Yaşar Okuyan, o kongreye dair anılarını yazdı. "O Yıllar" adlı kitabın
1 sayfadaki 1 sayfası
Yaşar Okuyan, o kongreye dair anılarını yazdı. "O Yıllar" adlı kitabın
Yaşar Okuyan, o kongreye dair anılarını yazdı."O Yıllar" adlı kitabını okuyun.
“Atsız Hoca saf bir Türkçülük ideolojisi peşindeydi. Türkeş ise bu görüşün Türkiye gerçeğiyle uyuşmadığını düşünüyordu. Türkeş, hem askerlik döneminde hem siyasette halkın arasındaydı. Daima ‘halka dayanmayan bir hareket başarılı olamaz’ derdi. Nihal Atsız ise Türkeş’i ‘Türkçülükten ayrılmak ve şeriatçı olmakla’ suçlamaya başlamıştı... Atsız ve Türkeş, Kürtler hakkında da ayrı fikirlere sahipti, Nihal Atsız’ın sert Türkçülük ideolojisini benimsemiyordu...”
1969 Adana Kongresi’nde parti amblemi olarak ‘Bozkurt’ yerine ‘Üç Hilal’in kabulü MHP tarihindeki bu dönüm noktasını ifade eder."
Yine aynı kitaptan:
“Büyük kavgalar çıktı. Sopalarla birbirimize girdik, polis bile müdahale etmekte zorlandı. O gün Türkeş ekibi olarak seçimleri kazandık. Partinin ismi MHP, amblemi Üç Hilal oldu...
Otobüslerle İstanbul’a dönerken Türkçü grup peşimize düştü. Otobüsü durdursalar bizi indirip döveceklerdi... Yola barikat kurdular... Otobüsü barikatın üzerine sürüp kurtulduk ellerinden...”
Bunlar, o kongrede kendini "islamcı" olarak tanımlayan, sonradan ANAP'lı olmuş bir adamın anıları.
Şunları da anlatıyor; "Türkeş'in en yakınındaki adam" sıfatıyla:
1977 seçimlerinde İstanbul’da iş dünyasıyla buluşmamızı da Berker İnanoğlu ve Mete Has sağladı... Hatta
12 Eylül’de o dönem partiye yapılan bağışlar iddianamede yer aldı. Birçok iş adamının ismi bağış yapanlar arasında geçti. AKSA’nın sahibi Ali Dinçkök o dönem 85 bin Lira yardım yapmış görünüyordu. Sadık Özgür 150 bin Lira, Üzeyir Garih 50 bin Lira, Tevfik Ercan 200 bin Lira, Hayrettin Karaca 50 bin Lira, İbrahim Bodur 200 bin Lira.
Burada Muharrem Eskiyapan 100 bin Lira, Feyyaz Berker ve Refik Baydur’un da bağış yaptığı görünüyordu ama rakamları yoktu... Türkeş o yıl oldukça ilginç buluşmalar gerçekleştirdi. O dönem MHP’nin oyu yüzde 3’lerde olsa da Türkeş’in kendi ismi ve karizması vardı. İsmi partiye bağış yapanlar arasında bulunan Üzeyir Garih ve Türkeş’in görüşmesini iki defa ben organize ettim. İlk seferinde Taksim’de bir iş hanında, Berker İnanoğlu’nun tanıdığı bir iş adamının ofisinde bir araya gelip öğle yemeği yediler. Diğerinde ise Türkeş, Beyoğlu’nda Musevi Cemaati’nin liderleriyle buluştu... İlk görüşmede Türkeş’i dışarıda bekledim. İkinci görüşmedeki yemeğe ben de katıldım.
O sohbette, Türkeş Türkiye’nin bölgedeki gelişmeler karşısında hassas olması gerektiğini söyledi. Özellikle ülkeyi tehdit eden Sovyet yayılmasıyla ilgili uyarılarda bulundu. Ermeni ve Yahudi düşmanlığının doğru olmadığını, birtakım güçlerin özellikle tahrik etmek için uğraştıklarını da Musevi Cemaati’ne iletti. 500 yıl önce bu ülkenin Yahudilere kucak açtığını söyleyerek, hiçbir düşmanlığın söz konusu olamayacağını, Türk milletinin dokusunda böyle bir düşmanlığın bulunmadığını da söyledi. Cemaat liderlerinden de tahriklere karşı dikkatli olmalarını istedi. Türkeş Bey’e çok büyük hürmet gösterdiler.
"Ortodoks Kilisesi’nin önde gelenleriyle görüşme"
Üzeyir Garih’in bu görüşmeden sonra 50 bin Lira bağışladığı iddianameye girmiş olsa da benim bildiğim MHP’ye yaptığı bağış bundan daha fazla bir rakamdır. Gerek o dönem gerekse sonrası için şöyle bir tespit yapmakta fayda görüyorum: Türkeş’in hiçbir konuşmasında Ermeni ve Yahudi aleyhtarlığına rastlamanız mümkün değildir. Türk Ortodoks Kilisesi’nin önde gelen isimleriyle de görüşmeleri olduğunu biliyorum. Türkeş gerek Ermeni, gerek Musevi ve gerekse Ortodoks Kilisesi’nin önemli isimleriyle yaptığı tüm görüşmelerde, “Sizin menfaatlerinizle Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatleri örtüşüyor. Dışarıdaki tahriklere kulak asmayın” demiştir.
“Atsız Hoca saf bir Türkçülük ideolojisi peşindeydi. Türkeş ise bu görüşün Türkiye gerçeğiyle uyuşmadığını düşünüyordu. Türkeş, hem askerlik döneminde hem siyasette halkın arasındaydı. Daima ‘halka dayanmayan bir hareket başarılı olamaz’ derdi. Nihal Atsız ise Türkeş’i ‘Türkçülükten ayrılmak ve şeriatçı olmakla’ suçlamaya başlamıştı... Atsız ve Türkeş, Kürtler hakkında da ayrı fikirlere sahipti, Nihal Atsız’ın sert Türkçülük ideolojisini benimsemiyordu...”
1969 Adana Kongresi’nde parti amblemi olarak ‘Bozkurt’ yerine ‘Üç Hilal’in kabulü MHP tarihindeki bu dönüm noktasını ifade eder."
Yine aynı kitaptan:
“Büyük kavgalar çıktı. Sopalarla birbirimize girdik, polis bile müdahale etmekte zorlandı. O gün Türkeş ekibi olarak seçimleri kazandık. Partinin ismi MHP, amblemi Üç Hilal oldu...
Otobüslerle İstanbul’a dönerken Türkçü grup peşimize düştü. Otobüsü durdursalar bizi indirip döveceklerdi... Yola barikat kurdular... Otobüsü barikatın üzerine sürüp kurtulduk ellerinden...”
Bunlar, o kongrede kendini "islamcı" olarak tanımlayan, sonradan ANAP'lı olmuş bir adamın anıları.
Şunları da anlatıyor; "Türkeş'in en yakınındaki adam" sıfatıyla:
1977 seçimlerinde İstanbul’da iş dünyasıyla buluşmamızı da Berker İnanoğlu ve Mete Has sağladı... Hatta
12 Eylül’de o dönem partiye yapılan bağışlar iddianamede yer aldı. Birçok iş adamının ismi bağış yapanlar arasında geçti. AKSA’nın sahibi Ali Dinçkök o dönem 85 bin Lira yardım yapmış görünüyordu. Sadık Özgür 150 bin Lira, Üzeyir Garih 50 bin Lira, Tevfik Ercan 200 bin Lira, Hayrettin Karaca 50 bin Lira, İbrahim Bodur 200 bin Lira.
Burada Muharrem Eskiyapan 100 bin Lira, Feyyaz Berker ve Refik Baydur’un da bağış yaptığı görünüyordu ama rakamları yoktu... Türkeş o yıl oldukça ilginç buluşmalar gerçekleştirdi. O dönem MHP’nin oyu yüzde 3’lerde olsa da Türkeş’in kendi ismi ve karizması vardı. İsmi partiye bağış yapanlar arasında bulunan Üzeyir Garih ve Türkeş’in görüşmesini iki defa ben organize ettim. İlk seferinde Taksim’de bir iş hanında, Berker İnanoğlu’nun tanıdığı bir iş adamının ofisinde bir araya gelip öğle yemeği yediler. Diğerinde ise Türkeş, Beyoğlu’nda Musevi Cemaati’nin liderleriyle buluştu... İlk görüşmede Türkeş’i dışarıda bekledim. İkinci görüşmedeki yemeğe ben de katıldım.
O sohbette, Türkeş Türkiye’nin bölgedeki gelişmeler karşısında hassas olması gerektiğini söyledi. Özellikle ülkeyi tehdit eden Sovyet yayılmasıyla ilgili uyarılarda bulundu. Ermeni ve Yahudi düşmanlığının doğru olmadığını, birtakım güçlerin özellikle tahrik etmek için uğraştıklarını da Musevi Cemaati’ne iletti. 500 yıl önce bu ülkenin Yahudilere kucak açtığını söyleyerek, hiçbir düşmanlığın söz konusu olamayacağını, Türk milletinin dokusunda böyle bir düşmanlığın bulunmadığını da söyledi. Cemaat liderlerinden de tahriklere karşı dikkatli olmalarını istedi. Türkeş Bey’e çok büyük hürmet gösterdiler.
"Ortodoks Kilisesi’nin önde gelenleriyle görüşme"
Üzeyir Garih’in bu görüşmeden sonra 50 bin Lira bağışladığı iddianameye girmiş olsa da benim bildiğim MHP’ye yaptığı bağış bundan daha fazla bir rakamdır. Gerek o dönem gerekse sonrası için şöyle bir tespit yapmakta fayda görüyorum: Türkeş’in hiçbir konuşmasında Ermeni ve Yahudi aleyhtarlığına rastlamanız mümkün değildir. Türk Ortodoks Kilisesi’nin önde gelen isimleriyle de görüşmeleri olduğunu biliyorum. Türkeş gerek Ermeni, gerek Musevi ve gerekse Ortodoks Kilisesi’nin önemli isimleriyle yaptığı tüm görüşmelerde, “Sizin menfaatlerinizle Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatleri örtüşüyor. Dışarıdaki tahriklere kulak asmayın” demiştir.
Similar topics
» Hocam Elçibey – Dr. Yaşar Kalafat
» Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin
» AKP'nin ülkeyi sürükleyeceği kaosa dair 3 yazı...
» Bağ-Kur emeklisi bir kişi, yüzlerce adamı ile Amerika’da nasıl yaşar?
» Erdal Sarızeybek Yazdı: BİR UĞUR MUMCU ANALİZİ, TARİHE NOT DÜŞMEK İÇİN
» Yeni Osmanlıcılığın bir boyutu: Dinlerarası Diyalog / Nurullah Çetin
» AKP'nin ülkeyi sürükleyeceği kaosa dair 3 yazı...
» Bağ-Kur emeklisi bir kişi, yüzlerce adamı ile Amerika’da nasıl yaşar?
» Erdal Sarızeybek Yazdı: BİR UĞUR MUMCU ANALİZİ, TARİHE NOT DÜŞMEK İÇİN
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz