle bir karar çıkması manidardır. Elbette dün orada “…dinimiz de imanımız da hep kürt ve """""…” sözünden rahatsız olmayıp saygı duruşunda bulunanlar ve açılım sevdasında olanlar “Türküm!” ile başlayıp “Varlığım, Türk Varlığına armağan olsun! Ne mutlu Türküm diyene!” ile biten “Andımız”ın okullarda her gün okutulması etnik bölücü terör örgütünü ve Sayın Başbakanın bir türlü tamamını sayamadığı 36 etnik unsurdan kendini Türk Milleti’nin bir parçası olarak görmeyenleri rahatsız ediyordur.
Elbette iç ve dış şer odaklarına karşı kadını – erkeği – çocuğu, genci – ihtiyarı, eli silah tutan – tutmayan, ayağında çarıklısı – çıplak ayaklısı Büyük Türk Milleti’nin kıt imkânlarla Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, İnönü’de verdiği topyekûn varoluş mücadele ile kazanılan zaferler neticesinde yazılan Milli Marş’ın okullarda her Pazartesi ve Cuma günlerinde bir ağızdan okunmasından etnik bölücü terör örgütü PKK ile yandaşları rahatsız olacaktır. Bu rahatsızlığın olması normaldir. Lakin isminin içinde “milli” kavramı geçen Milli Eğitim Şurâsı’ndaki bazı şahısların bundan rahatsızlık duyup dile getirmesi ve hatta kabul görmesi daha çok siyasi bir nitelik taşımaktadır. Ve AKP hükümetinin mensubu olmasına karşın 13 Mayıs 1277’de “Şimden gerü hiç gimesne divanda, dergâhta, bergahda ve dahı her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye!” diye ferman yayınlayan Karamanoğlu Mehmet Bey’in memleketinin bir evladı olan Sayın Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun bu zorunluluğun kaldırılmasına karşı çıkmayışı da tam bir fiyaskodur. Ve hatta bakanın bu karşı çıkmayışı AKP hükümetinin bu konuda hangi anlayış ve düşünce içerisinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Nitekim Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde devletin yönetimini elinde bulunduran hiçbir siyasi iktidar, AKP hükümeti dönemindeki “milli ve manevi” değerlerimizle hesaplaşmaya kalkmamış ve de “milli ve manevi” değerlerimizi yok etmeye yönelik hiçbir adım atmamıştır. Lakin mevcut AKP iktidarı döneminde etnik bölücü terör sorunu gerçeğinde var olmayan bir “Kürt Sorunu” olarak lanse edilmiş ve de etnik bölücü teröre karşı devam ettirilen müdahale bir “mücadele” sürecinden daha çok “müzakere” sürecine kaydırılmıştır. Buna paralel olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin mensubu olan gayri Müslimler yani azınlıklar hariç milletin “Türk Milleti” olarak kabul edilmesinden sanki bir rahatsızlık duyan AKP ve Sayın Başbakan iktidara geldiği günden bugüne durup, durup kendilerinin dahi bir türlü hepsini sayamadığı 36 etnik unsura ayırmasının ve “… Bu ülkede 36 etnik unsur var…” diye her fırsatta çıkışlarda bulunması milli ve manevi değerlerin yok edilmesinin bir ön ayağıdır.
Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk bu devleti kurarken milleti “Türk Milleti” olarak tarif etmiştir. Bugün Cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden seksen küsur yıl geçmesine rağmen çıkıp “Türk Milleti”ni bir türlü tamamını sayamadıkları 36 etnik unsura ayrıştırmak veya parçalamak anca bölücüler ile iç ve dış şer güçlerinin menfaatinedir.
Yine AKP hükümeti döneminde, “asker – polis – sivil, genç – ihtiyar ve kadın – erkek – çocuk” demeden yaklaşık otuz beş bin insanımızı katleden etnik bölücü terör örgütü PKK mensupları ile İmralı’daki caniyi kapsayıcı dört defa genel aftan çok daha öte “özel af” girişimleri düşünüldüğünde okullarda okutulan “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın zorunlu olmaktan çıkartılmasının amacı daha iyi anlaşılacaktır. Ayrıca “…artık analar ağlamasın!” sloganı ile başlatılan “açılım projesi (Kürt açılımı, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi)” kapsamında Kandil ve Mahmur’dan gelenlerin etnik bölücü terör örgütü PKK’nın siyasi sözcülüğünü ifa etmeye çalışan BDP’lilerle birlikte devletin üst düzey yöneticilerinin Habur’da karşılanması da AKP hükümetinin anlayış tarzını ortaya koymaktadır.
İşte bu anlayış tarzı ile hareket eden AKP hükümeti, etnik bölücü terör örgütü PKK ile onun siyasi sözcülüğünü ifa eden BDP tarafından askere – polise ve kamu mallarına taş ile molotofkokteyli atmakla ve yeri geldiğinde canlı kalkan olarak görevlendirilen çocukların terör suçundan yargılanıp ceza almalarının önüne geçecek “taş atan çocuklar yasası” olarak bilinen düzenlemeyi gerçekleştirmiştir. Açıkçası devlete ve millete karşı suç işleyenlerin ve hatta İmralı’daki caninin posteri ile etnik bölücü terör örgütü PKK’nın paçavrasını omuzlarında taşıyıp devlet düşmanlığı yapanların yaşlarının on sekizden küçük olması halinde suçlarının cezasının olmayışının önünü açan bir siyasi iktidardan “milli ve manevi” değerlerin korunması noktasında ne beklenebilir ki?
Daha iki gün evvel Suriye kökenli teröristlerin Suriye’ye iadelerini çıkartan AKP hükümeti bu düzenleme ile Suriye’ye teslim edilecek teröristlerin cezalarını Suriye’de çekmesine evet derken diğer taraftan da Suriye’de çıkartılacak bir af ile bu teröristlerin serbest kalma ihtimallerini herhalde düşünmemiş olma ihtimali yoktur. Bölücülere karşı atılan adımların karşısında milletin “milli ve manevi” değer olarak gördüğü ve senelerdir okullarda okutulan “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın bir şura kararı ile zorunlu olmaktan çıkartılmasında herhalde hükümetin parmağının olmadığını iddia etmek de asılsız olur.
Nitekim istedikleri anayasa değişikliklerinin millet tarafından kabul edilmesi için Türk – İslam Davası uğruna şehit verilen Ülkü Şehitleri için sahte gözyaşları akıtıp bu düzenleme ile 12 Eylülcülerin yargılanacağı yönünde kampanya başlatanların… Okullarda “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nın zorunlu olarak çıkartılmasına öncü olduklarını ve hatta bir kısmının da bu düzenleme karşısında seyirci kalanların olduğunu görmek… Bunların “Türk – İslam Davası” ile uzaktan yakından alakaları olmadığı ve sadece emelleri uğruna bu değerleri kullandıkları bir gerçektir.
Bu noktalardan hareketle milli ve manevi değerlerimiz mevcut AKP hükümeti tarafından tehdit altındadır. Dün Başbuğ Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dağlarda yazan “Ne mutlu Türküm diyene!” sözünden rahatsız olanlar bugün bunla yetinmeyip okullarda okunan “Andımız” ile “İstiklal Marşı”ndan rahatsız olmuşlardır. Yarın da akı analarımızın alnının akını alı da şehitlerimizin kanını temsil eden ŞANLI AYYILDIZLI AL BAYRAĞIMIZ’dan rahatsız olup devlet kurumlarına bayrak asılmasını ve hatta bayramlarda balkonlara bayrak asılmasına karşı düzenlemeler çıkartırlarsa da şaşırmamak lazım. Ve hatta okullarda “Türkçe” seçmeli ders haline getirilirse de… Bu gidişatın sonu pek hayra delalet değile benziyor, benzemesine…
Lakin istedikleri kadar zorunlu olmaktan çıkartsınlar… İstedikleri kadar dağlardan, taşlardan kazısınlar… Büyük Türk Milleti’nin yüreğinden hiçbirini kazıyamazlar ve kazımaya da güçleri yetmeyecektir. Büyük Türk Milleti her fırsatta “Andımız” ile “İstiklal Marşı”nı hep bir ağızdan daha yürekten ve daha canlı okuyacaktır. Bu vesile ile ismi içerisinde “milli” kavramı geçen Milli Eğitim Şurâsı ile aldıkları kararları ve yine ismi içerisinde “milli” kavramı geçen Milli Eğitim Bakanlığı ile Bakanını, AKP hükümetini ve de bu değişikliğe sesini çıkartmayan siyasileri sonuna kadar esefle kınıyorum. Milli Eğitim Şurâsı ve Milli Eğitim Bakanlığı “Andımız” ve “İstiklal Marşı”nın ne zaman okunacağı ile uğraşmayı bırakıp asıl görevi olan eğitim sistemini nasıl verimli hale getireceğine baksın. Yüce Yaradanımız yar ve yardımcımız olsun! Ve son söz olarak diyorum ki;
“Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun!”
“Ne Mutlu Türküm Diyene!”
Similar topics
» Türkeş’in oğlu Milli Devlete başkaldırdı!
» Mustafa Kemâl Atatürk’ün Millî Birlik ve Millî Egemenlik Üzerine Sözle
» Güneydoğu artık, devlete değil, Allah’a emanet!Rahmi..Turan
» Küçük kıza tecavüz edip hacca giden AKP takımı !
» Büyük tarihçi İsmail Hâmi Danişmend aynı zamanda çok büyük bir âşıkmış
» Mustafa Kemâl Atatürk’ün Millî Birlik ve Millî Egemenlik Üzerine Sözle
» Güneydoğu artık, devlete değil, Allah’a emanet!Rahmi..Turan
» Küçük kıza tecavüz edip hacca giden AKP takımı !
» Büyük tarihçi İsmail Hâmi Danişmend aynı zamanda çok büyük bir âşıkmış
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz