ZİYA GÖKALP'DA Milliyetçilik ve Din Anlayışı
1 sayfadaki 1 sayfası
ZİYA GÖKALP'DA Milliyetçilik ve Din Anlayışı
ZİYA GÖKALP'DA Milliyetçilik ve Din Anlayışı
Ziya Gökalp'in, Türk milletinin istikbali üzerindeki fikirleri hem kendi zamanında hem de bugün yanlış tanıtılmakta ve dolayısıyla yanlış anlamalara sebebiyet vermektedir. Yanlış anlamalardan biri Gökalp'in milliyetçilik hareketini hızlandırarak İslâm birliği ve Osmanlılar içindeki kavimlerin de milliyetçilik davası güderek ahengin bozulmasına sebebiyet vermesi hususlarıdır. Halbuki hareketi Osmanlı İmparatorluğu içindeki kavimlerin milliyetçilik hareketini başlattıklarından sonra, bir müdafaa hareketi olarak başlamıştır.
Türk milliyetçiliğini sistemli bir görüş hâline getiren, Yeni Türkiye'nin fikir. mimarı sayılan Ziya Gökalp'i iyi tanımak hepimize, özellikle gençlere büyük faydalar sağlayacaktır. Bu makalemizde onun Türkçülük (milliyetçilik) ve din (ümmet) konularındaki tutumunu kısaca belirteceğiz.
Türk topluluğu üzerinde derin tesirler bırakan ve Türk milletinin mukadderâtında mühim rol oynayan fikir ve ülkü adamlarımızın en başta gelenlerinden olan Ziya Gökalp'ı, kendi zamanında olduğu gibi bugün de yanlış tanıyanlar veya yanlış tanıtanlar çıkmıştır. Onun muarızları da olmuştur, bugün de bulunmaktadır. Türk milletine ve Türk milliyetçiliğine düşman olanların, aşırı solcuların onu beğenmeleri, ona karşı çıkmaları tabiîdir. Tabiî olmayan, insana tuhaf gelen husus, milliyetçiler veya milliyetçi görünenler arasında da onu şiddetli tenkidlere hedef tutanların bulunmasıdır. Bu durum, milliyet ile din münâsebeti hakkındaki farklı görüşlerle kültür, medeniyet, inkılaplar ve Batılılaşma üzerindeki değişik anlayıştan ileri gelmektedir. Gökalp'ı îttihad ve Terakki Fırkası'nın bütün icrââtından, onların akıl hocası olarak mesul tutanlar da vardır.
Gökalp'a yöneltilen hücumların başında O'nun milliyetçilik cereyanını hararetlendirerek İslâm birliğini ve Osmanlılar içindeki ahengi bozması ve dolayısıyla öbür kavimlerin de milliyetçilik dâvası gütmelerine sebeb olması gibi hususlar gelmektedir. Bu, ümmetçi bir görüştür; bir dine mensub olup bir ümmet içerisinde yer almakla ümmet gayreti gütmenin birbirine karıştırılmasından doğmaktadır. Bir ümmetten olmak başka şey, ümmetçi olmak başka şeydir. Biz, İslâm ümmetinden olmaktan saadet ve şeref duyarız. Türk olmak ise bize ayrı gurur verir. Dinimizde bir kimsenin mensub olduğu millete sevgi ve bağlılık göstermesini yasaklayan herhangi bir buyruk yoktur, İslâmiyette yasak olan, bir İslâm milletinin diğerini hakir görmesidir.
Dinimiz milliyetçiliği, kavmiyetçiliği değil; bir İslâm milletinin, öbür İslâm milletlerini hakir görmesini yasak etmiştir.
Millet ve kavim tarihi, sosyal hattâ ilâhi bir gerçektir. Cenabı Hak isteseydi bütün Müslümanları, yalnız müslümanları değil bütün insanları tek millet olarak yaratırdı. Çeşitli milletler, kavimler bulunması ilâhi bir takdir ve büyük bir nizamdır.
Türk milleti asırlar boyunca "i'lâ-yı kelimetullah" (Allah kelimesini yüceltmek) için çalışmış, İslâm'ın kılıcı olmuş, haçlılardan İslâmiyet'i ve İslâm milletlerim korumuştur. Müslüman milletlerin çoğu bugün varlıklarını Türklere borçludurlar. Osmanlı. Devleti'nde Müslüman unsur farklı değil, üstün muameleye tâbi tutulmuş, muteber vatandaş sayılmış, baş tacı edilmiştir. Buna mukabil milliyet duygularının kuvvetlendiği 19. asrın sonunda imparatorlukta milliyetçilik hareketini ilk başlatanlar Araplar ve Arnavutlar olmuş, bunu diğerleri tâkib etmiştir. Devleti yıkmağa matuf bu hareketler karşısında Türkçülük bir müdafaa silâhı olarak meydana çıkmıştır. Bizim Türkçülüğümüz onlarda milliyetçilik değil, onların milliyetçiliği bizde Türkçülük duygulan, doğurmuştur. Ziya Gökalp'tan önceki Türkçülüğün büyük sîması Kilisli Necib Asım (Yazıksız), kendisinde Türklük duygusu ve Türkçülük şuurunun Şam'da askerî okulda okurken taşkın Arap öğrencilerin milliyetçiliğine reaksiyon olarak meydana geldiğini söylemiştir. Hâsılı İslâm birliğini ve Osmanlı Devleti içerisindeki ahenk ve nizâmı bozanlar Türkler ve Türkçüler değil, öbür müslüman unsurlardır. Türkçülük kendimizi korumaktan doğmuştur. Ziya Gökalp ise, bu cereyanı sistemli bir görüş hâline sokmuştur
Ziya Gökalp dine karşı değildir. İslâm ümmetinden kopmağı hiçbir zaman düşünmemiştir. İçtimaî inancımızı "Türk Milletindenim, İslâm ümmetindenim, Garp medeniyetindenim" şeklinde formülleştiren ve çağdaş Müslüman - Türk olmamız gerektiğini ortaya koyan odur. Gökalp, Türklüğümüzü ve Müslümanlığımızı muhafaza etmek şartıyla Batı medeniyetine girmemizi istemiştir. Millî kültür ile medeniyet arasında farklar bulunduğunu, birincisinin millî ve manevî ikincisinin beynelmilel ve maddî olduğunu belirttiği için ve Batı medeniyetinin değil, Batılı milletlerin kültürlerinin hırıstiyanlığa dayalı bulunmasından dolayı, Gökalp'ın fikir ve görüşlerinde herhangi bir çelişki yoktur. Gökalp'da hatalı taraf Doğu medeniyetini İslâm medeniyeti saymaması, Doğu Roma medeniyetinin takipçisi olarak kabul etmesidir. Bunu isbat için mimarî ve mûsikimizin Bizans'tan alınmış olduğunu ileri sürmesi tamamıyla yanlıştır.
İttihad ve Terakki'nin bütün icrââtını Ziya Gökalp'a bağlamanın imkânı yoktur. O, îttihadçılarm politika bakımından değil ideoloji (milliyetçilik, Türkçülük) yönünden hocası olmuştur. O, günlük politikadan daima uzak yaşamıştır. O devirde milliyetçiliğin büyük fikriyatçısı olduğu ise, inkâr edilemez bir gerçektir. Gençler o zaman Türkçülük duygularını ondan edinmişlerdir. Çanakkale Savaşı sırasında cepheye gelen edebî heyet, siperlerde onun tebeşirle yazılmış şu mısralarını görmüştür :
Düşmanın ülkesi viran olacak Türkiye büyüyüp Taran olacak
Ermeni katliâmından İttihad ve Terakki'yi, dolayısıyla kendisini mesul tutan Divanıharp reisine verdiği şu cevabı Gökalp'ın büyüklüğünü ve şuurlu Türkçülüğünü çok güzel şekilde belirtmektedir : "Ermeni katliâmından bahsetmekle doğruyu söylemiyorsunuz. Bir Ermeni katliâmı değil, bir Türk -Ermeni mukatelesi (birbirini kesmesi) olmuştur ve bunu biz başlatmamışızdır. Bunda Türklere ve İttihad - Terakki'ye bir mes'ûliyet düşüyorsa, bu mes'ûliyeti memnuniyetle kabul ederim."
Gökalp, şüphesiz ki, hatadan salim değildir. Meselâ Osmanlı devresine bakışında küçümsenemeyecek yanlışlıklar görülmektedir. Osmanlı Türklüğü ile Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan Osmanlılığı birbirine karıştırmak ve isabetsiz tahlil ve izahlar yapılmasına neden olur. Fakat, bütün bunlar onun Türkçülük tarihindeki müstesna yerini asla sarsmaz. Gökalp, milliyet duygusu ve şuurunun millet çapında uyanmasında ve kuvvetlenmesinde çok büyük rol oynamış eşsiz bir fikir adamımızdır. Yahya Kemal, onun hakkında "Osmanlı İmparatorluğu içinde Türklüğü keşfeden adam" der. Gerçekten de Ziya Gökalp, kendimizi bulmamızı, kendimizi tanımamızı sağlayan büyük bir milliyetçidir.
Prof Dr. Faruk K. TlMURTAŞ
Türk milliyetçiliğini sistemli bir görüş hâline getiren, Yeni Türkiye'nin fikir. mimarı sayılan Ziya Gökalp'i iyi tanımak hepimize, özellikle gençlere büyük faydalar sağlayacaktır. Bu makalemizde onun Türkçülük (milliyetçilik) ve din (ümmet) konularındaki tutumunu kısaca belirteceğiz.
Türk topluluğu üzerinde derin tesirler bırakan ve Türk milletinin mukadderâtında mühim rol oynayan fikir ve ülkü adamlarımızın en başta gelenlerinden olan Ziya Gökalp'ı, kendi zamanında olduğu gibi bugün de yanlış tanıyanlar veya yanlış tanıtanlar çıkmıştır. Onun muarızları da olmuştur, bugün de bulunmaktadır. Türk milletine ve Türk milliyetçiliğine düşman olanların, aşırı solcuların onu beğenmeleri, ona karşı çıkmaları tabiîdir. Tabiî olmayan, insana tuhaf gelen husus, milliyetçiler veya milliyetçi görünenler arasında da onu şiddetli tenkidlere hedef tutanların bulunmasıdır. Bu durum, milliyet ile din münâsebeti hakkındaki farklı görüşlerle kültür, medeniyet, inkılaplar ve Batılılaşma üzerindeki değişik anlayıştan ileri gelmektedir. Gökalp'ı îttihad ve Terakki Fırkası'nın bütün icrââtından, onların akıl hocası olarak mesul tutanlar da vardır.
Gökalp'a yöneltilen hücumların başında O'nun milliyetçilik cereyanını hararetlendirerek İslâm birliğini ve Osmanlılar içindeki ahengi bozması ve dolayısıyla öbür kavimlerin de milliyetçilik dâvası gütmelerine sebeb olması gibi hususlar gelmektedir. Bu, ümmetçi bir görüştür; bir dine mensub olup bir ümmet içerisinde yer almakla ümmet gayreti gütmenin birbirine karıştırılmasından doğmaktadır. Bir ümmetten olmak başka şey, ümmetçi olmak başka şeydir. Biz, İslâm ümmetinden olmaktan saadet ve şeref duyarız. Türk olmak ise bize ayrı gurur verir. Dinimizde bir kimsenin mensub olduğu millete sevgi ve bağlılık göstermesini yasaklayan herhangi bir buyruk yoktur, İslâmiyette yasak olan, bir İslâm milletinin diğerini hakir görmesidir.
Dinimiz milliyetçiliği, kavmiyetçiliği değil; bir İslâm milletinin, öbür İslâm milletlerini hakir görmesini yasak etmiştir.
Millet ve kavim tarihi, sosyal hattâ ilâhi bir gerçektir. Cenabı Hak isteseydi bütün Müslümanları, yalnız müslümanları değil bütün insanları tek millet olarak yaratırdı. Çeşitli milletler, kavimler bulunması ilâhi bir takdir ve büyük bir nizamdır.
Türk milleti asırlar boyunca "i'lâ-yı kelimetullah" (Allah kelimesini yüceltmek) için çalışmış, İslâm'ın kılıcı olmuş, haçlılardan İslâmiyet'i ve İslâm milletlerim korumuştur. Müslüman milletlerin çoğu bugün varlıklarını Türklere borçludurlar. Osmanlı. Devleti'nde Müslüman unsur farklı değil, üstün muameleye tâbi tutulmuş, muteber vatandaş sayılmış, baş tacı edilmiştir. Buna mukabil milliyet duygularının kuvvetlendiği 19. asrın sonunda imparatorlukta milliyetçilik hareketini ilk başlatanlar Araplar ve Arnavutlar olmuş, bunu diğerleri tâkib etmiştir. Devleti yıkmağa matuf bu hareketler karşısında Türkçülük bir müdafaa silâhı olarak meydana çıkmıştır. Bizim Türkçülüğümüz onlarda milliyetçilik değil, onların milliyetçiliği bizde Türkçülük duygulan, doğurmuştur. Ziya Gökalp'tan önceki Türkçülüğün büyük sîması Kilisli Necib Asım (Yazıksız), kendisinde Türklük duygusu ve Türkçülük şuurunun Şam'da askerî okulda okurken taşkın Arap öğrencilerin milliyetçiliğine reaksiyon olarak meydana geldiğini söylemiştir. Hâsılı İslâm birliğini ve Osmanlı Devleti içerisindeki ahenk ve nizâmı bozanlar Türkler ve Türkçüler değil, öbür müslüman unsurlardır. Türkçülük kendimizi korumaktan doğmuştur. Ziya Gökalp ise, bu cereyanı sistemli bir görüş hâline sokmuştur
Ziya Gökalp dine karşı değildir. İslâm ümmetinden kopmağı hiçbir zaman düşünmemiştir. İçtimaî inancımızı "Türk Milletindenim, İslâm ümmetindenim, Garp medeniyetindenim" şeklinde formülleştiren ve çağdaş Müslüman - Türk olmamız gerektiğini ortaya koyan odur. Gökalp, Türklüğümüzü ve Müslümanlığımızı muhafaza etmek şartıyla Batı medeniyetine girmemizi istemiştir. Millî kültür ile medeniyet arasında farklar bulunduğunu, birincisinin millî ve manevî ikincisinin beynelmilel ve maddî olduğunu belirttiği için ve Batı medeniyetinin değil, Batılı milletlerin kültürlerinin hırıstiyanlığa dayalı bulunmasından dolayı, Gökalp'ın fikir ve görüşlerinde herhangi bir çelişki yoktur. Gökalp'da hatalı taraf Doğu medeniyetini İslâm medeniyeti saymaması, Doğu Roma medeniyetinin takipçisi olarak kabul etmesidir. Bunu isbat için mimarî ve mûsikimizin Bizans'tan alınmış olduğunu ileri sürmesi tamamıyla yanlıştır.
İttihad ve Terakki'nin bütün icrââtını Ziya Gökalp'a bağlamanın imkânı yoktur. O, îttihadçılarm politika bakımından değil ideoloji (milliyetçilik, Türkçülük) yönünden hocası olmuştur. O, günlük politikadan daima uzak yaşamıştır. O devirde milliyetçiliğin büyük fikriyatçısı olduğu ise, inkâr edilemez bir gerçektir. Gençler o zaman Türkçülük duygularını ondan edinmişlerdir. Çanakkale Savaşı sırasında cepheye gelen edebî heyet, siperlerde onun tebeşirle yazılmış şu mısralarını görmüştür :
Düşmanın ülkesi viran olacak Türkiye büyüyüp Taran olacak
Ermeni katliâmından İttihad ve Terakki'yi, dolayısıyla kendisini mesul tutan Divanıharp reisine verdiği şu cevabı Gökalp'ın büyüklüğünü ve şuurlu Türkçülüğünü çok güzel şekilde belirtmektedir : "Ermeni katliâmından bahsetmekle doğruyu söylemiyorsunuz. Bir Ermeni katliâmı değil, bir Türk -Ermeni mukatelesi (birbirini kesmesi) olmuştur ve bunu biz başlatmamışızdır. Bunda Türklere ve İttihad - Terakki'ye bir mes'ûliyet düşüyorsa, bu mes'ûliyeti memnuniyetle kabul ederim."
Gökalp, şüphesiz ki, hatadan salim değildir. Meselâ Osmanlı devresine bakışında küçümsenemeyecek yanlışlıklar görülmektedir. Osmanlı Türklüğü ile Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan Osmanlılığı birbirine karıştırmak ve isabetsiz tahlil ve izahlar yapılmasına neden olur. Fakat, bütün bunlar onun Türkçülük tarihindeki müstesna yerini asla sarsmaz. Gökalp, milliyet duygusu ve şuurunun millet çapında uyanmasında ve kuvvetlenmesinde çok büyük rol oynamış eşsiz bir fikir adamımızdır. Yahya Kemal, onun hakkında "Osmanlı İmparatorluğu içinde Türklüğü keşfeden adam" der. Gerçekten de Ziya Gökalp, kendimizi bulmamızı, kendimizi tanımamızı sağlayan büyük bir milliyetçidir.
Prof Dr. Faruk K. TlMURTAŞ
Similar topics
» Ziya Gökalp Ve Sosyoloji Anlayışı
» Ziya Gökalp'te Yabancılaşma İlkesi
» Ziya Gökalp'i Rahmetle Anıyoruz
» Milliyetçilik ve Karşısındakiler / Nejdet Sançar
» MİLLİYETÇİLİK
» Ziya Gökalp'te Yabancılaşma İlkesi
» Ziya Gökalp'i Rahmetle Anıyoruz
» Milliyetçilik ve Karşısındakiler / Nejdet Sançar
» MİLLİYETÇİLİK
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz