Târih tekerrürden ibârettir
1 sayfadaki 1 sayfası
Târih tekerrürden ibârettir
“Târih tekerrürden ibârettir “ lâfı binlerce yıllık bir tecrübenin mahsûlüdür.
Zaman, mekân ve şahıslar değişse de aynı olay tekrardan yaşanabilir.
Tıpkı bugün de olduğu gibi…
Ergenekon Terör Örgütü dediler, Balyoz Darbe Planı dediler.
Cemâat emir verdi, AKP çanak tuttu, yüce adâlet tecelli etti (!)
Çok geçmedi…
Öküz öldü, ortaklık bozuldu.
Cemâat oldu Pensilvanya Çetesi, AKP oldu adâlet tanrıçası.
Ergenekon’dan ve Balyoz’dan içeri giren mahkûmlar dışarı çıktı.
Hâinliğin katmerlisine bir kez daha şâhid olduk.
Bu olay çok tanıdık geliyor aslında bize…
Mayıs 1944’te hükûmeti devirecek ve hattâ devleti yıkacak bir gizli örgütten bahsolunmuştu.
Bu öyle bir örgüttü ki üyeleri düşük rütbeli subaylar, tıpçılar, üniversite hocaları, lise öğretmenleri ve öğrencilerden oluşuyordu.
Ancak hepsinin ortak bir noktası vardı: Türkçü olmak!
Bu 23 kişilik gizli örgüt (!) mensupları günlerce emniyette eziyet gördüler.
Yetmedi, devrin reis-i cumhûru, millî (!) şef tarafından sözlü lince uğradı. Daha yargılanmadan hükûmleri verilmişti artık.
O dönemki Türk adâletinin (!) Irkçılık-Tûrancılık adını verdiği dâvâda sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıp tabutluklara atıldılar, çeşitli işkencelerle aylarca zulme revâ görüldüler.
Tek suçları Türkçülük ülküsüne gönül vermiş olan bu insanlar tıpkı Ergenekon ve Balyoz mahkûmları gibi suçsuz oldukları anlaşılıp sonradan salıverildiler.
Ancak arada bir fark vardı:
1944 Türkçülerinin bir kısmı, başta Nihâl Atsız olmak üzere, iâde-i itîbar görmedi. Özellikle Atsız’ın işkencesi ölümüne dek devam etti.
İki eli de hayâtına kastedenlerin yakasında olsun!
Irkçılık-Tûrancılık adı verilen dâvâdaki savunmasının son cümleleri hiçbir zaman aklımdan çıkmıyor ve ölene dek de çıkmayacak:
“...yanılmaz hâkim olan zaman yânî târih hepimiz hakkında en âdil kararı verecek, ırkçı ve Tûrancı olduğum için mahkûm olursam bu mahkûmluk hayâtımın en büyük şerefini teşkil edecektir.”
Dediği gibi de oldu.
Atsız’ın hakkını yaşadığı dönemde insanlar verememişse de kendisi sonsuza dek târih önünde saygıyla anılacaktır. Çünkü târih, her şeyin hükmünü hakkıyla veren yegâne belirleyici yargıçtır.
Ve ben de târihle uğraşan bir Türkçü olarak, bu yargıca kâtiplik etmekten onur duyuyorum.
Zaman, mekân ve şahıslar değişse de aynı olay tekrardan yaşanabilir.
Tıpkı bugün de olduğu gibi…
Ergenekon Terör Örgütü dediler, Balyoz Darbe Planı dediler.
Cemâat emir verdi, AKP çanak tuttu, yüce adâlet tecelli etti (!)
Çok geçmedi…
Öküz öldü, ortaklık bozuldu.
Cemâat oldu Pensilvanya Çetesi, AKP oldu adâlet tanrıçası.
Ergenekon’dan ve Balyoz’dan içeri giren mahkûmlar dışarı çıktı.
Hâinliğin katmerlisine bir kez daha şâhid olduk.
Bu olay çok tanıdık geliyor aslında bize…
Mayıs 1944’te hükûmeti devirecek ve hattâ devleti yıkacak bir gizli örgütten bahsolunmuştu.
Bu öyle bir örgüttü ki üyeleri düşük rütbeli subaylar, tıpçılar, üniversite hocaları, lise öğretmenleri ve öğrencilerden oluşuyordu.
Ancak hepsinin ortak bir noktası vardı: Türkçü olmak!
Bu 23 kişilik gizli örgüt (!) mensupları günlerce emniyette eziyet gördüler.
Yetmedi, devrin reis-i cumhûru, millî (!) şef tarafından sözlü lince uğradı. Daha yargılanmadan hükûmleri verilmişti artık.
O dönemki Türk adâletinin (!) Irkçılık-Tûrancılık adını verdiği dâvâda sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanıp tabutluklara atıldılar, çeşitli işkencelerle aylarca zulme revâ görüldüler.
Tek suçları Türkçülük ülküsüne gönül vermiş olan bu insanlar tıpkı Ergenekon ve Balyoz mahkûmları gibi suçsuz oldukları anlaşılıp sonradan salıverildiler.
Ancak arada bir fark vardı:
1944 Türkçülerinin bir kısmı, başta Nihâl Atsız olmak üzere, iâde-i itîbar görmedi. Özellikle Atsız’ın işkencesi ölümüne dek devam etti.
İki eli de hayâtına kastedenlerin yakasında olsun!
Irkçılık-Tûrancılık adı verilen dâvâdaki savunmasının son cümleleri hiçbir zaman aklımdan çıkmıyor ve ölene dek de çıkmayacak:
“...yanılmaz hâkim olan zaman yânî târih hepimiz hakkında en âdil kararı verecek, ırkçı ve Tûrancı olduğum için mahkûm olursam bu mahkûmluk hayâtımın en büyük şerefini teşkil edecektir.”
Dediği gibi de oldu.
Atsız’ın hakkını yaşadığı dönemde insanlar verememişse de kendisi sonsuza dek târih önünde saygıyla anılacaktır. Çünkü târih, her şeyin hükmünü hakkıyla veren yegâne belirleyici yargıçtır.
Ve ben de târihle uğraşan bir Türkçü olarak, bu yargıca kâtiplik etmekten onur duyuyorum.
Similar topics
» Tarih bilinci
» Tarih Yine Mi Tekerrür Ediyor ?
» "Kısa Tarih anlatımı"
» Türk Tarih ve Kültüründe Kadın
» Tarih sahnesine çıkan milletler
» Tarih Yine Mi Tekerrür Ediyor ?
» "Kısa Tarih anlatımı"
» Türk Tarih ve Kültüründe Kadın
» Tarih sahnesine çıkan milletler
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz