¤ۣۜ..¤ İlteriş Türkçü Turancı Otağı ¤ۣۜ..¤
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur!

Aşağa gitmek

Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur! Empty Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur!

Mesaj tarafından İlteriş Kağan Ptsi 8 Tem. 2013 - 0:13

Geçtiğimiz 2 Temmuz, Madımak yangınının 20. yıldönümü idi. Bilindiği gibi 2 temmuz 1993 günü Sivas'ta meydana gelen bu müessif olayda 35 vatandaşımız hunharca yakılarak katledildiler. Hemen tamamı Alevi olan bu vatandaşlarımız, bu ülkenin aydın insanlarıydı. Kimi sanatçıydı, kimisi yazar. Hadisenin yıldönümü vasıtasıyla nadiren de olsa  televizyonların haber bültenlerinde olaya ilişkin görüntüler aktarıldı seyirciye. Dikkatimizi çeken, otel alevler içinde ve içindekilerle birlikte cayır cayır yanarken olaya adeta temaşa halinde bakan kalabalıklar arasından [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“Ya Allah, bismillah Allah'ü ekber”[/b] sloganlarının yükselmesiydi. Sloganlardan anlaşılan, oteldekiler sözüm ona Allah ve dini mübîn İslam adına ateşe verilmişlerdi!
 
Peki; içerdekiler hangi dine mensuptular? Hangi dine olacaklar, elbette İslam Dini'ne mensuptular. Yani açıkçası, 2 Temmuz 1993 günü Sivas'ta Müslüman Müslüman'ı yakmıştır canlar! Ya da bazı karanlık eller Müslüman'ı Müslüman'a düşürmek için böyle şerefsizce bir eyleme imza atmışlardır. O sloganları atanlar da o karanlık ellerin bir nevi maşası ve  figüranlarıydılar. Namus ve şerefleri ise en az oteli ateşe verenler kadar noksandılar.
 
Bu olaydan sadece üç gün sonra aynı karanlık eli Sivas'a komşu vilayetimiz olan Erzincan'a bağlı Başbağlar köyünde gördük. 33 Sünni Müslüman'ı şerefsizce ve adice katledenler, köyü ateşe verdikten sonra ortalıktan toz olup gidiyorlar. 35 Alevi Müslüman Türk'e karşılık 33 Sünni Müslüman Türk! Maksat bölgede ve ülkede Alevilerle Sünnileri birbirine düşürüp kırdırmak!
 
Bu yazıyı aslında 2 Temmuz Günü kaleme alacaktım. Araya Mısır'daki askeri darbe filan girdi, kafamızı orası meşgul etti. Bununla birlikte o gün facebook sayfamda yazmış olduğu küçük notu burada sizlerle bir kere daha paylaşmak isterim:
 
[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“Bugün, Madımak Katliamı'nın 20.yıldönümü. Söz konusu olayda hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet dilerken, bu olaya sebep olanları ve olayı çıkaranların elebaşı olduğu söylenen Cafer Erçakmak isimli yobazı, 'yakalayamadık' yalanıyla kendi eceliyle ölünceye kadar bir yerlerde gizleyen zihniyeti şiddetle lanetliyorum...”[/b]
[b style="font-weight: bold;"]*[/b]
[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]Bugün ise 5 Temmuz 2013. Başbağlar katliamının 20. yıl dönümü. Bu vesileyle, bu katliamda hayatını kaybeden 33 yurttaşımıza Allah'tan sonsuz rahmetler diliyor, bu olaya sebep olanları hiddetle ve şiddetle lanetliyorum. Allah'ın laneti üzerlerine olsun. Umarım ve dilerim ki; hem Madımak olayını, hem de Başbağlar olayını gerçekleştirenleri Allah “Kahhar” sıfatıyla kahreder.[/b]
[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"] [/b]
[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]Bekir Coşkun'a Kızmayın Lütfen[/b]
[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"] [/b]
Birkaç gün önce aynı zamanda Eski Emniyet Müdürü de olan bir arkadaşım paylaşınca fark ettim Bekir Coşkun'un[b style="font-weight: bold;"] “Tekbir” [/b]başlıklı yazısını. Bekir Coşkun bu yazıyı 6 Aralık 2012 günü yazmış ama Suriye'ye ilişkin olarak anlatmış olduğu olaylar halen devam ettiği için yazı tazeliğini koruyor sayılır. Hem de fırından yeni çıkmışçasına. Arkadaşım bu yazıyı paylaşırken şu ibareyi yazmayı da ihmal etmemiş haklı olarak: [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“Böyle yazı yazmasına neden olan Müslüman olduğunu iddia eden canileri Allah kahretsin, helak etsin”[/b]
 
Evet, Bekir Coşkun'u sevmeyebilirsiniz. Hatta kızabilirsiniz de. Ancak adam camızın göle def-i hacet yaptığı gibi, sözüm ona Müslümanların [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“İslam adına” [/b]hem de [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“Tekbir”[/b] getirerek sebep oldukları pisliği şap diye vuruvermiş yüzlerine! O sebeple lütfen Bekir Coşkun'a kızmayalım. Arkadaşımın dediği gibi, ona bu türlü yazı yazdıranlara kızalım. Kimdir Bekir Coşkun'un hedefindeki Müslümanlar? Özgür Suriye Ordusu adı verilen nevzuhur adamlar. Üstelik bu adamlar Türkiye'nin yardımına da mazhar olmuşlar. Belli ki içlerinde adam öldürmekten zevk alan ve bu işi zevkle, hatta belki de para karşılığı yapan katiller, caniler ve gangsterler de var.  Bakın Bekir Coşkun o yazısında nasıl anlatıyor bu mahlukların sebep oldukları olayları kendi üslubunca:
 
Demek ki ya vuruyor, ya kesiyor... Öldürdükleri insanları lahana gibi bir kamyonete doldurdular, dünya televizyonlardan izledi... Karoserinden kan aka aka... Bir çukurun başına getirdiler, parçalanmış cesetleri ellerinden, ayaklarından çekerek çukura attılar, yine üst üste... Üzerlerine birer Esad fotoğrafı bıraktılar, ki ölenler arada bir bakıp suçlarını unutmasınlar... Bir işemedikleri kaldı... Dozer, toprağı üstlerine örttü... Tekbir getirip gittiler...”[b style="font-weight: bold;"](1)[/b].
...
Dediğim gibi Bekir Coşkun'a kızmayın lütfen. Yoksa haksızlık yapmış olursunuz. Adam kendi lisanı halince bir tehlikeye dikkatleri çekmek istemiş bundan yaklaşık 7 ay önce. Geçtiğimiz 2 Temmuz akşamı Televizyon haberlerinde Madımak Olayı'nın 20. yıl dönümüne ilişkin görüntüleri izlerken doğrusu kanım dondu ve dilim tutuldu. Zira Madımak Oteli, içindekilerle birlikte cayır cayır yanarken koro halinde [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“Ya Allah bismillah Allah'ü ekber”[/b] diye tekbir getiren insanlar vardı dışarıda.Yani demem o ki; Suriye'deki olaylara bakıp da sakın ola [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“Bunlar bizim ülkemizde olmaz”[/b] demeyelim. Vallahi ve billahi olur. Hem de daha beteri olur. Onun için aklımızı şimdiden başımıza alalım kardeşler. Bekir Coşkun'a kızmayın lütfen. Adam bu konuda sonuna kadar haklı yahu. Bozuk saatler bile günde bir kere olsun doğruyu gösterir. Bekir Coşkun'un sizin nezdinizde bozuk bir saat kadar da mı değeri yok? Üstelik göstermiş olduğu pek çok doğru varken...
 
[b style="font-weight: bold; font-style: italic; background-color: #fafbfb;"]Konfüçyüs'e Göre Anadolu Türklüğü Varlığını Alevilere Borçludur[/b]
[b style="font-weight: bold; font-style: italic; background-color: #fafbfb;"] [/b]
Çin düşünürü Konfüçyüs'e sormuşlar: “Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydın yapacağın ilk iş ne olurdu?” Yanıtı: “Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım.” olmuş ve kanıtlarını şöyle açıklamış:”Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz; düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gerekenler iyi yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen yurttaş ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir”[b style="font-weight: bold;"](2)[/b].
 
Konfüsyüs'ün sözlerine itirazı olan var mı? Adam ne güzel özetlemiş dilin önemini. Evet, dil, bir milleti millet yapan, onu diğer milletlerden farklı kılan yegane unsurdur. Dilin toplulukları millet yapma konusundaki etkisi ve ehemmiyeti, diğer bütün faktörlerden çok daha önemlidir. Hatta dinden bile!
 
Genel kabul görmüş kanaate göre; Türkçe bizi biz yapan en önemli faktördür. Türkçe bizim ses bayrağımızdır. Bu kabule göre; biz dilimiz sayesinde varız, hatta dilimiz kadar varız. Yani, dilimiz ne kadar zenginse ve ne kadar büyük bir coğrafyada konuşuluyor ise biz de o kadar büyük bir milletiz demektir. Ve Allah'a şükürler olsun ki; Türk Dili bugün yaklaşık 300-350 milyon kişi tarafından konuşulmakla dünyanın büyük dillerinden birisidir. Asla abartmıyoruz; bugün Atlas Okyanusu'nun doğu sahillerinden yola çıkıp doğuya doğru yol alan bir Türk, ta Büyük Okyanus'un batı sahiline kadar Türkçe konuşarak gidebilir. Şive ve lehçe farkı olmakla birlikte bu kadar geniş coğrafyada yaşayan Türkler, bir şekilde birbirleriyle anlaşabilirler. Çünkü dilimizin kökü birdir, aynıdır.
 
İddia ediyorum ki; Anadolu Türklüğü, bugünkü varlığını biraz da Alevi vatandaşlarımıza borçludurlar. Eğer onların içinden çıkan halk ozanları olmasaydı, bugün konuştuğumuz Türkçe gerçekten de çok farklı olurdu. Farsçanın ve Arapçanın işgali altında vıcık vıcık, yapış yapış  iğrenç bir şey olurdu ve dilden başka her şeye benzerdi. Bu sebeple, Anadolu Türklüğü, Pir Sultan Abdal başta olmak üzere; Alevi ozanlarımıza hatta İran Safevi Hükümdarı Şah İsmail'e çok şey borçludur. Çünkü, Osmanlı uleması ve Osmanlı Sultanları, eserlerini ve şiirlerini, Farsça veya Osmanlıca denilen melez ve uyduruk bir dille yazarken, çoğu Alevi ve Bektaşi inancına sahip Halk Ozanlarımız şiirlerini arı ve duru Türkçe ile çalıp söylemişlerdir. Yani halkın kullandığı gündelik dille.
...
Bilindiği gibi; Sünni İslam, musiki, resim ve heykel gibi sanatlara biraz şaşı bakmaktadır! Daha doğrusu, şaşı baktığı söylenir. Son birkaç asırdır nispeten bir hoşgörü hakim olmaya başlamışsa da bu durum eski çağlardan beri böyledir. Hele hele buna bir de cehaletten kaynaklanan yobazlık eklenince varın gerisini siz düşünün.
 
Çocukluğumdan beri halk müziğini çok severim ve elimden geldiği kadar söylemeye çalışırım. Hele hele halk ozanlarının deyişlerini, özellikle de Alevi ozanlarımızın türkü olarak çalınıp söylenen şiirlerine bayılırım. Çocukluğumuzda aynı zamanda bir Abdal (yani Alevi) olan Neşet Ertaş'ın çalıp söylediği türkülere bayılırdım. Bayılmakla kalmaz boyuma bosuma bakmadan yüksek sesle söylemeye çalışırdım. İşte böyle bir anda oldukça cahil ve yobaz bir köylü olan yakın akrabalarımızdan birisi beni şöyle uyarmıştı: [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“Oğlum, senin gibi Türkü çığıranlar, mahşer günü eşek gibi anırarak gelecekler mahşer meydanına!”[/b]  Bakınız, komşumuz yıllar önce bu ikazı belki kabaca yapmıştı bana ama bu anlayış, bugün çoğu Sünnî aydınımızda bile vardır. Özellikle de din adamlarımızda.
 
Dolayısıyla ben; [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“[/b][b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]Alevilik bir mezhep değil, tarikattır ve bu tarikat Maturidi inancında ve İmam-ı Azam mezhebindedir.”[/b][b style="font-weight: bold;"](3) [/b]dedikten sonra “[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]Alevileri Sünnileştirme fırsatını kaçırma...” [/b]korkusuyla ve can havliyle kalkıp bu ülkenin başbakanına mektup yazan sözüm ona Sünni aydınları anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum artık. Üstelik de [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“[/b][b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]Aziz Başbakanım, Sevgili Kardeşim, Sizinle İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda aynı eğitimi görerek, aynı hava ve misyonla yetişmiş; 28 Şubat sürecinde: '- Ben Türküm diyen bir tek İmam-Hatipli tanıyor musunuz?' diye çığlıklar atılarak aşağılandığımız günlerde, 'Türküm, Müslüman’ım, İmam-Hatipliyim' diye makale yazarak cevap vermiştim...”[/b][b style="font-weight: bold;"](4)[/b] diyerek başbakanı gaza getirip tavlamaya çalışmalarını ve başbakana yaranma gayretlerini gerçekten de anlayamıyorum ve hazmedemiyorum ben.
 
Başbakan üzerinden Türk kamuoyuna deklare edilen şu düşünceler, değil bir aydına ve entelektüele, sıradan bir insana bile yakışacak düşünceler midir Allah aşkına. Bakar mısınız lütfen:
 
[b style="font-weight: bold;"]“Sayın Başbakanım;... basında yer alan, 'Hacı Bektaş-ı Veli veya Pir Sultan Abdal adı altında üniversite kurulması, İnanç ve Kültür Vakıfları yasa taslağı hazırlanması, Devlet Bütçesinden Cemevine yardım, Cemevleri bu vakıflara bağlı olarak inanç ve kültür merkezi olarak hizmet vermesi, Alevi Dedelerine Maaş verilmesi…'  gibi öneriler konuyla doğrudan ilgisi olmayan; daha doğrusu aynı tür içinde yer alan diğer tarikatlar karşısında 'İmtiyaz verilmesi' anlamına gelir ki, bu da anayasanın “Adalet ve Eşitlik” ilkesine açıkça aykırılık demektir... 'Alevi İslam', 'Alevi Mezhebi' gibi yeni icat terimler bize ve bizim kültürümüze ait değildir ve bölücülüğe katkı sağlamaktadır... Asıl yapılacak iş: 677 sayılı kanunda yapılacak bir değişikliktir. Bütün tarikatları 'siyaset dışı alan'a çekerek, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bulunduğu siyaset dışı alanda, 'devletin gözetim ve denetiminde', tarikatların asgari iki, en çok üç yıllık bir geçiş ve eğitim süreci konularak,eski mevzuata benzer bir mevzuatla 677 sayılı kanunu değiştirmek tek çözümdür.”(5).[/b]
[b style="font-weight: bold;"] [/b]
Gördünüz mü bir kere? Bizim Sünni aydın, İslam'ın içinde olmakla birlikte bir taraftan Aleviliğin kendine özgü kuralları olan bir inanç biçimi olduğunu inkâr ile bu inanç sisteminin devlet tarafından kabul edilmemesini istiyor, bir taraftan da eğer Alevi dergâhlarının açılmasına izin verilecekse diğer tarikatlara ait dergâhların açılmasına da izin verilsin diyerek Türkiye'yi bir din devletine götürmeye çalışanların yaktığı ateşe odun taşıma gayretkeşliğinin içine girmiş bulunuyor. Umarım aklı selim galip gelir de devletimizi yönetenler, devlet içinde devlet olmanın yolunu açan böyle absürt bir düzenlemenin altına imza atmazlar. Eğer bizim aydının teklifi kabul görür de tarikatların açılmasına resmen izin verilirse; hiç merak buyrulmasın bir kaç sene içinde her tarikat şeyhi ayrı bir devlet başkanı ve din baronu olacak, her dergâh ve cami ayrı bir siyasi partinin ve ticaret grubunun merkez üssü haline gelecektir. Tıpkı bugünkü Mısır, Irak ve Suriye gibi. Zaten uzunca bir süredir gelmeye başlamıştır bile...
 
Bu Sünni aydınlar bizler mi ki; onların Sünni diyerek hoşgörüyle baktığı Müslümanlar şu anda Suriye'de, Mısır'da, Irak'ta, Pakistan'da ve Afganistan'da kıtır kıtır adam kesiyorlar. Üstelik de Allah adına ve “Tekbir” getirerek. Ve elbette iddiaya göre o Sünniler ki; bundan 20 sene önce Sivas'ta 35 kişiyi diri diri yaktılar. Ve elbette yine [b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]“Tekbir”[/b] getirerek.
 
Netice olarak diyeceğim şudur ki; bu dünyada 1.5 milyar Müslüman vardır ve onların kahir ekseriyeti Sünni'dir. Dolayısıyla; bırakın Aleviler de kendi inançları doğrultusunda yaşasınlar bu güzel ülkede. Bırakalım gönüllerince çalıp söylesinler. Çünkü onların çalıp söylemelerine bu milletin  ihtiyacı vardır. Onlar, bu milletin gülen yüzü, şakıyan dilidirler. Çünkü onlar Türkçe çalıp söylüyorlar. Türkçenin ses bayrağını dalgalandırıyorlar. Bırakın alabildiğine dalgalansın burçlardaki ses bayrağımız ve Güzel Türkçemiz. Bakın bu güzel bayrağın bayraktarlığını yapanlardan birisi olan Alevi Halk Ozanımız Aşık Veysel ne güzel söylemiş:
 
[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]Allah birdir Peygamber Hak
Rabbül alemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası.[/b]

[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]...[/b]
[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]Yezit nedir, ne kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ataş
Söndürmektir tek çaresi[/b]

[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]...[/b]
[b style="font-weight: bold; font-style: italic;"]Şu alemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir var varası[/b]
İlteriş Kağan
İlteriş Kağan
Yazışmalık Yöneticisi


Yazışmalık Yöneticisi


Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur! Turkey10
Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur! Gencat10
Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur! Pro10
Yaş Yaş : 43
Cinsiyet Cinsiyet : Erkek
Nerden Nerden : Turan
Lakap Lakap : ©ﻕΞתς яΞiS
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/10/81
 Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? Atsız´ın hangi kitaplarını okudunuz? : Hepsini Okudum
İletiler: İletiler: : 5564
Üyelik Tarihi Üyelik Tarihi : 06/01/09
Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur! Pro1010
Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur! 290407


Konfüsyüs'e göre Anadolu Türklüğü varlığını Alevilere borçludur! Ile10

https://ilteris.forum.st/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz