Rabia Kadir 'Dost' Çin İle Aramızı Bozamadı !
1 sayfadaki 1 sayfası
Rabia Kadir 'Dost' Çin İle Aramızı Bozamadı !
Çin elinde esir kalan ana yurdumuz Doğu Türkistan için malıyla ve canıyla mücadele eden bir lider. Kadir’in en önemli özelliği bu mücadelesinde “sivil” yöntemleri tercih etmesi.
Sivil toplum önderi olarak Dünyayı dolaşıyor, davasını anlatıyor.
Kadir’in davası ne? Uygur Türk’ü… Uygur Türkünün vatanından birkaç bin yıl önce muhtelif sebeplerle göceden bizler için Kadir’in davası bir mâna ifade ediyor mu?
Bence etmeli…
Peki bütün dünyanın Uygur Türklüğünün maruz kaldığı insanlık dışı muameleyi bir de Rabia Kadir’in ağzından dinlemek için ne yapmalıyız?
Doğal cevap belli: Çağıralım Ankara’ya İstanbul’a konuşsun, dinleyelim. Neticede Türkiye "düne" göre daha demokratik ve sivil bir ülke ve dahası dün öğrendiğim kadarıyla “Türk Dünyasının lideri” bir Başbakan'a sahibiz.
Ama üzgünüm. Rabia Kadir’i dinlemek istiyorsanız yurt dışına gideceksiniz. En son görüldüğü yer Avustralya imiş. Veya siz işi sağlama alın Amerika’ya gidin. Kadir’in yaşamak zorunda kaldığı yere…
Neden mi?
Çünkü Rabia Kadir Türkiye’ye gelemez. Hayır hasta falan değil, Türk dünyasının liderinin Başvekillik yaptığı hükümetin Hariciye vekaleti kendilerine VİZE VERMİYOR.
Bilerek büyük yazdım, yanlış anlamayın; meseleyi gözünüze sokmak için. Çünkü, muhtemelen, siz de inanamayanlardansınız. Aklınız, havsalanız almıyor değil mi?
Evet, doğru. Türk Dünyası’nın lideri, Türk dünyasında tek “işgal” altındaki ülke olan Doğu Türkistan’ın sürgündeki liderini ülkesine sokmuyor.
Neden; 2012 ve 2013'ü "karşılıklı" olarak "yıllaştığımız Çin kızabilir. Allah muhafaza bizim 2012'de ilan ettiğimiz "Çin yılı" güme gider, 2013'de Çin'de Türkiye yılı olmaz...
Rabia Kadir Amerika’da yaşayabilmekte, Kanada, Almanya, Avustralya, Estonya, İsveç hasılı dünyanın her bir yerine gidebilmekte ama Türkiye’ye girememektedir.
Pardon, bir de Çin’e kendi isteği ile gitmemektedir. Çin gelmesine razıdır, çünkü geldiği takdirde onu idam edecektir…
Rabia Kadir’in ülkemize sokulmadığı ve hatta bir zamanlar nazikçe kapı dışarı edildiğini biliyoruz, yeni değil. Aynı muameleyi Muhammed Salih’e de yapmıştık bir zamanlar…
Türkiye için, soydaşları için mücadele eden liderleri dışlamak, Türk’ün gördüğü zulme seyirci kalmak “rutin” bir hadisedir. Bu ülkenin en Milliyetçi liderleri bile, Doğu Türkistanlı veya dünyanın sair köşelerinde zulüm gören soydaşlarını üzecek davranışları sergilemekten “yüksünmezler”…
Hükümetimiz “vize” vermediği Kadir’e olan bakışını daha da geliştirerek kendisinin sadece fiziki varlığı ile değil sesi ve görüntüsüyle de ülkemizde konuşmasını engellemeye başlamıştır. Rabia Kadir’in de “telekonferans” yöntemiyle katılacağı, Uygur İnsan Hakları ve Demokrasi Vakfı tarafından düzenlenecek olan “Uygur Kadını” konulu bir haftalık seminerin iki “dost” ülke arasında kriz çıkartması hükümetimiz tarafından ustalıkla önlenerek Kadir’in “teknolojiyi” kullanarak ülkemizi “dost” Çin ile arasını bozmaya çalışması da engellenmiştir..
Anlaşılan o ki, Dost ve Akraba toplulukların sorumlusu Bekir Bozdağ Başbakan Yardımcımız hükümetin “sivil, demokrat ve pozitif ayrımcı” görüntüsüne halel gelmemesi için semineri düzenleyen Vakfın semineri iptal etmesini sağlamış. AKP bu konularda uzman, kendilerine zarar gelmeden çalıyı dolaşabiliyorlar.
Seminerin iptal gerekçesi Vakıf sorumluları tarafından “Uluslararası alanda hassas bir dönemi yaşıyoruz. Tarihini daha önceden saptadığımız 'Uygur Kadınları insan Hakları ve Demokrasi semineri 'ni zamanlamanın şimdi uygun olmadığı gerekçesiyle, devletimizi de sıkıntıya sokmak istemediğimiz için iptal yoluna gittik.” Şeklinde açıklanmış. Vakıf yetkililerini anlıyoruz, muhtemelen bin bir kahır ve tehditle bu kararı almak zorunda kaldılar.
Bekir Bozdağ ve hükümetimiz mutlu olabilir. Çin ile ilişkilerimiz bozulmamıştır. Çin’in önümüze “kemik” mukabilinden atacağı ticari fırsatlara Uygur kadınlarının engel çıkartmasının önüne geçilmiştir.
Uygur Türklerinin "Uygur kadınlarının insan hakları savunuculuğu konusunda daha fazla katkıda bulunmasını sağlamak Dünyanın farklı bölgelerinde göçmen olarak yaşayan Uygurların ortak kimliksel ve kültürel sorunları masaya yatırılarak çözüm önerilerini tartışmak ve geleceğe yönelik planlar müzakere etmek” amacı ile yaptıklarını açıkladıkları seminer ilk değil. Türkiye’de yapılmak istenen 5.si. ilki 2006 yılında Washington'da, ikincisi 2007 yılında Almanya'nın Münih kentinde, üçüncüsü 2009 yılında Kanada'nın başkenti Toronto'da ve dördüncüsü 2011 yılında Estonya'nın başkenti Talin kentlerinde düzenlendi.
Türkiye bu konuda farkını göstererek toplantının ilk defa “yapılamamasını” da sağlamış oldu. Bekir bey ve hükümetimiz ne kadar sevinse azdır.
Benzer bir iptalin “Suriye dostları” veya Hamas gönüllüleri, Filistin Kadınları ile ilgili bir toplantıda yapıldığını “hayal” edersek, karşımıza nasıl bir manzara çıkar? Düşünemiyorsunuz değil mi?
Söz konusu olan “Türklük” olunca her türlü insani ve vicdani değer nasıl da rafa kalkabiliyor.
Putperest Çin’in dostluğunu, hem dindaş hem de soydaş Türk’ün dostluğuna tercih etmek nasıl bir paradigma ile ifade edilebilir, merak etmekteyim.
Milliyeti ve dini bir yana bırakalım. Bu insanlar on yıllardır köpek gibi öldürülmekte, işkence edilmekte, tecavüze uğramaktadır. En temel insani haklardan mahrumdurlar. Çocuk yapamazlar, yapmaya kalkarlarsa karınlarından alınırlar.
Yıllar önce 80’lik Barat Hacı’dan cezaevi hatıralarını dinleyip, cezasını çektikten sonra 70 küsür yaşında nasıl sokak temizlediğini dinlemiştim.
Bu insanlar, elinde savaşacak kılıçları dahi yokken her iki-üç yılda bir “isyan” gerekçesi ile kıyımdan geçmektedirler. Bu "isyan" zamanlarında Doğu Türkistan’da “sürgün” ancak şans kabilindedir.
Şimdi, bu zulme uğrayan insanların en zavallıları kadınlar, uğradıkları zulmü anlatmak istiyorlar. Dünyanın muhtelif köşelerinde dertlerini anlatma imkânı buluyorlar, ama bu topraklarda konuşmaları engelleniyor.
Ne yazayım bilemiyorum.
En hafifi “YAZIKLAR OLSUN!”dur…
Gerçi bir şey olmaz…
Yarın “Türk Dünyasının Lideri” Gürcü Başbakan kalkar bir futbol sahasında, Doğu Türkistanlı karındaşlarımızın toplanıp kurşuna dizdiği türden bir futbol sahasında, okur Serdengeçti’den bir dize,
“Nerede benim Ural Altay dağlarım
Sabah olur, akşam olur ağlarım”
der.
Hepimiz ağlar, yapılanları unuturuz.
Ölen Uygur Türk'ü olur, gerisi hikâye…İYİ UYKULAR
Mehmet Akbaş
***************
Sivil toplum önderi olarak Dünyayı dolaşıyor, davasını anlatıyor.
Kadir’in davası ne? Uygur Türk’ü… Uygur Türkünün vatanından birkaç bin yıl önce muhtelif sebeplerle göceden bizler için Kadir’in davası bir mâna ifade ediyor mu?
Bence etmeli…
Peki bütün dünyanın Uygur Türklüğünün maruz kaldığı insanlık dışı muameleyi bir de Rabia Kadir’in ağzından dinlemek için ne yapmalıyız?
Doğal cevap belli: Çağıralım Ankara’ya İstanbul’a konuşsun, dinleyelim. Neticede Türkiye "düne" göre daha demokratik ve sivil bir ülke ve dahası dün öğrendiğim kadarıyla “Türk Dünyasının lideri” bir Başbakan'a sahibiz.
Ama üzgünüm. Rabia Kadir’i dinlemek istiyorsanız yurt dışına gideceksiniz. En son görüldüğü yer Avustralya imiş. Veya siz işi sağlama alın Amerika’ya gidin. Kadir’in yaşamak zorunda kaldığı yere…
Neden mi?
Çünkü Rabia Kadir Türkiye’ye gelemez. Hayır hasta falan değil, Türk dünyasının liderinin Başvekillik yaptığı hükümetin Hariciye vekaleti kendilerine VİZE VERMİYOR.
Bilerek büyük yazdım, yanlış anlamayın; meseleyi gözünüze sokmak için. Çünkü, muhtemelen, siz de inanamayanlardansınız. Aklınız, havsalanız almıyor değil mi?
Evet, doğru. Türk Dünyası’nın lideri, Türk dünyasında tek “işgal” altındaki ülke olan Doğu Türkistan’ın sürgündeki liderini ülkesine sokmuyor.
Neden; 2012 ve 2013'ü "karşılıklı" olarak "yıllaştığımız Çin kızabilir. Allah muhafaza bizim 2012'de ilan ettiğimiz "Çin yılı" güme gider, 2013'de Çin'de Türkiye yılı olmaz...
Rabia Kadir Amerika’da yaşayabilmekte, Kanada, Almanya, Avustralya, Estonya, İsveç hasılı dünyanın her bir yerine gidebilmekte ama Türkiye’ye girememektedir.
Pardon, bir de Çin’e kendi isteği ile gitmemektedir. Çin gelmesine razıdır, çünkü geldiği takdirde onu idam edecektir…
Rabia Kadir’in ülkemize sokulmadığı ve hatta bir zamanlar nazikçe kapı dışarı edildiğini biliyoruz, yeni değil. Aynı muameleyi Muhammed Salih’e de yapmıştık bir zamanlar…
Türkiye için, soydaşları için mücadele eden liderleri dışlamak, Türk’ün gördüğü zulme seyirci kalmak “rutin” bir hadisedir. Bu ülkenin en Milliyetçi liderleri bile, Doğu Türkistanlı veya dünyanın sair köşelerinde zulüm gören soydaşlarını üzecek davranışları sergilemekten “yüksünmezler”…
Hükümetimiz “vize” vermediği Kadir’e olan bakışını daha da geliştirerek kendisinin sadece fiziki varlığı ile değil sesi ve görüntüsüyle de ülkemizde konuşmasını engellemeye başlamıştır. Rabia Kadir’in de “telekonferans” yöntemiyle katılacağı, Uygur İnsan Hakları ve Demokrasi Vakfı tarafından düzenlenecek olan “Uygur Kadını” konulu bir haftalık seminerin iki “dost” ülke arasında kriz çıkartması hükümetimiz tarafından ustalıkla önlenerek Kadir’in “teknolojiyi” kullanarak ülkemizi “dost” Çin ile arasını bozmaya çalışması da engellenmiştir..
Anlaşılan o ki, Dost ve Akraba toplulukların sorumlusu Bekir Bozdağ Başbakan Yardımcımız hükümetin “sivil, demokrat ve pozitif ayrımcı” görüntüsüne halel gelmemesi için semineri düzenleyen Vakfın semineri iptal etmesini sağlamış. AKP bu konularda uzman, kendilerine zarar gelmeden çalıyı dolaşabiliyorlar.
Seminerin iptal gerekçesi Vakıf sorumluları tarafından “Uluslararası alanda hassas bir dönemi yaşıyoruz. Tarihini daha önceden saptadığımız 'Uygur Kadınları insan Hakları ve Demokrasi semineri 'ni zamanlamanın şimdi uygun olmadığı gerekçesiyle, devletimizi de sıkıntıya sokmak istemediğimiz için iptal yoluna gittik.” Şeklinde açıklanmış. Vakıf yetkililerini anlıyoruz, muhtemelen bin bir kahır ve tehditle bu kararı almak zorunda kaldılar.
Bekir Bozdağ ve hükümetimiz mutlu olabilir. Çin ile ilişkilerimiz bozulmamıştır. Çin’in önümüze “kemik” mukabilinden atacağı ticari fırsatlara Uygur kadınlarının engel çıkartmasının önüne geçilmiştir.
Uygur Türklerinin "Uygur kadınlarının insan hakları savunuculuğu konusunda daha fazla katkıda bulunmasını sağlamak Dünyanın farklı bölgelerinde göçmen olarak yaşayan Uygurların ortak kimliksel ve kültürel sorunları masaya yatırılarak çözüm önerilerini tartışmak ve geleceğe yönelik planlar müzakere etmek” amacı ile yaptıklarını açıkladıkları seminer ilk değil. Türkiye’de yapılmak istenen 5.si. ilki 2006 yılında Washington'da, ikincisi 2007 yılında Almanya'nın Münih kentinde, üçüncüsü 2009 yılında Kanada'nın başkenti Toronto'da ve dördüncüsü 2011 yılında Estonya'nın başkenti Talin kentlerinde düzenlendi.
Türkiye bu konuda farkını göstererek toplantının ilk defa “yapılamamasını” da sağlamış oldu. Bekir bey ve hükümetimiz ne kadar sevinse azdır.
Benzer bir iptalin “Suriye dostları” veya Hamas gönüllüleri, Filistin Kadınları ile ilgili bir toplantıda yapıldığını “hayal” edersek, karşımıza nasıl bir manzara çıkar? Düşünemiyorsunuz değil mi?
Söz konusu olan “Türklük” olunca her türlü insani ve vicdani değer nasıl da rafa kalkabiliyor.
Putperest Çin’in dostluğunu, hem dindaş hem de soydaş Türk’ün dostluğuna tercih etmek nasıl bir paradigma ile ifade edilebilir, merak etmekteyim.
Milliyeti ve dini bir yana bırakalım. Bu insanlar on yıllardır köpek gibi öldürülmekte, işkence edilmekte, tecavüze uğramaktadır. En temel insani haklardan mahrumdurlar. Çocuk yapamazlar, yapmaya kalkarlarsa karınlarından alınırlar.
Yıllar önce 80’lik Barat Hacı’dan cezaevi hatıralarını dinleyip, cezasını çektikten sonra 70 küsür yaşında nasıl sokak temizlediğini dinlemiştim.
Bu insanlar, elinde savaşacak kılıçları dahi yokken her iki-üç yılda bir “isyan” gerekçesi ile kıyımdan geçmektedirler. Bu "isyan" zamanlarında Doğu Türkistan’da “sürgün” ancak şans kabilindedir.
Şimdi, bu zulme uğrayan insanların en zavallıları kadınlar, uğradıkları zulmü anlatmak istiyorlar. Dünyanın muhtelif köşelerinde dertlerini anlatma imkânı buluyorlar, ama bu topraklarda konuşmaları engelleniyor.
Ne yazayım bilemiyorum.
En hafifi “YAZIKLAR OLSUN!”dur…
Gerçi bir şey olmaz…
Yarın “Türk Dünyasının Lideri” Gürcü Başbakan kalkar bir futbol sahasında, Doğu Türkistanlı karındaşlarımızın toplanıp kurşuna dizdiği türden bir futbol sahasında, okur Serdengeçti’den bir dize,
“Nerede benim Ural Altay dağlarım
Sabah olur, akşam olur ağlarım”
der.
Hepimiz ağlar, yapılanları unuturuz.
Ölen Uygur Türk'ü olur, gerisi hikâye…İYİ UYKULAR
Mehmet Akbaş
***************
Rabia Kadir’den Diyanet’e tepki
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Çin hükümeti din işlerinin ortak olarak İstanbul’da düzenlenen, ortak din görevlilerinin yürüttüğü programa Rabia Kadir tepki gösterdi.
Bu yılın 'Çin Kültür Yılı' ilan edilmesi nedeniyle İstanbul'da Çin-Türkiye İslam Kültür ve Sanat Eserleri Sergisi ve etkinliklere Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Prof.Dr. Mehmet Paçacı, Çin Din İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Glo Wei ile Çin İslam Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yang Zhibo da katıldı. Çin hükümetinin 'göz boyaması yaptığını' öne süren Dünya Uygur Kongresi Genel Başkanı Rabia Kadir, Amerika'dan bu etkinliği eleştirdi.
Kadir, şöyle dedi: Çin Hükümeti'nin dini işleri komitesinin Türkiye'ye gelerek Türkiyede Kuranı Kerim ziyafeti ile açmış olduğu İslami Eserler Sergisi ile Uygur halkının ne kadar rahat yaşadığını ifade edilmek istenmektedir.
Çin Hükümeti'nin tüm Türk halkının gözünü boyamaya çalışmasını üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayım. Çin hükümeti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 5 Temmuz 2009 tarihinde meydana gelen olayı 'Soykırım' olarak nitelemesi ardından Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde bulunmak isteyen Çin Hükümeti Türkiye'deki propaganda faaliyetlerine böyle devam etmek istemektedir. Türk halkına şirin gözükerek insanların kafasını yıkamaya çalışmaktadır.
Uygur halkının liderliğini yapan ve Amerika'da yaşayan, Türkiye'ye gelmek için vize isteğinde bulunan Rabia Kadir,İstanbul'da Türkiye ile Çin tarafından yapılan ortak etkinlikle ilgili sözlerini şöyle sürdürdü Türk siyasetçilerine, Türk vatandaşları ve Türk halkına Uygurların ne kadar rahat bir yaşamda olduğunu anlatmak istenmektedir.
Her faaliyetlerinde özgürlükten bahseden Çin Hükümeti bu gibi faaliyetlerle insanları kandırarak ikiyüzlü siyaset yapmaktadırlar. Asıl olan tüm Uygurları asimile ederek ortadan kaldırmayı amaçlayan Çin komünist devleti Urimçi'de, Kaşgar'da ve tüm Doğu Türkistan'da din adamlarını tutuklamakta ve din özgürlüklerini elinden almaktadır. Daha yakın bir tarihte Karla şehrinde gizli olarak açılan Kuran kursunda 12 yaşındaki bir çocuğu zorla götürüp işkence ile öldürülmesi olayını Çin Hükümeti ne zaman unuttu ki şimdi Kuran tilavetini anlatmak için İstanbul'a kadar gelmiştir.
Bunun dışında 12 yaşındaki çocuklara din dersi veren din alimleri ortadan kaldırılmak istenmekte ve akıbetleri bilinmemektedir. Yine, Çin Hükümeti Ramazan'da oruç tutmayı yasak etmiş ve maalesef bu ün Türkiye'de sergi açmaya gelmiştir.
Doğu Türkistan'da dini kitapları toplatılmış İstanbul'da sergi açılmıştır. İstanbul'da sergi açanlar 18 yaşından küçüklerin camilere alınmamasını gerekçe gösteren zihniyetin bir parçasıdır ve Çin hükümeti her zaman olduğu gibi ikiyüzlü siyasetini devam ettirmek istemektedir.
Yine Çin hükümeti Türkiyede ayrı Doğu Türkistan'da ayrı zihniyetle çalışmalarına devam etmektedir.
http://ruhadam-atsizturk.blogspot.com/2012/09/rabia-kadirden-diyanete-tepki.html
http://ruhadam-atsizturk.blogspot.com/2012/09/rabia-kadir-dost-cin-ile-aramz-bozamad.html
Bu yılın 'Çin Kültür Yılı' ilan edilmesi nedeniyle İstanbul'da Çin-Türkiye İslam Kültür ve Sanat Eserleri Sergisi ve etkinliklere Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Prof.Dr. Mehmet Paçacı, Çin Din İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Glo Wei ile Çin İslam Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yang Zhibo da katıldı. Çin hükümetinin 'göz boyaması yaptığını' öne süren Dünya Uygur Kongresi Genel Başkanı Rabia Kadir, Amerika'dan bu etkinliği eleştirdi.
Kadir, şöyle dedi: Çin Hükümeti'nin dini işleri komitesinin Türkiye'ye gelerek Türkiyede Kuranı Kerim ziyafeti ile açmış olduğu İslami Eserler Sergisi ile Uygur halkının ne kadar rahat yaşadığını ifade edilmek istenmektedir.
Çin Hükümeti'nin tüm Türk halkının gözünü boyamaya çalışmasını üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayım. Çin hükümeti Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 5 Temmuz 2009 tarihinde meydana gelen olayı 'Soykırım' olarak nitelemesi ardından Türkiye ile iyi ilişkiler içerisinde bulunmak isteyen Çin Hükümeti Türkiye'deki propaganda faaliyetlerine böyle devam etmek istemektedir. Türk halkına şirin gözükerek insanların kafasını yıkamaya çalışmaktadır.
Uygur halkının liderliğini yapan ve Amerika'da yaşayan, Türkiye'ye gelmek için vize isteğinde bulunan Rabia Kadir,İstanbul'da Türkiye ile Çin tarafından yapılan ortak etkinlikle ilgili sözlerini şöyle sürdürdü Türk siyasetçilerine, Türk vatandaşları ve Türk halkına Uygurların ne kadar rahat bir yaşamda olduğunu anlatmak istenmektedir.
Her faaliyetlerinde özgürlükten bahseden Çin Hükümeti bu gibi faaliyetlerle insanları kandırarak ikiyüzlü siyaset yapmaktadırlar. Asıl olan tüm Uygurları asimile ederek ortadan kaldırmayı amaçlayan Çin komünist devleti Urimçi'de, Kaşgar'da ve tüm Doğu Türkistan'da din adamlarını tutuklamakta ve din özgürlüklerini elinden almaktadır. Daha yakın bir tarihte Karla şehrinde gizli olarak açılan Kuran kursunda 12 yaşındaki bir çocuğu zorla götürüp işkence ile öldürülmesi olayını Çin Hükümeti ne zaman unuttu ki şimdi Kuran tilavetini anlatmak için İstanbul'a kadar gelmiştir.
Bunun dışında 12 yaşındaki çocuklara din dersi veren din alimleri ortadan kaldırılmak istenmekte ve akıbetleri bilinmemektedir. Yine, Çin Hükümeti Ramazan'da oruç tutmayı yasak etmiş ve maalesef bu ün Türkiye'de sergi açmaya gelmiştir.
Doğu Türkistan'da dini kitapları toplatılmış İstanbul'da sergi açılmıştır. İstanbul'da sergi açanlar 18 yaşından küçüklerin camilere alınmamasını gerekçe gösteren zihniyetin bir parçasıdır ve Çin hükümeti her zaman olduğu gibi ikiyüzlü siyasetini devam ettirmek istemektedir.
Yine Çin hükümeti Türkiyede ayrı Doğu Türkistan'da ayrı zihniyetle çalışmalarına devam etmektedir.
http://ruhadam-atsizturk.blogspot.com/2012/09/rabia-kadirden-diyanete-tepki.html
http://ruhadam-atsizturk.blogspot.com/2012/09/rabia-kadir-dost-cin-ile-aramz-bozamad.html
TÜRKİYE’YE GİRİŞ KİMLERE YASAKTIR?
Türkiye’ye düşmanlık eden her kes elini kolunu sallayarak Türkiye’ye giriş çıkış yapabiliyor.
Örnek mi; Türk Ordusunun Mehmetçiklerini, Türk Emniyet Teşkilatının Polislerini, Türk Milli Eğitiminin öğretmenlerini, Türk Sağlık Teşkilatının doktorlarını ve de bir çok vatandaşlarımızı özellikle üç aylık bebekleri bile kurşuna dizen terör örgütünü Kandil’de ve birçok terör kamplarında koruyan, kollayan en son bir siyasi partinin ŞEREF KONUĞU olarak ANKARA’ya davet edilen Barzani canlı örnektir anlayana.
Ancak Türklük Sevdalısına ABD Vize Veriyor, Dünyaca kabul gören resmi Uygur Türk Kongresi’nin temsilcisi Çin’de Kızıl Kominizim baskılarına direnen Dolhun İsa’ya Türkiye makamlarınca Türkiye’ye giriş vizesi her ne hikmet ise verilmiyor. Bu Uygur Türk Hanı Dolhun İsa, Türkiye düşmanı mıdır? Türk Mehmetçiğini şehit eden kanlı bebek katillerinden midir?
Bu Türk kardeşimize neden yurda giriş vizesi verilmemektedir?
Bilen var mı?
ABD de, Dünya Uygur Türk Resmi Kongresinde Dolhun İsa, 11 Kasım 2012 tarihinde Washington’da RFA konuşuyor.
Münih merkezli sürgündeki Dünya Uygur Türk Kongresi, Çin’in “terörist” listesinin üstünde Dolhun İsa için icra komitesi başkanı son 13 yılda iki kez reddedildikten sonra Amerika Birleşik Devletleri girmek için izin verildi.
Yurtdışı Dünya Uygur Türk Resmi Kongresinde Dolhun İsa, Sincan Çin’in sorunlu kuzeybatı bölgesinde zulme tabi olduğunu söylüyor ve Pekin tavsiyesi üzerine hükümetler tarafından yurt dışında çeşitli seyahat kısıtlamaları ile karşı karşıya kaldılar Türk Uygurlar için bu “siyasi bir zafer” olarak ülkeye giriş izini Washington’un kararını Dünya Türkleri memnuniyetle karşılamıştır.
Şu an Alman vatandaşı olan Dünya Uygur Türk Resmi Kongresi üyesi olan Dolkun İsa, Münih ABD konsolosluğuna bir seyahat vizesi için yaptığı başvuru sonunda (HOL onu ABD hükümeti ve kongre yetkilileri ile toplantılar için de Demokrasi İçin Ulusal Fon’un yolculuk sağlayan, geçen hafta onaylandığını söyledi ), dünyada özgürlüğü desteklemek için çalışan bir hibe alma organizasyonu.
“Bu, bir Amerikan adaleti için zafer, şahsen benim için bir zafer ve, daha da önemlisi, Uygur Türkleri için zaferdir” diye 9 Kasım 2012 tarihinde ABD gittikten sonra, Washington RFA kongrede konuşmuştur.. “Ama ben ABD’ye Bunca yıldır seyahat umudum hiç kaybetmemiştim” diyerek de umutlarının bitmediğini açıklamıştır.
Terör listesi Dünya Uygur Türk Resmi Kongresi üyesi Dolkun Isa 2003 yılında Çin terör listesinde Türk Uygurlar arasındaki üç numaraya yerleştirilmiştir.
TERÖRİST MUAMELESİ GÖREN VE TÜRKİYE'YE SOKULMAYAN TÜRK CUMHURBAŞKANI..!!!
Belki, ABD yetkilileri ilk başta Çin suçlamalar inanılan ancak soruşturmalar birkaç yıl sonra, nihayet Çinli suçlamaları inanmadılar, Dünya Türk Uygur Kongresi Sincan içinde Türk Uygurlar ve Türk Uygur sürgün toplumu etkileyen sorunlar üzerinde konuşuluyor.
Çin hükümeti birkaç yıldır Dünya Türk Uygur Kongresi’nin tüm faaliyetlerini durdurmaya çalışıyor bu nedenle Türkiye bu Türk kardeşlerimize Türkiye ye giriş vizesi vermiyor.
Dolhun İsa önce o Almanya’da mülteci iken, ABD kongre toplantısına katılmak üzere 1999 yılında bir ABD vizesi için girişimde bulunuyor fakat vizesi Çin’in baskısı üzerine engelleniyor.
Alman vatandaşlığı elde ettikten sonra, Dolhun İsa, 2006 yılında, Almanlar ABD vizesi-feragat program kapsamında olduğu anlayışına dayanan, bir vize başvurusu gerekmeden ABD’ye gidebiliyor.
Şimdi ABD’nin ülkeye ona izin verdi ki, o Türkiye ve Güney Kore gibi onu giriş reddetmişti diğer ülkeler de onu sürgün Türk Uygur toplulukları ile karşılamak için orada seyahat için izin vereceğini umuyordu.
Nury Turkel, Washington merkezli bir Türk Uygur Amerikan avukatı, Çin hükümeti ve uluslararası yurt Türk Uygur özgürlük hareketi kısaltmaya çalıştığı söyleyerek, tüm Türk Uygurları “siyasi zafer” olarak ABD’ye Dolhun İsa ziyaretinin başarısını açıklamıştır.
Bu ABD vizesinin Çin karşısında büyük bir tokat olduğunu bütün Türküm diyenler kabul etmişlerdir.
Darıca Afyonlular Derneği yöneticisi İbrahim Kazal’ın girişimleriyle Çin’de zulüm gören Uygur Türkleri’ne manevi destek vermek amacıyla toplantılar yapılıyor.
Afyonlular Derneği yönetimi bu konuyla ilgili olarak dernek merkezinde bir toplantı düzenlediler. Toplantıya katılan vatandaşlara yaklaşık 3 bin adet mavi beyaz ay yıldızlı Uygur Türk bayrağı dağıtılmıştır. Abdi İpekçi Mahallesi’nde ev ve işyerlerinin camları destek amacıyla Uygur Türk bayraklarıyla donatılmış idi.
Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Türk Özerk Bölgesi’nde geçtiğimiz haftalarda meydana gelen olaylarda yüzlerce Uygur Türk’ü yaşamını yitirmişti. Bu katliama dünyanın her yerindeki Türkler’den büyük tepki gelirken, ülkemizin birçok yerinde Uygur Türkleri’ne destek etkinlikleri düzenleniyor.
Darıca’da ise Afyonlular Derneği yöneticisi İbrahim Kazal’ın girişimleriyle bu yönde çalışmalar hız kazandı. Dernekteki toplantılara yüzlerce vatandaş katılarak destek verirken, çok sayıda vatandaş da ev ve işyerlerine astıkları Uygur Türk bayraklarıyla bu desteğe katılıyorlar.
Bu konuyu yurt içinde ve yurt dışında gündemde tutmaya çalışan İbrahim Kazal, bu zulmün bir an önce sona ermesi gerektiğini söyledi. Atatürk’ün ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ sözünü hatırlatan Kazal, Uygur Türkleri’ne desteği hiç kesmeyeceklerini belirtmektedir.
Uygur Türkleri lideri Rabia Kader’i geçtiğimiz aylarda Avusturalya’da misafir eden Kazal, Kader’i Türkiye’ye de davet ettiğini belirterek, “Amerika’da yaşayan Rabia Kader, Türk makamlarımıza vize başvurusu yaptı ve şu anda bekleme aşamasında. Rabia Kader’in Türkiye’ye gelmesi bizi çok mutlu edecektir. Geldiğinde de Türkiye olarak Uygur Türklerinin yanında olduğumuzu söyleyeceğiz” şeklinde açıklamalarda bulunmuş idi.
Ancak ne hikmet ise Dulhun İsa ve Rabia Kader’e Türkiye’ye giriş vizesi verilmemektedir.
Acaba bu iki Dünya Uygur Türk Resmi Kongresi üyeleri, Türk İslam Düşmanı Barzani’den, Türk topraklarını işgal eden Ermenistan vatandaşlarından, Batı Trakya da ki Müslüman Türk kardeşlerimize işkenceler yapan Yunanistan vatandaşlarından, Türkmenlere zulum eden Irak, İran, Suriye vatandaşlarından daha mı tehlikeliler de vize verilmiyor?
Peki Türkiye’ye giriş vizesi verilen kişilere bir bakar mısınız başta BARZANİ ve ötekiler !!!!!!!!
Örnek mi; Türk Ordusunun Mehmetçiklerini, Türk Emniyet Teşkilatının Polislerini, Türk Milli Eğitiminin öğretmenlerini, Türk Sağlık Teşkilatının doktorlarını ve de bir çok vatandaşlarımızı özellikle üç aylık bebekleri bile kurşuna dizen terör örgütünü Kandil’de ve birçok terör kamplarında koruyan, kollayan en son bir siyasi partinin ŞEREF KONUĞU olarak ANKARA’ya davet edilen Barzani canlı örnektir anlayana.
Ancak Türklük Sevdalısına ABD Vize Veriyor, Dünyaca kabul gören resmi Uygur Türk Kongresi’nin temsilcisi Çin’de Kızıl Kominizim baskılarına direnen Dolhun İsa’ya Türkiye makamlarınca Türkiye’ye giriş vizesi her ne hikmet ise verilmiyor. Bu Uygur Türk Hanı Dolhun İsa, Türkiye düşmanı mıdır? Türk Mehmetçiğini şehit eden kanlı bebek katillerinden midir?
Bu Türk kardeşimize neden yurda giriş vizesi verilmemektedir?
Bilen var mı?
ABD de, Dünya Uygur Türk Resmi Kongresinde Dolhun İsa, 11 Kasım 2012 tarihinde Washington’da RFA konuşuyor.
Münih merkezli sürgündeki Dünya Uygur Türk Kongresi, Çin’in “terörist” listesinin üstünde Dolhun İsa için icra komitesi başkanı son 13 yılda iki kez reddedildikten sonra Amerika Birleşik Devletleri girmek için izin verildi.
Yurtdışı Dünya Uygur Türk Resmi Kongresinde Dolhun İsa, Sincan Çin’in sorunlu kuzeybatı bölgesinde zulme tabi olduğunu söylüyor ve Pekin tavsiyesi üzerine hükümetler tarafından yurt dışında çeşitli seyahat kısıtlamaları ile karşı karşıya kaldılar Türk Uygurlar için bu “siyasi bir zafer” olarak ülkeye giriş izini Washington’un kararını Dünya Türkleri memnuniyetle karşılamıştır.
Şu an Alman vatandaşı olan Dünya Uygur Türk Resmi Kongresi üyesi olan Dolkun İsa, Münih ABD konsolosluğuna bir seyahat vizesi için yaptığı başvuru sonunda (HOL onu ABD hükümeti ve kongre yetkilileri ile toplantılar için de Demokrasi İçin Ulusal Fon’un yolculuk sağlayan, geçen hafta onaylandığını söyledi ), dünyada özgürlüğü desteklemek için çalışan bir hibe alma organizasyonu.
“Bu, bir Amerikan adaleti için zafer, şahsen benim için bir zafer ve, daha da önemlisi, Uygur Türkleri için zaferdir” diye 9 Kasım 2012 tarihinde ABD gittikten sonra, Washington RFA kongrede konuşmuştur.. “Ama ben ABD’ye Bunca yıldır seyahat umudum hiç kaybetmemiştim” diyerek de umutlarının bitmediğini açıklamıştır.
Terör listesi Dünya Uygur Türk Resmi Kongresi üyesi Dolkun Isa 2003 yılında Çin terör listesinde Türk Uygurlar arasındaki üç numaraya yerleştirilmiştir.
TERÖRİST MUAMELESİ GÖREN VE TÜRKİYE'YE SOKULMAYAN TÜRK CUMHURBAŞKANI..!!!
Belki, ABD yetkilileri ilk başta Çin suçlamalar inanılan ancak soruşturmalar birkaç yıl sonra, nihayet Çinli suçlamaları inanmadılar, Dünya Türk Uygur Kongresi Sincan içinde Türk Uygurlar ve Türk Uygur sürgün toplumu etkileyen sorunlar üzerinde konuşuluyor.
Çin hükümeti birkaç yıldır Dünya Türk Uygur Kongresi’nin tüm faaliyetlerini durdurmaya çalışıyor bu nedenle Türkiye bu Türk kardeşlerimize Türkiye ye giriş vizesi vermiyor.
Dolhun İsa önce o Almanya’da mülteci iken, ABD kongre toplantısına katılmak üzere 1999 yılında bir ABD vizesi için girişimde bulunuyor fakat vizesi Çin’in baskısı üzerine engelleniyor.
Alman vatandaşlığı elde ettikten sonra, Dolhun İsa, 2006 yılında, Almanlar ABD vizesi-feragat program kapsamında olduğu anlayışına dayanan, bir vize başvurusu gerekmeden ABD’ye gidebiliyor.
Şimdi ABD’nin ülkeye ona izin verdi ki, o Türkiye ve Güney Kore gibi onu giriş reddetmişti diğer ülkeler de onu sürgün Türk Uygur toplulukları ile karşılamak için orada seyahat için izin vereceğini umuyordu.
Nury Turkel, Washington merkezli bir Türk Uygur Amerikan avukatı, Çin hükümeti ve uluslararası yurt Türk Uygur özgürlük hareketi kısaltmaya çalıştığı söyleyerek, tüm Türk Uygurları “siyasi zafer” olarak ABD’ye Dolhun İsa ziyaretinin başarısını açıklamıştır.
Bu ABD vizesinin Çin karşısında büyük bir tokat olduğunu bütün Türküm diyenler kabul etmişlerdir.
Darıca Afyonlular Derneği yöneticisi İbrahim Kazal’ın girişimleriyle Çin’de zulüm gören Uygur Türkleri’ne manevi destek vermek amacıyla toplantılar yapılıyor.
Afyonlular Derneği yönetimi bu konuyla ilgili olarak dernek merkezinde bir toplantı düzenlediler. Toplantıya katılan vatandaşlara yaklaşık 3 bin adet mavi beyaz ay yıldızlı Uygur Türk bayrağı dağıtılmıştır. Abdi İpekçi Mahallesi’nde ev ve işyerlerinin camları destek amacıyla Uygur Türk bayraklarıyla donatılmış idi.
Çin’in kuzeybatısındaki Sincan Uygur Türk Özerk Bölgesi’nde geçtiğimiz haftalarda meydana gelen olaylarda yüzlerce Uygur Türk’ü yaşamını yitirmişti. Bu katliama dünyanın her yerindeki Türkler’den büyük tepki gelirken, ülkemizin birçok yerinde Uygur Türkleri’ne destek etkinlikleri düzenleniyor.
Darıca’da ise Afyonlular Derneği yöneticisi İbrahim Kazal’ın girişimleriyle bu yönde çalışmalar hız kazandı. Dernekteki toplantılara yüzlerce vatandaş katılarak destek verirken, çok sayıda vatandaş da ev ve işyerlerine astıkları Uygur Türk bayraklarıyla bu desteğe katılıyorlar.
Bu konuyu yurt içinde ve yurt dışında gündemde tutmaya çalışan İbrahim Kazal, bu zulmün bir an önce sona ermesi gerektiğini söyledi. Atatürk’ün ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ sözünü hatırlatan Kazal, Uygur Türkleri’ne desteği hiç kesmeyeceklerini belirtmektedir.
Uygur Türkleri lideri Rabia Kader’i geçtiğimiz aylarda Avusturalya’da misafir eden Kazal, Kader’i Türkiye’ye de davet ettiğini belirterek, “Amerika’da yaşayan Rabia Kader, Türk makamlarımıza vize başvurusu yaptı ve şu anda bekleme aşamasında. Rabia Kader’in Türkiye’ye gelmesi bizi çok mutlu edecektir. Geldiğinde de Türkiye olarak Uygur Türklerinin yanında olduğumuzu söyleyeceğiz” şeklinde açıklamalarda bulunmuş idi.
Ancak ne hikmet ise Dulhun İsa ve Rabia Kader’e Türkiye’ye giriş vizesi verilmemektedir.
Acaba bu iki Dünya Uygur Türk Resmi Kongresi üyeleri, Türk İslam Düşmanı Barzani’den, Türk topraklarını işgal eden Ermenistan vatandaşlarından, Batı Trakya da ki Müslüman Türk kardeşlerimize işkenceler yapan Yunanistan vatandaşlarından, Türkmenlere zulum eden Irak, İran, Suriye vatandaşlarından daha mı tehlikeliler de vize verilmiyor?
Peki Türkiye’ye giriş vizesi verilen kişilere bir bakar mısınız başta BARZANİ ve ötekiler !!!!!!!!
Similar topics
» Kadir gecesi dua ettim ve bir dilek tuttum, herkese açıklıyorum!
» Rabia Kader: Polis 400 Uygur'u öldürdü
» ZAVALLI KADİR MISIROĞLU!
» KADİR MISIROĞLU'NUN İNGİLTERE MACERASI!
» Kadir Mısıroğlu’nun Yezid’e olan aşkı
» Rabia Kader: Polis 400 Uygur'u öldürdü
» ZAVALLI KADİR MISIROĞLU!
» KADİR MISIROĞLU'NUN İNGİLTERE MACERASI!
» Kadir Mısıroğlu’nun Yezid’e olan aşkı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz