AB ve Bölücü Ortaklığı
1 sayfadaki 1 sayfası
AB ve Bölücü Ortaklığı
Bazı insanlar doğuştan zayıf yaratıldıklarından, kendi cellatlarını bıçağını yalamaya meraklı olurlar. Öyle ki, birkaç günlük dünyada bir gün eksik bulunmuş olmamak için, cellatları ne isterse onu yaparlar. Namus ve şereflerini, zaten çoktan cellatlarına teslim etmiş oldukları için, cellada direnen insanların gözünde, en aşağı görünen varlık yine onlardır.
Türkiye'deki AB aşıklarının sevdası da böyle bir sevdadır. Milli birliği yerip, Haçlı ittifakına katılmaktan söz edip duran AB aşıkları, bu birliğin Türkiye üzerindeki hedeflerini görmezden gelerek yaşadıkları gibi, insanların da birtakım gerçekleri öğrenmelerine engel olmak istiyorlar. Mesela, gün gibi aşikâr olduğu halde, AB yetkililerinin Türkiye'nin doğusunda bir keko devleti kurmak istemesini perdeleyerek, "bakın AB zengindir, biz de zengin oluruz" diye propaganda yapıyorlar. Biz zengin olma hevesiyle Türklüğümüzden ve vatanımızdan taviz verecek adamlar olsaydık, milli mücadele hiç olmazdı ve 80 yılda burada, İstanbul'da Vatikan'a benzer bir devlet ve Rum, Ermeni, keko unsurlardan oluşan Anatolia federasyonu olacaktı. Türkler de, Ermenilerin hayallerindeki gibi Kafkasların ötesine çoktan gitmiş olurlardı. Fakat biz Türkler, Haçlıların son askerî seferini, Haçlının parasını Haçlının ağzına sokarak yok ettik. Evinde kuru ekmeği bile olmayan bir Türk'ün, kendisine zengilik yapılan zenginlik vaatlerine rağmen içinde bulunmayı tercih ettiği milli mücadelemiz niye verildi? Bütün milli değerlerimizden taviz verip Haçlılara katılalım diye mi? O zaman, ilk Haçlı seferlerinden bugüne kadar verdiğimiz şehitler niye?
***
Bir kere AB ile zengileşmede mantık olmadığı gibi, AB'ye girmek de imkânsızdır. Bu ülkenin Bakanları, yetkilileri ve tabiî vatandaşları da bal gibi bilip söylüyor: Bu ülkenin baş belâsı teröristlerin en büyük destekçileri sadece ABD ve İsrail değildir. Doğrudan doğruya, Kürtlerle arasında soyca ve kültürce bağ kurması için keko enstitüleri açan ve yapay bir keko medeniyeti yaratan Avrupalıların terör örgütüne verdiği destek, ABD, İsrail, Rusya veya İran'ın verdiği destek daha az değildir. Hatta siyasi anlamda verdikleri destek diğer devletlerinkinden fazlacadır. Halbuki Avrupa Birliği yetkilileri, dağdaki bitli teröristlere verdikleri değerin ve desteğin binde birini, bizdeki AB aşıklarına vermiyor. Buna rağmen hala AB hayalleri kuranlar, Türk ülküsü olan Turan hayalini yermekten geri durmazlar. Gerçeklerle aralarında kalınca bir duvar olduğu ve onlar da o duvara karşı durdukları halde, küçücük beyinleriyle Turancıları kötülemekten geri durmazlar. Fakat en iyi onlar biliyor ki, Turan olmayacaksa bile, Turan olsun diye çalışmak, her şeyden önce milli onur sahibi olmak anlamına gelir ve yok olacaksa bile bir millet, başka milletlere bağlanma hayaliyle değil, kendi onuruyla yok olmalıdır. Kendi yarattığı ülküsü için ölen bir adam, ülküsüne varamadan ölmüş olsa bile, onun yeri, ülküsüz veya başka milletlerin ülküsüyle ölüp gidenlerden daha yüksektedir. Çünkü kişilerin yükselişi, ülkü uğrunda verdikleri mücadelenin yüksekliğine bağlıdır.
Halbuki AB sevdalısı bunu anlamamakta ve düşkünlük etmekte direniyor. En kötüsü de, Türk çocuklarını da bu sahte sevdaya bağlanmalarını sağlayacak şekilde yetiştiriyor. Böylesi sanki hipnotize edilmiş de, kendi beynini başkaları kullanıyormuş gibi şuursuzca yaşamakta diretiyor. Hazin bir şey var. AB'li Haçlı şovalyeleleri, sözüm ona çağdaşlık rolü üstlenip, Türkiye'deki bölücü propagandacıları "düşünce özgürlüğü" adı altında koruyorlar ve buna da en çok desteği, kendisinin yerine AB'liler düşünen AB sevdalıları veriyor. Hazin olan bu...
***
AB, bize yapılan propagandalardaki gibi güçlü bir birlik değildir ve her geçen gün hastalığının etkisiyle zayıflamaktadır. Vaktiyle "hasta adam" dediği koca Türk yavaş yavaş ayaklanıyorken kendisi hastalanan ve yatağa düşecek olan AB, tıpkı Sovyetler gibi yıkılıp gidecektir. O zaman, Sovyetler yıkıldıktan sonra Sovyet sevdalıları nasıl tabiri caizse "sap" gibi kalıp kılıf değiştirmek zorunda kaldılarsa, yarın da AB sevdalıları "sap" gibi kalacak ve kılıf değiştireceklerdir. Korkarım o zaman böyleleri de, tıpkı bir zamanların Sovyet sevdalıları gibi, çakma bir milliyetçilik ya da milliyetçiliğin yan sanayisi gibi duran kavramlar yaratacaklardır. Korkarım, diyorum; çünkü milliyetçinin sahtesiyle uğraşmakla düşmanın hasıyla uğraşmak arasında zerre fark yok. Üstelik milliyetçinin sahtesi, "milliyetçiyim"den başka bir söz söylemediği müddetçe, milliyetçi camiada gizlenebiliyor.
Bizim amacımız, Avrupa teknolojisini yakalamak olamaz. Bizim amacımız, bu teknolojiyi geçip geride bırakmak olabilir. Çünkü teknoloji bir saniye bile yerinde durmaz, sürekli gelişir. Biz onu yakalayalım derken, yakalamak istediğimiz noktaya geldiğimizde, onu daha yüksekte buluruz. Bizim doktorumuz da, mühendisimiz de, Avrupalı ve Amerikalı obezlerden ya da Rus ve Çinli votkacı ayyaşlardan kıyaslanamayacak kadar üstündür. Türk devleti onları koruduğu müddetçe, dünyayı kıskandıracak işler yaptıklarından, çoğusu bunalıma girip intihar ediyor (!)
Biz Türkçü-Turancılar elbette bu ayak oyunlarını yemeyiz. Bu işlerin ardında kimlerin olduğunu belirtmeye de, vatandaş zaten gayet iyi bildiği için, gerek yoktur. AB sevdalısı arkadaş! Senin çağdaşlığını ve tekniğini göklere sığdıramadığın AB ülkeleri, benim mühendisimi öldürmeye ve doktorumun yapacağı beyin göçüne muhtaç bir halde yaşıyor. Tıpkı kan emmeye muhtaç bir vampir gibi Türk'ün kanına susamış bu hastalıklı ruhlara kapılıyorsun. Celladının bıçağını yalamaktan, dilin tıpkı bir yılan diline dönmüş, Türk gençlerini kara propagandalarla zehirliyorsun. Bir mendebur gibi yaşamak senin seçimin olabilir ama biz Gökbörü'yü rehber edinmiş Türk erleri olarak, dışarıda olduğu kadar içeride de düşmanımızın olduğunu bilerek yaşadıkça, kaybetmeye ve rezil bir hayat sürmeye mahkûmsun.
Tanrı Türk'ü korusun.
Yusufhan Güzelsoy
Türkiye'deki AB aşıklarının sevdası da böyle bir sevdadır. Milli birliği yerip, Haçlı ittifakına katılmaktan söz edip duran AB aşıkları, bu birliğin Türkiye üzerindeki hedeflerini görmezden gelerek yaşadıkları gibi, insanların da birtakım gerçekleri öğrenmelerine engel olmak istiyorlar. Mesela, gün gibi aşikâr olduğu halde, AB yetkililerinin Türkiye'nin doğusunda bir keko devleti kurmak istemesini perdeleyerek, "bakın AB zengindir, biz de zengin oluruz" diye propaganda yapıyorlar. Biz zengin olma hevesiyle Türklüğümüzden ve vatanımızdan taviz verecek adamlar olsaydık, milli mücadele hiç olmazdı ve 80 yılda burada, İstanbul'da Vatikan'a benzer bir devlet ve Rum, Ermeni, keko unsurlardan oluşan Anatolia federasyonu olacaktı. Türkler de, Ermenilerin hayallerindeki gibi Kafkasların ötesine çoktan gitmiş olurlardı. Fakat biz Türkler, Haçlıların son askerî seferini, Haçlının parasını Haçlının ağzına sokarak yok ettik. Evinde kuru ekmeği bile olmayan bir Türk'ün, kendisine zengilik yapılan zenginlik vaatlerine rağmen içinde bulunmayı tercih ettiği milli mücadelemiz niye verildi? Bütün milli değerlerimizden taviz verip Haçlılara katılalım diye mi? O zaman, ilk Haçlı seferlerinden bugüne kadar verdiğimiz şehitler niye?
***
Bir kere AB ile zengileşmede mantık olmadığı gibi, AB'ye girmek de imkânsızdır. Bu ülkenin Bakanları, yetkilileri ve tabiî vatandaşları da bal gibi bilip söylüyor: Bu ülkenin baş belâsı teröristlerin en büyük destekçileri sadece ABD ve İsrail değildir. Doğrudan doğruya, Kürtlerle arasında soyca ve kültürce bağ kurması için keko enstitüleri açan ve yapay bir keko medeniyeti yaratan Avrupalıların terör örgütüne verdiği destek, ABD, İsrail, Rusya veya İran'ın verdiği destek daha az değildir. Hatta siyasi anlamda verdikleri destek diğer devletlerinkinden fazlacadır. Halbuki Avrupa Birliği yetkilileri, dağdaki bitli teröristlere verdikleri değerin ve desteğin binde birini, bizdeki AB aşıklarına vermiyor. Buna rağmen hala AB hayalleri kuranlar, Türk ülküsü olan Turan hayalini yermekten geri durmazlar. Gerçeklerle aralarında kalınca bir duvar olduğu ve onlar da o duvara karşı durdukları halde, küçücük beyinleriyle Turancıları kötülemekten geri durmazlar. Fakat en iyi onlar biliyor ki, Turan olmayacaksa bile, Turan olsun diye çalışmak, her şeyden önce milli onur sahibi olmak anlamına gelir ve yok olacaksa bile bir millet, başka milletlere bağlanma hayaliyle değil, kendi onuruyla yok olmalıdır. Kendi yarattığı ülküsü için ölen bir adam, ülküsüne varamadan ölmüş olsa bile, onun yeri, ülküsüz veya başka milletlerin ülküsüyle ölüp gidenlerden daha yüksektedir. Çünkü kişilerin yükselişi, ülkü uğrunda verdikleri mücadelenin yüksekliğine bağlıdır.
Halbuki AB sevdalısı bunu anlamamakta ve düşkünlük etmekte direniyor. En kötüsü de, Türk çocuklarını da bu sahte sevdaya bağlanmalarını sağlayacak şekilde yetiştiriyor. Böylesi sanki hipnotize edilmiş de, kendi beynini başkaları kullanıyormuş gibi şuursuzca yaşamakta diretiyor. Hazin bir şey var. AB'li Haçlı şovalyeleleri, sözüm ona çağdaşlık rolü üstlenip, Türkiye'deki bölücü propagandacıları "düşünce özgürlüğü" adı altında koruyorlar ve buna da en çok desteği, kendisinin yerine AB'liler düşünen AB sevdalıları veriyor. Hazin olan bu...
***
AB, bize yapılan propagandalardaki gibi güçlü bir birlik değildir ve her geçen gün hastalığının etkisiyle zayıflamaktadır. Vaktiyle "hasta adam" dediği koca Türk yavaş yavaş ayaklanıyorken kendisi hastalanan ve yatağa düşecek olan AB, tıpkı Sovyetler gibi yıkılıp gidecektir. O zaman, Sovyetler yıkıldıktan sonra Sovyet sevdalıları nasıl tabiri caizse "sap" gibi kalıp kılıf değiştirmek zorunda kaldılarsa, yarın da AB sevdalıları "sap" gibi kalacak ve kılıf değiştireceklerdir. Korkarım o zaman böyleleri de, tıpkı bir zamanların Sovyet sevdalıları gibi, çakma bir milliyetçilik ya da milliyetçiliğin yan sanayisi gibi duran kavramlar yaratacaklardır. Korkarım, diyorum; çünkü milliyetçinin sahtesiyle uğraşmakla düşmanın hasıyla uğraşmak arasında zerre fark yok. Üstelik milliyetçinin sahtesi, "milliyetçiyim"den başka bir söz söylemediği müddetçe, milliyetçi camiada gizlenebiliyor.
Bizim amacımız, Avrupa teknolojisini yakalamak olamaz. Bizim amacımız, bu teknolojiyi geçip geride bırakmak olabilir. Çünkü teknoloji bir saniye bile yerinde durmaz, sürekli gelişir. Biz onu yakalayalım derken, yakalamak istediğimiz noktaya geldiğimizde, onu daha yüksekte buluruz. Bizim doktorumuz da, mühendisimiz de, Avrupalı ve Amerikalı obezlerden ya da Rus ve Çinli votkacı ayyaşlardan kıyaslanamayacak kadar üstündür. Türk devleti onları koruduğu müddetçe, dünyayı kıskandıracak işler yaptıklarından, çoğusu bunalıma girip intihar ediyor (!)
Biz Türkçü-Turancılar elbette bu ayak oyunlarını yemeyiz. Bu işlerin ardında kimlerin olduğunu belirtmeye de, vatandaş zaten gayet iyi bildiği için, gerek yoktur. AB sevdalısı arkadaş! Senin çağdaşlığını ve tekniğini göklere sığdıramadığın AB ülkeleri, benim mühendisimi öldürmeye ve doktorumun yapacağı beyin göçüne muhtaç bir halde yaşıyor. Tıpkı kan emmeye muhtaç bir vampir gibi Türk'ün kanına susamış bu hastalıklı ruhlara kapılıyorsun. Celladının bıçağını yalamaktan, dilin tıpkı bir yılan diline dönmüş, Türk gençlerini kara propagandalarla zehirliyorsun. Bir mendebur gibi yaşamak senin seçimin olabilir ama biz Gökbörü'yü rehber edinmiş Türk erleri olarak, dışarıda olduğu kadar içeride de düşmanımızın olduğunu bilerek yaşadıkça, kaybetmeye ve rezil bir hayat sürmeye mahkûmsun.
Tanrı Türk'ü korusun.
Yusufhan Güzelsoy
Similar topics
» AKP-PKK Ortaklığı
» Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
» Osmanlı bölücü eşkiyayı affetmezdi
» Cumhuriyet Bayramına BÖLÜCÜ Damga
» Türkçülük ve Türkiye’de ki kekoçü, bölücü komünizm
» Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
» Osmanlı bölücü eşkiyayı affetmezdi
» Cumhuriyet Bayramına BÖLÜCÜ Damga
» Türkçülük ve Türkiye’de ki kekoçü, bölücü komünizm
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz