¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1)

Aşağa gitmek

? NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1)

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 17 Şub. 2012 - 3:03

Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904 tarihinde İstanbul?da doğmuştur. Çok kullanılmasa da bir diğer ismi ?Ahmet?tir.? İsmini büyük babasından alıyordu. Büyük babası, Halep vilayetine bağlı Maraş müftüsü idi. Necip Fazıl, zengin ve soylu tipik Osmanlı ailesine sahipti. Evin tek çocuğu olduğu için şımarık yetiştirildi, yaşadıkları büyük konakta aşçılar, bahçıvanlar, uşaklar, dadılar bulunmaktaydı. Necip Fazıl?a 4?5 yaşında iken okuma-yazma öğretildi. Fransız Frerler Mektebi ve Amerikan Koleji?nde öğrenim gördü. Daha sonra imtihan ile Askeri Deniz Lisesi?ne (Bahriye Mektebi?ne) girdi. Bu okulda Necip Fazıl?dan 2 üst sınıf olarak Nazım Hikmet?te bulunmaktaydı...

Necip Fazıl?da küçük yaşlarda okuma aşkı bulunması, şiire yönelmesinde büyük bir sebeptir. Henüz 12 yaşında iken teneffüslerde bile aruz çalışmaları yapıyor, kendi el yazısıyla dergi çıkarıyordu. Ayrıca Yahya Kemal Beyatlı ve Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi Türk edebiyatının önemli isimlerinden ders alıyordu. Babasından dolayı az çok Fransızca bilmekteydi, okulda aldığı dersler ile de İngilizcesini geliştirmişti. Babasının, annesinden ayrılıp başka biriyle evlenmesi üzerine askeri okuldan ayrıldı. Darülfünun ( İstanbul Üniversitesi) Felsefe bölümüne geçti. 20 yaşına geldiğinde ise okuldaki başarısından ötürü Fransa Sorbon Üniversitesi?ne gönderildi.

Necip Fazıl?ın, Fransa?ya gitmesi pek hayırlı olmadı. Eğitimi için aldığı bursu, kumar bağımlılığından dolayı kesilmiş hatta ülkesine dönmesi için yollanan parayı bile tekrar kumarda kaybetmekten geri durmamıştır. Kumarhaneye baskına gelen polislere karşı ise kendini böyle savunmuştur : ? Ben bir yazarım? Bu batakhaneye içtimai inceleme maksadıyla geldim.?

Aşırı derecede alkol alıyordu, kumar ise vazgeçilmez eğlencesiydi. Hayatının ileriki dönemlerinde çok farklı yaşam tarzına sahip olsa da bunları belirtmek gerekir. Bunların yanında ?Şehvete? karşı duygularını ?Kadın Bacakları? adlı şiirinde dile getirmiştir:

? İnce sütunlardaki ilahi güzelliğe,
Bacakların ruhudur şekil veren diyorum.
Bacakları bir kalın örtüde saklı diye,
Mermerde kalbi çarpan Venüs'ü sevmiyorum.
Boynuma doladığın güzel putu görseler,
İnsanlar öğrenirdi neye tapacağını.
Kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler,
İsa'nın eli diye, bir kadın bacağını. ?

Mahlası ?Üstad? olan bu şahsiyet bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı dönemde, Beyoğlu Camii?nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha kopamaz. Daha sonra 1940 yılında onun için:

"Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel,
Bir akşamdı ki, zaman donacak kadar güzel."

Hayatı âdeta ? U? dönüşüne sahne olan Necip Fazıl, ileride çıkardığı dergiler, yazdığı makaleler ve şiirler ile İslami hareketin ateşliği savunuculuğunu yapacaktır. Fakat bunu yaparken farklı amaçları olduğunu açıkça göreceğiz.

Necip Fazıl?ın samimi dava adamı olmadığını ve zora geldiği zaman herkese boyun eğip yalvardığını göstermek, ayrıca ?Milliyetçi? olmadığı halde Milliyetçiler tarafından mütefekkir gibi sevilmesinin ne kadar doğru olduğunu belirtmek için sizinle bazı bilgileri paylaşma gereği duydum.


Milletçe yanlış adamların peşinden gittiğimiz sürece, yanlış yollarda hakikati aramaya devam edeceğiz. Okumak ve araştırmak yerine ?O söylüyorsa doğrudur ? ya da ?Dinledik yeterli bizim için? öğrenme yolunu izleyen milletimiz tabiî ki kafasında yanlış kişiler ve zararlı fikirler barındıracaktır?

Bu konuda Necip Fazıl Kısakürek en bilinen örnektir. Sözde Ümmetçilik adı altında ?Türklüğe ve Atatürk?e? saldırılarda bulunmuş ve buna karşılık hapis cezaları almış şahsiyet, milletimizin gözünde pek bir önem arz etmektedir(!)

?Destan? adlı şiirinden bir mısra paylaşmak istiyorum:

"Ah küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap;
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılâp!?

Görüldüğü gibi Başbuğ Atatürk?e ve İnkılâplarına hakaret etmiştir.

Aldığı cezaları buyurun inceleyelim:

- Türklüğe Hakaret: 9.6.1947 ? 5.8.1947 (1 ay, 27 gün)
- Türklüğe Hakaret Davası Bitti, Son Posta, 6 Ağustos 1947
- Türklüğe Hakaret: 21.4.1950 ? 15.7.1950 (3 ay, 25 gün)
- Tevkif Müzekkeresi, C. Savcı No: 950 / 5191
- Atatürk'e Hakaret: 15.10.1960
? 18.12.1961 (1 yıl, 65 gün)- 1960 / 3349 numaralı mahkûmlar için müddet nâme

Necip Fazıl "Son Devrin Din Mazlumları" isimli kitabında Dersim İsyânı'nı, Şeyh Said'i, Said'i Kürdî'yi öve öve bitiremez.

1937'de gerçekleşen Dersim isyanında ise Türk Silahlı Kuvvetleri'nin katliam yapıp, yüz binlerce ??'ün öldürdüğünü iddia eder?
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Turkey10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Gencat10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro1010
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) 290407


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

? NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (2)

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 17 Şub. 2012 - 3:03

Türklüğü sadece bir ceset olarak gören zihniyetin mütefekkiri olabilir Necip Fazıl..."Türklük" ruhunu idrak edememiş, hiç çekinmeden Türklüğü ve Türkçeyi bir makalesinde şöyle aşağılamıştır: "Türk, İslâmiyeti kabul ettikten sonra düşünmeye başlamıştır. Bu, anlayan ve insafı olan için riyazî bir hakikattir. İşte bu Türk, yani İslamiyet'i kabul ettikten sonra gerçek Türk'ü bulan Türk, ilk iş olarak, kaba müşahhaslardan ileriye geçemeyen dilini zenginleştirmek zaruretini idrak etmiştir."
( İdeolocya Örgüsü Büyük Doğu Dergisi)

İslamiyet öncesi Türk tarihine pek vakıf olmadığı için Attila'nın Asya'dan kalkıp Avrupa'yı kasıp kavurduğunu bilmiyor. Papa'nın, Vatikan'a kadar gelen ve karşısında bulunan Attila'ya barış imzalaması için diz çöküp, yalvardığından haberi yok(!) Hun, Göktürk, Saka imparatorluklarını hiç duymamış galiba! Göktürkler'in bakır ve gümüşten madeni para yaptığını, Uygurların heykel sanatında ve matbaada o dönemde ne kadar ileride olduğunu "Üstad" mertebesine erişmiş bir şahsiyetin bilmemesi ne kadar tuhaf(!)

Türk, İslamiyet öncesinde de Türk'tü sonrasında da! Türklüğü ikiye ayırıp ele almak ancak Necip Fazıl gibi mankurtlara ait bir harekettir.



Yaklaşık bin iki yüz yıldır benimsediğimiz ve artık milli din olarak baktığımız İslamiyet'ten etkilenmemek mümkün müdür? Elbette Kuran'ın, ezanın, duaların Arapça olması ve Arap milleti ile içli-dışlı olmamız kültürümüzü ve dilimizi etkilemiştir. Dilimize Arapça kelimeler "dini" sebebiyet ile fazlaca girmiştir. Ama baktığımız zaman 1072 yılında sadece Kaşgarlı Mahmut'un yazdığı Divân-u Lügati't Türk eserinde 7 bin 500 Türkçe kelime olduğu bilinmektedir. O dönem ne kadar Türkçe kelime olduğu tam olarak hesaplanmasa da buna rağmen Türkçe'nin ne kadar zengin dil olduğunu bin küsür yıl önce yazılan bir sözlükten öğrenmek mümkündür. Ve sonrasında gelişen etkileşim ile dilimiz daha da zengin bir hal almıştır. Türkçeyi hor göreceğine asıl kendini hor görmelidir Üstad Hazretleri?

Samimi bir dava adamı hiçbir zaman olmadı Necip Fazıl... Ne kadar İslami harekâtın öncüsü(!) olsa da Demokrat Parti'nin örtülü ödeneklerinden istifade etmeyi bilmiştir. Kalemine bir bedel biçmiş, verildiği kadar yazmayı sürdürmüştür. İlk etapta "Biz erkeğiz Menderes, olamayız muannes (dişi)" dedi, hapse atıldı. Dışarı salınıp, örtülü ödenekten pay verilince de "ağız değişikliğine" gidildi.

27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren Cemal Gürsel'e yazdığı mektupta bakın ne diyordu:

"Pek Sayın Cemal Gürsel,
Şu anda Balmumcu'da nezâret altında bulunuyorum. Hiçbir suçumun olmadığı kanaatindeyim. Ama beni suçlu görüyorsanız, ben sizden ve şanlı Türk Ordusu mensuplarından özür dilerim.
Politikanın ne olduğunu artık anlamış bulunuyorum. Sizler en iyi müdâhaleyi yaparak güzel yurdumuzu kötü politikacılardan kurtardınız. Demokrat Parti kötü idâresiyle zaten bunu hak etmişti. Ben çok hastayım. Beni zindandan kurtarabilirsiniz. Esâsen nâmusum, şerefim üzerine yemin ederim ki, serbest kaldıktan sonra hayâtımın sonuna kadar politika ile ilgili hiçbir yazı yazmayacağım. Siz büyüklük gösterip de beni af edin, beni kurtarın, dâima sizlerin emrinde olacağım."

Bu mektup "15 Eylül 1968" tarihli Ekspres gazetesinde yayımlanmıştır.

Üstad Hazretleri (!) yine sözünde durmadı ve politikaya karıştı. Askeri vesayetten demokrasiye dönülünce "Benim Gözümde Menderes" diye bir kitap yazdı.

12 Eylül 1980 darbesinde ise yine 360 derece döndü. Büyük Doğu Dergisi'nin kapağına Demirel, Ecevit, Türkeş ve Erbakan'ın fotoğrafını koydu, üstüne bir çapraz çekip "Bir çapraz çizgi ile çözüldü muadele(denklem) " dedi.

Oysaki Erbakan'ın "Akıncıları" ve Türkeş'in "Ülkücüleri" Necip Fazıl'ı bağrına basmış, günümüzde dahi Üstad diyerek anmaya devam etmişlerdir.

Bu gaflete sadece milletimiz değil; edebiyat öğretmenlerimiz, akademisyenlerimiz, gazetecilerimiz de düşüyor. Gerçekleri konuşmanın, doğruyu söylemenin erdem olmadığı bir dönemde bunları beklemek biraz abes kaçar doğrusu...

Çok sevdiğim ve fikirlerine değer verdiğim Caner ağabeyimin şöyle bir sözü aklıma geliyor: "Kırka kadar it gezen, kırktan sonra kurt olmaz." diye, çok ta yakışır bence Necip Fazıl'a.
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Turkey10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Gencat10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro1010
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) 290407


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

? NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (3)

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Cuma 17 Şub. 2012 - 3:04

Necip Fazıl, daha önceleri yazdığı "Destan" şiirinde Atatürk ve İnkılâpları ile alay etmişti. Ve bundan dolayı hapis cezası almıştı. Belki de ümmetçi geçinen bu tayfanın Atatürk'ü sevmemesindeki etkenlerden biri de Necip Fazıl olmalıdır.

Ama diğer yazılarımda da dediğim gibi "döneklik" ruhuna işlediği için bir türlü üstünden atamamıştır Üstad (!)

Üstad Hazretleri 26 Kasım 1938'de Cumhuriyet Gazetesi'ne öyle bir yazı yazmış ki kendini "Atatürk(çü) veya Kemalist" diye tanımlayanların belki de hayatı boyunca sarf etmediği yüceltici ve iltifat içerikli sözlerdi...


"Son on beş gündür her sabah yatağımızdan kalkıp Dolmabahçe Sarayı'nı yerinde bulduktan sonra, ona varlık ve mana izafe eden unsurun yok olduğuna inanabilmek, yaban bir idrak işkencesi; Atatürk'ten bir parça halinde kalan birçok şey arasında onun yokluğu, merkezi olmayan bir daire tasviri gibi içinden çıkılmaz bir muhal hissi veriyor. Fındığın kabuğunu kırmadan içini yiyen korkunç bir sihirbaz edasıyla ölüm, Atatürk'ü hüviyeti etrafındaki büyük zarfa el değdirmeksizin aldı götürdü.

Ölüm, her insanda basit bir tezahür farkı ile aynı marifeti tekrarlamasına rağmen; bu son misalde bulduğu müeyyide kudretini, bütün tarih boyunca sık sık ele geçirebilmiş değildir. Yaratıcının, bir defa bile şaşırmamaya memur sadık işçisi, bu misalde kudretinin her zamanki mevzuu ile mevzuunun bu defaki kudretini bir araya getirdi.

Mahalleden bir ölü çıktığı zaman o semt, ister istemez kendisine bir alâka payı düştüğünü kabul eder. Ölümünün mücerred sirayet ve ihtarı küçük küçük bir mesafe yakınlığını, bir nevi akrabalık haline getirdi. Fakat ne de olsa ölen ne kadar içtimai ve herkese ait hüviyet taşırsa taşısın bu bağ, kan ve his yakınları karşısında, sadece yapma bir zihin telaşı uyandırmaktan ötürü bir acı duyurmaz. Bütün dünyada, kralına anası kadar yanacak kimse yoktur. Bu zalim ruh kanununa rağmen bu defaki ölüm, vatanın her evinden çıkmış kadar göze büyük göründü. Evimizdeki bir kahve fincanının çatlaması, bize Yedikule surlarının çöküşünden daha tesirli geldiği halde; bu defaki ölümü hepimiz, fi'li ve şahsi bir mülkiyet kaybı ifadesiyle duyduk. İçtimai ölüler arasında her evin ölüsü olabilmiş kahramanlar, tek eldeki parmak sayısı kadar azdır.

Hiçbir Türk, kendini, devlet reisine, bütün dünyanın bu türlü bir saygı göstereceğini ümit etmezdi. Osmanlı İmparatorluğu'nun yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir ihtirama sahip olabilmiş hükümdar yoktur. Avrupa'nın, bize en yabancı milletlerine kadar heyetlerle, askeri kıt'alarla ve en büyük mümessillerle Ankara'ya koşmuş olması gösteriyor ki Garp, Atatürk'ün şahsında Türk ehliyet ve kıymetine artık inanmıştır. Bu inandırışın büyük aksiyonunu yapan milli kahraman?ın ölüsü karşısında da hiçbir protokol kaidesinin olmadığı ve hiçbir Garplının bir yabancıya göstermediği bir hürmetle şapkasını çıkarmaktadır.

Atatürk'ün gözleriyle görmediği bu manzarayı biz yalnız gözlerimize bırakmayarak kesin bir delalet halinde şuurumuza indirmekle mükellefiz O Türk'e, hem Türk'ü, hem de Avrupalıyı inandırabildi. Tarihte büyük bedbinlerle büyük nikbinlerden ibaret iki sıra kahraman vardır. Her şeyi karanlık gören, aydınlığı aramaya doğru gizli bir cehde, aydınlık gören de, öldürücü şartlar karşısında kırılmaz bir mukavemete gebedir.

Bence bu fikirlerin ikisi de, dava ve aksiyon doğuracak çapta olmak şartıyla, kurtarıcılara mahsus vasıflardandır. Bedbin kahraman bizi, vücudunu görmediğimiz bir hayata indirmeğe, nikbin (iyimser) kahraman da vücudunu görmediğimiz ölüm tehlikesinden kaçırmaya memurdur. Atatürk'ün ruhi maktalarından bence en alakalısı, o'nun yılmaz ve hezimet kabul etmez nikbinliğidir. Atatürk bu eşsiz nikbinliği, başta ve sonda, biri milletine ve öbürü şahsına ait iki büyük tezahürle vesikalandırdı.

Birinci vesika; bir millet için esaret ve mahkûmiyet anının bir vakıa halinde teslim edildiği hengâmede bu vakıaya inanmayan tek adam o idi. Bütün dünya ile birlikte milleti de kendi ölümüne inandığı vakit, o inanmadı. Bu Atatürk'ün millet ufkuna doğuşu ile başlayan ilk ve büyük nikbinliğinin tecellisidir.

İkinci vesika; millî kahraman, hasta döşeğinde günden güne fenalaşırken yakınlarından itibaren bütün Türk Milleti'ne kadar herkes ağır bir ümitsizlik içinde boğuluyor; fakat kendisi bir çocuk gibi saffetli, ayağa kalkacağı, otomobiline veya motörüne bineceği dakikayı bekliyor, ölebileceğine bir an bile mümkün gözü ile bakmıyordu. Bu da sonuncu tecelli...

Atatürk, başlangıçta milletinin; sonunda da kendisinin ölümüne inanmadı. Bu iki nikbinlik tecellisinin birinde haklı, ötekinde haksız çıktı. Fakat koca bir millete hayat vesilesi getirmiş bir kahramanın ferdi hayatı olamayacağı için onu ikinci tecellide de haksız bulamayacağız."

Ümit Karadağ
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Turkey10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Gencat10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro1010
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) 290407


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

? Geri: NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1)

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Salı 21 Şub. 2012 - 6:50

Kadın bacaklarına şiir yazan bir komünistken "U" dönüşü yaparak aniden İslamcı olan ve böylece, dönekliğin Türkçe sözlükteki örneği olabilecek kadar gerçek anlamda dönek olmaya hak kazanan Necip Fazıl, Atatürk'e ve devrimlerine aşağıdaki şiirinde böyle hakaret etmiştir.


Necip Fazıl'ın, dinci içerikli şiirleri günümüz dincilerinin sloganı oldu.

Necip Fazıl demiş ki:

"Medeniyet Dediğin Açmaksa Bedeni,

Desene Hayvanlar Bizden Daha Medeni."

Bu söze düşmanı olduğu Atatürk'ün çocuklarının verdiği cevap da şöyle:

"Kapatmak kutsalsa kılla, başı,

Desene en kutsalı testisle, aletin başı!."
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Turkey10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Gencat10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro1010
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) 290407


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

? Necip Fazıl Kısakürek Kadın bacakları şiirleri

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Salı 21 Şub. 2012 - 6:54

Necip Fazıl Kısakürek Kadın bacakları şiirleri

Her ayağın bastığı yerde sanki kalbim var,
kalbim ki vahşi bir zevk alır ezilişinden.
ömrümün geçtiği yolda bana sorsalar,
gidiyorum bir kadın bacağının peşinden.

Bir kadının içinden ağlayışı, gülüşü,
gözlerinden ziyade bacaklarına yakın,
bir lisandır onların duruşu, bükülüşü,
kadınlar! onlar varken konuşmayınız sakın.

Ince sütunlardaki ilahi güzelliğe
bacakların ruhudur şekil veren diyorum
bacakları bir kalın örtüde saklı diye
mermerde kalbi çarpan venüs’ü sevmiyorum.

Boynuma doladığın güzel putu görseler
insanlar öğrenirdi neye tapacağını.
kör olsam da açılır gözüm, ona sürseler
isa’nın eli diye, bir kadın bacağını.

- Şairin komunist olduğu dönem
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Turkey10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Gencat10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro1010
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) 290407


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

? Amerikan politikasını korumakla mükellefiz Necip Fazıl KISAKÜREK

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Salı 21 Şub. 2012 - 19:56

AMERİKA, DÜNYA VE BİZ "Amerikan politikasını korumakla mükellefiz. Amerikan siyasetini tutmak
biricik yol... Necip Fazıl KISAKÜREK Büyük Doğu Dergisi / Sayı 20 /17.7.1959

Bugün dünya, milletlerin oluş istikameti ve tekevvün hakkı bakımından iki vâhide ayrılmıştır. Sonunda kaba ve basit iki vâhid... Ya Amerikayı tutacaksınız, ya Sovyet Rusyayı; ya demokrasiyi, ya komünizmayı... Bunlardan birine temayül derhal ve kat'i olarak öbürüne aykırılık mânasına gelir. Onun için, en küçük Amerikan aleyhtarlığı, hangi zaviyeden olursa olsun, Sovyetleri desteklemek diye anlaşılır. Bu yüzden komünizmaya zıt bir dünya görüşü kerhen de olsa, Amerikan politikasını korumakla mükelleftir.

NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Amerik10

İkinci Dünya Harbinden sonra Avrupa medeniyetinin büyük mümessilleri, bir nevi iktisadi ve teknik tabiiyet yüzünden dünya görüşlerindeki istiklâllerini kaybetmişler ve mecburî olarak Amerikan hegemonyası altına girmişlerdir.

İmparatorluğunu ve dünya siyasetindeki başbuğluğunu kaybeden şahsiyetli İngiltere, şimdi bütün aksiyonunu ve söz hakkını kaybetmiş mahzun bir ülke halindedir. Almanya, topyekûn varlığıyla ödemek mevkiinde bulunduğu harp felâketini telâfi için, hârika çapında bir kalkınmadan gayri hiçbir gaye sahibi değildir. Avrupa'nın diğer milletleri de, Garp medeniyetini meçhul bir yarına çeken sinsi şartlara karşı, bütün güçlerini, kendi kabukları içinde, ruhî ve iktisadî günü birlik bir ferahlığa yöneltmiş ve dünya politikası üzerinde müessir olmak politikasını unutmuş bulunuyorlar.

Yalnız Fransa (Dö Gol) tecrübesinden sonra bir şahsiyet hummasına düşebildi; ve (frenk) isminin eski temsil hakkı üzerinde yepyeni bir istikamet kolladığını belli etti. Dış politikada ilk defa olarak (Dö Gol)ün; Amerikan hava üslerini Fransadan tasfiyeye kalkması, işte bu istiklâl ve şahsiyet davranışının en bariz işaretidir. Bu işaret, Fransanın artık bir âlet mevkiinden çıkıp, Garp medeniyetini yuğuran şahsiyetli milletlerden biri olmak sıfatını her sahada göstermek ve bütün iç ve dış buhranlarını yenmek istemesinden başka bir maksada yorulamaz.

Hakikat şudur ki, Amerika sadece iktisadi ve teknik üstünlüğü yüzünden, ayrıca hiç bir payı bulunmıyan Garp medeniyetini bütün hakları ve imtiyazlariyle ve açıkgözce nefsine yamamış; ve cihanın komünizma dehşetine karşı kendisini biricik tutamak haline getirmeği bilmiştir. Bu tutamağa el atanlar da, onun iradesine boyun eğmeğe, dünya çapında hiçbir temsil tavrı takınmamaya, şahsiyetsiz yaşamaya ve Amerikalılara mahsus basit ve düpedüz dünyanın bekçiliğini etmeğe mecburdur.
Bu ne boğucu, sıkıcı dünya! Yukarıya tükürsem bıyığım, aşağıya tükürsem sakalım...

Nazariyede materyalist Rusyaya karşı Amerika, cihana öyle ablâk bir çehre vermiştir ki, ikisi arasında sıkışıp kalan Avrupa, evvelâ birincisine, sonra ikincisine karşı (spiritüalist) bünyesini koruyabilmek için ne yapacağını bilememektedir. Birinden korunmanın öbürüne sığınmak şeklinde tecelli eden çaresi, gerçek korunmayı ve şahsiyet müdafaasını büsbütün iflâs ettirici bir durum arzetmektedir.

Bize gelince:
Halk Partisi devrinden beri, mutlak ve mecburi Amerikan siyasetini tutmak, Türkiye hesabına biricik doğru yol... Buna şüphe yok... Cihanın ölüm ve dirim halinde iki yolundan dirim istikametini seçmek milli irade ibresi yalnız bu istikameti gösterdiğine göre, her halde Halk Partisi hesabına büyük bir keşif değil...

Evet, dirim yolu seçildi; fakat bu yolda diri bir anlayış ve şahsiyetli bir tavır gösterilmedi. Vaziyet o türlü idare edildi ki, Amerika bizi cebinde keklik bildi; ve mevzuumuzda, idrâksiz kekliklere mahsus fedakârlıklardan ileriye gitmedi.

Mesele, Amerikan yardımının azlığında çokluğunda değil; Amerika'nın karşısında, yalnız kendi milli tekevvün gayesine bağlı, şahsiyetli bir millet tavrını takınmakta ve ona göre hürmet ve itibar sahibi olmakta... Coğrafya ve tarihimiz, bizi, kapitalizma ve komünizma sistemleri arasındaki nihaî muhasebenin ana rakamını temsil edecek kadar nazik bir makamda bulundurduğuna göre, Amerika'dan bu makamın dolgun hakkını istemek ve nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalıydı. Olmadı; sanki Amerika tarafından boş bir araziye sevkedilmiş ve hudut bekçiliği almış boğaz tokluğuna çalışır bir millet olduk.
Hele lisaniyle, üslûbiyle, tipiyle, ruh haletiyle ve kendine göre kültürü veya kültür iddiasiyle Amerikalının içimize nüfuzu korkunç bir şeydir. Dolar kuvvetine dayanan ve sade Türkiye'de değil, dünyanın her tarafında kendisini hissettiren bu maddî ve aynı zamanda mânevî nüfuz belki Avrupa'nın ruhî sahada baş derdidir.

Zira Amerikalı, eski bir kök ve şahsiyet damarına bağlı olmaktan uzaktır.Garbın milletler katışığından öyle bir melezdir ki, o milletlere ait ruh uktelerini dibinden tıraş etmiş; ve meselesiz, dâvasız, dertsiz, ıztırapsız, yalnız madde hesaplarına bağlı ve beş hasse plânında yaşar bir yeni insan tipi getirmiştir. Bu yeni insan, elektriğin ne demek olduğunu düşünmez veya düşünmekte bir fayda görmez; onu bir ampul içinde zaptetmeği kâfi bulur. Bu yeni insanın hürriyet fikrinden, daha doğrusu insiyakından başka hiçbir ruhi sistemi yoktur. Başı boştur, ilcalarına tâbidir, her kayıttan ve ölçüden âzadedir, manevî sulta ve disiplin boyunduruklarından hiç birinin hükmü altına giremez; hasılı tam mânasiyle tabiat ve madde insanıdır.

Tarih, şahsiyet, ruhî hayat ve mesele sahibi milletler için de böyle bir tip, ancak bozucu ve çürütücü olabilir. Hele yeni bir hayat ve tekevvün arayan ve henüz olamamış bulunan milletler Amerikalıyı örnek aldıkları gün, meydana, bütün lûgatçesi 10-15 kelimeden ibaret, her ân çiklet çiğneyen ve homurtu halinde konuşan ve anlaşan, hiçbir ruhî müeyyideye kıymet vermeyen başı boşlar topluluğundan başka birşey çıkamaz. Amerikalı tipi, kendi vatanında belki her türlü içtimaî emniyet ve murakabeye malik olabilir; fakat taklitçilerinin dünyasında sadece felâkettir. Amerikaya gidip Amerikalı olmak belki iyi; fakat milleti içinde Amerikalılaşmak mümkün olduğu kadar kötü...

Başınızı kaldırıp büyük şehirlerde şöyle bir halimize bakacak olursanız, Amerikanizm denilen âfetin, kılığımızda, meşrebimizde, üslûbumuzda, edamızda bizi kendimizden ne kadar uzaklara götürdüğünü, yahut götürmek istediğini sezersiniz.
Mekteplerimize, gençlerimize, züppelerimize, zevk-u safa hayatımıza; ve oradan müesseselerimize, evet bütün müesseselerimize dikkatle bakınız yeter!

Bir Amerikan gemisinin İstanbul'a geldiği gün, şehrin geçirdiği telâşın, (Noel) babanın çıkını etrafında çocuklar geçirmez.
Eğer arada bir kendilerinden şu veya bu tarzda, hattâ bayrağımıza kadar uzanan kabalıklar görüyorsak, bunu, Amerikalının mizacında değil, kendi ruhî zebunluğumuzun muhatabımıza verdiği gururda aramalıyız.

İktisat reçetelerine kadar her şeyi sonsuz cömertliğinden beklediğimiz bir millet fertlerinin bize karşı ulvî hareket etmesini beklemek ve böyle bir istidadı da Amerikalıdan ummak, yerinde sayılamaz.

Bize düşen, kendi kendimize sahip olarak, Amerika'nın ebedî müttefiki, Amerikalının da "Sen sensin, ben de ben" tarzında dostu olmaktır. Amerikalıyı da böylece kendimiz için bir saadet unsuru kılmak... Yoksa belâ haline getirmek değil...
Bunu en küçük milletler yaparken biz yapamazsak hazin olur. Amerika da ancak böyle bir şahsiyete maddî ve manevî itibar biçebilir. Yoksa, gelip geçici menfaatleri bakımından alâkadar olduğu; ve bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasındaki perspektif içinde mutalea ettiği kadrodan ileriye geçemeyiz.

Dış siyasetimizde Amerikan ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını, kendimizde tecezzi kabul etmez bir şahsiyet vâhidine göre ayarlamakta, devlet ve millet çapında kalkınışımızı kuşatacak derecede büyük ve her işe hâkim bir mâna gizlidir.
Bu mâna ta merkezinden ele geçirildiği gün, Türk ve Amerikan bayrakları, biri şu kadar yıldızlı ve öbürü sadece ay ve yıldızlı, iki ayrı dünyanın iki ayrı ve fakat daima beraber mümessilleri halinde yanyana göndere çekilebilirler.

Necip Fazıl KISAKÜREK
Büyük Doğu Dergisi / Sayı 20 /17.7.1959
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Turkey10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Gencat10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro1010
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) 290407


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

? ''sana üstadını anlatayım mı sayın erdoğan !''

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Perş. 27 Eyl. 2012 - 17:15

''SANA ÜSTADINI ANLATAYIM MI SAYIN ERDOĞAN !''

Sayın Erdoğan, ben sizleri iyi tanırım. Sizler 80 yıldır “kin yiyip nefret kusuyorsunuz.” Kaynağı olmayan uydurma tarih kitaplarından ve yabancı istihbaratların merdiven altı üretimi olan zehirli gıdalarından “tarih” diye besleniyorsunuz.

Sizin beslendiğiniz fısıltı tarihi, “Atatürk’ü toprak bile kabul etmedi, karnı patladı, o yüzden üzerine binlerce ton ağırlık kondu” diye anlatır. Hepiniz bu kepaze iftiraya inanırsınız. Çünkü inanmak istersiniz.

İstiklal mahkemeleri hep hedefiniz oldu. Hanginizin dedesi oralarda yargılandı bilmiyorum ama belli ki yargılanan ihanet şebekelerinin çocuklarını yabancı istihbaratlar yalnız bırakmamış(!).. Cumhuriyete ve onun kurucusuna düşman olarak yetiştirmiş. Neden biliyor musunuz? Atatürk sadece emperyalizmi yenmedi, O aynı zamanda bütün mazlum milletlere umut ve rehber oldu. İşte küresel şeytanın çocukları bu yüzden Atatürk’ü hiç affetmedi.

Küresel şebekelerin iktidar yaptığı partinizin Tunceli üzerinden Atatürk’e saldırması benim için çok normal. Libya ve Suriye’de bu şeytanlar adına nasıl tetikçiliğe soyundu iseniz, Atatürk’ün ezeli düşmanlarının dostu olarak Atatürk’e elbette saldıracaktınız. Aksini düşünmek zaten şeytanın Adem Aleyhisselam’a secde etmesini beklemek kadar abes olur.

Madem bizim kahramanlarımıza laf etmişsin, bir iki kelamla senin kahramanlarından birini de size biz anlatalım:

Üstadınız Necip Fazıl Kısakürek

Ankara’da müritlerinin olduğu bir mecliste "Bu millet mütefekkir yetiştirmez" buyurmuşlar!!!
Galip Erdem Üstad, “ya mütefekkir değilsiniz, yahut da Türk değilsiniz” demiş. “Birtakım şeylere duyduğunuz alerjinin sebebi şimdi anlaşılıyor” diye de ince bir vurgu yapmış.

Demek ki Türk alerjiniz üstadınızın alerjisi ile benzeşiyor(!)..

Hani Kılıçdaroğlu’na aşiretini soruyordunuz ya? Peki üstadınızın soyunu biliyor musunuz?

Sevgili üstadınız baba yönünden Maraşlı olduğunu söylerken, anasının Giritli olduğundan neden hiç söz etmezdi cevaplar mısınız(!)?..

Kısakürek İstiklâl Marşının değiştirilmesi kampanyasına katılmıştır... Dereceye giremeyince de yazdığı marşını(!) Büyük Doğu Marşı yapar. Sahi bu Büyük Doğu Maşrık-ı Â’zam'ın Türkçesi değil midir? Maşrık-ı Â’zam'ın ne olduğunu bilmiyorsanız, Masonluk Târihini araştırırsınız(!)..

Bu nasıl bir kişilik bölünmesidir Sayın Erdoğan? Yıllarca Mehmet Akif üzerinden siyaset yapıp sömüreceksiniz, sonra da İstiklal Marşını değiştirmek isteyen, Akif’e İman ve Aksiyon dergisinde “Akif, İslam’ı anlamamış, satıhta kalmıştır” diye yazan Kısakürek’i “üstad” edineceksiniz.

Sizin neyiniz gerçek bilmiyorum ki…

N. F. Kısakürek’in Cemâl Gürsele yazdığı bir mektup var ki, kendisine Üstâd diye tapanlara kapak olsun:

“Pek Sayın Cemal Gürsel,

Şu anda Balmumcuda nezâret altında bulunuyorum. Hiçbir suçumun olmadığı kanaatindeyim. Ama beni suçlu görüyorsanız, ben sizden ve şanlı Türk Ordusu mensuplarından özür dilerim.

Politikanın ne olduğunu artık anlamış bulunuyorum. Sizler en iyi müdâhaleyi yaparak güzel yurdumuzu kötü politikacılardan kurtardınız. Demokrat Parti kötü idâresiyle zaten bunu hak etmişti. Ben çok hastayım. Beni zindandan kurtarabilirsiniz. Esâsen nâmusum, şerefim üzerine yemin ederim ki, serbest kaldıktan sonra hayâtımın sonuna kadar politika ile ilgili hiçbir yazı yazmayacağım. Siz büyüklük gösterip de beni af edin, beni kurtarın, dâima sizlerin emrinde olacağım.”

Yukarıdaki mektup 15 Eylül 1968 tarihli EKSPRES Gazetesi’nden alınmıştır. Kısakürek’in diğer mârifetlerini öğrenmek isteyenlere adı geçen gazetenin o günlerdeki nüshalarını karıştırmaları özellikle tavsiye olunur.

Necip Fâzıl, İstanbul’da bir kumarhânede basılmış ve bu basılma aylarca gazetelere sermaye olmuştur.

İstanbul Ekspres’in atmış olduğu bir başlığı hatırlatalım, bu başlık ta Erdoğan ve küfürcü tayfasına KAPAK OLSUN:

“SÜPER MÜRŞİT NECİP FAZIL MUHABBET TELLALI ZURNİKLE KUMARHANEDE NASIL BASILDI?”

İşte Erdoğan’ın tarih ustası N. F. KISAKÜREK…

Kılavuzu karga olanın…

Zahide UÇAR

NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) 408750_247867345335606_359502994_n
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Turkey10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Gencat10
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Pro1010
NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) 290407


NECİP FAZIL ÜSTAD MI KÜSTAH MI? (1) Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz