KAĞANLIK! Kuzu değil Bozkurt'uz.
1 sayfadaki 1 sayfası
KAĞANLIK! Kuzu değil Bozkurt'uz.
Yerli yönetim biçimimiz olan Kağanlık, bazı Türk düşmanlarının iddia ettiği gibi çağ dışı bir düzen değil aksine bugün ilkel demokrasiyi bile geride bırakan ileri bir düzendir. Her şeyden önce dışarıdan gelme değildir; yerli bir düzendir. Türk töresini esas alır ve yabancı devletlerin isteklerine karşı dik duruş sergileme imkanı yaratır. Demokrasinin dayattığı gibi ne 30.000 insanın katili maymunlara ne de milletinize kasteden sözde aydınlara karşı aciz kalırsınız. Çünkü Kağanlık, bunlara izin vermez ve bu tür “saldırılar” doğduğu anda onları yok etmek çabasına girer.
Oysa demokrasi böyle değildir. Belirttiğim gibi terör örgütü kurup, masum insanlara zarar veren şahıslara bile “özgürlük” ister; ancak Türklük söz konusu olduğu zaman bir anda değişir. Vatanına kasteden 2 kişiyi öldüren Türk, “mağara adamı” ilan edilir ve cezaevine atılır. 30.000 insanın katilini ise serbest bıraktırma ya da astırmama çabasına girer.
Durumun bu şekilde olması olağandır. Çünkü demokrasi de diğer sistemler gibi dışarıdan gelmiştir ve Türklüğe göre düzenlenmemiştir. Mustafa Kemal Atatürk zamanında dahi – kasten – uygulanmamış ve Türk milletine zarar vermesi engellenmiştir. Nasıl ki, “sonunda çok partili sisteme geçtik, demokrasi kazandı” nutukları atan adamlar türedi, o gün bugündür Türk milleti her saniye geriliyor ve bir adım öne gitmiyor. Türklüğe sunulan şey şu oldu: Gelişeceksen de batı kontrolünde, gerileyeceksen de batı kontrolünde olacaksın.
Devletimizin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca Türkçüler tarafından “Başbuğ” olarak adlandırılmaz. Atatürk’ün yaşadığı dönemde O’na pek çok kez bu şekilde hitap edilmiştir ve Atatürk döneminin Türklüğü yücelten politikalarına ancak bu unvan yakışır. Ancak daha sonradan başa gelen ve Atatürk’ün izinden gittiğini iddia edenler zamanında Türkiye, Atatürk’ün izinde olduğunu zannedip tam ters bir yöne götürülmüştür.
Saltanatı, Hilafeti kaldıran, Laik sistemi getiren Mustafa Kemal Atatürk’ün çok partili sisteme geçişi başaramadığı külliyen yalandır. Atatürk, çok partili sisteme geçecek gibi yapmış ve akabinde doğan kaosu milletine örnek olarak göstermiştir. Eğer yaşasaydı bugün her şey çok daha farklı olacaktı. Her şeyden önce millet, kendini “Tanrı” sanan cahilleri kurtuluş reçetesi olarak görmeyecek ve Türkiye gayet iyi eğitilmiş devlet adamları tarafından idare edilecekti.
Ruhu şad olsun…
Kağanlık; Padişahlık, Sultanlık ya da Krallık gibi yönetimler ile karıştırılmamalıdır. Padişahlık ya da Sultanlık, Sami topluluklarına ait sistemlerdir ve bu unvanlara sahip olan kişilerin hakları, kimi yönlerden o toplulukların anlayışına göre düzenlenmiştir. Mesela; Türk töresini esas alan Kağanlık düzeninde “katun” yani kadınlara haksızlıklar yapılmazdı. Ancak Sultanlık düzenine göre Sultan olan kişinin ailesi, Sultanın malı sayılır. Sultan, ailesine yaptıklarından sorumlu tutulamaz. Padişahlık da buna yakın bir düzendir. Krallık ise henüz medeniyetin zerresini yaratamamış Avrupa dönemlerine ait bir düşüncedir. Bir vakitlerin en iyi Avrupalı kralları, memleketlerini oturaktan idare edenlerdi.
Tabi İslam’a geçişten sonraki dönemlerde Padişah ve Sultan gibi unvanlar alan fakat Türklük şuurunu koruyan Türk atalarımız bu düzene tümü ile uymamış; yalnızca Ortadoğu coğrafyasını rahat idare edebileceği kısımlarını gerekli gördüğünde kullanmıştır. “Kağan” unvanından türeyen “Han” unvanını kullanmaya pek çoğu da devam etmiştir.
Her bir atamızın ruhu şad olsun.
Kağanlık düzeninde toplum Kağanın malı değildir. Kağan otağına girip diz vuran yiğit, bunu Kağanın şahsına değil, Kağanın temsil ettiği “millet iradesi”ne saygı duyduğu için yapardı. Yani uğrunda diz vurulan Kağan değil milletti.
Bununla beraber boy beyleri de milletten üstün değildi. Ziya Gökalp’in “Türkçülüğün Esasları” isimli eserinde de belirttiği üzere “El (İl) mi yaman Bey mi yaman” atasözümüz buradan türemiştir. Eski toplum meclislerinde toplumun fertleri de toplantılara katılabilir ve boy beyleriyle eşit bir şekilde tartışabilirdi. Bu atasözümüz de bunu ifade ederken türemiştir.
Millet egemenliği kavramını demokrasi değil “Cumhuriyet” temsil eder. Demokrasi yalnızca bir seçim sistemidir. Günümüzde bazı şarlatanların yaptığı gibi “demokrasilerde bu ilkelliktir” gibi mantıksız her tavrın üzerine bağlanabileceği bir sistem değildir. Daha önce “Demokrasi İlkelliktir” yazımda da belirttiğim gibi bu sistem yanlıştır ve çok parası olanın başa geldiği bir düzendir.
“Tek adamlara köle mi olalım?” şeklinde yaklaşanların da unutmaması gereken şeyler var. Bir kere bugün “kuzu” olup peşinden gittiğiniz “çobanların” bu memlekete bir faydası dokunmuş mudur?
Asla!
Öyleyse Atatürk gibi, Atilla gibi, Timur gibi Başbuğların peşinden “Kurt” olup gitmek, çobanların peşinden kuzu olup gitmekten iyi değil midir?
Bu memleketin idaresine katılım demokrasi ile değil ancak ve ancak mensubu olduğumuz meslek kollarında en iyi şekilde işimizi yaparsak olabilir. Yoksa taviz ve taciz dolu siyaset arenası bizi geriye götürmekten başka bir şey yapmamıştır.
İşin başka bir yönüne de değinmek istiyorum!
“Kağanlık geride kaldı, demokrasi çağdaşlık” diye düşünmeyin. Kağanlık ile demokrasinin geçmişi neredeyse aynı yıllara denk gelir. Kağanlık ne kadar eskiyse, çağının batı dünyası anlayışı gereği akla değil çoğunluğa önem veren demokrasi de o kadar eskidir!
Yabancı bir düşünce olan demokrasi “çağdaşlık”, yerli yönetim biçimimiz olan Kağanlık da “çağ dışı” olarak görülüyor. İşte bir milletin “milli” konularda düşebileceği en büyük sıkıntılardan biri de budur.
***
Her ilde toplum meclisleri kurulmalı, devlet kurumlarınca özel olarak çeşitli alanlarda (Genel idare, eğitim, ekonomi, kültür vb.) yetenekli Türkler eğitilmeli ve bu toplum meclislerinde özel eğitimli idarecileri toplumun yakından tanımasına fırsat verilmelidir.
Bu sistem bugün olduğu gibi, milletin seçtiği adamların daha sonra millete el öptürdüğü bir “kahpelik” düzenine dönüşmeyecektir. Millet, takip ettiği adamları denetleme yetkisinden muaf olmayacaktır.
Her alanda özel olarak eğitilen Türk idarecilerinin katkıları, işi olmadığı halde her türlü idare mevzusuna karışan toprak ağalarından, holding patronlarından, büyük aile kabadayılarından fazla olacaktır.
Türk töresine uygun terbiye alan Türk idarecileri, milletini sömürmeyecek, her türlü ahlaka bağlı olacak ve kendisini milletten üstün görmeyecektir.
Herhalde böyle bir düzende de millete hizmet edenin alacağı maaş, milletten fazla olmayacaktır.
Hatta ve hatta kendisi on binlerce TL maaş alıp millete “aza kanaat et” diyen devlet yöneticileri olmayacaktır!
Makarna, kömür vb. erzaklara oy dağıtan ve bunu “milli” iradesi olarak sunan bir toplum da olmayacaktır!
***
Bütün bunlar zor mu?
Madem ki çağımız ileri bir çağ ve madem ki çağımızda akıl en önemli unsur; bilim oldukça ilerledi, o halde bunları getirecek düzeni yaratmak zor olmasa gerek. Bunun için her Türkçü canla başla çalışacaktır. Yeter ki bu millet kendi kaderini kendi töresine uygun çizmeye dönsün.
Aksi takdirde milletimiz, Başbuğlar tarafından “Kurt” edilmeye değil, çobanlar tarafından kuzu edilip güdülmeye razı olmalıdır.
Unutmayın; biz unutulmaması gereken köklü bir geçmişe ve görmezden gelinemeyecek kadar ulu bir medeniyete sahibiz.
Bunun için tek kurtuluş reçetemiz: Gücünü bu unsurlardan alan Türkçülük ilacıdır.
Yusufhan Güzelsoy
Oysa demokrasi böyle değildir. Belirttiğim gibi terör örgütü kurup, masum insanlara zarar veren şahıslara bile “özgürlük” ister; ancak Türklük söz konusu olduğu zaman bir anda değişir. Vatanına kasteden 2 kişiyi öldüren Türk, “mağara adamı” ilan edilir ve cezaevine atılır. 30.000 insanın katilini ise serbest bıraktırma ya da astırmama çabasına girer.
Durumun bu şekilde olması olağandır. Çünkü demokrasi de diğer sistemler gibi dışarıdan gelmiştir ve Türklüğe göre düzenlenmemiştir. Mustafa Kemal Atatürk zamanında dahi – kasten – uygulanmamış ve Türk milletine zarar vermesi engellenmiştir. Nasıl ki, “sonunda çok partili sisteme geçtik, demokrasi kazandı” nutukları atan adamlar türedi, o gün bugündür Türk milleti her saniye geriliyor ve bir adım öne gitmiyor. Türklüğe sunulan şey şu oldu: Gelişeceksen de batı kontrolünde, gerileyeceksen de batı kontrolünde olacaksın.
Devletimizin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk, yalnızca Türkçüler tarafından “Başbuğ” olarak adlandırılmaz. Atatürk’ün yaşadığı dönemde O’na pek çok kez bu şekilde hitap edilmiştir ve Atatürk döneminin Türklüğü yücelten politikalarına ancak bu unvan yakışır. Ancak daha sonradan başa gelen ve Atatürk’ün izinden gittiğini iddia edenler zamanında Türkiye, Atatürk’ün izinde olduğunu zannedip tam ters bir yöne götürülmüştür.
Saltanatı, Hilafeti kaldıran, Laik sistemi getiren Mustafa Kemal Atatürk’ün çok partili sisteme geçişi başaramadığı külliyen yalandır. Atatürk, çok partili sisteme geçecek gibi yapmış ve akabinde doğan kaosu milletine örnek olarak göstermiştir. Eğer yaşasaydı bugün her şey çok daha farklı olacaktı. Her şeyden önce millet, kendini “Tanrı” sanan cahilleri kurtuluş reçetesi olarak görmeyecek ve Türkiye gayet iyi eğitilmiş devlet adamları tarafından idare edilecekti.
Ruhu şad olsun…
Kağanlık; Padişahlık, Sultanlık ya da Krallık gibi yönetimler ile karıştırılmamalıdır. Padişahlık ya da Sultanlık, Sami topluluklarına ait sistemlerdir ve bu unvanlara sahip olan kişilerin hakları, kimi yönlerden o toplulukların anlayışına göre düzenlenmiştir. Mesela; Türk töresini esas alan Kağanlık düzeninde “katun” yani kadınlara haksızlıklar yapılmazdı. Ancak Sultanlık düzenine göre Sultan olan kişinin ailesi, Sultanın malı sayılır. Sultan, ailesine yaptıklarından sorumlu tutulamaz. Padişahlık da buna yakın bir düzendir. Krallık ise henüz medeniyetin zerresini yaratamamış Avrupa dönemlerine ait bir düşüncedir. Bir vakitlerin en iyi Avrupalı kralları, memleketlerini oturaktan idare edenlerdi.
Tabi İslam’a geçişten sonraki dönemlerde Padişah ve Sultan gibi unvanlar alan fakat Türklük şuurunu koruyan Türk atalarımız bu düzene tümü ile uymamış; yalnızca Ortadoğu coğrafyasını rahat idare edebileceği kısımlarını gerekli gördüğünde kullanmıştır. “Kağan” unvanından türeyen “Han” unvanını kullanmaya pek çoğu da devam etmiştir.
Her bir atamızın ruhu şad olsun.
Kağanlık düzeninde toplum Kağanın malı değildir. Kağan otağına girip diz vuran yiğit, bunu Kağanın şahsına değil, Kağanın temsil ettiği “millet iradesi”ne saygı duyduğu için yapardı. Yani uğrunda diz vurulan Kağan değil milletti.
Bununla beraber boy beyleri de milletten üstün değildi. Ziya Gökalp’in “Türkçülüğün Esasları” isimli eserinde de belirttiği üzere “El (İl) mi yaman Bey mi yaman” atasözümüz buradan türemiştir. Eski toplum meclislerinde toplumun fertleri de toplantılara katılabilir ve boy beyleriyle eşit bir şekilde tartışabilirdi. Bu atasözümüz de bunu ifade ederken türemiştir.
Millet egemenliği kavramını demokrasi değil “Cumhuriyet” temsil eder. Demokrasi yalnızca bir seçim sistemidir. Günümüzde bazı şarlatanların yaptığı gibi “demokrasilerde bu ilkelliktir” gibi mantıksız her tavrın üzerine bağlanabileceği bir sistem değildir. Daha önce “Demokrasi İlkelliktir” yazımda da belirttiğim gibi bu sistem yanlıştır ve çok parası olanın başa geldiği bir düzendir.
“Tek adamlara köle mi olalım?” şeklinde yaklaşanların da unutmaması gereken şeyler var. Bir kere bugün “kuzu” olup peşinden gittiğiniz “çobanların” bu memlekete bir faydası dokunmuş mudur?
Asla!
Öyleyse Atatürk gibi, Atilla gibi, Timur gibi Başbuğların peşinden “Kurt” olup gitmek, çobanların peşinden kuzu olup gitmekten iyi değil midir?
Bu memleketin idaresine katılım demokrasi ile değil ancak ve ancak mensubu olduğumuz meslek kollarında en iyi şekilde işimizi yaparsak olabilir. Yoksa taviz ve taciz dolu siyaset arenası bizi geriye götürmekten başka bir şey yapmamıştır.
İşin başka bir yönüne de değinmek istiyorum!
“Kağanlık geride kaldı, demokrasi çağdaşlık” diye düşünmeyin. Kağanlık ile demokrasinin geçmişi neredeyse aynı yıllara denk gelir. Kağanlık ne kadar eskiyse, çağının batı dünyası anlayışı gereği akla değil çoğunluğa önem veren demokrasi de o kadar eskidir!
Yabancı bir düşünce olan demokrasi “çağdaşlık”, yerli yönetim biçimimiz olan Kağanlık da “çağ dışı” olarak görülüyor. İşte bir milletin “milli” konularda düşebileceği en büyük sıkıntılardan biri de budur.
***
Her ilde toplum meclisleri kurulmalı, devlet kurumlarınca özel olarak çeşitli alanlarda (Genel idare, eğitim, ekonomi, kültür vb.) yetenekli Türkler eğitilmeli ve bu toplum meclislerinde özel eğitimli idarecileri toplumun yakından tanımasına fırsat verilmelidir.
Bu sistem bugün olduğu gibi, milletin seçtiği adamların daha sonra millete el öptürdüğü bir “kahpelik” düzenine dönüşmeyecektir. Millet, takip ettiği adamları denetleme yetkisinden muaf olmayacaktır.
Her alanda özel olarak eğitilen Türk idarecilerinin katkıları, işi olmadığı halde her türlü idare mevzusuna karışan toprak ağalarından, holding patronlarından, büyük aile kabadayılarından fazla olacaktır.
Türk töresine uygun terbiye alan Türk idarecileri, milletini sömürmeyecek, her türlü ahlaka bağlı olacak ve kendisini milletten üstün görmeyecektir.
Herhalde böyle bir düzende de millete hizmet edenin alacağı maaş, milletten fazla olmayacaktır.
Hatta ve hatta kendisi on binlerce TL maaş alıp millete “aza kanaat et” diyen devlet yöneticileri olmayacaktır!
Makarna, kömür vb. erzaklara oy dağıtan ve bunu “milli” iradesi olarak sunan bir toplum da olmayacaktır!
***
Bütün bunlar zor mu?
Madem ki çağımız ileri bir çağ ve madem ki çağımızda akıl en önemli unsur; bilim oldukça ilerledi, o halde bunları getirecek düzeni yaratmak zor olmasa gerek. Bunun için her Türkçü canla başla çalışacaktır. Yeter ki bu millet kendi kaderini kendi töresine uygun çizmeye dönsün.
Aksi takdirde milletimiz, Başbuğlar tarafından “Kurt” edilmeye değil, çobanlar tarafından kuzu edilip güdülmeye razı olmalıdır.
Unutmayın; biz unutulmaması gereken köklü bir geçmişe ve görmezden gelinemeyecek kadar ulu bir medeniyete sahibiz.
Bunun için tek kurtuluş reçetemiz: Gücünü bu unsurlardan alan Türkçülük ilacıdır.
Yusufhan Güzelsoy
Similar topics
» Ey Türk, Kendine Gel. Birlik ol.
» Kuzu: Padişahım çok yaşa!
» akp’den kurtulmak değil
» “Zade” Değil “Oğul”
» AKP devlete hakim değil
» Kuzu: Padişahım çok yaşa!
» akp’den kurtulmak değil
» “Zade” Değil “Oğul”
» AKP devlete hakim değil
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz