Demokrasiyi de Demokratik Seçimleri deDemokrasi Manyaklarını da Boykok
1 sayfadaki 1 sayfası
Demokrasiyi de Demokratik Seçimleri deDemokrasi Manyaklarını da Boykok
''Biz Türkçüler! kanaâtlarımızı apaçık söylediğimiz için bazılarına sevimsiz görünüyoruz. Biz siyaset yapmıyoruz. Siyaseti bilmiyoruz. Çünkü bizim davamız bugünün sandalye davası değildir. Bizim davamız asırlara bakan bir davadır. Bir ülküdür. İnandığımız Türklüğün davasıdır.'' H. Nihâl Atsız
"Partilerde ülkü yoktur. İktidara geçmek veya orada kalmak için en aşırı tavizlerden çekinmezler."H.Nihal Atsız
"Parti başkanları gibi partizanlar da ülküden yoksundur." H.Nihal Atsız
Her seçim döneminde olduğu gibi, bu seçim döneminde de Türkçüler arasına Türklükle dahi ilgisi olmayan bir takım odaklar tarafından propaganda elemanları salındığını tespit ettik.Türkiye kamuoyunda, yüzdelik hesapla oy potansiyeli çok az olan bir kitle olmamıza rağmen, son ihtilâlden beri en hızlı yükseliş dönemimizi yaşadığımızı kimse inkâr edemez. Memleketin içinde bulunduğu durumu, bir dağın başında yaşayan Türk dahi farkedebilecek durumdadır. Kadrolarımız -özellikle- genç neslin fedakârlarından oluştuğu için bütün kitle yönlendirme simsarlarının hedefi durumundayız. Tek oy için 60 yıllık hayatının geçmişini inkâr edebilecek kadar küçülen siyasetçilerin ülkesinde, örütbağ gibi -diğer yollardan- çok ucuz bir araçla, Türkçü kitlelerin siyasi partilere yönlendirilmeye çalışılması çok da yadırganmayacak bir yöntem olsa gerek.
Türkçülük, davası siyasi sınırlarla değil, milletin tarihten ve mevcut şartlardan doğan meşru hakları üzerine sınırlandırılan bir meseledir.
Ülkülerimizin meşruiyeti, Türk coğrafyasının bölünmüş ülkelerinin bir liralık anayasa kitaplarından değil, milletimizin menfaatinin gösterdiği gerekliliklerden gelir.
Bugün, yaldızlı boyalarla kamufle edilerek aramıza serpiştirilmiş etki ajanlarının, Türkçüleri Türk Dünyasının meşru kavgalarını gütmekten uzaklaştırarak Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi meseleleri üzerinde mesai harcamaya sevkettiğini çok iyi görüyoruz. Esir Türk Yurtları'nı yabancı ülke toprağı olarak gören siyasi iktidaların ve onların uydurduğu devlet felsefesinin Anayasa dediği değişken metne sırtını dayayarak kurulmuş siyasi partilerin, Türklüğün hayati davalarında ölüm-kalım kararlılığı göstermesi beklenemez. Değişken Anayasaya göre kurulmuş, değişken programları olan siyasi partiler, Türk Milleti'nin sorunlarına çözüm bulmak bir yana çözüm aramak sorumluluğundan bile kaçaktırlar.
Sürekli içine çekilmeye çalışıldığımız Türkiye'nin gündelik siyasi meseleleri ve genel seçim süreci hakkında ” tamamen şahsi” tavrımı yazılı biçimde bildirme gereği hissettim.
Demokratik düzene Türkçülükten anladığım şekilde baktığımda tavrım aşağıdaki gibidir:
1- Türk soyundan olmayanların, Türkleri yönetebilmesi imkânı sağlayan demokratik seçimleri boykot ediyorum!
2- Kırk yıllık hareketlerin, dört yıllık hükümet erki için kendi geçmişine sövebilecek kadar döneklik gösterdiği demokratik seçimleri boykot ediyorum!
3- Bir yıllık hareketlerin sekiz yıllık hükümet olabilmesine imkân sağlayan demokratik seçimleri boykot ediyorum!
4- Yabancı kaynaklı bir sistem olan demokrasinin kendisini; seçme hakkı adıyla seçmeme hakkını gasp eden ve katılımın ceza yasası kapsamında zorunlu kılındığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
5- Devlete düşmanlığı -sözde- bağımsız mahkemelerce tasdik edilmiş, vatan haini ve millet düşmanı kişilerin aynı devletin başbakanı, bakanı ya da milletvekili olabilmesine imkân tanıyan demokratik seçimleri boykot ediyorum!
6- Adı milliyetçi fakat Ermeni adaylı partilerin, reklamı islamcı fakat misyoner-siyonist güdümlü partilerin, dışı "laik-cumhuriyetçi- Atatürkçü" fakat aslı "??çü-mezhepçi-bölücü" partilerin, kadrolarını Türkçülerden devşirmesine rağmen aynı kadrolarına Hüseyin Nihal Atsız'ı anmayı yasaklamış partilerin, tamamı sözde demokrat fakat illâki cemaatçi-patron kulübü destekli-bölgeci-bölücü-etnik sığıntı davalı-sosyal sınıf ayrımcısı partilerin yarıştığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
7- İstisnasız olarak, Türk Dünyasının meseleleriyle asla ilgilenmeyen, bu yönde hiçbir programı ya da vaadi bulunmayan, Türk adını başka etnik süprüntülerden ayrı anmaya dahi iktidarı olmayan iktidar sevdalılarının yarıştığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
8- Emniyet Genel Müdürü'nün, İl Emniyet Müdürlerinin, Valilerin iktidardaki siyasi partiden milletvekili adayı olduğu, Cumhurbaşkanlığı makamında aynı siyasi partinin ilk başbakınının bulunduğu, emniyet birimleri içinde tüm bunların bağlı olduğu bir ?? tarikat şeyhinin kadrolaşmasını tamamladığı ortamda, herhangi bir usulsüzlüğün şikayet edilebileceği bir makam bulunmadığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
9- "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" denildiği halde; hakimiyeti kayıtsız şartsız elinde bulundurması gereken millet Türkler olduğu halde, diğer etnik sığıntı ve asalaklarla bir Türk'ün oyunun eşit sayıldığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
10- General-savcı tutuklayabilecek erki olduğu halde terörist tutuklayamayan iktidarların, yüzyıllık milli birikimleri bir saatte talan edebilen iktidarların, milletin fertlerinin kendi çocuklarından tasarruf ettiklerini kendi çocuklarına hibe edebilen iktidarların, meşruiyeti milletten emri o milletin düşmanından alan iktidarların, gaflet-dalalet ve açıkça ihanet içindeki gayri milli meclislerin, gafil ve hain siyasi partilerin, millet için değil millete karşı çalışan kurumların, milletin menfaatlerini korumakla görevli olduğu halde eline verdiğimiz silahı bize doğrultan kolluk kuvvetlerinin, hak- hukuk- adalet gibi kavramların çoktan gasp edildiği ve öldürüldüğü yargı makamlarının, Türk'ü kontrol altında Türk olmayanı el üstünde tutan, "Türk'ü" değil "Türk'ten" koruyan anayasının ülkesindeki demokratik seçimleri boykot ediyorum!
11- Türkçülerin, iktidardaki Türk düşmanlarına karşı muhalefetteki Türk düşmanlarını kurtuluş yolu sanacak kadar fikirden kopuk, katilleri arasında seçim yapacak kadar aymaz, “kötünün iyisi” afyonuyla kötüler arasında seçim yapacak kadar şahsiyet kavgasında yenik, Türk dünyasının meseleleriyle değil gündelik siyasetle yatıp-kalktığı bir ortamda yapılacak her türlü seçimi boykot ediyorum!
Bütün seçim dönemlerinde birbirine en adi, en aşağılık üsluplarla saldıran, toplumu sayısız parçaya bölen fakat dönüp dolaşıp kucaklaşarak aynı geminin yolcusu olduğunu defalarca göstermiş siyasetçilerin, seçimden bir önceki gün aynı ağızdan şunu söylediklerini duyacaksınız:
"Seçimlerin sonucu ne olursa olsun bütün vatandaşlarımızdan seçimlere mutlaka katılmalarını istiyoruz. Bu bir vatandaşlık görevidir."
Vatandaşlık görevini yurdunun dağarlarında yapanlar, vücudundan bir kısmını orada bırakanlar ya da canlarını oralarda bırakanların yakınları o vatandaşlık görevinin karşılığında nasıl muamele gördülerse, sandığa koşanların göreceği muamele de odur!
Milleti, sandığa gitmeye ikna etmek için çırpınan dönek siyasetçiler çok iyi biliyorlar ki sefasını sürdükleri sistemin yaşayabilmesinin yolu budur! Sandıkta kime oy verilirse verilsin, 4-5 yıllık geçici bir hükümet erki alacak fakat millet sandığa gitmeye devam ettiği sürece onların sistemi sonsuza kadar hayatta kalacaktır! Sandıkta sadece bir partiye oy verilebilir ve herkesi bölmeye yetecek kadar farklı seçenek vardır fakat seçime katılmakla "kime oy verirseniz verin" en başta sistemin kurallarını onaylamış olursunuz!
Demokratik seçimlerde bir siyasi hareketi desteklemekle düzeni değiştirebilirsiz fakat seçimlere katılmaya devam ettiğiniz sürece düzülen olarak kalmayı kendi elinizle onaylayacaksınız!
Demokratik seçimlere katılmamanın ve toplumu katılmamaya çağırmanın Anayasal bir suç olduğunu biliyor ve Türk Milleti'nin bekâsı ve menfaati için bu suçu işlemeyi görev biliyorum!
Gerekirse Türkçülüğü kendinden menkul sayanlara rağmen!
Caner KARA (TAYMA)
"Partilerde ülkü yoktur. İktidara geçmek veya orada kalmak için en aşırı tavizlerden çekinmezler."H.Nihal Atsız
"Parti başkanları gibi partizanlar da ülküden yoksundur." H.Nihal Atsız
Her seçim döneminde olduğu gibi, bu seçim döneminde de Türkçüler arasına Türklükle dahi ilgisi olmayan bir takım odaklar tarafından propaganda elemanları salındığını tespit ettik.Türkiye kamuoyunda, yüzdelik hesapla oy potansiyeli çok az olan bir kitle olmamıza rağmen, son ihtilâlden beri en hızlı yükseliş dönemimizi yaşadığımızı kimse inkâr edemez. Memleketin içinde bulunduğu durumu, bir dağın başında yaşayan Türk dahi farkedebilecek durumdadır. Kadrolarımız -özellikle- genç neslin fedakârlarından oluştuğu için bütün kitle yönlendirme simsarlarının hedefi durumundayız. Tek oy için 60 yıllık hayatının geçmişini inkâr edebilecek kadar küçülen siyasetçilerin ülkesinde, örütbağ gibi -diğer yollardan- çok ucuz bir araçla, Türkçü kitlelerin siyasi partilere yönlendirilmeye çalışılması çok da yadırganmayacak bir yöntem olsa gerek.
Türkçülük, davası siyasi sınırlarla değil, milletin tarihten ve mevcut şartlardan doğan meşru hakları üzerine sınırlandırılan bir meseledir.
Ülkülerimizin meşruiyeti, Türk coğrafyasının bölünmüş ülkelerinin bir liralık anayasa kitaplarından değil, milletimizin menfaatinin gösterdiği gerekliliklerden gelir.
Bugün, yaldızlı boyalarla kamufle edilerek aramıza serpiştirilmiş etki ajanlarının, Türkçüleri Türk Dünyasının meşru kavgalarını gütmekten uzaklaştırarak Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi meseleleri üzerinde mesai harcamaya sevkettiğini çok iyi görüyoruz. Esir Türk Yurtları'nı yabancı ülke toprağı olarak gören siyasi iktidaların ve onların uydurduğu devlet felsefesinin Anayasa dediği değişken metne sırtını dayayarak kurulmuş siyasi partilerin, Türklüğün hayati davalarında ölüm-kalım kararlılığı göstermesi beklenemez. Değişken Anayasaya göre kurulmuş, değişken programları olan siyasi partiler, Türk Milleti'nin sorunlarına çözüm bulmak bir yana çözüm aramak sorumluluğundan bile kaçaktırlar.
Sürekli içine çekilmeye çalışıldığımız Türkiye'nin gündelik siyasi meseleleri ve genel seçim süreci hakkında ” tamamen şahsi” tavrımı yazılı biçimde bildirme gereği hissettim.
Demokratik düzene Türkçülükten anladığım şekilde baktığımda tavrım aşağıdaki gibidir:
1- Türk soyundan olmayanların, Türkleri yönetebilmesi imkânı sağlayan demokratik seçimleri boykot ediyorum!
2- Kırk yıllık hareketlerin, dört yıllık hükümet erki için kendi geçmişine sövebilecek kadar döneklik gösterdiği demokratik seçimleri boykot ediyorum!
3- Bir yıllık hareketlerin sekiz yıllık hükümet olabilmesine imkân sağlayan demokratik seçimleri boykot ediyorum!
4- Yabancı kaynaklı bir sistem olan demokrasinin kendisini; seçme hakkı adıyla seçmeme hakkını gasp eden ve katılımın ceza yasası kapsamında zorunlu kılındığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
5- Devlete düşmanlığı -sözde- bağımsız mahkemelerce tasdik edilmiş, vatan haini ve millet düşmanı kişilerin aynı devletin başbakanı, bakanı ya da milletvekili olabilmesine imkân tanıyan demokratik seçimleri boykot ediyorum!
6- Adı milliyetçi fakat Ermeni adaylı partilerin, reklamı islamcı fakat misyoner-siyonist güdümlü partilerin, dışı "laik-cumhuriyetçi- Atatürkçü" fakat aslı "??çü-mezhepçi-bölücü" partilerin, kadrolarını Türkçülerden devşirmesine rağmen aynı kadrolarına Hüseyin Nihal Atsız'ı anmayı yasaklamış partilerin, tamamı sözde demokrat fakat illâki cemaatçi-patron kulübü destekli-bölgeci-bölücü-etnik sığıntı davalı-sosyal sınıf ayrımcısı partilerin yarıştığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
7- İstisnasız olarak, Türk Dünyasının meseleleriyle asla ilgilenmeyen, bu yönde hiçbir programı ya da vaadi bulunmayan, Türk adını başka etnik süprüntülerden ayrı anmaya dahi iktidarı olmayan iktidar sevdalılarının yarıştığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
8- Emniyet Genel Müdürü'nün, İl Emniyet Müdürlerinin, Valilerin iktidardaki siyasi partiden milletvekili adayı olduğu, Cumhurbaşkanlığı makamında aynı siyasi partinin ilk başbakınının bulunduğu, emniyet birimleri içinde tüm bunların bağlı olduğu bir ?? tarikat şeyhinin kadrolaşmasını tamamladığı ortamda, herhangi bir usulsüzlüğün şikayet edilebileceği bir makam bulunmadığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
9- "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" denildiği halde; hakimiyeti kayıtsız şartsız elinde bulundurması gereken millet Türkler olduğu halde, diğer etnik sığıntı ve asalaklarla bir Türk'ün oyunun eşit sayıldığı demokratik seçimleri boykot ediyorum!
10- General-savcı tutuklayabilecek erki olduğu halde terörist tutuklayamayan iktidarların, yüzyıllık milli birikimleri bir saatte talan edebilen iktidarların, milletin fertlerinin kendi çocuklarından tasarruf ettiklerini kendi çocuklarına hibe edebilen iktidarların, meşruiyeti milletten emri o milletin düşmanından alan iktidarların, gaflet-dalalet ve açıkça ihanet içindeki gayri milli meclislerin, gafil ve hain siyasi partilerin, millet için değil millete karşı çalışan kurumların, milletin menfaatlerini korumakla görevli olduğu halde eline verdiğimiz silahı bize doğrultan kolluk kuvvetlerinin, hak- hukuk- adalet gibi kavramların çoktan gasp edildiği ve öldürüldüğü yargı makamlarının, Türk'ü kontrol altında Türk olmayanı el üstünde tutan, "Türk'ü" değil "Türk'ten" koruyan anayasının ülkesindeki demokratik seçimleri boykot ediyorum!
11- Türkçülerin, iktidardaki Türk düşmanlarına karşı muhalefetteki Türk düşmanlarını kurtuluş yolu sanacak kadar fikirden kopuk, katilleri arasında seçim yapacak kadar aymaz, “kötünün iyisi” afyonuyla kötüler arasında seçim yapacak kadar şahsiyet kavgasında yenik, Türk dünyasının meseleleriyle değil gündelik siyasetle yatıp-kalktığı bir ortamda yapılacak her türlü seçimi boykot ediyorum!
Bütün seçim dönemlerinde birbirine en adi, en aşağılık üsluplarla saldıran, toplumu sayısız parçaya bölen fakat dönüp dolaşıp kucaklaşarak aynı geminin yolcusu olduğunu defalarca göstermiş siyasetçilerin, seçimden bir önceki gün aynı ağızdan şunu söylediklerini duyacaksınız:
"Seçimlerin sonucu ne olursa olsun bütün vatandaşlarımızdan seçimlere mutlaka katılmalarını istiyoruz. Bu bir vatandaşlık görevidir."
Vatandaşlık görevini yurdunun dağarlarında yapanlar, vücudundan bir kısmını orada bırakanlar ya da canlarını oralarda bırakanların yakınları o vatandaşlık görevinin karşılığında nasıl muamele gördülerse, sandığa koşanların göreceği muamele de odur!
Milleti, sandığa gitmeye ikna etmek için çırpınan dönek siyasetçiler çok iyi biliyorlar ki sefasını sürdükleri sistemin yaşayabilmesinin yolu budur! Sandıkta kime oy verilirse verilsin, 4-5 yıllık geçici bir hükümet erki alacak fakat millet sandığa gitmeye devam ettiği sürece onların sistemi sonsuza kadar hayatta kalacaktır! Sandıkta sadece bir partiye oy verilebilir ve herkesi bölmeye yetecek kadar farklı seçenek vardır fakat seçime katılmakla "kime oy verirseniz verin" en başta sistemin kurallarını onaylamış olursunuz!
Demokratik seçimlerde bir siyasi hareketi desteklemekle düzeni değiştirebilirsiz fakat seçimlere katılmaya devam ettiğiniz sürece düzülen olarak kalmayı kendi elinizle onaylayacaksınız!
Demokratik seçimlere katılmamanın ve toplumu katılmamaya çağırmanın Anayasal bir suç olduğunu biliyor ve Türk Milleti'nin bekâsı ve menfaati için bu suçu işlemeyi görev biliyorum!
Gerekirse Türkçülüğü kendinden menkul sayanlara rağmen!
Caner KARA (TAYMA)
Similar topics
» Anatolia Demokratik Cumhuriyeti
» Milliyetçilikte Demokratik-Jeoekonomik Yaklaşım
» Adım Adım Demokratik Açılım!
» Milliyetçilikte Demokratik-Jeoekonomik Yaklaşım
» Adım Adım Demokratik Açılım!
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz